KADINLAR TUVALETİ
15 Temmuz 2005 Cuma Temmuz sıcağının kenti teslim aldığı ve insanları hareketsiz bıraktığı öğle saatleriydi.
Orta yaşlı bir hanım, kadınlar tuvaletinin kapısından feryatlarla dışarı fırladı. Caminin bahçesindeki dernek binasının önünde miskin miskin oturan
bir grup yaşlı adam, kadının sözleri üzerine sandalyeleri devirerek ayağa
kalktı:
- İçeride erkek var, erkek var, diyordu kadın, az önce apar topar
çıktığı kadınlar tuvaletini göstererek...
Normal zamanda bu kadar erkeğin bulunduğu bir cami bahçesinde sesli konuşması mümkün olmayan kadının, üstelik feryat figan
bağırması, o yaşlı insanların kendilerinden beklenmeyecek bir hızla
kadınlar tuvaletine doğru koşuşturmasına sebep oldu.
Çoğu yaşlı on kişiye yakın insanın gürültüler patırtılar arasında biraz
sonra içeriden döverek çıkarttıkları kişi, bir pazarcıydı.
Başında kasketi, oduncu gömleğinin üzerine geçirdiği yeleği,parmağında
şövalye yüzüğü, tüysüz yüzüne inat kalın kaşlarıyla ellili yaţlarda biri...
Aldığı darbelerle hastaneye kaldırıldığı için olay yerel basına yansıdı ve
pazarcı ile ilgili net bilgiler ortaya döküldü: Elli dört yaşındaydı.
Dört çocuğu vardı. Daha yirmi dokuz yaşında iken, eşi ölmüştü. Bir daha
evlenmemişti. Yirmi beş yıldır duldu. E.Ü. Onkoloji Hastanesinde kanser
teşhisi konulalı iki buçuk yıl olmuştu. Bulunduğu il ve civarında, çocuklarıyla birlikte deterjan satıyor ve Pazarlamacılık yapıyordu.
Çocuklarına iş bulmak için çalmadık kapı bırakmamış, ama hiçbirisi için
başarılı olamamıştı. Kendisinin de hiçbir sosyal güvencesi yoktu.
Pazarcı, olay günü akşamüzeri, kapısında bir polisin nöbet tuttuğu
hastane odasında kendisini ziyarete giden gazeteciye şunları söyledi:
"İki buçuk yıldır tedavi görüyorum ama bu tedavi lafın gelişi...
Maalesef burada ilaç bulmak çok zor. Hayat boşmuş. Kendimi çocuklarıma
adadım, ama şimdi acılar içinde kıvranıyorum. Herhalde öleceğim,
yaşam çizgim tükendi. Çektiklerimin yazılmasını çok isterdim."
Gerçekten de pazarcının yazılmaya değer acımasız bir öyküsü vardı.
Çünkü, yirmi dokuz yaşında ve dört çocuğu ile dul kalınca,çocuklarını
korumak, cinsel tacize uğramamak için tam yirmi
beş yıl erkek kıyafeti ile yaşamış bir kadındı o...
Evet, kadın dernekleri tarafından tam beş kez yılın annesi seçilen Y. T., 13 Ağustos 2005 günü hastanede hayata veda etti.
15 Temmuz 2005 Cuma Temmuz sıcağının kenti teslim aldığı ve insanları hareketsiz bıraktığı öğle saatleriydi.
Orta yaşlı bir hanım, kadınlar tuvaletinin kapısından feryatlarla dışarı fırladı. Caminin bahçesindeki dernek binasının önünde miskin miskin oturan
bir grup yaşlı adam, kadının sözleri üzerine sandalyeleri devirerek ayağa
kalktı:
- İçeride erkek var, erkek var, diyordu kadın, az önce apar topar
çıktığı kadınlar tuvaletini göstererek...
Normal zamanda bu kadar erkeğin bulunduğu bir cami bahçesinde sesli konuşması mümkün olmayan kadının, üstelik feryat figan
bağırması, o yaşlı insanların kendilerinden beklenmeyecek bir hızla
kadınlar tuvaletine doğru koşuşturmasına sebep oldu.
Çoğu yaşlı on kişiye yakın insanın gürültüler patırtılar arasında biraz
sonra içeriden döverek çıkarttıkları kişi, bir pazarcıydı.
Başında kasketi, oduncu gömleğinin üzerine geçirdiği yeleği,parmağında
şövalye yüzüğü, tüysüz yüzüne inat kalın kaşlarıyla ellili yaţlarda biri...
Aldığı darbelerle hastaneye kaldırıldığı için olay yerel basına yansıdı ve
pazarcı ile ilgili net bilgiler ortaya döküldü: Elli dört yaşındaydı.
Dört çocuğu vardı. Daha yirmi dokuz yaşında iken, eşi ölmüştü. Bir daha
evlenmemişti. Yirmi beş yıldır duldu. E.Ü. Onkoloji Hastanesinde kanser
teşhisi konulalı iki buçuk yıl olmuştu. Bulunduğu il ve civarında, çocuklarıyla birlikte deterjan satıyor ve Pazarlamacılık yapıyordu.
Çocuklarına iş bulmak için çalmadık kapı bırakmamış, ama hiçbirisi için
başarılı olamamıştı. Kendisinin de hiçbir sosyal güvencesi yoktu.
Pazarcı, olay günü akşamüzeri, kapısında bir polisin nöbet tuttuğu
hastane odasında kendisini ziyarete giden gazeteciye şunları söyledi:
"İki buçuk yıldır tedavi görüyorum ama bu tedavi lafın gelişi...
Maalesef burada ilaç bulmak çok zor. Hayat boşmuş. Kendimi çocuklarıma
adadım, ama şimdi acılar içinde kıvranıyorum. Herhalde öleceğim,
yaşam çizgim tükendi. Çektiklerimin yazılmasını çok isterdim."
Gerçekten de pazarcının yazılmaya değer acımasız bir öyküsü vardı.
Çünkü, yirmi dokuz yaşında ve dört çocuğu ile dul kalınca,çocuklarını
korumak, cinsel tacize uğramamak için tam yirmi
beş yıl erkek kıyafeti ile yaşamış bir kadındı o...
Evet, kadın dernekleri tarafından tam beş kez yılın annesi seçilen Y. T., 13 Ağustos 2005 günü hastanede hayata veda etti.