48 yıldır tam doldurulmadı

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • zigana
    Senior Member

    • 26-01-2004
    • 3796

    48 yıldır tam doldurulmadı

    48 yıldır tam doldurulmadı

    Eskişehir'de üretimi yapılıp test edilmesi amacıyla götürüldüğü Ankara'da, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in kullandığı sırada benzini bittiği için stop eden ilk Türk yapımı otomobil ''Devrim''in deposu, 48 yıldır tam doldurulmadı. Yazı Boyutu 10 12 14 16

    AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Eskişehir'de o zamanki adı Eskişehir Demiryolu Fabrikaları'nda Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla 4 adet üretilen otomobillerden biri 1961 yılında Ankara'ya trenle götürüldü.

    Dönemin demir yolu kanunları gereği deposuna az akaryakıt konulan ''Devrim'', Cumhurbaşkanı Gürsel'in test amacıyla kullandığı sırada benzini bitip stop edince, Türkiye'de ilk yerli malı otomobilin üretimi hayali ve yolculuğu da suya düştü.

    Yaşanan talihsiz olayın ardından trenle Ankara'dan Eskişehir'e getirilen Devrim, bir süre fabrika içinde kullanıldı.

    -YILDA BİR KİLOMETRE YOL KATEDİYOR-

    Yaklaşık 10 yıldır imal edildiği fabrikanın bahçesinde sergilenen ve adına belgesel film yapılan Devrim'e, olası yangın veya hırsızlık olaylarına karşı periyodik bakımının yapıldığı gün benzin konuluyor. Üç ayda bir bakımı yapılan Devrim'e bakım günü sadece 1 litre benzin konuluyor.

    Bakım sonrası iç ve dış temizliği yapılan Devrim, sergilendiği özel camlı müzeye getiriliyor. Deposunda kalan benzin, bakım sonrası ustalar tarafından boşaltılıyor.

    Devrim'in periyodik bakımını Malzeme Dairesi'nde görevli motor ve kaporta ustaları yapıyor. Yıllardır otomobille ilgilenen ustalar Devrim'in yağ, su, hava lastiklerini kontrol ediyor.

    -BAKIMDAN BAKIMA DEPOYA 1 LİTRE BENZİN KONULUYOR-

    Halen çalışır durumdaki Devrim, bakımının yapılacağı atölyeye çalıştırılarak götürülüyor. Fabrikanın bahçesinde sergilenen Devrim, bakım için yaklaşık 200 metre uzaklıktaki atölyeye götürülüyor. Böylece Devrim, yılda yaklaşık bir kilometre yol katediyor.

    Üretiminin yapıldığı 1961 yılından bugüne sadece 7 bin 80 kilometre yol yapan Devrim'in orijinallığı korunuyor. Egzoz borusu yanda olan, uzun ve kısa farları ayak ile çalışan, kontak anahtarı ve manuel (elle) olarak da çalıştırılabilen Devrim, bu özellikleriyle ilgi çekiyor.

    Toplam 1250 kilogram olan ve saatte maksimum 140 kilometre hız göstergesine sahip, 0002 şasi ve 0002 motor numaralı Devrim'in, prototip olarak üretildiği için ruhsatı, trafik kaydı ve plakası bulunmuyor.

    -DİÐER ÜÇÜNE ULAŞILAMIYOR-

    Toplam 4 adet prototip olarak üretilen Devrim'in diğer üçüne ulaşılamıyor. Lastikleri ile ön ve arka camı dışında tamamen yerli olarak 4,5 ayda üretilen Devrim, son olarak 2005 yılında Bursa'da düzenlenen Sanayi ve Ticaret Fuarı'nda izlenime sunuldu.

    Devrim'in, tarihi değeri dolayısıyla artık kent dışında sergilenmesine izin verilmiyor.

    AA

    03.10.2009 10:21:57
  • CDD
    Senior Member
    • 06-07-2005
    • 5289

    #2
    Konu: 48 yıldır tam doldurulmadı

    Filmini izlemeyenlere izlemelerini tavsiye ederim Türk mühendislerinin ozamanlar zorluk içinde özverili çalışıp ürettikleri ilk yerli otomobil sonu böyle hazin bitmemeliydi.

    Yorum

    • ecelik
      Senior Member
      • 29-06-2004
      • 3902

      #3
      Konu: 48 yıldır tam doldurulmadı

      malesef içimizdeki basın hep aleyimize çalışmış (araba benzine bittiği için çalışmayınca yerden yere vurmuşlar günlerce) ve hala da çalışıyor.her şeyimizle dışarıya bağımlıyız 5000 liralık arabalara 20000 lira ödüyoruz.

