Fatih Altaylı
Yaşdönümündeki erkekler
10.10.2009 07:53:24
SON günlerin en moda konusu aldatmak.
Yaş itibarıyla olsa gerek, çevremde böyle adam sayısı hayli fazla.
Hepsi 40’ların sonunda veya 50’lerin başında.
Çoğu kendi ölçüleri veya ortamı içinde başarılı.
Kimi parayı bulmuş, kimi gücü.
Ve bunun getirdiği imkânlardan da faydalanmışlar.
50’li yaşlara geldiklerinde ise kafalarında kocaman bir soru işareti var, “Acaba hayatın hakkını verdim mi?” diye.
“Hayatın hakkını vermekten” anladıkları ise “Bu dünyada ulaşabileceğim güzelliklerden yeterince faydalanabildim mi?”
En iyi otomobilleri almışlar, en iyi evlerde oturmuşlar, en iyi lokantalara gitmişler.
Ve sonra etrafa bakmışlar.
“En iyi kadınlarla beraber oldum mu?” diye düşünmüşler.
Bu sorunun yanıtını aramak için de sokağa düşmüşler.
Ünlü olanlar medyaya, ünsüz olanlar eşlerine yakalanmışlar.
Ya yakalandıkları için ya da isteyerek ve bilerek evliliklerini bitirmişler.
Ve “yeni hayat” onlara başlangıçta çok hoş gelmiş.
Gençliklerinde yapamadıklarını veya az yaptıklarını, Türkiye’nin değişen
ortamında şimdi daha rahat yapar olmuşlar.
Kimi glasnostun sağladığı imkânları sonuna kadar değerlendirmiş.
Dışarıdan bakanlar için ve başlangıçta kendileri için de “müthiş” bir hayat yakalamışlar.
Ama şimdi ne durumdalar biliyor musunuz?
“Eeee, şimdi ne yapacağız?” Benim tanıdıklarımın hepsi, ama istisnasız hepsi mutsuz, hepsi pişman.
“Biz bu haltı niye yedik” modunda ortalıkta geziniyorlar.
Ayrıldıkları eşleri kabul edecek olsa hepsi eve koşmaya dünden razı. Hepsi kaybettiklerinin o kısa sürede yaptıkları ***iften çok daha büyük olduğunun
farkındalar.
Bazıları yeniden evlendi ama hâlâ ilk eşlerini arıyorlar.
Bazıları ise genç sevgilileriyle dışarıdan mutlu, içeriden mutsuz bir hayat sürüyorlar.
Erkeklerin iki dönemde büyük hatalar yaptığını görüyorum.
Ya 20’lerinde, ya 50’lerinde.
Bazen her ikisinde de...
Hem mutluyuz hem mutsuz
YAPTIÐIMIZ gazetecilik bizi çok mutlu ediyor.
Dün manşetimizde sapkın bir baba vardı.
Eşine çocuk *****su izlettiren, öz çocuklarını *****da oynatmaya çalışan bir baba.
Anne dayanamayıp boşanmıştı ama maddi imkânsızlıktan hâlâ sapık babayla aynı evde oturuyordu.
Biz de manşetten Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Aliye Kavaf’a bir çağrı yaptık.
“Bu anneyi ve çocukları kurtarın” diye.
Sağolsun Aliye Hanım duruma hemen el koydu.
Anne ve çocuklara sahip çıkıldı. Baba hakkında da dava açılacak.
Biz işimizi yaptık.
İşimizi yapmaktan memnunuz ama durumdan memnun değiliz.
Çünkü biliyoruz ki, biz bunu manşet yapmasak, Bakan’ı göreve çağırmasak bu olayı kimse duymayacak, kimse bilmeyecek ve bu yürek yakan durum sürüp gidecekti.
Oysa bu gibi sorunlar medya durumu gündeme getirmeden, sistem içinde çözülebilir hale gelmeli.
Ortada böyle bir durum varsa boşanmayı gerçekleştiren adalet, kadın ve çocukları sisteme bağlı olarak korumaya almalı ve sapık baba hakkında da herhangi bir ekstra şikâyete gerek kalmadan yargı devreye girip hesap sormalı.
Bu böyle oluncaya kadar binlerce insanın kaderi, bizim o olayı görüp fark etmemize bağlı olacak.
Bu da çözüm değil.
Türkiye haftalardır Kürt açılımını konuşuyor.
Türkiye’ye lazım olan insanlık açılımı aslında.
Kafatasının ölçüsüne bağlı olmadan.
