Esas olarak bir TV cihazında çözünürlük deyince ekrandaki satır sayısı aklımıza gelmektedir. Bu aslında düşey çözünürlük, yani en üstten aşağı doğru sayıldığında kaç tane satır olduğudur. Analog bir televizyonda görüntüyü oluşturan ve saniyede birçok defa yenilenen bu satırlar en eski televizyonlarda 405 tane idi. Bu sayının seçilmesi aslında çok karışık bazı teknik nedenlere dayanmaktadır. Bilmemiz gereken bunda esas nedenlerin eskiden en fazla 2.3-3MHz maksimum bant genişliğinin kullanılabilmesi, ve resim tüpünün kalite özelliklerinin de 3, 5, 7 gibi tek katsayıları elverişli kılması gibi şeyler olduğudur.
İngiltere'de başlanan dünyanın ilk muntazam televizyon yayınında 50Hz şebeke gerilimi, ve 10.125Hz(o zamanlar cps denirdi) düşey tarama frekansı geçerli idi. Bu durumda 50*3*3*3*3*5 = 20.250 olmaktadır. Bunu ikiye böldüğümüzde 10.125 sayısına ulaşırız.
Şehir şebeke gerilimlerinin 50 veya 60Hz frekansı nedeniyle örüntülü (interlaced) resmin saniyede 25 veya 30(şebeke frekansına göre) kareden oluşması gerkiyordu. Yani ingilterede yapılan ilk televizyon yayınlarında 405 satırlık görüntü karelerinden saniyede 25 tane gönderilmektedir. Daha sonra bazı ülkelerde 3*3*7*7 (441 satır), 3*3*3*3*7(567) ve 5*5*5*5 (625 satır) sayıları kullanılmıştır.
İlk ingiliz standardı 405 satır siyah/beyaz olmasına karşın oldukça iyi idi ve hatta şimdiki 625 satırlı televizyonlardan daha kaliteli görüntü vermekte idi. Bu seri üretilen tüplerdeki görüntü eleman noktalarının kayması ve görüntü kaybına neden olması, ancak bunun renk syesinde telafi edilmesidir. 1940 öncesinde 405 satırlı sistem ingiltere, irlanda, hong kong gibi birkaç ülkede kullanılmasına karşın Almanya, Rusya, ABD gibi çoğu ülkede 441 satır, Fransa'da ise 455 satırlık sistem benimsenmişti. 1940 yılında ABD 525 satırdan oluşan NTSC diye bir sisteme geçti. Fransa ise 819 satırlı bir başka sistem seçti. Bu seçim sonunda Fransaya epey pahalıya patladı. Sonunda tüm bunlardan kalan 50Hz 625 satırlı PAL ve SECAM sisteminin tüm avrupada 60Hz 525 satırlı NTSC sisteminin ise tüm amerikada geçerli hale gelmesidir.. Bu arada genişlik/yükseklik(aspect) oranı 4:3 standart olarak tüm televizyonlarda geçerli idi.
Daha sonra yüksek çözünürlük (HDTV) tercihlerinin ortaya çıkmasıyla daha yeni sorunlarla karşılaşıldı. Japonya daha 1968 yılından HDTV deneme yayınlarına başlamıştı. NHK(Nippon Hoso Kyotai) isimli bu sistem 60Hz ve 1.125 satırlı. 1986 yılında ABD de bu standardı benimsedi, ancak bazı TV şirketleri (dönüşüm sorunları nedeniyle) buna itiraz ettiler. Mevcut NTSC'nin iki katı olan 1.050 satırı tercih edeceklerini söylediler.
Birkaç ay sonra Avrupa da kendi standardı EU95 ile buna karşılk verdi. Bu sistem 2*625 (1.250 satır) ve 50Hz(saniyede 50 alan) ve geriye doğru uyumlu.
