Rıfat Sarıcaoğlu Yazara ulaşmak için : rsaricaoglu@gazetevatan.com Çocuğun eğitimine katılmak
Bilindiği gibi eğitimde en önemli dönem, -4 yaş aralığı. En önemli öğretmen ise “anne.” “Anne eğitimi” nin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu daha önce de vurgulamıştım. Hatta MEB’e “anne eğitimi seferberliği” ni önermiştim. Şu andaki Bakanımız “anne” olduğundan sanırım beni çok daha iyi anlayacaktır ve “eğitimin temeli” için gerekli adımlar atılacaktır.
Yapım gereği, hayatı genelde basit olarak düşünmeyi sever, meseleleri gerektiğinden fazla karmaşık hale getirmekten kaçınırım.Eğitime yaklaşımım da böyle. Yukarıda belirttiğim gibi anne, çocuk eğitiminde temel direk. Okullarımınızın eğitime başladığı şu günlerde yüzlerce sorundan söz etmek yerine temel konularda basit çözümler önermenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Okul çağındaki öğrenciler içinse en temel “basit” çözümün “baba” üzerinden geçtiğini bize araştırmalar gösteriyor. Sadece Türkiye’de değil çoğu ülkede, gün içinde trafik sorunu, iş stresi, gelir-gider dengesi gibi bir sürü sıkıntılı süreç ve sorunla baş başa olsa da çocuğa eğitim hayatında en büyük katkıyı babalar sağlıyor.
Babaların eğitime katkısı televizyonu kapatmakla başlıyor. Daha sonra da okulun kapısını açmak geliyor.
Baba ve çocuğun bir şekilde ortada buluşması lazım. Yani belirli saatlerde birlikte televizyon seyredilecek veya belirli bir süre bilgisayarda oyun oynanacak, YouTube vs. ile uğraşılacak ama belirli bir saat de ders için ayrılacak. Babaların eğitim sürecine bu şekilde katıldığı ailelerin çocuklarının çok daha başarılı olduğu saptanmış.
iii
İşin özüne bakarsak hem babanın çocuğuna hem de çocuğun babasına (fazlasıyla) ihtiyacı var. Eğitimcilere en gerekli olan duygu da işte bu. Bu basit etkileşimin arkasında pek görünmese de aslında öyle büyük bir güç bulunuyor ki denemekte fayda var.
Burada kimseye (kendim dahil) suçluluk duygusu yüklemeye çalışmıyorum, tam tersine, çok basit bir konuyu gündeme getirip yeni başladığımız eğitim yılında günde 1-1,5 saatinizi çocuğunuza ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Şu anda çocuk sahibi olan birçok baba bu duygudan yoksun büyüdüğü için belki iki durum arasındaki farkı algılayamıyordur ama önerimi denediklerinde çocuğun gelişimindeki değişimi; kazandığı özgüveni, paylaşım duygusunu hemen göreceklerdir.
Araştırmalarda öne çıkan bir başka nokta da, babaların ilgisi sürdükçe çocuğun okumaya devam etme ve üniversiteyi bitirme olasılığının arttığı, çocuğun hayalgücünün ve hayallerinin de büyüdüğü.
Yapmamız gereken, akşamları televizyonu kapatmak, çocuklarımızla etkileşime girmek ve küçüklere kitap okumak.
iii
ABD’de tartışılan bir başka konu, ilköğretimdeki çocukların günde 10-12 saat eğitime açık kalması ve gün içinde birçok değişik program sunulması. Bunun da dış dünya ile okulların daha etkili çalışması ile sağlanabileceği konuşuluyor. ABD, ilköğretimde önde olan ülkelere göre eğitimde kan kaybına bu şekilde çare bulmaya çalışıyor.
Yine, sadece öğrenciye değil aileye de not verilmesi hakkında araştırmalar da sürüyor. Yani aile okul hayatına çekilmeye çalışılıyor.
Aile kavramının ne kadar önemli olduğu hep tartışılır, temelde asıl tartışılan da ailenin çocuğuna verdiği eğitimdir.
Hep bir şeyleri, dünyayı, çevremizi değiştirmekten söz ederiz ama asıl dönüşümün kendimizi değiştirmekle başlayacağını hiç düşünmeyiz. Çocuğumuzun sağlıklı, bilinçli olup topluma katkı sağlayabilmesi için kendimizi değiştirmeye değmez mi? Unutmayalım, hayat tek yönlü bir cadde değil, okullar ve öğretmenlerle birlikte herkes çocuk eğitimine katılmalı, katkıda bulunmalı.
