TAMAM, bugünkü hükümetin başlattığı “açılım” başarıya ulaşsın. Ülkemizde artık kan dökülmesin. “Yaratandan ötürü yaratılanı seven” Başbakanımız da mutlu olsun. İyi de bunlar yapılırken, Başbakan’ın ifadesiyle “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti” âleme rezil olmasın.
En azından hükümet adına Habur’a veya Cizre’ye gidenler, yargının işine burnunu sokmasın.
Oysa önceki gün “zafer” işaretleri vererek Habur’dan Türkiye’ye giren 34 kişi ile ilgili işlemler hakkında, arkadaşımız Okan Konuralp’in Silopi’den verdiği bilgiler durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Biliyorsunuz bu 34 kişinin hepsi (tabii üstelik üniformasıyla gelen 8 PKK’lı da) dün yetkili Nöbetçi Mahkeme tarafından serbest bırakıldılar.
Okan Konuralp’in haberinin bu konuyla ilgili kısmını özetleyerek aktarıyoruz:
“Kandil Dağı’ndan ve Mahmur isimli kamptan 34 kişinin Türkiye’ye gelişiyle başlayan ‘Hangi koşullarda serbest kalmaları sağlanacak’ belirsizliği ‘pişmanlık’ yasasına getirilen yeni içtihat yoluyla aşıldı.”
Okan’ın sözünü ettiği, Ceza Yasası’nın “etkin pişmanlık”la ilgili 221’nci maddesi hükmüdür. Bu madde özetle:
* Suç işlenmeden önce verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan;
* Örgüt üyesi olan ama örgütün suçuna iştirak etmeksizin örgütten gönüllü olarak ayrıldığını bildiren;
* Örgütün suçuna katılmadan yakalanan fakat örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlayan bilgi veren;
* Örgütü kuran, yöneten veya üye olan ama gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti ve işlediği suçlar hakkında bilgi veren kişiye ceza verilmeyeceğini söylüyor.
Demek ki gelenlerin durumunu bu madde kılıfına uydurmak için
Habur’da bir kumpanya kurulmuş. Bu kumpanya üstelik ancak Yargıtay’ın yetkisinde olan “içtihat üretme” hakkını da kendinde görmüş. Nitekim Okan şunları aktarıyor:
“İfadelerde, ‘kimin isteği ve neden geldiniz sorularına hangi yanıtların verileceği’ krizinin aşılmasında DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın telefon diplomasisi etkili oldu.”
Sanmayın ki sadece ikisi bu işe bulaşmış. Anlaşılan devletimiz 34 PKK’lıyı karşılamak için meğer tam kadro orada bekliyormuş. Örneğin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş, önceden gidip Cizre’de beklemiş.
Sonunda PKK’lıların “Abdullah Öcalan’ın talimatı gereği buraya geldik” ifadesine “Ve hükümetin demokratik açılımına destek vermek için” ibaresinin eklenmesinde mutabık kalmışlar.
Bu tabloyu tanınmış hukukçu Turgut Kazan’la konuştuk. “Şimdi Türkiye’de, sayısını bilemediğim kadar insan PKK’ya destek vermek yahut üye olmak iddiasıyla tutuklu yahut hükümlü sıfatıyla hapiste yatıyor. Adalet onlara bunu reva görürken üniformasıyla gelen, etkin pişmanlıktan yararlanmayı reddeden insanların serbest bırakılması için yapılanlar bir hukukçu olarak beni utandırıyor” dedi.
Haksız mı?
En azından hükümet adına Habur’a veya Cizre’ye gidenler, yargının işine burnunu sokmasın.
Oysa önceki gün “zafer” işaretleri vererek Habur’dan Türkiye’ye giren 34 kişi ile ilgili işlemler hakkında, arkadaşımız Okan Konuralp’in Silopi’den verdiği bilgiler durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
Biliyorsunuz bu 34 kişinin hepsi (tabii üstelik üniformasıyla gelen 8 PKK’lı da) dün yetkili Nöbetçi Mahkeme tarafından serbest bırakıldılar.
Okan Konuralp’in haberinin bu konuyla ilgili kısmını özetleyerek aktarıyoruz:
“Kandil Dağı’ndan ve Mahmur isimli kamptan 34 kişinin Türkiye’ye gelişiyle başlayan ‘Hangi koşullarda serbest kalmaları sağlanacak’ belirsizliği ‘pişmanlık’ yasasına getirilen yeni içtihat yoluyla aşıldı.”
Okan’ın sözünü ettiği, Ceza Yasası’nın “etkin pişmanlık”la ilgili 221’nci maddesi hükmüdür. Bu madde özetle:
* Suç işlenmeden önce verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan;
* Örgüt üyesi olan ama örgütün suçuna iştirak etmeksizin örgütten gönüllü olarak ayrıldığını bildiren;
* Örgütün suçuna katılmadan yakalanan fakat örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlayan bilgi veren;
* Örgütü kuran, yöneten veya üye olan ama gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti ve işlediği suçlar hakkında bilgi veren kişiye ceza verilmeyeceğini söylüyor.
Demek ki gelenlerin durumunu bu madde kılıfına uydurmak için
Habur’da bir kumpanya kurulmuş. Bu kumpanya üstelik ancak Yargıtay’ın yetkisinde olan “içtihat üretme” hakkını da kendinde görmüş. Nitekim Okan şunları aktarıyor:
“İfadelerde, ‘kimin isteği ve neden geldiniz sorularına hangi yanıtların verileceği’ krizinin aşılmasında DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın telefon diplomasisi etkili oldu.”
Sanmayın ki sadece ikisi bu işe bulaşmış. Anlaşılan devletimiz 34 PKK’lıyı karşılamak için meğer tam kadro orada bekliyormuş. Örneğin İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş, önceden gidip Cizre’de beklemiş.
Sonunda PKK’lıların “Abdullah Öcalan’ın talimatı gereği buraya geldik” ifadesine “Ve hükümetin demokratik açılımına destek vermek için” ibaresinin eklenmesinde mutabık kalmışlar.
Bu tabloyu tanınmış hukukçu Turgut Kazan’la konuştuk. “Şimdi Türkiye’de, sayısını bilemediğim kadar insan PKK’ya destek vermek yahut üye olmak iddiasıyla tutuklu yahut hükümlü sıfatıyla hapiste yatıyor. Adalet onlara bunu reva görürken üniformasıyla gelen, etkin pişmanlıktan yararlanmayı reddeden insanların serbest bırakılması için yapılanlar bir hukukçu olarak beni utandırıyor” dedi.
Haksız mı?
Yorum