Digital Television (DTV) ve piksel nedir
genişlik/yükseklik(aspect) oranı 4:3 olan standart CRT resim tüplü tv ile 16:9 olan widescreen(geniş ekran) bir plasma tv yanyana görülüyor
Önce "Digital Television"(DTV) terimini açıklamalıyız. Bu yayınlarda ses ve görüntü sinyalleri analogdan digitale dönüştürülerek elde edilir sıkıştırılarak paketlenir, alındığı yerde tersine işlemlerle açılarak ilk haline getirilir. 95-96 yıllarında avrupada digital uydu yayınlarının devreye girmesi ile ülkemizde de kullanılmaya başlamış olan bu yayınların görüntüleri çok daha net, sesleri çok daha berraktır. Karlanma olmaz, hayalet gölgeler, ve dalgalanma olmaz. Yayın maliyetinin de daha düşük olması sonucu tüm uydu yayınları hızla digitale geçmeye başlamış, geçen kısa süre içinde ortada neredeyse hiç analog uydu yayını kalmamıştır. Yersel(terrestrial) yayınlar ve kablo tv yayınları da belirli bir süre içinde digital teknolojiye geçince analog teknoloji muhtemelen tümüyle piyasadan kalkacaktır.
Yayınların digitale geçmesi sonucu tüm yayın ortamlarındaki maliyetlerde düşüş, kullanılabilir bant genişliklerinde bir artış, ve bir kapasite fazlasının ortaya çıkmaya başlaması üzerine teknolojisi çok önceden hazır durumda olan "yüksek çözünürlük" konusu gündeme geldi. Bu sayede televizyon görüntülerinin ve seslerinin kalitesi çok arttırılarak, görüntü çok daha ayrıntılı, ses daha derin hale getirilmektedir.
Digital görüntü televizyon ekranında "piksel" adı verilen farklı renk ve ışıklılıktaki noktalardan oluşmaktadır. Görüntünün çözünürlük(resolution) olarak ifade edilen kalitesi bu noktaların en ve boy için olan sayılarının çarpımı demek olan toplam sayısından ibarettir. Bu sayı ne kadar yüksek olursa görüntünün tanımlılığı(definition) o kadar yüksek olur.
Digital televizyonda 16:9 bir genişlik/yükseklik(aspect) kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Geniş ekran(widescreen) denilen bu ekran görüntüsü yüksek çözünürlüklü bir televizyonda 1920 pixel x 1080 satır veya 1280 pixel x 720 satır olabilir. Bu görüntüde çözünürlük standart bir DVD veya analog TV görüntüsüne göre en az 6 kat daha yüksek detaya sahiptir. Codec olarak genellikle MPEG-2 kullanılmaktadır. Analog televizyonda eskiden beri kullanılmakta olan örüntüleme(interlace) bunda da kullanılabilmektedir. Tanımda bu özellik satır sayısının arkasına eklenen bir küçük "i" harfi ile örneğin "1080i" şeklinde ifade edilmektedir. Örneğin 1080i/60 şeklinde yazıldığında saniyede 60 alan örüntülü 1080 satırlık bir ekran görüntüsü akla gelmektedir. Geleneksel olarak avrupa ve türkiye gibi PAL 50Hz kullanılan yerlerde bu yayın 1080i/50 şeklindedir.
Interlaced(örüntülü) tarama yerine alternatif olarak "progressive scan"(progresif tarama) getirilmiştir. Non-interlaced de denilebilen bu taramada resim karesi örülü iki yarım kare yerine her seferinde yeniden taranan bir tam kareden oluşur. Avrupa için esas olarak tercih edilmiş olan standart budur. Bu da satır sayısının ardına konulan (720p şeklinde) bir küçük ""p"" harfi ile ifade edilir. 1280 x 720 formatı örneğin pratikte daima progresif taramalıdır.
