Mustafa Mutlu Yazara ulaşmak için : mmutlu@gazetevatan.com Atatürk’e küfre vize isteyenler, isyan marşı bile söyletmiyor!
İsviçre’de, “Türkler Ermeni soykırımı falan yapmamıştır. Bu iddiaların hepsi kocaman bir yalandır” diyebilir misiniz?
“Ermeni soykırımını inkâr etmek” suçundan sizi cezaevine tıkmazlar mı?
***
Almanya’da “düşünce ve ifade özgürlüğüne” sığınarak, “Hitler bir ulusal önderdir ve kahramandır” diye bağıranlar, ırkçılık suçundan yargılanmıyor mu?
***
Avusturya’da “kilise ve dini gruplara mensup olanlara karşı insanları tahrik edenler” 2 yıla kadar hapis cezası almıyor mu?
***
Fransız Ceza Kanunu (IV. kitap II. bap), “Kamuya açık yerlerde veya bölgelerde her türlü ayaklandırıcı söz ve şarkıları bağırarak söyleyenlerin, 10 günden 1 aya kadar hapisle cezalandırılmasını” öngörmüyor mu?
***
Polonya’da faşizmi, komünizmi savunanlar, bir dine ya da mezhebe inanmadığını açıkça söyleyenler insan değil mi?
Analarından emdikleri süt burunlarından getirilmiyor mu?
***
Danimarka’da “ifade özgürlüğü”nü bahane ederek, insanların cinsel tercihleriyle alay etmeye kalkın bakalım... Alaydan vazgeçtim, birine hakaret anlamında “.bne” demeniz de yeterli...
Anında içeridesiniz!
***
Yunanistan’da “Burası demokrasinin beşiği... Burada her türlü düşünce ve ifade hakkı vardır” diyerek, halkı Elefterios Venizelos’un heykellerini kırmaya tahrik edin isterseniz...
Cezası iki yıl kodes!
***
Kısacası... Dün açıkladıkları “ilerleme raporu”nda bize, “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun ifade özgürlüğüne aykırıdır” deme cüretini gösteren Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı, düşünce ve ifade özgürlüğünü bir şekilde kısıtlıyor...
Ama kendi yasaklarına sıkı sıkı sarılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna hakaret ve küfür edilmesini (eleştirilmesini değil), heykellerinin kırılmasını önleyen yasanın kaldırılmasını, yoksa bizi AB’ye almalarının mümkün olamayacağını söylüyorlar...
İşin ilginci; (bu yazının yazıldığı saate kadar) ne iktidardan, ne de muhalefetten bir kişi de çıkıp, “Alın tam üyeliğinizi kulak deliğinize sokun. Biz Atamıza küfrettirmeyiz” demiyor!
***
Otuz yıllık bir gazeteci olarak kimse, düşünce ve ifade özgürlüğüne benim kadar ihtiyaç duyamaz...
Ama benim midem, bu çok kutsal özgürlükleri Türkiye’ye “Hayır” demek için kılıf olarak kullanan Avrupalı riyakârlığını kabul etmiyor!
*****
‘HALK’A BAK!
En büyük devlet büyüğü” dün bir açıklama yapmış ve İsrail’le yaşanan tatbikat krizi ile ilgili olarak, “Halkımızın sesine kulak verdik” demiş...
Bu “çok sayın devlet büyüğü” bugüne kadar bütün icraatlarına “halk”ı bahane etti. Ne zaman eleştirilen bir iş yapsa; hep, “Milletimiz öyle istiyor” gerekçesine sığındı.
Hepsini anlarım da...
Halk ne zamandan beri bir askeri tatbikat konusunda iktidara politika dayatıyor?
O “halk” kim ve böylesine teknik bir konuda nasıl bilgi sahibi olmuş? Harp Akademisi’ni mi bitirmiş?
“En büyük devlet büyüğü” keşke bunları da söylese de askeri ve stratejik konularda hükümete politika dikte ettirme becerisine sahip o “halk”ımızla biz de gurur duysak!
*****
GÜNÜN SORUSU
Tam üyelik mamasını göstererek Türkiye’ye hiçbir aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği koşullar dayatan Avrupa Birliği Komisyonu, acaba isimlerimizi değiştirmemizi ne zaman isteyecek?