      Yorum

      • track__1
        Junior Member
        • 01-09-2008
        • 379

        #4
        Konu: 48 yıldır tam doldurulmadı

        İnönü'nün İntikamları Nuri Demirağ ( İlk Özel Uçağımızı Yapan Girişimci )



        Ülkemiz 1920 yılında başlayan yenileşme hareketlerinde savaşlarla olduğu kadar, hem kamu hem de özel sektör yenileşmeleri ve atılımları ile devam etmiştir. Mustafa Kemal Paşa'nın engin vatan sevgisi ile verdiği kararları uygulayan kamu ve özel girişimciler, ülkelerini muasır medeniyetler seviyesine çıkartmak için hep birlikte çalışmışlardır.

        1940'lı yıllara gelindiğinde sihirli bir el bu yapılanları yıkmak ve yok etmek için uğraşmıştır. Özellikle 1920 yılında itibaren atılıma geçen yerli silah sanayi 1944 yılına gelindiğinde tamamen dışa bağımlı bir hale getirilmiştir. İleride anlatacağım Şakir Zümre Silah Sanayi bu tarihte İnönü tarafından kapatılırken, İlk özel uçak fabrikamızın kurucusu Nuri Demirağ' da bu durumdan nasibini almıştır.

        Bana en çok sorular soru '' Biz bir zamanlar uçak yapmışız bu doğru mu? '' Sorusudur. Evet, hem devlet olarak hem de özel sektör olarak birçok yerli uçak yapıp uçurduk. Devletin Kayseri ve Eskişehir'de kurduğu fabrikalarda Almanlarla ortak uçak yaparken bir vatansever Nuri Demirağ' da özel teşebbüs olarak uçak yapmakta ve uçurmaktaydı. Bu öyle bir tane uçak yapmak falan değil tamamıyla bir sanayi halinde idi. Nuri Demirağ'ı biraz tanıtmakta yarar vardır.

        Nuri Demirağ, Hâkim bir babanın oğlu olarak 1886 yılında Sivas'ın Divriği İlçesinde doğdu. 17 yaşında Ziraat Bankasının açmış olduğu imtihanı kazanarak 1903 yılında Ziraat Bankası Kangal Şubesi'ne memur olarak girdi. 1910 yılında Maliye Bakanlığının açtığı sınava girdi ve sınavı kazanarak İstanbul Beyoğlu varidat memuru oldu. Maliye Mektebi-i Âlisi'nde gece derslerine katılarak yüksek öğrenimini tamamladı.

        Nuri Bey, İstanbul'un İtilaf devletlerince işgaline kadar geçen sürede bu görevini sürdürdü. 1918 yılında, Maliye'nin Tatavla şubesi'ni denetlerken işgalcilerin hakaretine uğradı. Memurluktan istifa etti. Yabancıların tekelinde olan sigara kâğıdı işine girdi. İlk Türk sığara kâğıdı yapımını başlattı. Ürettiği sigara kâğıdına “Türk Zaferi” adını verdi.

        1920 yılında, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin Maçka Şubesi'nin yöneticisi oldu. 1926 yılında, Cumhuriyet'in ilanından sonra, Fransızlar üstlendikleri demiryolu yapımını bırakınca kardeşini memurluktan ayırarak bu işi üstlenmeye karar verdi. İhaleye yabancı firmaların yanı sıra bir Türk firması olarak katıldı. Yabancı firmaların içinde en ucuz teklifi veren firmadan dörtte bir fiyatına bu ihaleyi aldı ve çalışmalara başladı. Samsun'dan başlayarak '' Fevzipaşa Diyarbakır '', '' Afyon Burdur / Isparta '', '' Sivas Erzurum '' ve '' Irmak Filyos '' hatları olmak üzere 1012 Kilometre demiryolu yaptı. Özellikle Sivas Erzurum arası arazi çok dağlık ve kayalık olduğu için tünel yapımı balyozlarla dağlar delinerek yapıldı. İşçiler bu dağlarda demir olduğu için çok sert olduğunu, balyozlarla çok zor kırıldığını, parçalandığını, çok zaman aldığını söyleyip dert yanınca, '' Her balyozla fındık kadar taş kırabilseniz de, inşaata devam edeceksiniz '' diyerek kesin talimatını verdi. Balyoz ve çekiçle bu tüneller açıldı. Bu durum Mustafa Kemal Paşa'nın da takdirini kazandı ve 1934 yılında ona ve kardeşine Demirağ soyadını verdi.

