Yavuz Semerci
İspat etmek ne kadar zor!
13.12.2009 19:06:22
"EY devletim! Açık beyanımdır ki senden dehşet derecesinde korkuyorum!"
Beni etkileyen bu cümlenin sahibi, Devrimci Karargâh Örgütü üyesi olmak suçlamasıyla
hapiste yapan Sevim Öztürk...
Kendisinden neden bir terörist yaratılmaya çalışıldığını anlamadığını anlatmış
Milliyet Gazetesi'ne gönderdiği mektubunda.
İstanbul Bostancı'da bir emniyet amiri ile bir vatandaşın ölümüyle sonuçlanan ve
Devrimci Karargâh adlı örgütün üyesi Orhan Yılmazkaya'nın da ölü ele geçtiği
operasyon sonrasında tutuklananlar arasındaydı Sevim Öztürk.
Gazeteci arkadaşımız Aylin Duruoğlu da aynı örgütün üyesi olduğu gerekçesiyle
aylardır içeride. Neden içerideydi? Delil var mıydı? Hazırlık soruşturmasının
tamamlanmadığı, kanıt toplama sürecinin devam ettiği gerekçesiyle hâkim karşısına
çıkmadan geçen aylar...
Konuya ilişkin iki yazı yazmıştım. Sonunda soruşturma tamamlandı ve 23 Şubat 2010
tarihinde bu kişiler hâkim karşısına çıkacak.
Sevim Öztürk, kendisi hakkında dosyadaki delilleri sayıyor:
"Boşandığım eşimin evinde bulunan bilgisayar içindeki üç dört adet tamamı ailece
geçirdiğimiz ortamlarda çekilmiş doğum günü, brunch fotoğrafları ile oğlumun
matematik ödevinde geçen ismim, bir de 'Mister No' kitabının üzerindeki bir adet
parmak izim..."
Tüm bu deliller üzerinden Öztürk, örgüt üyesi olmak, (evi kullanan kişi sayılarak)
evinde patlayıcı madde ve silah bulundurmakla suçlanıyor.
Aylin Duruoğlu neden içeride? Dosyada yazılı tek bir delil var: "Öldürülen terörist
Orhan Yılmazkaya teknik takipteyken, Aylin ile yemek yemiş (bir kez) ve bu
görüntülenmiş."
Yemek yerken görüntülenmek, Aylin'in örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yol açmış.
Bir de 1997 yılında 1 Mayıs gösterilerine izinsiz katılmaktan polisçe gözaltına
alınmış Aylin...
İki kadın da Yılmazkaya ile okul arkadaşı olduklarını saklamıyor.
Eski arkadaşlarınız ile yıllar sonra görüşmek, medeni bir ilişki kurmak, yasadışı
örgüt üyesi suçlamasına dönüşen bir delil sayılabiliyormuş demek ki! Bu haliyle
gerçekten korkutucu değil mi?
Gerçekten de bireylerin korkması gereken tek güç, devletin kendisi. Eğer devlet
(herhangi bir kurumu, tapu dairesi bile olabilir, fark etmez) sizi suçluyorsa,
yandınız demektir. Suçlamanın hangi delillerle yapıldığı önemli değildir. Suçlamanın
doğru olmadığını sizin ispat etmeniz istenir.
Düşünün, emniyet sizi bir teröristle yemek yerken görüntülüyor... Ve bu durum, örgüt
üyesi olmak için yeterli bir delil sayılıyor.
Peki siz adı geçen kişiyle okul arkadaşı olduğunuz için arada bir (topu topu 3 kez)
görüştüğünüzü ve hayatın doğal akışına uygun bir yemek yediğinizi, dolayısıyla örgüt
üyesi olmadığınızı nasıl kanıtlayacaksınız? Yemin ederek mi?
İspat etmek ne kadar zor!
13.12.2009 19:06:22
"EY devletim! Açık beyanımdır ki senden dehşet derecesinde korkuyorum!"
Beni etkileyen bu cümlenin sahibi, Devrimci Karargâh Örgütü üyesi olmak suçlamasıyla
hapiste yapan Sevim Öztürk...
Kendisinden neden bir terörist yaratılmaya çalışıldığını anlamadığını anlatmış
Milliyet Gazetesi'ne gönderdiği mektubunda.
İstanbul Bostancı'da bir emniyet amiri ile bir vatandaşın ölümüyle sonuçlanan ve
Devrimci Karargâh adlı örgütün üyesi Orhan Yılmazkaya'nın da ölü ele geçtiği
operasyon sonrasında tutuklananlar arasındaydı Sevim Öztürk.
Gazeteci arkadaşımız Aylin Duruoğlu da aynı örgütün üyesi olduğu gerekçesiyle
aylardır içeride. Neden içerideydi? Delil var mıydı? Hazırlık soruşturmasının
tamamlanmadığı, kanıt toplama sürecinin devam ettiği gerekçesiyle hâkim karşısına
çıkmadan geçen aylar...
Konuya ilişkin iki yazı yazmıştım. Sonunda soruşturma tamamlandı ve 23 Şubat 2010
tarihinde bu kişiler hâkim karşısına çıkacak.
Sevim Öztürk, kendisi hakkında dosyadaki delilleri sayıyor:
"Boşandığım eşimin evinde bulunan bilgisayar içindeki üç dört adet tamamı ailece
geçirdiğimiz ortamlarda çekilmiş doğum günü, brunch fotoğrafları ile oğlumun
matematik ödevinde geçen ismim, bir de 'Mister No' kitabının üzerindeki bir adet
parmak izim..."
Tüm bu deliller üzerinden Öztürk, örgüt üyesi olmak, (evi kullanan kişi sayılarak)
evinde patlayıcı madde ve silah bulundurmakla suçlanıyor.
Aylin Duruoğlu neden içeride? Dosyada yazılı tek bir delil var: "Öldürülen terörist
Orhan Yılmazkaya teknik takipteyken, Aylin ile yemek yemiş (bir kez) ve bu
görüntülenmiş."
Yemek yerken görüntülenmek, Aylin'in örgüt üyesi olarak kabul edilmesine yol açmış.
Bir de 1997 yılında 1 Mayıs gösterilerine izinsiz katılmaktan polisçe gözaltına
alınmış Aylin...
İki kadın da Yılmazkaya ile okul arkadaşı olduklarını saklamıyor.
Eski arkadaşlarınız ile yıllar sonra görüşmek, medeni bir ilişki kurmak, yasadışı
örgüt üyesi suçlamasına dönüşen bir delil sayılabiliyormuş demek ki! Bu haliyle
gerçekten korkutucu değil mi?
Gerçekten de bireylerin korkması gereken tek güç, devletin kendisi. Eğer devlet
(herhangi bir kurumu, tapu dairesi bile olabilir, fark etmez) sizi suçluyorsa,
yandınız demektir. Suçlamanın hangi delillerle yapıldığı önemli değildir. Suçlamanın
doğru olmadığını sizin ispat etmeniz istenir.
Düşünün, emniyet sizi bir teröristle yemek yerken görüntülüyor... Ve bu durum, örgüt
üyesi olmak için yeterli bir delil sayılıyor.
Peki siz adı geçen kişiyle okul arkadaşı olduğunuz için arada bir (topu topu 3 kez)
görüştüğünüzü ve hayatın doğal akışına uygun bir yemek yediğinizi, dolayısıyla örgüt
üyesi olmadığınızı nasıl kanıtlayacaksınız? Yemin ederek mi?