YÖK, boş kalan kontenjanlara kafa yoracağına, sınav sayısını artırdı. Tek olan sınav sayısı 5’e çıktı. Bir günde yapılan sınavlar, 5 güne yayıldı. Peki kime ne yararı olacak? Kalite mi artacak, öğrenci daha çok istediği fakültelere mi girecek yoksa boş kalan kontenjanlar mı dolacak? Hiçbiri mümkün değil. Kazanan, bugüne kadar olduğu gibi yine sadece ve sadece dershaneler olacak.
Ek yerleştirme sonunda, üniversitelerde boş kalan kontenjan sayısı 103 bin. Kazananlardan bir bölümünün de kayıt yaptırmaması nedeniyle 110 bine kadar yükselebilir. Yazık hem de çok yazık. Üstelik bu kontenjanlardan 44 bini devlet üniversitelerine ait. Yani gidip bedava okumak mümkün iken öğrenci tarafından tercih edilmiyorlar.
Ve tıpkı MEB gibi YÖK de maalesef bu konuya hiç kafa yormuyor.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Anaokullarından liselere, özel Türk okullarında 400 bin, fen ve anadolu liselerinde 4 bin, üniversitelerde de 103 bin kontenjan açığı var. Ve bu boş kontenjanların parasal değeri, 5 milyar dolara yakın.
Şimdi böyle bir hovardalığı yapanlara sormak gerekir:
Zaten kaynak sıkıntısı çeken, 50, 60 kişilik sınıflarda eğitim yapılan bu sektörde, bu kadar kontenjan açığına gönlünüz nasıl razı oluyor.
Ne yapılabilir?
Bütün bu kontenjan açıklarının en önemli nedeni, sınav ve yerleştirme sistemindeki aksaklıklar. Yani sakat sistem ve beceriksizlik. Daha da vahimi, sistemin iyileştirilmesi konusunda hiçbir çabanın bulunmaması. YÖK dikkatleri başka noktaya çekiyor, MEB de üç maymunu oynuyor. Ve sonuçta yüz binlerce kontenjan boş kalıyor.
Milyonlarca vatandaşımızın okuma yazma bile bilmediği bir ortamda bu kontenjan açıklarına seyirci kalmak, bu sektörü ölüme terk etmekten başka bir şey değildir.
Bundan sonra devlet adına kim eğitimi önemsiyorum diyorsa yalan söylüyordur. Eğer eğitim onlar için gerçekten önemliyse, bu kontenjan açıklarının hesabını sormalılar.
Önemli olan her ile bir üniversite açmak değil. İçini doldurmak. Bu yıl dolmadı ama seneye dolar demek, yanlışların en büyüğü olur. Bu kafa ve bu yaklaşımla, boş kontenjan sayısı gelecek yıllarda azalmaz, daha da artar... Çünkü, A’dan Z’ye her şey yanlış.
Devlet ya da iktidarlar, nasıl ki mali sektörleri yakından izliyor ve denetliyorsa, eğitim sektöründe de olup bitenlerle yakından ilgilenmek zorunda.
Sınavlarda on binlerce öğrencinin neden sıfır aldığının hesabı soruldu mu? Yüzlerce lisenin ve binlerce okul birincisinin neden ÖSS’de hiçbir yeri kazanamadıkları sorgulandı mı? Yüz binlerce kontenjan niye boş kaldı diye araştırıldı mı?
Hayır, hayır, hayır...
Anadolu liseleri
Fen ve anadolu liselerinde göz göre göre 4 bin kontenjan boş kaldı. Hem de kapıda yüz binlerce öğrenci beklerken. Tek sorumlusu da inatçı bürokratlar. Yanlış sistemde ısrar yerine biraz akıllarını kullansalar, bu kontenjanlar bugüne kadar yüz defa dolardı. Ama iş yapma yerine hep yokuşa sürmeyi tercih ettikleri için sonuç alınamıyor. Bakan Çubukçu da konuların çok uzağında olduğu için inisiyatif kullanamıyor. Yazık, çok yazık...
Bakan Çubukçu, “Tek kontenjanın bile açık kalmasını istemiyorum” dediğinde umutlanmıştık. Ama arkası gelmedi.
Umarız, en azından bundan sonrası için kontrolü eline alıp anaokullarından üniversitelere, boş kalan her kontenjanın hesabını sorar. Ve umarız bu konuda da bürokratlardan, artık mazeret değil, çözüm ister.
