Yavuz Semerci
Her şeyi satmak zorunda mıyız?
10.12.2009 17:31:49
ATAKÖY arazisini satmak zorunda mıyız?
Bölgedeki Hazine arazilerini toplu konuta çevirdik. Yetmedi... 25 yıldır halka kapalı bir bölge işgalden kurtarıldı. Sonra turizm bölgesi ilan edip, iş merkezi, alışveriş merkezi haline getirmek için satılığa çıkardık. İhaleye kimse girmedi. Yakında alıcı çıkar nasıl olsa...
Konuya ilişkin tartışmalara ben de katılmak istiyorum. Gerçekten, bu şehir artık nefessiz kaldı. Tüm değerli araziler tek tek elden çıkıyor. Zorlu Grubu'nun satın aldığı yer, Mecidiyeköy'ün göbeğindeki likör fabrikasının arazisi, Ali Sami Yen Stadı, Ataköy'deki sahil şeridi ve saymakla bitiremeyeceğin o kadar çok yer var ki... Bu yerler önce TOKİ'ye devrediliyor, ardından da ihale yoluyla satılıyor. Sanırsınız ki, bu şehir parktan geçilmiyor. Sanırsınız ki, bu şehirde çoluk çocuğunu kapan, parklarda soluklanıyor.
Avrupa'da halka açık yeşil alanı bu kadar düşük kaç şehir vardır? İngilizler, Almanlar, Fransızlar bizimkilere göre zekâ özürlü olmalı. Ya da şehir merkezlerindeki yeşil alanları korumalarının, sayılarını artırmalarının bir gerekçesi olmalı.
Bu gerekçe, kamu yararı ve sağlığı olsa gerek.
Mezarlıklar, askeri bölgeler, tarihi birkaç yer sanki hepimize yetiyor gibi davranıyoruz.
Ataköy sahilde yer alan arazileri 600 milyon TL'ye muhammen bedelle satışa çıkaracağımıza, tam tersi bu kadar para harcayarak parka çevirsek bölge insanı daha mutlu olmaz mı?
Mecidiyeköy'ün göbeğini 10 bin dönümlük bir gezi alanına çevirsek, çevrede çalışan yüz binlerce kişinin iş verimini artırmaz mıyız?
Çocuklarımızı kaldırımlarında bile yürütemediğimiz, insana önem vermeyen bir şehir yaratmanın hepimizi cinnetin eşiğine getirdiğinin farkında değiliz...
TOKİ'ye sorarsanız, bu arazileri satıyor ve elde ettiği gelirle fakirlere ucuz konut üretiyor.
TOKİ'nin bilançosunu detayına kadar bilen var ise bu argümanı tartışabiliriz. Bana sorarsanız, borç batağında bir kurumdan bahsediyoruz. Başbakan dışında bu kurumun durumunu, borçlarını, taahhütlerini net olarak bilen olduğunu sanmıyorum. Ve açıklarını kapatmak için İstanbul'un en değerli yerlerini satmakta buluyor çareyi. Kendi açısından haklı sayılabilir. Ayrıca sağlıklı konut üretimine katkı yaptığı gerçeği de kabul edilebilir. Ancak sorun kaynak ise yeşil alan olabilecek yerleri satmadan da bu işi başarabilir.
Çözüm önereyim:
Kadıköy'ü sahilden alın, Kartal'a kadar gidin. 5 kilometre sahilin üzerine çıkın ve paralel bir çizgi çekin. Bu alanda yer alan on binlerce apartman, ilk depremde yerle bir olacak kadar eski. Bu bölgelerde 30 katlı, 50 katlı binalar yapılmasına izin verin. Apartman sakinleri TOKİ ile anlaşsın. TOKİ şu anda mevcut yeşil alanı 1000 katına çıkaracak bir planlamayla bu bölgeyi özel sektöre açsın. Hem yeşil alana, hem sağlıklı yapılara, hem de yeni yolları geniş, yeşil alanları olan bir bölgeye kavuşalım. TOKİ'de gelir elde etsin. Ben Kadıköy dedim, siz Bahçelievler, Maltepe, Gültepe, Bakırköy deyin. Ne fark eder? İzmir'i, Adana'yı, Ankara'yı alın... Hepsi dökülüyor. Renksiz, ruhsuz, yeşilsiz bitkin ve insanı yoran şehirlere sahip olmayı kaderimiz olmaktan çıkaracak birileri var mı bu ülkede?