Yaşdönümündeki erkekler
10.10.2009 07:53:24
SON günlerin en moda konusu aldatmak.
Yaş itibarıyla olsa gerek, çevremde böyle adam sayısı hayli fazla.
Hepsi 40’ların sonunda veya 50’lerin başında.
Çoğu kendi ölçüleri veya ortamı içinde başarılı.
Kimi parayı bulmuş, kimi gücü.
Ve bunun getirdiği imkânlardan da faydalanmışlar.
50’li yaşlara geldiklerinde ise kafalarında kocaman bir soru işareti var, “Acaba hayatın hakkını verdim mi?” diye.
“Hayatın hakkını vermekten” anladıkları ise “Bu dünyada ulaşabileceğim güzelliklerden yeterince faydalanabildim mi?”
En iyi otomobilleri almışlar, en iyi evlerde oturmuşlar, en iyi lokantalara gitmişler.
Ve sonra etrafa bakmışlar.
“En iyi kadınlarla beraber oldum mu?” diye düşünmüşler.
Bu sorunun yanıtını aramak için de sokağa düşmüşler.
Ünlü olanlar medyaya, ünsüz olanlar eşlerine yakalanmışlar.
Ya yakalandıkları için ya da isteyerek ve bilerek evliliklerini bitirmişler.
Ve “yeni hayat” onlara başlangıçta çok hoş gelmiş.
Gençliklerinde yapamadıklarını veya az yaptıklarını, Türkiye’nin değişen
ortamında şimdi daha rahat yapar olmuşlar.
Kimi glasnostun sağladığı imkânları sonuna kadar değerlendirmiş.
Dışarıdan bakanlar için ve başlangıçta kendileri için de “müthiş” bir hayat yakalamışlar.
Ama şimdi ne durumdalar biliyor musunuz?
“Eeee, şimdi ne yapacağız?” Benim tanıdıklarımın hepsi, ama istisnasız hepsi mutsuz, hepsi pişman.
“Biz bu haltı niye yedik” modunda ortalıkta geziniyorlar.
Ayrıldıkları eşleri kabul edecek olsa hepsi eve koşmaya dünden razı. Hepsi kaybettiklerinin o kısa sürede yaptıkları ***iften çok daha büyük olduğunun
farkındalar.
Bazıları yeniden evlendi ama hâlâ ilk eşlerini arıyorlar.
Bazıları ise genç sevgilileriyle dışarıdan mutlu, içeriden mutsuz bir hayat sürüyorlar.
Erkeklerin iki dönemde büyük hatalar yaptığını görüyorum.
Ya 20’lerinde, ya 50’lerinde.
Bazen her ikisinde de...
Hem mutluyuz hem mutsuz
YAPTIÐIMIZ gazetecilik bizi çok mutlu ediyor.
Dün manşetimizde sapkın bir baba vardı.
Eşine çocuk *****su izlettiren, öz çocuklarını *****da oynatmaya çalışan bir baba.
Anne dayanamayıp boşanmıştı ama maddi imkânsızlıktan hâlâ sapık babayla aynı evde oturuyordu.
Biz de manşetten Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Aliye Kavaf’a bir çağrı yaptık.
“Bu anneyi ve çocukları kurtarın” diye.
Sağolsun Aliye Hanım duruma hemen el koydu.
Anne ve çocuklara sahip çıkıldı. Baba hakkında da dava açılacak.
Biz işimizi yaptık.
İşimizi yapmaktan memnunuz ama durumdan memnun değiliz.
Çünkü biliyoruz ki, biz bunu manşet yapmasak, Bakan’ı göreve çağırmasak bu olayı kimse duymayacak, kimse bilmeyecek ve bu yürek yakan durum sürüp gidecekti.
Oysa bu gibi sorunlar medya durumu gündeme getirmeden, sistem içinde çözülebilir hale gelmeli.
Ortada böyle bir durum varsa boşanmayı gerçekleştiren adalet, kadın ve çocukları sisteme bağlı olarak korumaya almalı ve sapık baba hakkında da herhangi bir ekstra şikâyete gerek kalmadan yargı devreye girip hesap sormalı.
Bu böyle oluncaya kadar binlerce insanın kaderi, bizim o olayı görüp fark etmemize bağlı olacak.
Bu da çözüm değil.
Türkiye haftalardır Kürt açılımını konuşuyor.
Türkiye’ye lazım olan insanlık açılımı aslında.
Kafatasının ölçüsüne bağlı olmadan.