Bayram çok sakindi.. Bayram gibi bayramdı.. Ne gerginlik vardı ne laf atma ne sataşma.. Dört gün boyunca bambaşka havadaydık..
Sihirli bir el değdi gündemimiz değişti sanki..
Nedenini düşündüm..
Buldum.. Siyasetçiler tatile çıkmıştı!
Gerçi bayram nöbetçisi Bülent Arınç yine boş durmamış acayip bir laf etmişti ama ne demek istediği anlaşılmadığı için kimse üstünde durmadı..
Sözü aynen şöyleydi: “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç”
Koskoca Başbakan Yardımcısı kendini Danıştay binasında patlatmayacağına göre lafının başka bir anlamı vardır herhalde..
Bugün, yarın anlarız..
Neyse konumuz bu değil zaten..
Siyasetçilerin yokluğunda hayatın normalleştiği!. Güzelleştiği!.
*
Görürsünüz.. Bugün partilerin grup toplantılarıyla birlikte o sert hava, keskin hava yine ülkenin atmosferini kaplar..
*
Avrupa ülkelerinde böyle değil.. Liderler zırt pırt konuşmuyor, her konuda ahkâm kesmiyor..
Bizde günde üç kere dört kere konuşan bile var.. Her mikrofona bir laf söylüyorlar, söylemek zorunda hissediyorlar..
Domuz gribi aşısı konusunda bile demeç verdiler ya..
Kamplaştılar ya, ayrıştılar ya..
Pes dedim!
*
Sadece çok önemli meselelerde demeç veren, haftada en fazla bir gün konuşan başbakanımız olsa ne yaparız acaba..
Her konuda konuşmadığı için cahil diye yaftalar mıyız?
Az konuştuğu için tembel diye suçlar mıyız?
Yoksa..
Yan gelip yatıyor, meydan meydan dolaşıp halka seslenmiyor diye kendini beğenmiş mi ilan ederiz..
Batı tipi liderlerle karşılaşsak ne yaparız?
Kızar mıyız..
Sever miyiz..
*
Bu ne biçim siyaset, tadı yok tuzu yok.. Ne hakaret var, ne kavga, bu kadarı da fazla diye bugünleri yad eder miyiz!..
Ne dersiniz..
Sizce..
Siyasetçinin çok konuşanı mı, az konuşanı mı kıymetli.
Sihirli bir el değdi gündemimiz değişti sanki..
Nedenini düşündüm..
Buldum.. Siyasetçiler tatile çıkmıştı!
Gerçi bayram nöbetçisi Bülent Arınç yine boş durmamış acayip bir laf etmişti ama ne demek istediği anlaşılmadığı için kimse üstünde durmadı..
Sözü aynen şöyleydi: “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç”
Koskoca Başbakan Yardımcısı kendini Danıştay binasında patlatmayacağına göre lafının başka bir anlamı vardır herhalde..
Bugün, yarın anlarız..
Neyse konumuz bu değil zaten..
Siyasetçilerin yokluğunda hayatın normalleştiği!. Güzelleştiği!.
*
Görürsünüz.. Bugün partilerin grup toplantılarıyla birlikte o sert hava, keskin hava yine ülkenin atmosferini kaplar..
*
Avrupa ülkelerinde böyle değil.. Liderler zırt pırt konuşmuyor, her konuda ahkâm kesmiyor..
Bizde günde üç kere dört kere konuşan bile var.. Her mikrofona bir laf söylüyorlar, söylemek zorunda hissediyorlar..
Domuz gribi aşısı konusunda bile demeç verdiler ya..
Kamplaştılar ya, ayrıştılar ya..
Pes dedim!
*
Sadece çok önemli meselelerde demeç veren, haftada en fazla bir gün konuşan başbakanımız olsa ne yaparız acaba..
Her konuda konuşmadığı için cahil diye yaftalar mıyız?
Az konuştuğu için tembel diye suçlar mıyız?
Yoksa..
Yan gelip yatıyor, meydan meydan dolaşıp halka seslenmiyor diye kendini beğenmiş mi ilan ederiz..
Batı tipi liderlerle karşılaşsak ne yaparız?
Kızar mıyız..
Sever miyiz..
*
Bu ne biçim siyaset, tadı yok tuzu yok.. Ne hakaret var, ne kavga, bu kadarı da fazla diye bugünleri yad eder miyiz!..
Ne dersiniz..
Sizce..
Siyasetçinin çok konuşanı mı, az konuşanı mı kıymetli.
Yorum