Her şeyi satmak zorunda mıyız?
10.12.2009 17:31:49
ATAKÖY arazisini satmak zorunda mıyız?
Bölgedeki Hazine arazilerini toplu konuta çevirdik. Yetmedi... 25 yıldır halka kapalı bir bölge işgalden kurtarıldı. Sonra turizm bölgesi ilan edip, iş merkezi, alışveriş merkezi haline getirmek için satılığa çıkardık. İhaleye kimse girmedi. Yakında alıcı çıkar nasıl olsa...
Konuya ilişkin tartışmalara ben de katılmak istiyorum. Gerçekten, bu şehir artık nefessiz kaldı. Tüm değerli araziler tek tek elden çıkıyor. Zorlu Grubu'nun satın aldığı yer, Mecidiyeköy'ün göbeğindeki likör fabrikasının arazisi, Ali Sami Yen Stadı, Ataköy'deki sahil şeridi ve saymakla bitiremeyeceğin o kadar çok yer var ki... Bu yerler önce TOKİ'ye devrediliyor, ardından da ihale yoluyla satılıyor. Sanırsınız ki, bu şehir parktan geçilmiyor. Sanırsınız ki, bu şehirde çoluk çocuğunu kapan, parklarda soluklanıyor.
Avrupa'da halka açık yeşil alanı bu kadar düşük kaç şehir vardır? İngilizler, Almanlar, Fransızlar bizimkilere göre zekâ özürlü olmalı. Ya da şehir merkezlerindeki yeşil alanları korumalarının, sayılarını artırmalarının bir gerekçesi olmalı.
Bu gerekçe, kamu yararı ve sağlığı olsa gerek.
Mezarlıklar, askeri bölgeler, tarihi birkaç yer sanki hepimize yetiyor gibi davranıyoruz.
Ataköy sahilde yer alan arazileri 600 milyon TL'ye muhammen bedelle satışa çıkaracağımıza, tam tersi bu kadar para harcayarak parka çevirsek bölge insanı daha mutlu olmaz mı?
Mecidiyeköy'ün göbeğini 10 bin dönümlük bir gezi alanına çevirsek, çevrede çalışan yüz binlerce kişinin iş verimini artırmaz mıyız?
Çocuklarımızı kaldırımlarında bile yürütemediğimiz, insana önem vermeyen bir şehir yaratmanın hepimizi cinnetin eşiğine getirdiğinin farkında değiliz...
TOKİ'ye sorarsanız, bu arazileri satıyor ve elde ettiği gelirle fakirlere ucuz konut üretiyor.
TOKİ'nin bilançosunu detayına kadar bilen var ise bu argümanı tartışabiliriz. Bana sorarsanız, borç batağında bir kurumdan bahsediyoruz. Başbakan dışında bu kurumun durumunu, borçlarını, taahhütlerini net olarak bilen olduğunu sanmıyorum. Ve açıklarını kapatmak için İstanbul'un en değerli yerlerini satmakta buluyor çareyi. Kendi açısından haklı sayılabilir. Ayrıca sağlıklı konut üretimine katkı yaptığı gerçeği de kabul edilebilir. Ancak sorun kaynak ise yeşil alan olabilecek yerleri satmadan da bu işi başarabilir.
Çözüm önereyim:
Kadıköy'ü sahilden alın, Kartal'a kadar gidin. 5 kilometre sahilin üzerine çıkın ve paralel bir çizgi çekin. Bu alanda yer alan on binlerce apartman, ilk depremde yerle bir olacak kadar eski. Bu bölgelerde 30 katlı, 50 katlı binalar yapılmasına izin verin. Apartman sakinleri TOKİ ile anlaşsın. TOKİ şu anda mevcut yeşil alanı 1000 katına çıkaracak bir planlamayla bu bölgeyi özel sektöre açsın. Hem yeşil alana, hem sağlıklı yapılara, hem de yeni yolları geniş, yeşil alanları olan bir bölgeye kavuşalım. TOKİ'de gelir elde etsin. Ben Kadıköy dedim, siz Bahçelievler, Maltepe, Gültepe, Bakırköy deyin. Ne fark eder? İzmir'i, Adana'yı, Ankara'yı alın... Hepsi dökülüyor. Renksiz, ruhsuz, yeşilsiz bitkin ve insanı yoran şehirlere sahip olmayı kaderimiz olmaktan çıkaracak birileri var mı bu ülkede?
Yorum