Bu yayınlarla ilgili olarak kullanılan ses kodlaması da Dolby Digital yani Dolby Laboratories'e ait AC-3 ses kodlama sistemidir. Bu algılamasal kodlama prensiplerini kulanan kayıplı bir ses sıkıştırmasıdır. Ana uygulama alanı çok kanallı ses olmakla birlikte 1.0 kanal(mono) yayından 5.1 kanal(full surround) yayına ve çift kanallı stereo (1+1) yayına kadar çoğu sistemi destekler. Genellikle ""Ev Tiyatrosu (Home Theater) de denilen sistemle kullanılmaktadır. En çok kullanılanı ""5.1 surround"" ses sisteminde herbiri (10 Hz-22 kHz) band genişliğine sahip (sol, sağ, orta, sol arka, sağ arka) olmak üzere 5 ses kanalı bulunmaktadır. Buradaki "".1"" ifadesi band aralığı (10 Hz-120 Hz) olan Low Frequency Effect (LFE) bas özel kanalı içindir. Bu kanal "subwoofer" denilen derin bas seslere ait kanalı destekler.
EBU Teknik Komitesi HDTV yayınlara ilişkin emisyon standardının “progressive scanning” tekniğine dayalı olması gerektiği, ve halen optimum çözümün: 720p/50 olduğunu, ancak uzun vadede 1080p/50 seçeneğinin de cazip göründüğünü açıkladı. Halen yapılacak yayınlarda progresif taramayı avantajlı gösteren birçok teknik görüş bulunmasına karşın EBU Teknik Komitesi bazı yayıncıların elde bulunan 1080i formatındaki program materyallerini değerlendirmek isteyebileceklerini de kabul ediyor.
Tüketicilerin kullanacakları cihazlar(setüstü kutular ve ekranlar) hem 720p hem de 1080i formatlarını kabul eder durumda olduğundan yayıncılar bu iki formattan istediğini seçebilir. Hatta aynı kanaldaki programlardan biri bir formatta diğeri öbür formatta bile olabilir. Prodüksiyon(üretim) ve emisyon(yayın) standartlarının tam aynı olması da gerekmez. Ayrıca zaten EBU tarafından avrupadaki HDTV prodüksiyon Standartları konusunda yapılan çalışmalar sürdürülmektedir. Bu çalışmada HDTV prodüksiyonlarında tek standarda gidilmesi sonucunu sağlama amacı güdülmemiştir.
2004 yılı avrupada ilk iki HDTV kanalının yılın ilk gününde açılması ile başlamıştı. O zamandan bu yana olan tecrübeler yüksek bant genişliği gereksinimiyle bu uygulamanın atıl durumdaki birçok transponderi harekete geçirerek sektörün kurtuluşunu sağlayabileceği ümitlerini arttırdı.
Gerçi 2004 yılında hükümet ve askeri kuruluşların uydu kapasitesi taleplerindeki tırmanma da söz konusuydu. Bunlar da sektöre olan gelir akışını güçlendiren şeyler.
2004 yılında Sektörün gündemine darbesini vuran belki de en önemli konu da en büyük dört uydu işletmecisinden üçü olan IntelSat, PanAmsat, ve NewSkies şirketlerinin el değiştirmesi idi. Şu ana kadar sektördeki bu eğilim British Telecom’un da $700 milyon değerindeki Eutelsat hisselerini satmasıyla devam etmektedir.
Bu büyük uydu şirketlerinin el değiştirmelerinin etkileri eskiye göre daha muhafazakar tavır sergilemeleriyle şimdiden gözlenmeye başlamıştır. Hisseleri satın almış olan özel yatırım şirketleri bazı gözlemcilerin işaret ettikleri gibi yeni maceralara girişmekte daha çekingen davranmakta, onun yerine yatırımlarının kısa sürede geri dönüşünü görmek istemekteler. Eski yöneticiler ise geri dönüşü uzun vadeli olan kapital yoğun yatırımlara girişmekten çekinmezlerdi.
