Ersun Yanal'ın kendisini neden kadro dışı bıraktığını açıkladı
'Sayın Ersun Yanal odamıza girdi. Ben de oyundan çıkmıştım o maçta. Ayağımda bir sakatlık vardı. Ona buz yapıyordum. Buzu da ayağıma bağlamak yerine altına koymuşlardı ben de ayağımı üzerine uzatmıştım. Ayağımda 20 dakika kadar buz kalması gerekiyor. Sayın Ersun Yanal benim odama geldi. Çok afedersiniz üzerimizdeki kıyafetler rahat, çok rahat bir pozisyondayız odamızda...'
Galatasaray'ın ve Milli Takım'ın efsane oyuncusu Hakan Şükür, Bloomberg HT'de Gülin Yıldırımkaya'ya olay yaratacak açıklamalarda bulundu.
İşte programdan satırbaşları;
- Fatih Hoca ile programımızı izlemişsiniz. Ona da aynı soruyu sordum. Türkiye’de başarılı olunca insanlar sanki o insanın düşüşünü beklerler gibi bir hava var. Siz de katılıyor musunuz? Fatih Hoca “Kırgınım” dedi mesela.
Başta Fatih Hocamıza kırgınlığım oldu. Çok severim ama insanoğlu herkese kırılma hakkını kendinde görür. Bazen hak etmediğiniz şeyler yaşıyorsunuz. Kırgınlıklar oluyor. Ama bunlardan çıkış noktalarını bilmek gerekiyor. Aslında çok büyük kalabalıklara hitap ediyorsunuz ama kendi dünyanızda yalnızsınız, yaşadığınız sıkıntılarda. Kırılıyorum ama o geçici. Sayın hocamızın da üzerimizde çok emeği var.
- Fatih Terim’e niye kırıldınız?
Ben futbolumun son olduğunu bilmiyordum gerçi ama son kontratımda “2008 Avrupa Şampiyonası son senem olacak” demiştim. Attığım gollerle, çok büyük hizmetler vermişim. Zaten herkes söylüyor. O dönemde oraya geliş sürecinde çok büyük bir desteği olan bir insan Fatih Hocam. Onu nihayetlendirmek o şampiyona ile olabilirdi. Son ana kadar ben oraya gideceğimi biliyordum ama olmadı. Oraya gidememek beni çok üzdü. Ama Milli Takımımız. Sonuçta onu desteklemek durumundayız. Gerek dualarımızla gerekse Galatasaray’daki arkadaşlarımızı Milli Takım’a hazırlayarak mümkün mertebe destek olmaya çalıştık. Orada Milli Takım’da olmayı bekliyordum. Kendisi de bunu söylemişti.
- Kaç yıl geçti üzerinden. Hiç sormadınız mı Fatih Bey’e. Neden böyle oldu diye.
Konuşuyoruz ben dün de konuştum. Bizim medyamızda şöyle bir şey vardı. İşte devamlı bir yapılanma olsun, zaten yapılanma deyince insanların aklına ilk ben geliyorum. Performansınıza bakılmaksızın yaşınıza bakılıyor. İşte bir şekilde gitsin artık diye söylemlerin arasında onları çiğneyemedi diye bir düşünmüştüm. O finalin belki bir yapılanma ile sonlandırılmaması gerektiğini düşündüm. Çünkü ben grup maçlarının en fazla gol atan oyuncusuydum. Oraya gidip, o başarıyı yakalarken emeği olan, destek veren bir insanken biriydim ama kadronun dışında kalmak beni üzdü.
- Sizin Ersun Yanal’la da benzer bir sorununuz oldu. Bir Türk teknik direktörü olsun, kim olursa olsun destekleyeceğim diyorsunuz. Ama sizin konuk olacağınızı duyan izleyicilerimizden şu soru geldi: “Hakan Şükür şimdi böyle söylüyor ama acaba kendisi Ersun Yanal’a ne kadar destek oldu?” Bir Trabzon olayı varmış. Ne oldu Trabzon’da?
