Dün akşam saatlerinde, Hollanda Maastricht Üniversitesi’nin yönetici kadroları geldi. Rektör ve dekanlar da dahil tüm kadro Türkiye’de incelemeler yapıyor, partner üniversiteler arıyor.
Avrupa Birliği konusunda uzman üniversitelerden birisi. Türkiye’ye açılmalarının önemli nedenlerinden birisi de bizim bu konudaki kararlılığımız.
Lisans ve yüksek lisans düzeyinde de her yıl 50 civarında öğrencinin ülkelerine gelmesi arzusundalar. Çünkü öğrencilerinin yarıdan fazlası dünyanın dört bir yanından gelen yabancı öğrencilerden oluşuyormuş. Anlayacağınız bir Hollanda üniversitesi olmaktan daha çok bir dünya üniversitesiler. Ve bu yönleriyle de gurur duyuyorlar.
Peki Türkiye’de aradıkları ne? Olaya sadece ticari yönüyle mi bakıyorlar? Yoksa beyin avcılığı mı yapıyorlar? Konuşmalar ilerledikçe anlıyoruz ki, diğer tüm ülkelerden gelen üniversite temsilcileri gibi onlar da başarılı öğrenci arayışındalar.
Öğrenim ücretleri 8 bin euro civarında. Yani bizdekilerden daha makul. Ama öğretim kaliteleri konusunda oldukça çok iddialılar.
Merak edenler, üniversitenin www.maastricihtuniversity.nl adresine girip ayrıntıları öğrenebilirler...
En değerli hazine
Günümüz dünyasında en değerli hazine, yetişmiş insan gücü. İşte bu yüzden bütün gelişmiş ülkeler parlak beyinlerin peşindeler. Avrupa’nın bile en iyileri ABD’ye gittikleri için onlar da bu açıklarını bizim gibi ülkelerden doldurmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de genç nüfusun fazlalığı ve öğrenim aşkı, onların bu iştahını fazlasıyla artırıyor. Bu yüzden farklı ülkelerin üniversite yöneticilerinin biri gidiyor, diğeri geliyor.
Aradıkları öğrencileri bulduklarında, sağladıkları burs olanakları, bizdekilerle kıyaslanmayacak büyüklükte. Peki ne istiyorlar? Öncelikle iyi bir İngilizce, yüksekokul başarısı ve eğitim disiplini. Gerisi kendiliğinden gelir diyorlar.
Türkiye’de değişik firmalar tarafından yıl da üç, beş kez yurtdışı eğitim fuarı düzenleniyor. Bireysel fuar düzenleyen ülke sayısı da her geçen yıl artıyor.
Peki bunca gelişme olurken, Türkiye olarak biz en iyi gençlerimizi, yurtdışına kaçırmamak için ne yapıyoruz? Koskocaman bir hiç değil ama sıralayacağımız onlarca avantaj da yok.
Allahtan vakıf üniversiteleri açıldı da öğrenciler biraz kıymete bindi. Yoksa, devlet üniversiteleri kendilerine bir yurdu bile çok görüyordu. Oysa rekabet ortamı nedeniyle artık burs da veriyorlar, tek kişilik yurt odaları da.
Heba mı ediyoruz?
Vakıf üniversitelerinin ÖSS’de dereceye giren öğrencileri kendilerine çekmeleri, üniversiteler açısından bakıldığında avantaj olarak görülebilir. Ama öğrenciler için aynı durum söz konusu değil. Çünkü burslu olarak girdikleri fakültelerde, kendilerinden 50, 100 puan daha düşük öğrencilerle aynı sınıfta okumak zorunda kalıyorlar ki, bu da parlak öğrencilerin heba olmalarına neden olabiliyor.
Keşke bu konuda akademik bir çalışma yapılsa da gelinen noktayı çok daha çarpıcı bir şekilde görebilsek...
IMF’ye Genç Bakış
Genç Bakış bu gece IMF ve Türk ekonomisini ele alacak. Okan Üniversitesi’ndeki programda son günlerde televizyon reklamlarında çok sık gördüğümüz simitçi, çiçekçi, oyuncakçı ekonomi uzmanları konuk olacak. Yaman Törüner, Akın Öngör ve Meliha Okur.
Önce İstanbul’daki IMF toplantılarının perde arkası sonra da ekonomik kriz sorgulanacak. Ve bir başka sürpriz de gerçek simitçi, çiçekçi, bakkal ve oyuncakçıların olaylara nasıl baktığı olacak.
Özetin özeti: Türkiye çok dinamik bir ülke. Ve her yönü ile dünyanın ilgisini çekiyor, iştahını kabartıyor. Peki ya biz bu yeteneklerimizin ne kadar farkındayız ve ne kadarını değerlendiriyoruz.