Sektörden en önemli 10 kuruluşun CEO’larının 2004, 2005 konularındaki görüşlerinin ortak noktası 2004 yılının 2003’den daha iyi bir yıl olarak geçtiği, 2005 yılının ise çok daha iyi olacağı ümidini sergiliyor. 2005 yılında beklenen birçok olumlu gelişme söz konusu. En başta da genişbant uydu hizmetlerinin yaygınlaşması beklentisi ağırlık taşıyor.
uydutvhaber
İngiltere'de başlanan dünyanın ilk muntazam televizyon yayınında 50Hz şebeke gerilimi, ve 10.125Hz(o zamanlar cps denirdi) düşey tarama frekansı geçerli idi. Bu durumda 50*3*3*3*3*5 = 20.250 olmaktadır. Bunu ikiye böldüğümüzde 10.125 sayısına ulaşırız.
Şehir şebeke gerilimlerinin 50 veya 60Hz frekansı nedeniyle örüntülü (interlaced) resmin saniyede 25 veya 30(şebeke frekansına göre) kareden oluşması gerkiyordu. Yani ingilterede yapılan ilk televizyon yayınlarında 405 satırlık görüntü karelerinden saniyede 25 tane gönderilmektedir. Daha sonra bazı ülkelerde 3*3*7*7 (441 satır), 3*3*3*3*7(567) ve 5*5*5*5 (625 satır) sayıları kullanılmıştır.
İlk ingiliz standardı 405 satır siyah/beyaz olmasına karşın oldukça iyi idi ve hatta şimdiki 625 satırlı televizyonlardan daha kaliteli görüntü vermekte idi. Bu seri üretilen tüplerdeki görüntü eleman noktalarının kayması ve görüntü kaybına neden olması, ancak bunun renk syesinde telafi edilmesidir. 1940 öncesinde 405 satırlı sistem ingiltere, irlanda, hong kong gibi birkaç ülkede kullanılmasına karşın Almanya, Rusya, ABD gibi çoğu ülkede 441 satır, Fransa'da ise 455 satırlık sistem benimsenmişti. 1940 yılında ABD 525 satırdan oluşan NTSC diye bir sisteme geçti. Fransa ise 819 satırlı bir başka sistem seçti. Bu seçim sonunda Fransaya epey pahalıya patladı. Sonunda tüm bunlardan kalan 50Hz 625 satırlı PAL ve SECAM sisteminin tüm avrupada 60Hz 525 satırlı NTSC sisteminin ise tüm amerikada geçerli hale gelmesidir.. Bu arada genişlik/yükseklik(aspect) oranı 4:3 standart olarak tüm televizyonlarda geçerli idi.
Daha sonra yüksek çözünürlük (HDTV) tercihlerinin ortaya çıkmasıyla daha yeni sorunlarla karşılaşıldı. Japonya daha 1968 yılından HDTV deneme yayınlarına başlamıştı. NHK(Nippon Hoso Kyotai) isimli bu sistem 60Hz ve 1.125 satırlı. 1986 yılında ABD de bu standardı benimsedi, ancak bazı TV şirketleri (dönüşüm sorunları nedeniyle) buna itiraz ettiler. Mevcut NTSC'nin iki katı olan 1.050 satırı tercih edeceklerini söylediler.
Birkaç ay sonra Avrupa da kendi standardı EU95 ile buna karşılk verdi. Bu sistem 2*625 (1.250 satır) ve 50Hz(saniyede 50 alan) ve geriye doğru uyumlu.