Şimdi seyirciler kapalı kapılar ardındakileri bilemez. Her zaman söylemeye çalıştığım sizinle ilgili eğer burada olmanızı istemiyorlarsa, çeşitli medya ilişkileri farklı diye düşünüyorlarsa bu ve bunun gibi antrenörlerin, Ersun Yanal gibi istediklerini yazdırmakta serbestler. Ben futbol hayatım boyunca hiçbir antrenöre saygısızlık yapmadım. Beni yakından tanıyanlar çok iyi bilirler. Ersun Yanal’ın yaptığı bana göre öyleydi. Hiçbir sebep sunamadı.
YANAL ODAYA GİRDİ AFEDERSİNİZ ÜZERİMDE ÇOK RAHAT KIYAFET VARDI
- Şöyle bir rivayet var. Ersun Yanal girmiş soyunma odasına da, siz yatıyormuşsunuz kalkmamışsınız.
Doğrudur öyle bir olay var. Yanımdaki şahidim de Rüştü’dür. Gecenin 2’sinde biz otel odamızın kapısını açık tutarız takım kaptanları olduğumuz için. Kapıyı açık tutarız ve çok serbest bir şekilde yaşarız hayatımızı. Herkes girebilsin diye. Tabi Sayın Ersun Yanal odamıza girdi. Ben de oyundan çıkmıştım o maçta. Ayağımda bir sakatlık vardı. Ona buz yapıyordum. Buzu da ayağıma bağlamak yerine altına koymuşlardı ben de ayağımı üzerine uzatmıştım. Ayağımda 20 dakika kadar buz kalması gerekiyor. Sayın Ersun Yanal benim odama geldi. Çok afedersiniz üzerimizdeki kıyafetler rahat, çok rahat bir pozisyondayız odamızda.
Ve o güne kadarki olduğu gibi bu bir bahane olarak ortaya atıldıysa ki bu o odada yaşanan bir şey ben ve Rüştü’nün söyleme ihtimali olmadığına göre Sayın hocam bu yaptığı şeye bir bahane olarak bunun duyulmasını sağlamış herhalde. Bunu çok açık ve net söyleyebilirim. Bu bir saygısızlık değildir.
Orası benim odamdır, gecenin ikisidir. Benim odama hocam gelmiş ayağımda buz var hatta tek ayağım yatağın dışındaydı indirip oturmak durumundaydım, öyle de yaparım kim olursa olsun. Sevmesem bile ki o dönem müthiş bir birliktelik vardı. “Hakan’ı mumyalamamız lazım. O bırakana kadar oynatmam lazım” diyen bir insandı kendisi. Eğer bununla ilgili bir tasarrufta bulunup, koca bir ülkenin Milli Takım’ının belki en ihtiyacı olduğu dönemlerde bu tasarrufta bulunduysa onun sorgulanması gereken kişi ben değil kendisi olması lazım.
Başka da bir şey çıkmadığına göre bunun üzerinden bir yorum yapmak lazım. Çıkamaz da ben buna bütün değer verdiğim insanlar üzerine yemin de ederim. Ama maalesef böyle devrimler yapmak, yapılamayanları yapmak insanların kendilerini yücelteceğini zannederler. Ama bugün gelinen noktada farklı şeyler yaşıyoruz tabiî ki.
- Gerçekten sebep buysa çok enteresan bir psikoloji. Futbol son derece rahat bir spor. İlişkilerinizle, hocalarınızla, kulüp yöneticileriyle olsun…
Bunun gibi neler oldu ki bunları gülerek oynayarak birbirimize sarılarak geçirmişizdir. Biz bunları çok iyi bilen insanlarız. Genel yapımız bellidir. Herkes bizi öyle tanır.
Sayın Ersun Yanal Milli Takım’a gelirken orada söylediklerimizle, değerli hoca olmasını istediklerimizle ne kadar samimiysek o dönem de aynı samimiyeti yaşadık. Maalesef bu şekilde yansıması bu medya antrenör ilişkileri, yaptığınızı doğru olarak gösterme çabaları insanların önüne farklı şekilde atılmak beni yıprattı ve iki senemi bu rekorları çok daha arttırabileceğim, en formda olduğum dönemlerde eğer bu sebeptense ben Milli Takım’dan ayrı kalmak zorunda kaldım.
