Bugün Öğretmenler Günü. Mesaj yayımlayan yayımlayana. Meğerse öğretmenlik ne kadar önemli bir meslekmiş ve öğretmenleri ne kadar da çok seviyormuşuz. Mesajlar kulağa hoş geliyor. Ama hepsi o kadar. Çünkü hiçbirinin, hiç ama hiç inandırıcılığı yok.
Yüz binlerce öğretmen açığı olmasına rağmen, atama bekleyen yine yüz binlerce öğretmen var. Eğer eğitim ve öğretmenler söylendiği kadar önemli olsaydı, öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler de işsiz kalırlar mıydı?
Bugün öğretmenlik için nutuk atanlara özellikle şu soruyu sormak gerekir: Bugüne kadar öğretmenler için ne yaptınız.
Atananı atanmayanı, emeklisi, genci, evlisi, bekâr olanı, okulöncesi, ortaöğretimi, hemen hemen tüm öğretmenlerin sorunları var. Kimisi ortak sorunlar kimisi de branşlara özgün farklı sorunlar. Hangisi olursa olsun, birine bir dokunun, bin ah işitin.
Türkiye’nin sürdürülebilir bir eğitim politikası olmadığı gibi, kalıcı bir öğretmen politikası da yok. MEB ile YÖK arasında diyalog neredeyse sıfır. YÖK ve üniversiteler, ihtiyaç duyulan alanlara değil, on binlerce istihdam fazlası olan alanlara öğrenci almaya devam ediyor. O da yetmiyor, kontenjanları artıyor. Mezun olduktan sonra atamaları yapılacakmış, yapılmayacakmış umurlarında bile değil.
Bazı branşlar var ki, önümüzdeki 30 yıl yetecek kadar işsiz öğretmen var. Ama hâlâ bu alanda yeni bölümler açılmasına izin veriliyor.
İstihdam YÖK’ün işi değil demek en kolayı. Önemli olan plan program yapmak ve maalesef o biz de hiç yok. Olmadığı için de öğretmenler dert küpü...
Çok yıprandılar, çok...
Atama bekleyen 350 bine yakın öğretmen var. İçlerinde 7-8 yıldır atama bekleyenlerin sayısı hiç de az değil. Çünkü kendi branşlarında hiç öğretmen alınmıyor.
Atanamayan öğretmenler insan içine çıkamıyor. Çünkü en yakın çevreleri de dahil herkes kabahati onlarda buluyor. “KPPS’de başarılı olsaydın atanırdın, atanan nasıl atanıyor” diye serzenişte bulunuyor. Ama bilmiyorlar ki KPSS’de Türkiye birincisi olan da işsiz. Çünkü, o bir Fizik öğretmeni ve geçen yıl Fizik’ten hiç öğretmen alınmadı!..
On binlerce Resim, Müzik, Beden Eğitimi öğretmeni işsiz. Oysa bu dersler ya boş geçiyor ya da kim varsa dersi o veriyor. Sonuç; sanattan, spordan, estetikten uzak nesiller yetişiyor. Kabahatli de uzakta aranıyor.
Ya yabancı dil konusuna ne demeli? AB’ye girmek için can atarken, Almanca, Fransızca derslerini kaldırıp, onların öğretmenlerini bile İngilizce öğretmeni olmaya özendirenlere ne denir!
Boş geçen ya da hiç uzmanı olmayanlara verdirilen bir İngilizce yerine gerçek öğretmeninden Almanca ve Fransızca öğretilse daha iyi olmaz mı? Ama nerdeee...
Şu anda atama bekleyen yüz binlerce öğretmenin morali adeta dibe vurmuş durumda. Kasım atamasıyla 10 bini sevinecek, 300 binden fazlası ise bir kez daha kahrolacak.
Öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşan gençlerimizi, atamalarını zamanında yapmayarak, üç beş yıl öylesine hırpalıyoruz ki, atamaları yapılıp sınıfa girdiklerinde, ne idealizmleri kalıyor ne de heyecanları.
Eskiden öyle miydi? Köy Enstitüleri’nden, öğretmen okullarından, eğitim enstitülerinden mezun olanlar, o yıl göreve başlar, heyecanlarının doruğunda iken öğretmen olmanın ***fini ve gururunu yaşarlardı. Bunu bile onlara çok gördük...
Türkiye’de hiçbir meslekle bu kadar oynanmadı. Yetiştirme politikaları değişmedi. 50 yıl önce doktor, mühendis, hukukçu nasıl yetişiyorsa yine aynı şekilde yetiştiriliyor. Ama öğretmen yetiştirme politikaları neredeyse her 10 yılda bir değişti. Öğretmenlik sıradanlaştırıldı.
Oysa çok iyi biliyoruz ki, öğretmensiz eğitim, eğitimsiz de ülke farkındalık yaratamaz. Türkiye’nin içine düştüğü her problemin arkasında öğretmene gösterdiğimiz ilgisizlik yatıyor.
