Umur Talu
Kasım'dan kasıma
25.10.2009 16:43:42
TALİHSİZLİÐİ sadece atıp tuttuktan sonra lafının infilakla havaya uçması, bir işçi daha ölmesi değil.
Zaten talihsizlik değil.
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü" iken, işçiyi aşağılamak için köylüyü de aşağılayan, patrona yaranmak için, emeğiyle çalışanı hor gören zat.
O görevde direnecek vicdanı ile kafasına da yazıklar olsun.
Orada tutmakta ısrar edecek bakanlık ile hükümete de.
*
"Ölüm tersaneleri"ndeki son ölümden hemen önce...
Hem de "Büyük Millet Meclisi" Araştırma Komisyonu'nda...
Hem de "Tersane ölümleri önemsiz, abartılıyor" diyerek...
Aşırı iş yükü, aşırı kâr hırsı, aşırı düşük maliyet gayretkeşliğiyle ölüm tuzaklarında çalıştırılan işçiler için, "Alışık değiller yüksekte çalışmaya" diye buyurarak...
"Köyden ayrılmamış insan sanayiye girince böyle oluyor" diyerek...
Ölenlerin neredeyse hepsinin uzman kaynakçı, uzman tesisatçı, uzman elektrikçi olduğunu gizleyerek...
İşçiyi, ölümünü kendi hazırlayan "cahil" gösterebilmek için "köylü" olduğunu söyleyip durarak.
*
Sadece "kanun devleti" değil, "ayıp, vicdan, utanma, sorumluluk"tan nasiplenmiş bir ülke ile devlette...
"Kasım Beyefendi" anında giderdi.
"Köylü işçi kendini öldürüyor" demeye getirdikten hemen sonra, "kâr aculluğu" yüzünden patlama olduğunda, duman tüterken...
Bir ölü daha henüz yıkanmadan...
Bir cenaze daha henüz kaldırılmadan.
İşsiz kalması, kahrolması için değil; adalet duygusunun, güç ve para yalakalığı ile esaretinden sıyrılmış kamu görevinin, özür dileyen "devlet vicdanı"nın azıcık oluşması için.
Başbakan'ın tersanelerin cilasını ziyaretinde, işçiyi, sendikacıyı gözaltına alabilen ama ölüm sorumlularının sırtını sıvazlayan zihniyet utanç verici olduğu için.
Tuzla'ya aklını, emeğini, vicdanını koymuş bir akademisyenin, Aslı Odman'ın "Yazmak dışında elimizde ne kalıyor ki" dediği üzre, çaresiz kalmamak için.
*
Tuzla artık sadece Tuzla değil.
Tersaneler; en modern plazadan en ücra madene, kamudan özel sektöre, sivilden askeriyeye hüküm süren, "çalışanı, alttakini esnetme, eğip bükme, boyun eğdirme, köleleştirme, hayatını zincirleme, hakkını yutma, ceza veya işsizlikle tehdit etme" düzeni ile ideolojisinin, kudretli safındaki "cop, gaz, gözaltı, gözdağı, tehdit, zincir" sisteminin çıplak misali.
Hem en vahşilerden olduğu için, hem de kamuoyu önünde çıplak kaldığı için.
Tuzla Türkiye, Türkiye de Tuzla, onun için.
"Kasım Beyler" aslında bir tanecik olmadığı için.
*
Lakin bir yerden başlamak lazım ise...
Kasım Bey, siz hemen istifa edin!
(Bunları; insanları aşağılamaktan çekinmeyen iktidar mensuplarının, muhalefet siyasetçilerinin, gazetecilerin, şöhretlerin, bir tür aydınların, sivil ve asker bürokratların; bırakın cumhuriyetçiliği, demokratlığı, asgari utanmadan yoksun oldukları memlekette söylüyoruz.)
*
Yukarıdaki yazıyı 11 Mayıs 2008'de Sabah'ta yazmıştım.
Şimdi Kasım Bey "gidiyor". 3 Kasım'da Düsseldorf'a.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) "İş Güvenliği Konferansı"na.
Hâlâ işini iyi yaptığı için, 15 dakikada, "Türk tersaneleri: Kazaları önlemek için etkin tedbirler"i anlatacak âleme.
Düşerek, cereyanla, boğularak, filikayla atılarak. "Ayakta duramayan köylü işçiler..."
Bilmem anlatacak mı; üst üste yığılmış 30 bin işçiden krizde 15 bine düşülünce, 2008'deki 21 ölüden 2009'da 12'ye inilebildiğini... ya da utanma zayıf olunca, bir bürokratın sağlam kalan iş güvenliğini!