O dönem geçmiş üzerine başka bir şey söylemeye gerek yok. Bugün kendisi yine Milli Takımımızın bünyesine geri döndü. Alt yapılar koordinatörü oldu. Bütün ülkenin genç kardeşlerimizin başındaki insan, seçicisi oldu. Tabi bazı şeyler Türkiye’deki ilişkilerle oluyor maalesef. Ben şu anda antrenörlük yapmıyorum. Uzun vadedeki projelerim çok farklı. Çok daha sağlıklı ortamda sağlıklı sportif işler yapmak istiyorum. Bu bozulmuşluğun içerisinde olmak istemiyorum açıkçası.
Çok büyük paralarla çok önemli yerlerde antrenörlük yapabilirim, kursumu bitirdim. Maalesef Türkiye’de ilişkiler çok kötü. Yani bu programın içerisindeki süreye yetmeyecek kadar ağır şeyler anlatılabilir. İlişkilerle birçok insanın hakkının yendiğini düşünüyorum. Ama bunlar çok fazla ön plana getirilmiyor. Bana bu soruları soran arkadaşlarımız eğer biraz daha demokratik olabilip bunları sorabilseler, sorgulayabilseler belki ülke futbolu bugünkünden çok daha iyi yerlere gelebilir. İlişkilerle değil de hakla bir yerlere gelebilmek lazım. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum.
Ben belki Türkiye’nin en önemli futbolcusuydum. Çok önemli şeyler yaptım. Büyük rekorlara sahibim. En çok bir yerde olmayı hak eden benim ama o kadar büyük bir unvan üzerimde var ki, insanlar beni o kadar büyütmüşler ki gözlerinde işte devletle çok samimi, orayla şöyle, burayla böyle gibi. Ben sportif anlamda çok iyi şeyler, çok büyük başarılar yaptım. Ben TRT’de yorumculuk yapıyorum. TRT’nin genel yapısını hepimiz biliyoruz. Orada olmasını uygun gördüm ve sportif anlamda bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Oraya gittiğim ilk günden itibaren işte ‘Nasıl oluyor da burada nasıl yorum yapabiliyor? Bu kadar parayı nasıl kazanabilir?’ gibi kıyamet koptu.
'Sayın Ersun Yanal odamıza girdi. Ben de oyundan çıkmıştım o maçta. Ayağımda bir sakatlık vardı. Ona buz yapıyordum. Buzu da ayağıma bağlamak yerine altına koymuşlardı ben de ayağımı üzerine uzatmıştım. Ayağımda 20 dakika kadar buz kalması gerekiyor. Sayın Ersun Yanal benim odama geldi. Çok afedersiniz üzerimizdeki kıyafetler rahat, çok rahat bir pozisyondayız odamızda...'
Galatasaray'ın ve Milli Takım'ın efsane oyuncusu Hakan Şükür, Bloomberg HT'de Gülin Yıldırımkaya'ya olay yaratacak açıklamalarda bulundu.
İşte programdan satırbaşları;
- Fatih Hoca ile programımızı izlemişsiniz. Ona da aynı soruyu sordum. Türkiye’de başarılı olunca insanlar sanki o insanın düşüşünü beklerler gibi bir hava var. Siz de katılıyor musunuz? Fatih Hoca “Kırgınım” dedi mesela.
Başta Fatih Hocamıza kırgınlığım oldu. Çok severim ama insanoğlu herkese kırılma hakkını kendinde görür. Bazen hak etmediğiniz şeyler yaşıyorsunuz. Kırgınlıklar oluyor. Ama bunlardan çıkış noktalarını bilmek gerekiyor. Aslında çok büyük kalabalıklara hitap ediyorsunuz ama kendi dünyanızda yalnızsınız, yaşadığınız sıkıntılarda. Kırılıyorum ama o geçici. Sayın hocamızın da üzerimizde çok emeği var.
- Fatih Terim’e niye kırıldınız?