Avrupa Birliği konusunda uzman üniversitelerden birisi. Türkiye’ye açılmalarının önemli nedenlerinden birisi de bizim bu konudaki kararlılığımız.
Lisans ve yüksek lisans düzeyinde de her yıl 50 civarında öğrencinin ülkelerine gelmesi arzusundalar. Çünkü öğrencilerinin yarıdan fazlası dünyanın dört bir yanından gelen yabancı öğrencilerden oluşuyormuş. Anlayacağınız bir Hollanda üniversitesi olmaktan daha çok bir dünya üniversitesiler. Ve bu yönleriyle de gurur duyuyorlar.
Peki Türkiye’de aradıkları ne? Olaya sadece ticari yönüyle mi bakıyorlar? Yoksa beyin avcılığı mı yapıyorlar? Konuşmalar ilerledikçe anlıyoruz ki, diğer tüm ülkelerden gelen üniversite temsilcileri gibi onlar da başarılı öğrenci arayışındalar.
Öğrenim ücretleri 8 bin euro civarında. Yani bizdekilerden daha makul. Ama öğretim kaliteleri konusunda oldukça çok iddialılar.
Merak edenler, üniversitenin www.maastricihtuniversity.nl adresine girip ayrıntıları öğrenebilirler...
En değerli hazine
Günümüz dünyasında en değerli hazine, yetişmiş insan gücü. İşte bu yüzden bütün gelişmiş ülkeler parlak beyinlerin peşindeler. Avrupa’nın bile en iyileri ABD’ye gittikleri için onlar da bu açıklarını bizim gibi ülkelerden doldurmaya çalışıyorlar.
Türkiye’de genç nüfusun fazlalığı ve öğrenim aşkı, onların bu iştahını fazlasıyla artırıyor. Bu yüzden farklı ülkelerin üniversite yöneticilerinin biri gidiyor, diğeri geliyor.
Aradıkları öğrencileri bulduklarında, sağladıkları burs olanakları, bizdekilerle kıyaslanmayacak büyüklükte. Peki ne istiyorlar? Öncelikle iyi bir İngilizce, yüksekokul başarısı ve eğitim disiplini. Gerisi kendiliğinden gelir diyorlar.
Türkiye’de değişik firmalar tarafından yıl da üç, beş kez yurtdışı eğitim fuarı düzenleniyor. Bireysel fuar düzenleyen ülke sayısı da her geçen yıl artıyor.
Peki bunca gelişme olurken, Türkiye olarak biz en iyi gençlerimizi, yurtdışına kaçırmamak için ne yapıyoruz? Koskocaman bir hiç değil ama sıralayacağımız onlarca avantaj da yok.
Allahtan vakıf üniversiteleri açıldı da öğrenciler biraz kıymete bindi. Yoksa, devlet üniversiteleri kendilerine bir yurdu bile çok görüyordu. Oysa rekabet ortamı nedeniyle artık burs da veriyorlar, tek kişilik yurt odaları da.
Heba mı ediyoruz?
Vakıf üniversitelerinin ÖSS’de dereceye giren öğrencileri kendilerine çekmeleri, üniversiteler açısından bakıldığında avantaj olarak görülebilir. Ama öğrenciler için aynı durum söz konusu değil. Çünkü burslu olarak girdikleri fakültelerde, kendilerinden 50, 100 puan daha düşük öğrencilerle aynı sınıfta okumak zorunda kalıyorlar ki, bu da parlak öğrencilerin heba olmalarına neden olabiliyor.
Keşke bu konuda akademik bir çalışma yapılsa da gelinen noktayı çok daha çarpıcı bir şekilde görebilsek...
IMF’ye Genç Bakış
Genç Bakış bu gece IMF ve Türk ekonomisini ele alacak. Okan Üniversitesi’ndeki programda son günlerde televizyon reklamlarında çok sık gördüğümüz simitçi, çiçekçi, oyuncakçı ekonomi uzmanları konuk olacak. Yaman Törüner, Akın Öngör ve Meliha Okur.
Önce İstanbul’daki IMF toplantılarının perde arkası sonra da ekonomik kriz sorgulanacak. Ve bir başka sürpriz de gerçek simitçi, çiçekçi, bakkal ve oyuncakçıların olaylara nasıl baktığı olacak.
Özetin özeti: Türkiye çok dinamik bir ülke. Ve her yönü ile dünyanın ilgisini çekiyor, iştahını kabartıyor. Peki ya biz bu yeteneklerimizin ne kadar farkındayız ve ne kadarını değerlendiriyoruz.