Kasım'dan kasıma
25.10.2009 16:43:42
TALİHSİZLİÐİ sadece atıp tuttuktan sonra lafının infilakla havaya uçması, bir işçi daha ölmesi değil.
Zaten talihsizlik değil.
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü" iken, işçiyi aşağılamak için köylüyü de aşağılayan, patrona yaranmak için, emeğiyle çalışanı hor gören zat.
O görevde direnecek vicdanı ile kafasına da yazıklar olsun.
Orada tutmakta ısrar edecek bakanlık ile hükümete de.
*
"Ölüm tersaneleri"ndeki son ölümden hemen önce...
Hem de "Büyük Millet Meclisi" Araştırma Komisyonu'nda...
Hem de "Tersane ölümleri önemsiz, abartılıyor" diyerek...
Aşırı iş yükü, aşırı kâr hırsı, aşırı düşük maliyet gayretkeşliğiyle ölüm tuzaklarında çalıştırılan işçiler için, "Alışık değiller yüksekte çalışmaya" diye buyurarak...
"Köyden ayrılmamış insan sanayiye girince böyle oluyor" diyerek...
Ölenlerin neredeyse hepsinin uzman kaynakçı, uzman tesisatçı, uzman elektrikçi olduğunu gizleyerek...
İşçiyi, ölümünü kendi hazırlayan "cahil" gösterebilmek için "köylü" olduğunu söyleyip durarak.
*
Sadece "kanun devleti" değil, "ayıp, vicdan, utanma, sorumluluk"tan nasiplenmiş bir ülke ile devlette...
"Kasım Beyefendi" anında giderdi.
"Köylü işçi kendini öldürüyor" demeye getirdikten hemen sonra, "kâr aculluğu" yüzünden patlama olduğunda, duman tüterken...
Bir ölü daha henüz yıkanmadan...
Bir cenaze daha henüz kaldırılmadan.
İşsiz kalması, kahrolması için değil; adalet duygusunun, güç ve para yalakalığı ile esaretinden sıyrılmış kamu görevinin, özür dileyen "devlet vicdanı"nın azıcık oluşması için.
Başbakan'ın tersanelerin cilasını ziyaretinde, işçiyi, sendikacıyı gözaltına alabilen ama ölüm sorumlularının sırtını sıvazlayan zihniyet utanç verici olduğu için.
Tuzla'ya aklını, emeğini, vicdanını koymuş bir akademisyenin, Aslı Odman'ın "Yazmak dışında elimizde ne kalıyor ki" dediği üzre, çaresiz kalmamak için.
*
Tuzla artık sadece Tuzla değil.
Tersaneler; en modern plazadan en ücra madene, kamudan özel sektöre, sivilden askeriyeye hüküm süren, "çalışanı, alttakini esnetme, eğip bükme, boyun eğdirme, köleleştirme, hayatını zincirleme, hakkını yutma, ceza veya işsizlikle tehdit etme" düzeni ile ideolojisinin, kudretli safındaki "cop, gaz, gözaltı, gözdağı, tehdit, zincir" sisteminin çıplak misali.
Hem en vahşilerden olduğu için, hem de kamuoyu önünde çıplak kaldığı için.
Tuzla Türkiye, Türkiye de Tuzla, onun için.
"Kasım Beyler" aslında bir tanecik olmadığı için.
*
Lakin bir yerden başlamak lazım ise...
Kasım Bey, siz hemen istifa edin!
(Bunları; insanları aşağılamaktan çekinmeyen iktidar mensuplarının, muhalefet siyasetçilerinin, gazetecilerin, şöhretlerin, bir tür aydınların, sivil ve asker bürokratların; bırakın cumhuriyetçiliği, demokratlığı, asgari utanmadan yoksun oldukları memlekette söylüyoruz.)
*
Yukarıdaki yazıyı 11 Mayıs 2008'de Sabah'ta yazmıştım.
Şimdi Kasım Bey "gidiyor". 3 Kasım'da Düsseldorf'a.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) "İş Güvenliği Konferansı"na.
Hâlâ işini iyi yaptığı için, 15 dakikada, "Türk tersaneleri: Kazaları önlemek için etkin tedbirler"i anlatacak âleme.
Düşerek, cereyanla, boğularak, filikayla atılarak. "Ayakta duramayan köylü işçiler..."
Bilmem anlatacak mı; üst üste yığılmış 30 bin işçiden krizde 15 bine düşülünce, 2008'deki 21 ölüden 2009'da 12'ye inilebildiğini... ya da utanma zayıf olunca, bir bürokratın sağlam kalan iş güvenliğini!
Yorum