İstanbul Barosu’nun katsayı davasını kabul eden Danıştay, Diyarbakır Barosu’nun RTÜK yönetmeliği için açtığı davayı ‘İşiniz değil’ diye reddetti
İstanbul Barosu’nun itirazı üzerine üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran YÖK’ün kararını durduran Danıştay’ın, Diyarbakır Barosu’nun “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik” ile ilgili yaptığı itirazı ise, “Baro’nun böyle bir ehliyeti olmadığı” gerekçesiyle reddettiği ortaya çıktı.
Avukat Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu Başkanı olduğu dönemde, “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik”in dördüncü maddesi ile beşinci maddesinin, iki, üç ve altıncı fıkralarının iptali istemiyle dava açtı. Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, baronun “dava açma ehliyeti bulunmadığı” yönünde karar verdi.
Diyarbakır’ın ehliyeti yok
Danıştay’ın kararında şu ifadelere yer verildi: “Meşru, kişisel ve güncel bir menfaatinin etkilenmediği, dolayısıyla işlemle menfaat ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden kabulüne hukuken olanak görülmediği, her ne kadar davacı tarafından Avukatlık Kanunu’nun 95. maddesinin 21. bendiyle baro yönetim kuruluna verilen ‘Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ görevinden bahisle dava konusu yönetmeliğin iptalini istemekte menfaaitinin bulunduğu ileri sürülmekte ise de, avukatlık mesleği ile ilgili bulunmayan, radyo ve televizyon yayınlarında halk arasında Türkçe dışında kullanılan dil ve lehçelerde yayın yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen yönetmeliğin iptalini istemekle yukarıda sözü edilen anlamda menfaaitinin bulunmadığı kanaaitine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.”
İstanbul’un ehliyeti var
Aynı Danıştay, meslek liselilere üniversite kapılarını açan ve katsayı farkını kaldıran YÖK’ün kararına itiraz eden İstanbul Barosu’nun başvurusunu ise kabul etti.
Danıştay’ın kararındaki şu ifadeler iki karar arasındaki çelişkiyi gözler önüne serdi: “1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 76. maddesinde; baroların, hukukun üstüğülünü savunmak ve korumakla görevli olduğu belirlenmiş olduğundan, sadece kendi meslek grubu için yürütülen iş ve işlemler için hukuki göreve sorumlulukları bulunduğunun kabülüne olanak bulunmamaktır. Bu nedenle; dava konusu uygulamanın hukuk düzeni üzerindeki etki ve sonuçları bakımından baroların anılan yasada belirlenen görevleri kapsamında 2577 sayılı yasanın 2. maddesinde tanımlanan şekliyle menfaat ihlalinin varlığından söz edilebileceğinden, davalı Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın davacı İstanbul Barosu Başkanlığı’nın dava açma ehliyeti bulunmadığı yolundaki itirazı yerinde görülmeyerek işin esası incelendi...”
Yargıdaki siyasallaşmanın kanıtı
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu: Yargı kendi üzerindeki siyasallaşma izlenimini kendi karar ve uygulamalarıyla oluşturdu. Dava açan kişi ve kuruma bakılarak dava açılamaz. Ehliyet dava şartıdır. Danıştay 10. Dairesi başvurumuzda bize ehliyeti yok kararı verdi. Ancak başka bir olayda İstanbul Barosu’nun verdiği kararı geçerli saydı. Biz bu konu hakkında ne kadar yetkiliysek İstanbul Barosu’da aynı yetkiye sahiptir. Burada haksızlık vardı.
İstanbul Barosu’nun itirazı üzerine üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran YÖK’ün kararını durduran Danıştay’ın, Diyarbakır Barosu’nun “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik” ile ilgili yaptığı itirazı ise, “Baro’nun böyle bir ehliyeti olmadığı” gerekçesiyle reddettiği ortaya çıktı.
Avukat Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Barosu Başkanı olduğu dönemde, “Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik”in dördüncü maddesi ile beşinci maddesinin, iki, üç ve altıncı fıkralarının iptali istemiyle dava açtı. Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, baronun “dava açma ehliyeti bulunmadığı” yönünde karar verdi.
Diyarbakır’ın ehliyeti yok
Danıştay’ın kararında şu ifadelere yer verildi: “Meşru, kişisel ve güncel bir menfaatinin etkilenmediği, dolayısıyla işlemle menfaat ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden kabulüne hukuken olanak görülmediği, her ne kadar davacı tarafından Avukatlık Kanunu’nun 95. maddesinin 21. bendiyle baro yönetim kuruluna verilen ‘Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ görevinden bahisle dava konusu yönetmeliğin iptalini istemekte menfaaitinin bulunduğu ileri sürülmekte ise de, avukatlık mesleği ile ilgili bulunmayan, radyo ve televizyon yayınlarında halk arasında Türkçe dışında kullanılan dil ve lehçelerde yayın yapılmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen yönetmeliğin iptalini istemekle yukarıda sözü edilen anlamda menfaaitinin bulunmadığı kanaaitine ulaşıldığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.”
İstanbul’un ehliyeti var
Aynı Danıştay, meslek liselilere üniversite kapılarını açan ve katsayı farkını kaldıran YÖK’ün kararına itiraz eden İstanbul Barosu’nun başvurusunu ise kabul etti.
Danıştay’ın kararındaki şu ifadeler iki karar arasındaki çelişkiyi gözler önüne serdi: “1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 76. maddesinde; baroların, hukukun üstüğülünü savunmak ve korumakla görevli olduğu belirlenmiş olduğundan, sadece kendi meslek grubu için yürütülen iş ve işlemler için hukuki göreve sorumlulukları bulunduğunun kabülüne olanak bulunmamaktır. Bu nedenle; dava konusu uygulamanın hukuk düzeni üzerindeki etki ve sonuçları bakımından baroların anılan yasada belirlenen görevleri kapsamında 2577 sayılı yasanın 2. maddesinde tanımlanan şekliyle menfaat ihlalinin varlığından söz edilebileceğinden, davalı Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın davacı İstanbul Barosu Başkanlığı’nın dava açma ehliyeti bulunmadığı yolundaki itirazı yerinde görülmeyerek işin esası incelendi...”
Yargıdaki siyasallaşmanın kanıtı
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu: Yargı kendi üzerindeki siyasallaşma izlenimini kendi karar ve uygulamalarıyla oluşturdu. Dava açan kişi ve kuruma bakılarak dava açılamaz. Ehliyet dava şartıdır. Danıştay 10. Dairesi başvurumuzda bize ehliyeti yok kararı verdi. Ancak başka bir olayda İstanbul Barosu’nun verdiği kararı geçerli saydı. Biz bu konu hakkında ne kadar yetkiliysek İstanbul Barosu’da aynı yetkiye sahiptir. Burada haksızlık vardı.
Yorum