Şimdi hükümet ile kimi demokrat, muhafazakâr kâtibi, şüpheniz olmasın, onca imtiyazla kibirlenen sözde cumhuriyetçi diğerleri gibi, ölülere maddi yardım ile övünüyor.
Canım devlet, sağ iken orduevinde bir bardak çay esirgediği uzman çavuşuna, ölünce nasıl vefa boca etmişse, madenciye de öyle.
Kayırılan patron ve kör devlet tarafından aşağılandıkları aşağılarda öldürülen işçiler...
19’u bir yerde kömür olunca, devlet ve sermaye, utanç yerine, en iyi bildiğini yapıyor:
Kan parası! Yoksul ailelere sus parası!Ayıbına, günahına, ihmaline, kastına, cinayetine kefaret bedeli... Yerin dibine girmesi gereken vicdanları kurtarmak için kefalet!
Devlet ve hatta milletin; hükümetin, her renk sermayenin, partilerin, askeriyenin ölülere ikiyüzlülüğünü anlayabilmek için canlısına ettiklerine bakacaksın. Kimi demokratlığın, cumhuriyetçiliğin, muhafazakârlığın her tür
ahlak, kardeşlik, hukuk, demokrasi, özgürlük ikiyüzlülüğünün lağımları oralarda akar.
Askeriyeyi zaten anlatıp duruyorum...
İşte hükümet, işte taraftar! Devlet aymazlığı ve sermaye arsızlığında yok olmuş 19 işçi için “bedelli merhamet”. Lakin, canlıya kaba kuvvet. Haydarpaşa Garı’nda demiryolu memurunu, işçisini sıkıştırıyor... Sözde benimsedikleri
Avrupa hukukunun yasal dediği eyleme katılan demiryolcuları kovarak gurur yapıyor, otorite yapıyor, tahakküm, adaletsizlik yapıyor.
Hızlı trenin aceleyle ölüme yuvarlanmasında usuru olabilecek, hiç değilse utanabilecek akan, üst bürokrat yerinde kalabiliyor...
Sadece bir gün, sağırlara ses duyurmak isteyen alttakiler” anında trenden atılıyor.
İşte Kızılay.
Hepimizin hakkı var; sözde hukuk var orada.
Lakin, “Anayasal hakkı” sendikaya üye olduğu çin 10 işçiyi sürgüne yollayabiliyor; işten atabiliyor. Yetmiyor. Yargıtay işe iadeye hükmettiği halde, direniyor, yüksek tazminatı göze alıyor; sizlerin parasıyla.
Yeter ki, “sendikalı mikrobu” Kızılay’ın saf kanlarını, beyaz çadırlarını, naninani ambulanslarını, steril dispanserlerini kirletmesin!
İşte Tekel.
Başbakan tarafından “yan gelip yatmakla, devleti sömürmekle” suçlanan diri işçiler.
Onca emek verdikleri işlerine sahip çıkabilmek için demokratik hak kullanmak isterken aşağılanan, horlanan, hırpalananlar.
Bu sözde demokrat, o sözde cumhuriyetçi, şu sözde muhafazakâr ikiyüzlülükleri iyi anlayabilmek için, bayrağa sarılı tabutlara bakmayacaksın
kardeş.
Kendi tabutuna bile kanmayacaksın!
Demiryoluna bakacaksın, Kızılay’a, Tekel’e bakacaksın; tersanelere, atölyelere, ocaklara, ağaların marabalarına; en moderninden bankalara, büyük mağazalara, fabrikalara, medyaya bakacaksın. Ordunun büyük çoğunluğunun hissiyatına, hayatına, ruhuna, sessiz çığlıklarına bakacaksın.
Bakabilirsen eğer...
“Hepsinin ikiyüzü ile her şeyin içyüzü”nü göreceksin. Ölüsüne kıymet biçilen değersiz milyonları göreceksin. Çoktandır “kimlik demokrasisi, kimlik şovenizmi”nde kilitlenen ülkede, sistemin epeydir ihmal edilmiş, bugün
birbirine düşman nice insanının esasta ortak kaderini göreceksin.
Görebilirsen, çözebilirsen...
