YÖK, yarın katsayılar konusunda nihai kararını verecek. Umarız aklıselim galip gelir ve yeni tartışmaları da beraberinde getirmez.
Katsayı sorununa bugüne kadar hep meslek liseleri açısından bakıldı. Klasik liseler hep göz ardı edildi. İşte politikacılara ve YÖK’e hakkımı helal etmem diyen bir babanın feryadı:
“Politikacılara ibret olsun diye kendi yaşamımdan örnek vermek istiyorum.
Üniversiteye gitmeyi çok isteyen fakat giremeyen, genel lise çıkışlı, 52 yaşında emekli bir babayım.
Liseyi bitirdikten sonra, iki yıl hem çalışıp hem de kendi imkânlarımla üniversiteye hazırlandım. Hiçbir yüksek okula giremedim. Ailemin durumu çok kötüydü, çalışmak zorundaydım. O yıllarda bile torpilin yoksa düz lise mezununa iş vermiyorlardı.
Fabrikalarda vasıfsız işçi olarak, hamallık dahil her işte çalışmaya başladım. Ustalarım ve kalfalar ilkokul terk veya mezunu kişilerdi. Ustalar, yaşça büyük olduğundan gocunmuyordum. Fakat aynı yaştaki kalfaların bana emir vermesi, yaptığım en küçük kusurlu hareketi eleştirmeleri bana çok acı veriyordu.
Komşumuzun meslek okulu çıkışlı (Aynı dönem mezunlarıydık. Ben Haydarpaşa Lisesi’ni o da Haydarpaşa Meslek Lisesi’ni bitirdi) benimle aynı yaştaki oğlunun yanında işe girdim. O ikinci yılının sonunda bulunduğu kısmın ustası oldu. Ben ise üretim bandında vasıfsız işçi olarak çalışmaya başladım. Belki oradaki herkesten daha fazla bilgi birikimine sahiptim. Dünyaya bakışım daha farklı idi ama mesleğim yoktu.
Bu durum, iş arkadaşlarımla uyumsuzluğa yol açıyordu. Onların dünyasına inmek için gayret ve sabır göstermem gerekiyordu. Bir sosyal konu hakkında fikir beyan edince çok bilmişlikle suçlanıyordum. Uyum sağlayamıyordum.
Kendi paramla dışarıdan meslek edindirme kurslarına başladım. Elektrik bölümünden sertifika aldım. Fakat iş ilanlarında hep meslek lisesi mezunları arıyorlardı. Ben de meslek okulu mezunu gibi müracaat ediyordum. Ama personel müdürleri hep kapıyı gösterdi.
Yine işçi olarak üretimi elektrikle ilgili olan bir firmada işe başladım. Elektriğin ne olduğunu kurslarda biraz öğrenmiştim. Liseden de fizik ve kimya bilgim vardı. Çalışırken ustama sorular soruyor, yeni şeyler öğrenip konuyla ilgili kitap ve dergi almaya başladım. Bir gün çalışmalara katılışım ve mırıldanır gibi, sessizce, bir sorun hakkında ortalığa öylece bir fikir beyan etmem, başımızdaki mühendisin dikkatini çekti. Ve mesleğimde ilerleme fırsatı yakalamamı sağladı.
Adam gibi adam sayılmam tam 5 yılımı aldı.
İki elim yakalarında
Lise diplomam ayağıma bir kelepçe gibi dolanmıştı. Sonunda ondan kurtulup hürriyetime kavuşmuş ve kendime bir yol bulmuştum.
İş değiştirip, daha iyi şartlarda olan yeni işlere müracaat etsem de, yine hep meslek okulu mezunlarının gerisinde kaldım. Hak ettiklerimi asla alamadım.
Şimdi, oğlum da aynı süreci yaşıyor. Üniversiteye gitmek istiyor. Bu isteğine karşı gelemedim. Genel lisede okuyor.
Bakın etrafınıza, lise mezunları, çaycı, çorbacı, garson, tezgâhtar oluyor.
Onlar, hayatlarının kumarını oynuyor, risk alıyor. Lütfen, sizden ricam, bir kişi de olsa onların haklarını ziyan etmeyin, ettirmeyin.
Bu durum, yıllardır biliniyor. Hâlâ meslek okulunda ısrar edenler, genel liselilerin haklarına neden saldırıyorlar?
İki elim bu hakkı alacakların yakasında olacak. Hakkımı helal etmeyeceğim.”
Özetin özeti: Bölünmedik bir liseler kalmıştı. Elbirliğiyle bunu da başardık. Mağduriyetleri önleyeceğiz derken, umarız yeni mağdurlar yaratmayız...
