Yıllardır gizliden gisliye tepki duyulmasına rağmen sistem
adeta zorunlu kıldığı için veliler ve öğrenciler dershanelere milyarlarca lira harcıyor.
Tabii ki herkes en iyi liselere, üniversitelere girmeyi hayal edip bu yolda harcama (yatırım demiyorum) yapıyor. Türkiye’de şu anda dershane sayısı 4 bini geçmiş durumda ve 1 milyonu aşan öğrenci, birkaç saatte hayatlarına yön verecek sınavlara hazırlanıyor.
Aslında dershane sektöründe yatırım yapanlara veya çalışanlara kesinlikle kızmamak lazım. Onlar sistemden kaynaklanan bir açığa en iyi şekilde
cevap vermeye çalışan, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da tanınan ve denetlenen kurumlar.
İşin özünde, öğrenciyi sistematik bir biçimde disipline edip ortaöğretimde okulların yapamadıklarına veya yapmadıklarına rağmen, onlara gerekli sonucu aldırmaya çalışıyorlar.
Fakat her zaman iddia ettiğim gibi, merkezi sınav sistemi yüzünden sonunda sisteme yaratıcı öğrenci yerine ezberci öğrenci kazandırılmış oluyor!
***
Her yıl veya her seçim öncesi dershanlerin kapanacağı konuşulur ama sınav sayıları arttıkça dershanelerin önemi ve onlara duyulan ihtiyaç daha da artar.
Ne yardan ne serden vazgeçilebilir misali...
Bu iş o hale geldi ki birçok dershanenin sahibi, artık özel okulların sahibi ve hatta başarılı olanların bir kısmının vakıf üniversitesi dahi var.
İşte bu noktada Türk eğitim sistemini yönetenlere (Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı’na, YÖK Başkanı’na) şu soruyu sormak istiyorum: Dershanelerin eğitime katkısı nedir? Nasıl daha faydalı olabilirler? Merkezi sınavlardan vazgeçilmedikçe ve arz-talep dengesi eşitlenmedikçe Türk eğitim sistemi dershanelere muhtaç olmaya devam edecek. Bir sınav uğruna yılda en az 10 yeni üniversite kurulabilecek para heba olacak.
Bu işi aslında “sigara içenler”in durumuna benzetiyorum. Vazgeçmek isterler ama vazgeçemezler... Zararlarını bilirler ama bir şey yapamazlar. Şu mereti bir bırakabilsem derler, nafile. Kısır bir döngü. Eğitim sistemimiz de böyle.
Kaldı ki politikacıların her seçimde saldırısına uğrasa da dershane
sektörü, istihdam yarattığı için artık “vazgeçilemez” olmuş.
***
Bu durumda benim de Türk eğitimini yönetenlere ve dershane sahiplerine şöyle bir önerim var: Dünya ile kıyaslandığında Türk eğitim sisteminin aslında temel bir sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Türk eğitim sisteminin asıl öncelik ve ağırlık vermesi gereken nokta, anaokullarıdır (kreşler). Çocuklarımızın yaratıcı bireyler olacak şekilde eğitimini, en etkili olunan erken yaşlardan itibaren başlatabilirsek, yıllar içinde eğitimde kalitenin arttığını göreceğiz. Sonunda bunca dershaneye gittikten sonra öğrenci, 10 net soru çözüp üniversiteye yerleşmiş olmayacak. Eğitimi yönetenler teşvik karşılığı dershane sahiplerine her dershane için bir anaokulu yaptırsa
4 bin anaokulu eder. Bu okullarda en az 200 bin çocuk eğitim görebilir ve şu anda 250 bin olan öğrenci sayısı 450 bine, şu anda 9 bin olan anaokulu sayısı da 13 bine çıkar. Böylece istihdam da yaratılmış olur.
Unutmayalım, eğitim sabır gerektiren uzun bir yol. Öncelikli yatırımların ise temele yapılması lazım. Dershane sahipleri ve eğitimi yönetenlerde şapkalarını önüne koyup vicdanlarının sesini dinleyip dershane sektörüne eğitim için nasıl bir
katkı yapılabilir, bunu düşünmelerinde “gelecek” için fayda var.
adeta zorunlu kıldığı için veliler ve öğrenciler dershanelere milyarlarca lira harcıyor.