Digital Television (DTV) ve piksel nedir
Önce "Digital Television"(DTV) terimini açıklamalıyız. Bu yayınlarda ses ve görüntü sinyalleri analogdan digitale dönüştürülerek elde edilir sıkıştırılarak paketlenir, alındığı yerde tersine işlemlerle açılarak ilk haline getirilir. 95-96 yıllarında avrupada digital uydu yayınlarının devreye girmesi ile ülkemizde de kullanılmaya başlamış olan bu yayınların görüntüleri çok daha net, sesleri çok daha berraktır. Karlanma olmaz, hayalet gölgeler, ve dalgalanma olmaz. Yayın maliyetinin de daha düşük olması sonucu tüm uydu yayınları hızla digitale geçmeye başlamış, geçen kısa süre içinde ortada neredeyse hiç analog uydu yayını kalmamıştır. Yersel(terrestrial) yayınlar ve kablo tv yayınları da belirli bir süre içinde digital teknolojiye geçince analog teknoloji muhtemelen tümüyle piyasadan kalkacaktır.
Yayınların digitale geçmesi sonucu tüm yayın ortamlarındaki maliyetlerde düşüş, kullanılabilir bant genişliklerinde bir artış, ve bir kapasite fazlasının ortaya çıkmaya başlaması üzerine teknolojisi çok önceden hazır durumda olan "yüksek çözünürlük" konusu gündeme geldi. Bu sayede televizyon görüntülerinin ve seslerinin kalitesi çok arttırılarak, görüntü çok daha ayrıntılı, ses daha derin hale getirilmektedir.
Digital görüntü televizyon ekranında "piksel" adı verilen farklı renk ve ışıklılıktaki noktalardan oluşmaktadır. Görüntünün çözünürlük(resolution) olarak ifade edilen kalitesi bu noktaların en ve boy için olan sayılarının çarpımı demek olan toplam sayısından ibarettir. Bu sayı ne kadar yüksek olursa görüntünün tanımlılığı(definition) o kadar yüksek olur.
Digital televizyonda 16:9 bir genişlik/yükseklik(aspect) kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Geniş ekran(widescreen) denilen bu ekran görüntüsü yüksek çözünürlüklü bir televizyonda 1920 pixel x 1080 satır veya 1280 pixel x 720 satır olabilir. Bu görüntüde çözünürlük standart bir DVD veya analog TV görüntüsüne göre en az 6 kat daha yüksek detaya sahiptir. Codec olarak genellikle MPEG-2 kullanılmaktadır. Analog televizyonda eskiden beri kullanılmakta olan örüntüleme(interlace) bunda da kullanılabilmektedir. Tanımda bu özellik satır sayısının arkasına eklenen bir küçük "i" harfi ile örneğin "1080i" şeklinde ifade edilmektedir. Örneğin 1080i/60 şeklinde yazıldığında saniyede 60 alan örüntülü 1080 satırlık bir ekran görüntüsü akla gelmektedir. Geleneksel olarak avrupa ve türkiye gibi PAL 50Hz kullanılan yerlerde bu yayın 1080i/50 şeklindedir.
Interlaced(örüntülü) tarama yerine alternatif olarak "progressive scan"(progresif tarama) getirilmiştir. Non-interlaced de denilebilen bu taramada resim karesi örülü iki yarım kare yerine her seferinde yeniden taranan bir tam kareden oluşur. Avrupa için esas olarak tercih edilmiş olan standart budur. Bu da satır sayısının ardına konulan (720p şeklinde) bir küçük ""p"" harfi ile ifade edilir. 1280 x 720 formatı örneğin pratikte daima progresif taramalıdır.
Bu yayınlarla ilgili olarak kullanılan ses kodlaması da Dolby Digital yani Dolby Laboratories'e ait AC-3 ses kodlama sistemidir. Bu algılamasal kodlama prensiplerini kulanan kayıplı bir ses sıkıştırmasıdır. Ana uygulama alanı çok kanallı ses olmakla birlikte 1.0 kanal(mono) yayından 5.1 kanal(full surround) yayına ve çift kanallı stereo (1+1) yayına kadar çoğu sistemi destekler. Genellikle ""Ev Tiyatrosu (Home Theater) de denilen sistemle kullanılmaktadır. En çok kullanılanı ""5.1 surround"" ses sisteminde herbiri (10 Hz-22 kHz) band genişliğine sahip (sol, sağ, orta, sol arka, sağ arka) olmak üzere 5 ses kanalı bulunmaktadır. Buradaki "".1"" ifadesi band aralığı (10 Hz-120 Hz) olan Low Frequency Effect (LFE) bas özel kanalı içindir. Bu kanal "subwoofer" denilen derin bas seslere ait kanalı destekler.