Katsayı sorununa bugüne kadar hep meslek liseleri açısından bakıldı. Klasik liseler hep göz ardı edildi. İşte politikacılara ve YÖK’e hakkımı helal etmem diyen bir babanın feryadı:
“Politikacılara ibret olsun diye kendi yaşamımdan örnek vermek istiyorum.
Üniversiteye gitmeyi çok isteyen fakat giremeyen, genel lise çıkışlı, 52 yaşında emekli bir babayım.
Liseyi bitirdikten sonra, iki yıl hem çalışıp hem de kendi imkânlarımla üniversiteye hazırlandım. Hiçbir yüksek okula giremedim. Ailemin durumu çok kötüydü, çalışmak zorundaydım. O yıllarda bile torpilin yoksa düz lise mezununa iş vermiyorlardı.
Fabrikalarda vasıfsız işçi olarak, hamallık dahil her işte çalışmaya başladım. Ustalarım ve kalfalar ilkokul terk veya mezunu kişilerdi. Ustalar, yaşça büyük olduğundan gocunmuyordum. Fakat aynı yaştaki kalfaların bana emir vermesi, yaptığım en küçük kusurlu hareketi eleştirmeleri bana çok acı veriyordu.
Komşumuzun meslek okulu çıkışlı (Aynı dönem mezunlarıydık. Ben Haydarpaşa Lisesi’ni o da Haydarpaşa Meslek Lisesi’ni bitirdi) benimle aynı yaştaki oğlunun yanında işe girdim. O ikinci yılının sonunda bulunduğu kısmın ustası oldu. Ben ise üretim bandında vasıfsız işçi olarak çalışmaya başladım. Belki oradaki herkesten daha fazla bilgi birikimine sahiptim. Dünyaya bakışım daha farklı idi ama mesleğim yoktu.
Bu durum, iş arkadaşlarımla uyumsuzluğa yol açıyordu. Onların dünyasına inmek için gayret ve sabır göstermem gerekiyordu. Bir sosyal konu hakkında fikir beyan edince çok bilmişlikle suçlanıyordum. Uyum sağlayamıyordum.
Kendi paramla dışarıdan meslek edindirme kurslarına başladım. Elektrik bölümünden sertifika aldım. Fakat iş ilanlarında hep meslek lisesi mezunları arıyorlardı. Ben de meslek okulu mezunu gibi müracaat ediyordum. Ama personel müdürleri hep kapıyı gösterdi.
Yine işçi olarak üretimi elektrikle ilgili olan bir firmada işe başladım. Elektriğin ne olduğunu kurslarda biraz öğrenmiştim. Liseden de fizik ve kimya bilgim vardı. Çalışırken ustama sorular soruyor, yeni şeyler öğrenip konuyla ilgili kitap ve dergi almaya başladım. Bir gün çalışmalara katılışım ve mırıldanır gibi, sessizce, bir sorun hakkında ortalığa öylece bir fikir beyan etmem, başımızdaki mühendisin dikkatini çekti. Ve mesleğimde ilerleme fırsatı yakalamamı sağladı.
Adam gibi adam sayılmam tam 5 yılımı aldı.
İki elim yakalarında
Lise diplomam ayağıma bir kelepçe gibi dolanmıştı. Sonunda ondan kurtulup hürriyetime kavuşmuş ve kendime bir yol bulmuştum.
İş değiştirip, daha iyi şartlarda olan yeni işlere müracaat etsem de, yine hep meslek okulu mezunlarının gerisinde kaldım. Hak ettiklerimi asla alamadım.
Şimdi, oğlum da aynı süreci yaşıyor. Üniversiteye gitmek istiyor. Bu isteğine karşı gelemedim. Genel lisede okuyor.
Bakın etrafınıza, lise mezunları, çaycı, çorbacı, garson, tezgâhtar oluyor.
Onlar, hayatlarının kumarını oynuyor, risk alıyor. Lütfen, sizden ricam, bir kişi de olsa onların haklarını ziyan etmeyin, ettirmeyin.
Bu durum, yıllardır biliniyor. Hâlâ meslek okulunda ısrar edenler, genel liselilerin haklarına neden saldırıyorlar?
İki elim bu hakkı alacakların yakasında olacak. Hakkımı helal etmeyeceğim.”
Özetin özeti: Bölünmedik bir liseler kalmıştı. Elbirliğiyle bunu da başardık. Mağduriyetleri önleyeceğiz derken, umarız yeni mağdurlar yaratmayız...
Yorum