Sabahleyin uyandınız. İşinize gideceksiniz. Üstünüzü başınızı giyindiniz. Aynanın karşısına geçtiniz. Saçınızı, başınızı düzelttiniz. Çantanızı elinize aldınız, kapıdan dışarı çıkacaksınız.
Niye bu kadar titiz davrandınız? Niçin bu kadar zahmete katlandınız?
Kimsenin sizi pejmürde ve perişan bir halde görmesini istemiyorsunuz. Kişiliğinize bir kusur ve leke getirmekten çekiniyorsunuz. Bu hazırlığı zaten her gün ve her fırsatta yapıyorsunuz.
GÜZELLİÐİN YANSIMASI
Bu anda aklınıza bir de, Peygamberimiz’in “Allah güzeldir, güzelliği sever” sözü geldi. Yani, Allah’ın bir isminin de el-Cemîl olduğunu düşündünüz.
Kendisi güzel olduğu için, bütün güzellikleri yarattığı ve her şeyi güzel görmek istediği için, siz de Allah’ın bu ismini kendi üzerinizde göstermek istediniz. Bütün güzelliklerinizin O’ndan geldiğine inandığınız için bu şekilde güzel ve yakışıklı olmaya çalıştınız.
Bu günlük işleviniz, yıllardır her gün yapageldiğiniz bu hareketiniz, bu normal davranışınız sizi kısa yoldan Allah’a götürdü, O’nu hatırlattı ve O’nunla bağlantınızı ve intisabınızı sağladı. Kur’ân’ın dediği gibi, “O her şeyi en güzel şekilde yarattı.” (Secde, 32:7)
GÜNLÜK MEŞGULİYETLER
Gittiniz, işinizin başına geçtiniz, dükkânınızı, tezgâhınızı açtınız. İşiniz icabı yazdınız çizdiniz, indirdiniz kaldırdınız, hakka hukuka uydunuz.
Bu yapılanlar zaten her insanın yaptığı bir şey. Gücünüz kuvvetiniz oldukça, sağlığınız huzurunuz devam ettikçe, hep böyle yapıyorsunuz. Bunun için ne kimse size bir madalya takar, ne de bir ödül verir. Bunlar günlük, sıradan kendi işiniz ve meşguliyetlerinizdir.
Ama çalışırken bir anda Cenab-ı Hakkın Rezzâk ismi aklınıza geldi.
“Sadece benim değil, bütün insanların, her tür varlığın rızkını veren O” dediniz, Ona olan imanınız öne çıktı. Kalb aynanızda er-Rezzak ismi görüntüye geldi, parladı.
Kur’ân’ın dediği gibi, “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır.” (Zâriyat, 52:58)
ALLAH’IN MÜ’MİN İSMİ
Güvenilir bir insansınız. Emniyet duyulan bir kişiliğiniz var. Herkes size itimat eder.
Bile bile kimsenin kalbini kırmamışsınız, olsa bile yeniden kalbini kazanmışsınız. Bunun için çevrenizdekiler gelir, derdini size açar, sizde saklar gizliliklerini. Siz de bu emaneti kabre kadar taşırsınız.
Çevrenize güven telkini yapmışsınız. Zaten insan böyle olmalı. Karakteriniz, şahsiyetiniz bunu gerektirir, böyle yapmanızı gerekli kılar.
Allah’ın bir ismi de el- Mü’min’dir. Bu halinizle kalb aynanızda bu ismi göstermişsiniz. İlâhi sıfatı şahsınızda yaşamışsınız.
Peygamberimizin buyurduğu gibi, “Mü’min, insanların kendisine malları ve nefisleri hususunda güven duydukları kişidir.”
Bütün İlâhî isimleri, Allah’ın en güzel isimlerini bu şekilde hayatınıza geçirdiğinizi düşünürseniz, imanın ne kadar büyük servet olduğunu çok çabuk anlarsınız.
(Bugün)
Yorum