Özetin özeti: Öğretmenlerimizi öyle yılda bir hatırlayanlardan olmadığımız için daha bir gönül rahatlığıyla Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi hak ettikleri saygınlığa yeniden kavuşacaklarına olan umudumuzu da korumak istiyoruz...
Yüz binlerce öğretmen açığı olmasına rağmen, atama bekleyen yine yüz binlerce öğretmen var. Eğer eğitim ve öğretmenler söylendiği kadar önemli olsaydı, öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler de işsiz kalırlar mıydı?
Bugün öğretmenlik için nutuk atanlara özellikle şu soruyu sormak gerekir: Bugüne kadar öğretmenler için ne yaptınız.
Atananı atanmayanı, emeklisi, genci, evlisi, bekâr olanı, okulöncesi, ortaöğretimi, hemen hemen tüm öğretmenlerin sorunları var. Kimisi ortak sorunlar kimisi de branşlara özgün farklı sorunlar. Hangisi olursa olsun, birine bir dokunun, bin ah işitin.
Türkiye’nin sürdürülebilir bir eğitim politikası olmadığı gibi, kalıcı bir öğretmen politikası da yok. MEB ile YÖK arasında diyalog neredeyse sıfır. YÖK ve üniversiteler, ihtiyaç duyulan alanlara değil, on binlerce istihdam fazlası olan alanlara öğrenci almaya devam ediyor. O da yetmiyor, kontenjanları artıyor. Mezun olduktan sonra atamaları yapılacakmış, yapılmayacakmış umurlarında bile değil.
Bazı branşlar var ki, önümüzdeki 30 yıl yetecek kadar işsiz öğretmen var. Ama hâlâ bu alanda yeni bölümler açılmasına izin veriliyor.
İstihdam YÖK’ün işi değil demek en kolayı. Önemli olan plan program yapmak ve maalesef o biz de hiç yok. Olmadığı için de öğretmenler dert küpü...
Çok yıprandılar, çok...
Atama bekleyen 350 bine yakın öğretmen var. İçlerinde 7-8 yıldır atama bekleyenlerin sayısı hiç de az değil. Çünkü kendi branşlarında hiç öğretmen alınmıyor.
Atanamayan öğretmenler insan içine çıkamıyor. Çünkü en yakın çevreleri de dahil herkes kabahati onlarda buluyor. “KPPS’de başarılı olsaydın atanırdın, atanan nasıl atanıyor” diye serzenişte bulunuyor. Ama bilmiyorlar ki KPSS’de Türkiye birincisi olan da işsiz. Çünkü, o bir Fizik öğretmeni ve geçen yıl Fizik’ten hiç öğretmen alınmadı!..
On binlerce Resim, Müzik, Beden Eğitimi öğretmeni işsiz. Oysa bu dersler ya boş geçiyor ya da kim varsa dersi o veriyor. Sonuç; sanattan, spordan, estetikten uzak nesiller yetişiyor. Kabahatli de uzakta aranıyor.
Ya yabancı dil konusuna ne demeli? AB’ye girmek için can atarken, Almanca, Fransızca derslerini kaldırıp, onların öğretmenlerini bile İngilizce öğretmeni olmaya özendirenlere ne denir!
Boş geçen ya da hiç uzmanı olmayanlara verdirilen bir İngilizce yerine gerçek öğretmeninden Almanca ve Fransızca öğretilse daha iyi olmaz mı? Ama nerdeee...
Şu anda atama bekleyen yüz binlerce öğretmenin morali adeta dibe vurmuş durumda. Kasım atamasıyla 10 bini sevinecek, 300 binden fazlası ise bir kez daha kahrolacak.
Öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşan gençlerimizi, atamalarını zamanında yapmayarak, üç beş yıl öylesine hırpalıyoruz ki, atamaları yapılıp sınıfa girdiklerinde, ne idealizmleri kalıyor ne de heyecanları.
Eskiden öyle miydi? Köy Enstitüleri’nden, öğretmen okullarından, eğitim enstitülerinden mezun olanlar, o yıl göreve başlar, heyecanlarının doruğunda iken öğretmen olmanın ***fini ve gururunu yaşarlardı. Bunu bile onlara çok gördük...
Türkiye’de hiçbir meslekle bu kadar oynanmadı. Yetiştirme politikaları değişmedi. 50 yıl önce doktor, mühendis, hukukçu nasıl yetişiyorsa yine aynı şekilde yetiştiriliyor. Ama öğretmen yetiştirme politikaları neredeyse her 10 yılda bir değişti. Öğretmenlik sıradanlaştırıldı.
Oysa çok iyi biliyoruz ki, öğretmensiz eğitim, eğitimsiz de ülke farkındalık yaratamaz. Türkiye’nin içine düştüğü her problemin arkasında öğretmene gösterdiğimiz ilgisizlik yatıyor.
Özetin özeti: Öğretmenlerimizi öyle yılda bir hatırlayanlardan olmadığımız için daha bir gönül rahatlığıyla Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi hak ettikleri saygınlığa yeniden kavuşacaklarına olan umudumuzu da korumak istiyoruz...
Yorum