İsviçre’de, “Türkler Ermeni soykırımı falan yapmamıştır. Bu iddiaların hepsi kocaman bir yalandır” diyebilir misiniz?
“Ermeni soykırımını inkâr etmek” suçundan sizi cezaevine tıkmazlar mı?
***
Almanya’da “düşünce ve ifade özgürlüğüne” sığınarak, “Hitler bir ulusal önderdir ve kahramandır” diye bağıranlar, ırkçılık suçundan yargılanmıyor mu?
***
Avusturya’da “kilise ve dini gruplara mensup olanlara karşı insanları tahrik edenler” 2 yıla kadar hapis cezası almıyor mu?
***
Fransız Ceza Kanunu (IV. kitap II. bap), “Kamuya açık yerlerde veya bölgelerde her türlü ayaklandırıcı söz ve şarkıları bağırarak söyleyenlerin, 10 günden 1 aya kadar hapisle cezalandırılmasını” öngörmüyor mu?
***
Polonya’da faşizmi, komünizmi savunanlar, bir dine ya da mezhebe inanmadığını açıkça söyleyenler insan değil mi?
Analarından emdikleri süt burunlarından getirilmiyor mu?
***
Danimarka’da “ifade özgürlüğü”nü bahane ederek, insanların cinsel tercihleriyle alay etmeye kalkın bakalım... Alaydan vazgeçtim, birine hakaret anlamında “.bne” demeniz de yeterli...
Anında içeridesiniz!
***
Yunanistan’da “Burası demokrasinin beşiği... Burada her türlü düşünce ve ifade hakkı vardır” diyerek, halkı Elefterios Venizelos’un heykellerini kırmaya tahrik edin isterseniz...
Cezası iki yıl kodes!
***
Kısacası... Dün açıkladıkları “ilerleme raporu”nda bize, “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun ifade özgürlüğüne aykırıdır” deme cüretini gösteren Avrupa Birliği ülkelerinin tamamı, düşünce ve ifade özgürlüğünü bir şekilde kısıtlıyor...
Ama kendi yasaklarına sıkı sıkı sarılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna hakaret ve küfür edilmesini (eleştirilmesini değil), heykellerinin kırılmasını önleyen yasanın kaldırılmasını, yoksa bizi AB’ye almalarının mümkün olamayacağını söylüyorlar...
İşin ilginci; (bu yazının yazıldığı saate kadar) ne iktidardan, ne de muhalefetten bir kişi de çıkıp, “Alın tam üyeliğinizi kulak deliğinize sokun. Biz Atamıza küfrettirmeyiz” demiyor!
***
Otuz yıllık bir gazeteci olarak kimse, düşünce ve ifade özgürlüğüne benim kadar ihtiyaç duyamaz...
Ama benim midem, bu çok kutsal özgürlükleri Türkiye’ye “Hayır” demek için kılıf olarak kullanan Avrupalı riyakârlığını kabul etmiyor!
*****
‘HALK’A BAK!
En büyük devlet büyüğü” dün bir açıklama yapmış ve İsrail’le yaşanan tatbikat krizi ile ilgili olarak, “Halkımızın sesine kulak verdik” demiş...
Bu “çok sayın devlet büyüğü” bugüne kadar bütün icraatlarına “halk”ı bahane etti. Ne zaman eleştirilen bir iş yapsa; hep, “Milletimiz öyle istiyor” gerekçesine sığındı.
Hepsini anlarım da...
Halk ne zamandan beri bir askeri tatbikat konusunda iktidara politika dayatıyor?
O “halk” kim ve böylesine teknik bir konuda nasıl bilgi sahibi olmuş? Harp Akademisi’ni mi bitirmiş?
“En büyük devlet büyüğü” keşke bunları da söylese de askeri ve stratejik konularda hükümete politika dikte ettirme becerisine sahip o “halk”ımızla biz de gurur duysak!
*****
GÜNÜN SORUSU
Tam üyelik mamasını göstererek Türkiye’ye hiçbir aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği koşullar dayatan Avrupa Birliği Komisyonu, acaba isimlerimizi değiştirmemizi ne zaman isteyecek?
Yorum