EBU Teknik Komitesi HDTV yayınlara ilişkin emisyon standardının “progressive scanning” tekniğine dayalı olması gerektiği, ve halen optimum çözümün: 720p/50 olduğunu, ancak uzun vadede 1080p/50 seçeneğinin de cazip göründüğünü açıkladı. Halen yapılacak yayınlarda progresif taramayı avantajlı gösteren birçok teknik görüş bulunmasına karşın EBU Teknik Komitesi bazı yayıncıların elde bulunan 1080i formatındaki program materyallerini değerlendirmek isteyebileceklerini de kabul ediyor.
Tüketicilerin kullanacakları cihazlar(setüstü kutular ve ekranlar) hem 720p hem de 1080i formatlarını kabul eder durumda olduğundan yayıncılar bu iki formattan istediğini seçebilir. Hatta aynı kanaldaki programlardan biri bir formatta diğeri öbür formatta bile olabilir. Prodüksiyon(üretim) ve emisyon(yayın) standartlarının tam aynı olması da gerekmez. Ayrıca zaten EBU tarafından avrupadaki HDTV prodüksiyon Standartları konusunda yapılan çalışmalar sürdürülmektedir. Bu çalışmada HDTV prodüksiyonlarında tek standarda gidilmesi sonucunu sağlama amacı güdülmemiştir.
2004 yılı avrupada ilk iki HDTV kanalının yılın ilk gününde açılması ile başlamıştı. O zamandan bu yana olan tecrübeler yüksek bant genişliği gereksinimiyle bu uygulamanın atıl durumdaki birçok transponderi harekete geçirerek sektörün kurtuluşunu sağlayabileceği ümitlerini arttırdı.
Gerçi 2004 yılında hükümet ve askeri kuruluşların uydu kapasitesi taleplerindeki tırmanma da söz konusuydu. Bunlar da sektöre olan gelir akışını güçlendiren şeyler.
2004 yılında Sektörün gündemine darbesini vuran belki de en önemli konu da en büyük dört uydu işletmecisinden üçü olan IntelSat, PanAmsat, ve NewSkies şirketlerinin el değiştirmesi idi. Şu ana kadar sektördeki bu eğilim British Telecom’un da $700 milyon değerindeki Eutelsat hisselerini satmasıyla devam etmektedir.
Bu büyük uydu şirketlerinin el değiştirmelerinin etkileri eskiye göre daha muhafazakar tavır sergilemeleriyle şimdiden gözlenmeye başlamıştır. Hisseleri satın almış olan özel yatırım şirketleri bazı gözlemcilerin işaret ettikleri gibi yeni maceralara girişmekte daha çekingen davranmakta, onun yerine yatırımlarının kısa sürede geri dönüşünü görmek istemekteler. Eski yöneticiler ise geri dönüşü uzun vadeli olan kapital yoğun yatırımlara girişmekten çekinmezlerdi.
Sektörden en önemli 10 kuruluşun CEO’larının 2004, 2005 konularındaki görüşlerinin ortak noktası 2004 yılının 2003’den daha iyi bir yıl olarak geçtiği, 2005 yılının ise çok daha iyi olacağı ümidini sergiliyor. 2005 yılında beklenen birçok olumlu gelişme söz konusu. En başta da genişbant uydu hizmetlerinin yaygınlaşması beklentisi ağırlık taşıyor.
uydutvhaber
Yorum