Ben futbolumun son olduğunu bilmiyordum gerçi ama son kontratımda “2008 Avrupa Şampiyonası son senem olacak” demiştim. Attığım gollerle, çok büyük hizmetler vermişim. Zaten herkes söylüyor. O dönemde oraya geliş sürecinde çok büyük bir desteği olan bir insan Fatih Hocam. Onu nihayetlendirmek o şampiyona ile olabilirdi. Son ana kadar ben oraya gideceğimi biliyordum ama olmadı. Oraya gidememek beni çok üzdü. Ama Milli Takımımız. Sonuçta onu desteklemek durumundayız. Gerek dualarımızla gerekse Galatasaray’daki arkadaşlarımızı Milli Takım’a hazırlayarak mümkün mertebe destek olmaya çalıştık. Orada Milli Takım’da olmayı bekliyordum. Kendisi de bunu söylemişti.
- Kaç yıl geçti üzerinden. Hiç sormadınız mı Fatih Bey’e. Neden böyle oldu diye.
Konuşuyoruz ben dün de konuştum. Bizim medyamızda şöyle bir şey vardı. İşte devamlı bir yapılanma olsun, zaten yapılanma deyince insanların aklına ilk ben geliyorum. Performansınıza bakılmaksızın yaşınıza bakılıyor. İşte bir şekilde gitsin artık diye söylemlerin arasında onları çiğneyemedi diye bir düşünmüştüm. O finalin belki bir yapılanma ile sonlandırılmaması gerektiğini düşündüm. Çünkü ben grup maçlarının en fazla gol atan oyuncusuydum. Oraya gidip, o başarıyı yakalarken emeği olan, destek veren bir insanken biriydim ama kadronun dışında kalmak beni üzdü.
- Sizin Ersun Yanal’la da benzer bir sorununuz oldu. Bir Türk teknik direktörü olsun, kim olursa olsun destekleyeceğim diyorsunuz. Ama sizin konuk olacağınızı duyan izleyicilerimizden şu soru geldi: “Hakan Şükür şimdi böyle söylüyor ama acaba kendisi Ersun Yanal’a ne kadar destek oldu?” Bir Trabzon olayı varmış. Ne oldu Trabzon’da?
Şimdi seyirciler kapalı kapılar ardındakileri bilemez. Her zaman söylemeye çalıştığım sizinle ilgili eğer burada olmanızı istemiyorlarsa, çeşitli medya ilişkileri farklı diye düşünüyorlarsa bu ve bunun gibi antrenörlerin, Ersun Yanal gibi istediklerini yazdırmakta serbestler. Ben futbol hayatım boyunca hiçbir antrenöre saygısızlık yapmadım. Beni yakından tanıyanlar çok iyi bilirler. Ersun Yanal’ın yaptığı bana göre öyleydi. Hiçbir sebep sunamadı.
YANAL ODAYA GİRDİ AFEDERSİNİZ ÜZERİMDE ÇOK RAHAT KIYAFET VARDI
- Şöyle bir rivayet var. Ersun Yanal girmiş soyunma odasına da, siz yatıyormuşsunuz kalkmamışsınız.
Doğrudur öyle bir olay var. Yanımdaki şahidim de Rüştü’dür. Gecenin 2’sinde biz otel odamızın kapısını açık tutarız takım kaptanları olduğumuz için. Kapıyı açık tutarız ve çok serbest bir şekilde yaşarız hayatımızı. Herkes girebilsin diye. Tabi Sayın Ersun Yanal odamıza girdi. Ben de oyundan çıkmıştım o maçta. Ayağımda bir sakatlık vardı. Ona buz yapıyordum. Buzu da ayağıma bağlamak yerine altına koymuşlardı ben de ayağımı üzerine uzatmıştım. Ayağımda 20 dakika kadar buz kalması gerekiyor. Sayın Ersun Yanal benim odama geldi. Çok afedersiniz üzerimizdeki kıyafetler rahat, çok rahat bir pozisyondayız odamızda.
Ve o güne kadarki olduğu gibi bu bir bahane olarak ortaya atıldıysa ki bu o odada yaşanan bir şey ben ve Rüştü’nün söyleme ihtimali olmadığına göre Sayın hocam bu yaptığı şeye bir bahane olarak bunun duyulmasını sağlamış herhalde. Bunu çok açık ve net söyleyebilirim. Bu bir saygısızlık değildir.