Özetin özeti: Eğitimin zaten bin tane sorunu vardı. Şimdi buna bir de boş kontenjanlar eklendi. Oysa eğitim plansızlığın değil aklın egemen kılındığı bir alan olmalıydı!..
Ek yerleştirme sonunda, üniversitelerde boş kalan kontenjan sayısı 103 bin. Kazananlardan bir bölümünün de kayıt yaptırmaması nedeniyle 110 bine kadar yükselebilir. Yazık hem de çok yazık. Üstelik bu kontenjanlardan 44 bini devlet üniversitelerine ait. Yani gidip bedava okumak mümkün iken öğrenci tarafından tercih edilmiyorlar.
Ve tıpkı MEB gibi YÖK de maalesef bu konuya hiç kafa yormuyor.
Bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Anaokullarından liselere, özel Türk okullarında 400 bin, fen ve anadolu liselerinde 4 bin, üniversitelerde de 103 bin kontenjan açığı var. Ve bu boş kontenjanların parasal değeri, 5 milyar dolara yakın.
Şimdi böyle bir hovardalığı yapanlara sormak gerekir:
Zaten kaynak sıkıntısı çeken, 50, 60 kişilik sınıflarda eğitim yapılan bu sektörde, bu kadar kontenjan açığına gönlünüz nasıl razı oluyor.
Ne yapılabilir?
Bütün bu kontenjan açıklarının en önemli nedeni, sınav ve yerleştirme sistemindeki aksaklıklar. Yani sakat sistem ve beceriksizlik. Daha da vahimi, sistemin iyileştirilmesi konusunda hiçbir çabanın bulunmaması. YÖK dikkatleri başka noktaya çekiyor, MEB de üç maymunu oynuyor. Ve sonuçta yüz binlerce kontenjan boş kalıyor.
Milyonlarca vatandaşımızın okuma yazma bile bilmediği bir ortamda bu kontenjan açıklarına seyirci kalmak, bu sektörü ölüme terk etmekten başka bir şey değildir.
Bundan sonra devlet adına kim eğitimi önemsiyorum diyorsa yalan söylüyordur. Eğer eğitim onlar için gerçekten önemliyse, bu kontenjan açıklarının hesabını sormalılar.
Önemli olan her ile bir üniversite açmak değil. İçini doldurmak. Bu yıl dolmadı ama seneye dolar demek, yanlışların en büyüğü olur. Bu kafa ve bu yaklaşımla, boş kontenjan sayısı gelecek yıllarda azalmaz, daha da artar... Çünkü, A’dan Z’ye her şey yanlış.
Devlet ya da iktidarlar, nasıl ki mali sektörleri yakından izliyor ve denetliyorsa, eğitim sektöründe de olup bitenlerle yakından ilgilenmek zorunda.
Sınavlarda on binlerce öğrencinin neden sıfır aldığının hesabı soruldu mu? Yüzlerce lisenin ve binlerce okul birincisinin neden ÖSS’de hiçbir yeri kazanamadıkları sorgulandı mı? Yüz binlerce kontenjan niye boş kaldı diye araştırıldı mı?
Hayır, hayır, hayır...
Anadolu liseleri
Fen ve anadolu liselerinde göz göre göre 4 bin kontenjan boş kaldı. Hem de kapıda yüz binlerce öğrenci beklerken. Tek sorumlusu da inatçı bürokratlar. Yanlış sistemde ısrar yerine biraz akıllarını kullansalar, bu kontenjanlar bugüne kadar yüz defa dolardı. Ama iş yapma yerine hep yokuşa sürmeyi tercih ettikleri için sonuç alınamıyor. Bakan Çubukçu da konuların çok uzağında olduğu için inisiyatif kullanamıyor. Yazık, çok yazık...
Bakan Çubukçu, “Tek kontenjanın bile açık kalmasını istemiyorum” dediğinde umutlanmıştık. Ama arkası gelmedi.
Umarız, en azından bundan sonrası için kontrolü eline alıp anaokullarından üniversitelere, boş kalan her kontenjanın hesabını sorar. Ve umarız bu konuda da bürokratlardan, artık mazeret değil, çözüm ister.
Özetin özeti: Eğitimin zaten bin tane sorunu vardı. Şimdi buna bir de boş kontenjanlar eklendi. Oysa eğitim plansızlığın değil aklın egemen kılındığı bir alan olmalıydı!..