Açılırken kapanmak

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • sak55
    Banned
    • 30-05-2008
    • 2059

    Açılırken kapanmak

    Umur Talu
    Açılırken kapanmak
    13.12.2009 12:36:05

    "AÇILIM" diye yola çıkmışken, sokakların alev almasında, pusuda 7 askerin katlinde hükümete düşen sadece "şüphe" mi?
    Kapatılan partiler tarihine ilk elden sahip hükümet partisi, kapatılmanın eşiğine gelip durmuşken, "geçerli hukuk düzeni"nin parti kapatması karşısında sadece seyirci mi?
    Onca işçi ölümünde hep patronlar yanında vaziyet etmiş, ölü işçileri aşağılamış İş Güvenliği Müdürü'nü dahi değiştirmemiş hükümet, sözde denetimli madende 19 işçinin katlinde sadece üzüntü makamı mı?
    *
    Kimileri sorunu hep baş aşağı koyuyor...
    Bildik kimileri, Türkiye'nin "başındaki bela"nın hep "demokratikleşme" meselesi olduğunu sanıyor.
    Oysa tam tersi...
    Türkiye'nin esas meselesi tam tersi.
    *
    "Demokratikleşme"den durmadan söz eden hükümetin esasında demokratikleşme yolunda hakiki, içten iş yapamaması.
    İktidar partisinin kendi içinde çoksesli, demokratik olamaması, Meclis'i canlı tutamaması.
    Ül***i hâlâ yasaklar, cezalar, misillemeler içinde tutarken bir de bundan şikâyetçi olabilmesi.
    Tam tersi mesele.
    Durmadan "özgürlük, hukuk, demokrasi"den bahseden "mağdur" DTP'nin, "Kürt siyasi hareketi"nin; bir "put" karşısında, namlu ucunda bir türlü özgürleşememesi; demokratikleşememesi.
    Eğitimden askerliğe, sağlıktan sosyal güvenliğe, hukuktan güvenliğe... devletin, kamunun, hizmet ve görevin, her vatandaş karşısında eşit, adil, hakkaniyetli, demokratik olamaması.
    Tersi değil!
    *
    Kimi tersanede 130'uncu ölüde dahi patronları sarsamamış...
    Hep işçilerin üstüne yıkılmış...
    Hep işçileri aşağılamış...
    İtiraz edeni, örgütleneni, dayanışma çabasındakini ezmiş, cezalandırmış, işsiz ve aç bırakmış...
    Kimi madende üç paralık cihazı boşvermiş...
    İşçileri toplu halde her gün mezara sokup çıkarmış ve bir gün gömmüş...
    İnsanların açlık, işsizlik korkusunu alabildiğine sömürmüş...
    Sözde denetimde vicdan yoklamamış; can değil, cüzdanları kollamış...
    Dünyaları madene gömülmüş 40 çocuğun yetimliğinde dahi utanmamış, hesap üstlenmemiş, hesabı kendine kesmemiş...
    Devlete emanet aciz çocuklara işkencede dahi utancından kızarmamış...
    Bir sistemin, sistemin güçlerinin, güçlülerinin, muktedirlerinin, iktidarlarının; "samimiyetle, hukukla, hakkaniyetle demokratikleşmemiş" olması; mesele.
    Vicdanlarının demokratikleşmemesi...
    Akıllarının demokratikleşmemesi...
    Makamlarının, sorumluluklarının, ar duygularının, insaf ve izan ölçülerinin, adalet ufuklarının, dünya görüşlerinin, insana bakışlarının asla demokratikleşmemesi.

    17 yaşında
    ERDAL Eren, Evren hukukunca acele asılmasaydı, 45 yaşında olacaktı.
    Belki çoktan hakikat anlaşılmış, tahliye edilmiş olacaktı.
    Belki idamın kalktığı ülkede yaşamış olacaktı.
    Oysa "ibretlik" olsun diye, Eylül 1964 doğumlu çocuk, yaşı büyük gösterilerek, kemik testinden kaçırılarak, "dün, bugün, o gün" idam edildi.
    Çok yaşasın; infaz amiri general, darbesi halktan yüzde 90 onaylı cumhurbaşkanı payesiyle asra yaklaşan ömür idrak ediyor.
    Eksik hukukla boğulmuş çocuk da, o gün sırf çocuk olduğu için bile, yaşayabilirdi biraz daha.
    Bugün, 17 yaşında bir başka çocuk, lise öğrencisi, gazetecilik eğitimi adayı Aytuğ Akdoğan bir kitap yazıp o Erdal'a ithaf etti:
    "Ben Hep 17 Yaşındayım" (İkinci Adam Yayınları)
    Mektubunda, "Bu mail'i size ne zaman, nasıl ya da ne şekilde atacağım hakkında çok kafa yordum... Kitaptan söz etmek istediğimde aklıma siz geldiniz. Varımı yoğumu ortaya koyup kitabı çıkarttım" diyordu.
    Belki siz de hep 17 yaşınızdasınızdır diye.

    Atatürk Ormanı
    ÇOCUKLUÐUMUN Basınköy ve Florya'sının 1937'den kalma akciğeriydi.
    Yaşar Kemal de, Orhan Kemal de, Çetin Altan da, Doğan Koloğlu da, Sezgin Burak da; unuttuğunuz, bildiğiniz çok gazetecinin, yazarın gençlikleri, çocuklukları, emeklilikleri, son anları da, onbinlerce Floryalı, Çekmeceli, Menekşeli, Cennetli, binlerce canlı da orada nefes aldı.
    Belediye, zaten kaçak lojmanlarıyla yaralı akciğeri imara açıyor. Çünkü İstanbul bitti! Rant tufanı belli ki ne Nuh diyor, ne Peygamber!
    Bugün protesto var; kuşlar, ağaçlar ve insanlar tufana karşı ayakta; ağaç kabuğundan bir gemi yapmak üzere!

    utalu@htgazete.com.tr
İşlem Yapılıyor