        Cumhuriyetin o yok günlerindeki bu vatansever Demirağ kardeşler, boş durmuyor sürekli ülkenin imarı için çalışıyordu. 1936 yılında '' İstikbal göklerdedir '' vecizesine uyarak Beşiktaş Nuri Demirağ Uçak Atölyesi'nin etüt merkezi yani genel müdürlük idari binası kuruldu. Sivas Divriği' de yapılacak uçak fabrikası içinde çalışmalara başladı. Günümüzde Uluslararası İstanbul Atatürk Havaalanı olarak kullanılan Yeşilköy Havaalanı o dönemlerde Nuri Demirağ çiftliği idi. Nuri Bey, orada uçak hangarları yaptırdı ve pilot yetiştirmek için uçuş okulu açtı. Bu yıl ilk seri üretim olarak ilk Türk uçağını yaptı. Bu uçuş İstanbul - Divriği arasında gerçekleşti. Heyecan büyüktü. Türk mühendis ve işçileri ilk Türk uçağını yapmıştı. Bu uçağa NU.D. 38 adı verildi. 325 kilometre hız yapabiliyor, bin kilometrelik mesafe kat edebiliyordu. 6 kişilik bu uçak Dünya havacılığı yolcu uçakları A sınıfına alındı.

        1939 yılında Türk Hava Kurumu, 65 uçak satın almak için sipariş verdi. Ancak bir şeyler oldu ve Türk Hava Kurumu Nuri Demirağ'a verdiği uçak siparişini iptal etti. Olay mahkemeye yansıdı. İki ayrı Bilirkişinin olumlu rapor yazmasına karşın THK uçakları almadı. İktidar İnönü'ye geçmişti.

        Türk Özel Uçak Sanayi darbe yemişti. Büyük güçler bu fabrikanın bitirilmesini istiyordu ve İnönü de öyle yaptı. Nuri Demirağ baskılara dayanamayarak 1943 yılında fabrikasını kapatmak zorunda kalmıştır. Elindeki uçaklara İspanya, Irak ve İran'dan gelen teklifler hükümet tarafından engellendi. Demirağ elde kalan uçakları devredemediğinden hurdaya satmak zorunda kaldı. Gök Okul kapatıldı ve arazi havaalanı yapılmak için istimlâk edildi.

        Birçok ilklere imza atan Nuri Demirağ, kurtuluş mücadelesinin ve sonrası oluşan yeniden yapılanma döneminde vatanseverliğini göstermiş nadide insanlardan biridir. 26 Ağustos 1945 tarihinde çok partili hayata geçişte ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisini kurdu. 1957 yılında, İstanbul'da vefat etti. Ruhu Şad olsun.

        YAPTIÐI İŞLER

        · 1922' DE İlk Türk Sığara kâğıdını üretti
        · 1934 yılında yapımcısı olduğu İzmit Seka Kâğıt Fabrikası'nın temeli atıldı.
        · 1936 yılında Seri Üretim Olan İlk Türk Uçağını Yaptı.
        · 1937 yılında, Karabük'te Demir Çelik fabrikasının yapımına başladı.
        · 1942 yılında, yapımcılığını üstlendiği Sivas Çimento Fabrikası hizmete girdi.
        · 1943 yılında 6 kişilik ilk Türk Yolcu Uçağını yaptı.
        · 1944 yılında, Nuri Demirağ' a ait Uçak Pisti, Fabrika ve Etüt Merkezinin bulunduğu alan istimlâk edildi. Ürettiği Nu. D 38 adını taşıyan çift motorlu 6 kişilik yolcu uçağı yurt dışında büyük ilgi gördü. Dünya havacılığı yolcu uçakları a sınıfına alındı.
        · İlk yerli paraşütü yaptı
        · 1012 Kilometre demiryolu yaptı





        bu milletin çocukları çok şeyler ürettiler uçak dahil ama birileri nedense rahatsız oldular ...
        sizce inönü hala milli şef'mi ?