Tabii ki herkes en iyi liselere, üniversitelere girmeyi hayal edip bu yolda harcama (yatırım demiyorum) yapıyor. Türkiye’de şu anda dershane sayısı 4 bini geçmiş durumda ve 1 milyonu aşan öğrenci, birkaç saatte hayatlarına yön verecek sınavlara hazırlanıyor.
Aslında dershane sektöründe yatırım yapanlara veya çalışanlara kesinlikle kızmamak lazım. Onlar sistemden kaynaklanan bir açığa en iyi şekilde
cevap vermeye çalışan, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından da tanınan ve denetlenen kurumlar.
İşin özünde, öğrenciyi sistematik bir biçimde disipline edip ortaöğretimde okulların yapamadıklarına veya yapmadıklarına rağmen, onlara gerekli sonucu aldırmaya çalışıyorlar.
Fakat her zaman iddia ettiğim gibi, merkezi sınav sistemi yüzünden sonunda sisteme yaratıcı öğrenci yerine ezberci öğrenci kazandırılmış oluyor!
***
Her yıl veya her seçim öncesi dershanlerin kapanacağı konuşulur ama sınav sayıları arttıkça dershanelerin önemi ve onlara duyulan ihtiyaç daha da artar.
Ne yardan ne serden vazgeçilebilir misali...
Bu iş o hale geldi ki birçok dershanenin sahibi, artık özel okulların sahibi ve hatta başarılı olanların bir kısmının vakıf üniversitesi dahi var.
İşte bu noktada Türk eğitim sistemini yönetenlere (Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı’na, YÖK Başkanı’na) şu soruyu sormak istiyorum: Dershanelerin eğitime katkısı nedir? Nasıl daha faydalı olabilirler? Merkezi sınavlardan vazgeçilmedikçe ve arz-talep dengesi eşitlenmedikçe Türk eğitim sistemi dershanelere muhtaç olmaya devam edecek. Bir sınav uğruna yılda en az 10 yeni üniversite kurulabilecek para heba olacak.
Bu işi aslında “sigara içenler”in durumuna benzetiyorum. Vazgeçmek isterler ama vazgeçemezler... Zararlarını bilirler ama bir şey yapamazlar. Şu mereti bir bırakabilsem derler, nafile. Kısır bir döngü. Eğitim sistemimiz de böyle.
Kaldı ki politikacıların her seçimde saldırısına uğrasa da dershane
sektörü, istihdam yarattığı için artık “vazgeçilemez” olmuş.
***
Bu durumda benim de Türk eğitimini yönetenlere ve dershane sahiplerine şöyle bir önerim var: Dünya ile kıyaslandığında Türk eğitim sisteminin aslında temel bir sorunu olduğu ortaya çıkıyor. Türk eğitim sisteminin asıl öncelik ve ağırlık vermesi gereken nokta, anaokullarıdır (kreşler). Çocuklarımızın yaratıcı bireyler olacak şekilde eğitimini, en etkili olunan erken yaşlardan itibaren başlatabilirsek, yıllar içinde eğitimde kalitenin arttığını göreceğiz. Sonunda bunca dershaneye gittikten sonra öğrenci, 10 net soru çözüp üniversiteye yerleşmiş olmayacak. Eğitimi yönetenler teşvik karşılığı dershane sahiplerine her dershane için bir anaokulu yaptırsa
4 bin anaokulu eder. Bu okullarda en az 200 bin çocuk eğitim görebilir ve şu anda 250 bin olan öğrenci sayısı 450 bine, şu anda 9 bin olan anaokulu sayısı da 13 bine çıkar. Böylece istihdam da yaratılmış olur.
Unutmayalım, eğitim sabır gerektiren uzun bir yol. Öncelikli yatırımların ise temele yapılması lazım. Dershane sahipleri ve eğitimi yönetenlerde şapkalarını önüne koyup vicdanlarının sesini dinleyip dershane sektörüne eğitim için nasıl bir
katkı yapılabilir, bunu düşünmelerinde “gelecek” için fayda var.
Yorum