Orası benim odamdır, gecenin ikisidir. Benim odama hocam gelmiş ayağımda buz var hatta tek ayağım yatağın dışındaydı indirip oturmak durumundaydım, öyle de yaparım kim olursa olsun. Sevmesem bile ki o dönem müthiş bir birliktelik vardı. “Hakan’ı mumyalamamız lazım. O bırakana kadar oynatmam lazım” diyen bir insandı kendisi. Eğer bununla ilgili bir tasarrufta bulunup, koca bir ülkenin Milli Takım’ının belki en ihtiyacı olduğu dönemlerde bu tasarrufta bulunduysa onun sorgulanması gereken kişi ben değil kendisi olması lazım.
Başka da bir şey çıkmadığına göre bunun üzerinden bir yorum yapmak lazım. Çıkamaz da ben buna bütün değer verdiğim insanlar üzerine yemin de ederim. Ama maalesef böyle devrimler yapmak, yapılamayanları yapmak insanların kendilerini yücelteceğini zannederler. Ama bugün gelinen noktada farklı şeyler yaşıyoruz tabiî ki.
- Gerçekten sebep buysa çok enteresan bir psikoloji. Futbol son derece rahat bir spor. İlişkilerinizle, hocalarınızla, kulüp yöneticileriyle olsun…
Bunun gibi neler oldu ki bunları gülerek oynayarak birbirimize sarılarak geçirmişizdir. Biz bunları çok iyi bilen insanlarız. Genel yapımız bellidir. Herkes bizi öyle tanır.
Sayın Ersun Yanal Milli Takım’a gelirken orada söylediklerimizle, değerli hoca olmasını istediklerimizle ne kadar samimiysek o dönem de aynı samimiyeti yaşadık. Maalesef bu şekilde yansıması bu medya antrenör ilişkileri, yaptığınızı doğru olarak gösterme çabaları insanların önüne farklı şekilde atılmak beni yıprattı ve iki senemi bu rekorları çok daha arttırabileceğim, en formda olduğum dönemlerde eğer bu sebeptense ben Milli Takım’dan ayrı kalmak zorunda kaldım.
O dönem geçmiş üzerine başka bir şey söylemeye gerek yok. Bugün kendisi yine Milli Takımımızın bünyesine geri döndü. Alt yapılar koordinatörü oldu. Bütün ülkenin genç kardeşlerimizin başındaki insan, seçicisi oldu. Tabi bazı şeyler Türkiye’deki ilişkilerle oluyor maalesef. Ben şu anda antrenörlük yapmıyorum. Uzun vadedeki projelerim çok farklı. Çok daha sağlıklı ortamda sağlıklı sportif işler yapmak istiyorum. Bu bozulmuşluğun içerisinde olmak istemiyorum açıkçası.
Çok büyük paralarla çok önemli yerlerde antrenörlük yapabilirim, kursumu bitirdim. Maalesef Türkiye’de ilişkiler çok kötü. Yani bu programın içerisindeki süreye yetmeyecek kadar ağır şeyler anlatılabilir. İlişkilerle birçok insanın hakkının yendiğini düşünüyorum. Ama bunlar çok fazla ön plana getirilmiyor. Bana bu soruları soran arkadaşlarımız eğer biraz daha demokratik olabilip bunları sorabilseler, sorgulayabilseler belki ülke futbolu bugünkünden çok daha iyi yerlere gelebilir. İlişkilerle değil de hakla bir yerlere gelebilmek lazım. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum.
Ben belki Türkiye’nin en önemli futbolcusuydum. Çok önemli şeyler yaptım. Büyük rekorlara sahibim. En çok bir yerde olmayı hak eden benim ama o kadar büyük bir unvan üzerimde var ki, insanlar beni o kadar büyütmüşler ki gözlerinde işte devletle çok samimi, orayla şöyle, burayla böyle gibi. Ben sportif anlamda çok iyi şeyler, çok büyük başarılar yaptım. Ben TRT’de yorumculuk yapıyorum. TRT’nin genel yapısını hepimiz biliyoruz. Orada olmasını uygun gördüm ve sportif anlamda bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Oraya gittiğim ilk günden itibaren işte ‘Nasıl oluyor da burada nasıl yorum yapabiliyor? Bu kadar parayı nasıl kazanabilir?’ gibi kıyamet koptu.