Bilindiği gibi eğitimde en önemli dönem, -4 yaş aralığı. En önemli öğretmen ise “anne.” “Anne eğitimi” nin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu daha önce de vurgulamıştım. Hatta MEB’e “anne eğitimi seferberliği” ni önermiştim. Şu andaki Bakanımız “anne” olduğundan sanırım beni çok daha iyi anlayacaktır ve “eğitimin temeli” için gerekli adımlar atılacaktır.
Yapım gereği, hayatı genelde basit olarak düşünmeyi sever, meseleleri gerektiğinden fazla karmaşık hale getirmekten kaçınırım.Eğitime yaklaşımım da böyle. Yukarıda belirttiğim gibi anne, çocuk eğitiminde temel direk. Okullarımınızın eğitime başladığı şu günlerde yüzlerce sorundan söz etmek yerine temel konularda basit çözümler önermenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Okul çağındaki öğrenciler içinse en temel “basit” çözümün “baba” üzerinden geçtiğini bize araştırmalar gösteriyor. Sadece Türkiye’de değil çoğu ülkede, gün içinde trafik sorunu, iş stresi, gelir-gider dengesi gibi bir sürü sıkıntılı süreç ve sorunla baş başa olsa da çocuğa eğitim hayatında en büyük katkıyı babalar sağlıyor.
Babaların eğitime katkısı televizyonu kapatmakla başlıyor. Daha sonra da okulun kapısını açmak geliyor.
Baba ve çocuğun bir şekilde ortada buluşması lazım. Yani belirli saatlerde birlikte televizyon seyredilecek veya belirli bir süre bilgisayarda oyun oynanacak, YouTube vs. ile uğraşılacak ama belirli bir saat de ders için ayrılacak. Babaların eğitim sürecine bu şekilde katıldığı ailelerin çocuklarının çok daha başarılı olduğu saptanmış.
iii
İşin özüne bakarsak hem babanın çocuğuna hem de çocuğun babasına (fazlasıyla) ihtiyacı var. Eğitimcilere en gerekli olan duygu da işte bu. Bu basit etkileşimin arkasında pek görünmese de aslında öyle büyük bir güç bulunuyor ki denemekte fayda var.
Burada kimseye (kendim dahil) suçluluk duygusu yüklemeye çalışmıyorum, tam tersine, çok basit bir konuyu gündeme getirip yeni başladığımız eğitim yılında günde 1-1,5 saatinizi çocuğunuza ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Şu anda çocuk sahibi olan birçok baba bu duygudan yoksun büyüdüğü için belki iki durum arasındaki farkı algılayamıyordur ama önerimi denediklerinde çocuğun gelişimindeki değişimi; kazandığı özgüveni, paylaşım duygusunu hemen göreceklerdir.
Araştırmalarda öne çıkan bir başka nokta da, babaların ilgisi sürdükçe çocuğun okumaya devam etme ve üniversiteyi bitirme olasılığının arttığı, çocuğun hayalgücünün ve hayallerinin de büyüdüğü.
Yapmamız gereken, akşamları televizyonu kapatmak, çocuklarımızla etkileşime girmek ve küçüklere kitap okumak.
iii
ABD’de tartışılan bir başka konu, ilköğretimdeki çocukların günde 10-12 saat eğitime açık kalması ve gün içinde birçok değişik program sunulması. Bunun da dış dünya ile okulların daha etkili çalışması ile sağlanabileceği konuşuluyor. ABD, ilköğretimde önde olan ülkelere göre eğitimde kan kaybına bu şekilde çare bulmaya çalışıyor.
Yine, sadece öğrenciye değil aileye de not verilmesi hakkında araştırmalar da sürüyor. Yani aile okul hayatına çekilmeye çalışılıyor.
Aile kavramının ne kadar önemli olduğu hep tartışılır, temelde asıl tartışılan da ailenin çocuğuna verdiği eğitimdir.
Hep bir şeyleri, dünyayı, çevremizi değiştirmekten söz ederiz ama asıl dönüşümün kendimizi değiştirmekle başlayacağını hiç düşünmeyiz. Çocuğumuzun sağlıklı, bilinçli olup topluma katkı sağlayabilmesi için kendimizi değiştirmeye değmez mi? Unutmayalım, hayat tek yönlü bir cadde değil, okullar ve öğretmenlerle birlikte herkes çocuk eğitimine katılmalı, katkıda bulunmalı.