Mülkün temelindeki cinayeti ve ihaneti de bulacaksın!
utalu@htgazete.com.tr
Canım devlet, sağ iken orduevinde bir bardak çay esirgediği uzman çavuşuna, ölünce nasıl vefa boca etmişse, madenciye de öyle.
Kayırılan patron ve kör devlet tarafından aşağılandıkları aşağılarda öldürülen işçiler...
19’u bir yerde kömür olunca, devlet ve sermaye, utanç yerine, en iyi bildiğini yapıyor:
Kan parası! Yoksul ailelere sus parası!Ayıbına, günahına, ihmaline, kastına, cinayetine kefaret bedeli... Yerin dibine girmesi gereken vicdanları kurtarmak için kefalet!
Devlet ve hatta milletin; hükümetin, her renk sermayenin, partilerin, askeriyenin ölülere ikiyüzlülüğünü anlayabilmek için canlısına ettiklerine bakacaksın. Kimi demokratlığın, cumhuriyetçiliğin, muhafazakârlığın her tür
ahlak, kardeşlik, hukuk, demokrasi, özgürlük ikiyüzlülüğünün lağımları oralarda akar.
Askeriyeyi zaten anlatıp duruyorum...
İşte hükümet, işte taraftar! Devlet aymazlığı ve sermaye arsızlığında yok olmuş 19 işçi için “bedelli merhamet”. Lakin, canlıya kaba kuvvet. Haydarpaşa Garı’nda demiryolu memurunu, işçisini sıkıştırıyor... Sözde benimsedikleri
Avrupa hukukunun yasal dediği eyleme katılan demiryolcuları kovarak gurur yapıyor, otorite yapıyor, tahakküm, adaletsizlik yapıyor.
Hızlı trenin aceleyle ölüme yuvarlanmasında usuru olabilecek, hiç değilse utanabilecek akan, üst bürokrat yerinde kalabiliyor...
Sadece bir gün, sağırlara ses duyurmak isteyen alttakiler” anında trenden atılıyor.
İşte Kızılay.
Hepimizin hakkı var; sözde hukuk var orada.
Lakin, “Anayasal hakkı” sendikaya üye olduğu çin 10 işçiyi sürgüne yollayabiliyor; işten atabiliyor. Yetmiyor. Yargıtay işe iadeye hükmettiği halde, direniyor, yüksek tazminatı göze alıyor; sizlerin parasıyla.
Yeter ki, “sendikalı mikrobu” Kızılay’ın saf kanlarını, beyaz çadırlarını, naninani ambulanslarını, steril dispanserlerini kirletmesin!
İşte Tekel.
Başbakan tarafından “yan gelip yatmakla, devleti sömürmekle” suçlanan diri işçiler.
Onca emek verdikleri işlerine sahip çıkabilmek için demokratik hak kullanmak isterken aşağılanan, horlanan, hırpalananlar.
Bu sözde demokrat, o sözde cumhuriyetçi, şu sözde muhafazakâr ikiyüzlülükleri iyi anlayabilmek için, bayrağa sarılı tabutlara bakmayacaksın
kardeş.
Kendi tabutuna bile kanmayacaksın!
Demiryoluna bakacaksın, Kızılay’a, Tekel’e bakacaksın; tersanelere, atölyelere, ocaklara, ağaların marabalarına; en moderninden bankalara, büyük mağazalara, fabrikalara, medyaya bakacaksın. Ordunun büyük çoğunluğunun hissiyatına, hayatına, ruhuna, sessiz çığlıklarına bakacaksın.
Bakabilirsen eğer...
“Hepsinin ikiyüzü ile her şeyin içyüzü”nü göreceksin. Ölüsüne kıymet biçilen değersiz milyonları göreceksin. Çoktandır “kimlik demokrasisi, kimlik şovenizmi”nde kilitlenen ülkede, sistemin epeydir ihmal edilmiş, bugün
birbirine düşman nice insanının esasta ortak kaderini göreceksin.
Görebilirsen, çözebilirsen...
Mülkün temelindeki cinayeti ve ihaneti de bulacaksın!
utalu@htgazete.com.tr
Yorum