        Yorum

        • track__1
          Junior Member
          • 01-09-2008
          • 379

          #5
          Konu: 48 yıldır tam doldurulmadı

          İNÖNÜ'NÜN İNTİKAMLARI TÜRK SİLAH SANAYİİ'NE VURULAN DARBE



          Dünyadaki genel güç kaynaklarına baktığımızda petrol ve silah sanayi ilk iki sırada yer alır. Birincilik konusunda hangisinin ilk sırada yer alacağı ise hep tartışma konusu olmuştur.
          Mustafa Kemal Paşa, ordunun modernize edilmesi açısından yaptığı ilk çalışmalar 1920’ li yıllara dayanmaktadır. Güçlü orduların, modern ordular olduğunu mekanik araçların gelişmeye başlaması ile güç dengesinin değiştiği ve insan faktörünün yanında, silah gücünün de savaş dengesini değiştirdiğini görmüştür.
          Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa ( Çakmak ) bu konuda ilk çalışmalarını kurtuluş savaşı sırasında yapmışlar ve Fevzi Paşa’nın akrabası ve Mustafa kemal Paşa’nın Sofya ataşemiliteri olduğu dönemde tanıştığı dostu Şakir Zümre Beyi bu konuda görevlendirmişlerdir.
          1908 yılında Cenevre Hukuk Fakültesini bitiren ve Birinci Dünya Sırasında Varna Türk Milletvekili olarak Bulgaristan meclisine milletvekili olarak görev yapan Şakir Bey, Kurtuluş savaşı sırasında, yurt dışından silah, cephane göndererek mücadeleye katkıda bulunmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında yerinde üretim için gerekli olan, usta ve teknisyen ihtiyacını da Şakir Zümre tarafından Bulgaristan’dan karşılanmış ve ilk yapılan silah ve mühimmatlar bu usta ve teknisyenlerin öncülüğünde yapılmıştır. Bu amaçla TBMM tarafından Şakir Bey İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.
          Cumhuriyetin ilanı ile Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen Şakir Bey, Mustafa Kemal Paşa ve dönemin Genelkurmay Başkanı olan Fevzi ( Çakmak ) Paşa ile bir görüşme yapar. Hazırlanan proje Türk Ordusunun silah ihtiyacının milli bir silah sanayi ile karşılanmasıdır. Bu amaçla çalışmalara başlayan Şakir Bey, dışarıdan getirttiği ilk uzman kadro ile işe başlar. 1930’lu yıllara gelindiğinde ise Mühendis, teknisyen ve ustalar tamamen Türk Gençlerinden oluşmuştu.
          Şakir Bey, Türk Hava, Deniz ve Kara kuvvetlerinin silah ve bomba ihtiyaçlarını Türk Ordusunun İmalat-ı Harbiye Fabrikaları ile müşterek olarak yapmıştır.
          Türk ordusunun Hava Kuvvetleri’nin ilk cephane gereksinimleri Şakir Zümre Fabrikası tarafından üretilmiştir. Bu bombalara ait kullanma biçimleri Şakir Zümre Fabrikası’nın teknik ekibi tarafından projelendirilerek "tarifnameleri" hazırlanmış ve 1939 yılında kitap olarak Şakir Zümre tarafından yayımlanmıştır. Türk ordusuna ait İmalat-ı Harbiye Fabrikaları, Şakir Zümre Fabrikası ile müşterek silah üretimi ve revizyonlar yapmıştır.
          Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bombardıman uçaklarının kullandığı ilk bombalar Türk malıdır ve büyük bir bölümü Şakir Zümre Fabrikası’nda üretilmiştir. 100 kg, 300 kg, 500 kg, ve 1 ton .’luk uçak bombaları ve çeşitli yangın bombaları bu fabrikada seri olarak üretilmiştir.
          Türk Deniz Kuvvetleri’nin gereksinimi olan çeşitli boylardaki su bombaları ve cephaneler de fabrikanın seri üretimleri arasındadır. İlk Türk denizaltı su bombaları da bu fabrikada üretilmiştir.
          Türk Kara Kuvvetleri’nin gereksinimi olan silah ve cephaneler, eğitim bombaları, işaret ve aydınlatma fişekleri ve bu fişekleri ateşlemeye yarayan silahlar Şakir Zümre Fabrikası’nın en çok ürettiği ürünlerdendir. El bombasından top kamasına ve çeşitli çaplarda kara mayınlarına değin, Türk ordusunun gereksinimi olan çeşitli cephaneler, bu fabrikada Türk teknisyen ve ustalar tarafından yapılmıştır.
          Şakir Zümre Fabrikası çeşitli ülkelerden siparişler almış ve yurt dışına da üretimler yapmıştır. İhracat yaptığı ülkelerden bazıları Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır’dır. Yunan ordusunun "bomba" gereksinimini karşılamak üzere 1937 yılının Şubat ayında Yunanistan’la yapılan 1,5 milyon liralık "iş sözleşmesi", Türkiye’de büyük bir ekonomik zafer olarak değerlendirilmiş ve gazetelerimizin birinci sayfalarında önemli haberler arasında yer almıştır:
          "Harp Sanayimizin Büyük Bir Zaferi… Yunanistan bizden 1,5 milyon liralık bomba satın alıyor" başlığıyla bildirilen haberde, dönemin Yunanistan Başbakanı General Metaksas’ın şu sözlerine de ver verilmektedir:
          "Bombaların iyiliğine olduğu kadar, ne bizim tarafımızdan Türkiye’ye ne de Türkiye tarafından bize karşı kullanılmayacağına da itimadımız vardır."
          Şakir Zümre Fabrikası’nda üretilen uçak bombaları Alman saldırısı karşısında, hava kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla Polonya tarafından da satın alınmıştır.
          Türk Savunma Sanayi Tarihi’nde önemli ve şerefli bir yere sahip olan bu fabrika, ülkemize çok büyük ve unutulmaz hizmetlerde bulundu.
          Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın yokluklarla dolu yıllarında, ordumuzun silah ve cephane gereksinimini karşılayabilmek için yoğun bir biçimde çalıştı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında fabrikada çalışan işçi sayısının 2 bine çıktığı zamanlar olmuştu. Bu yıllarda fabrikanın en büyük sorunlarından biri, uluslararası ulaşım yollarının kapalı ve abluka altında olması dolayısıyla fabrikanın hammadde, teknik alet ve makine gereksinimlerinin karşılanamamasıydı. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ve Türkiye’ye yapılan Amerikan silah yardımlarından sonra Şakir Zümre Fabrikası savunma sanayi üretimlerine son vermek zorunda kalmıştı. (1)
          İsmet İnönü’nün Milli Şef döneminde elimizden alınan Silah Sanayi Gücü, Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’nın büyük gayretleri ile oluşturmaya çalıştığı bu güç, Amerikalılara yaranmak için yabancılara teslim etmiştir. Günümüz gelişmiş ülkelerine baktığımızda, güçlü silah sanayileri ile ayakta durdukları görülmektedir. Savaş dönemlerinde üretilen ürünlerin verilmediği hatta Osmanlı Devletinin parasının büyük kısmını ödemesine rağmen gemileri üreten İngilizler tarafından teslim edilmediği düşünülürse ne kadar büyük hata yapıldığı ortadadır. İnönü ne düşünmüştür. İngilizlerin parasını verdiğimiz halde gemileri teslim etmediklerini bilmemekte midir? Yoksa bir gaflet mi söz konusudur. Silah yapması için Amerikan Devletinin özel sektörü nasıl teşvik ettiği ortadadır. Milli Şef ise, bırakın böyle bir teşviki elde ki tesisin kapatılmasını birileri nasıl açıklayacaktır. Acaba Mustafa Kemal Paşa ve Mareşal Fevzi Çakmak Paşa hatalı bir davranış mı yapmıştır. Doğrusu İnönü’nü yaptığı mıdır? Bunu genç nesil çok iyi değerlendirecektir.
          Şakir Zümre, bu tarihten sonra tarım aletleri, pik malzemeden yapılmış sıhhi tesisat malzemeleri, elektrik kofraları gibi ürünlerle üretimine devam etmiştir. İş Bankası kumbaraları, Şakir Zümre’nin uzun yıllar ürettiği ürünlerden biriydi. Türk özel sektöründe üretilen, mazotla çalışan, 5 beygir gücünde ilk motor da Şakir Zümre Fabrikası’nda üretilmiştir.
          "Şakir Zümre" adını bir marka biçimine getiren ve Türk halkının belleğinde iz bıraktıran ise üretmiş olduğu ünlü Şakir Zümre sobalarıdır. Bu sobalar, Türk halkının sosyal sınıflarının zevk ve gereksinimine göre üretilmişti. Zonguldak, Zümre, Ağaçlı, Alman, Çiftlik ve Köylü modeli bir Şakir Zümre soba klasiğidir. Halk arasında "kuzine" denilen fırın olarak da kullanılabilen soba en çok ilgi gören modellerden biriydi.
          Fabrika, 1946 Haziranı'nda anonim şirkete dönüştürülmüş, kurucusu Şakir Zümre'nin 16 Haziran 1966'da yaşamını yitirmesinden sonra 1970 yılında kapatılmıştır. (2)
          Günümüzde Şakir Beyin ailesinin Eskişehir’de olduğu ve metal işleriyle uğraştığı yönünde çok net olmamakla birlikte bilgilere ulaşılmıştır. Eskişehir sanayi ve Ticaret Odaları ile yaptığımız görüşmelerden, bir sonuç çıkmamıştır.

          Yorum

          İşlem Yapılıyor