Alevilerde ‘su’ krizi
“Alevilik İslam’ın içinde mi yoksa dışında mı?”tartışması televizyon ekranlarına taşınıyor. Alevilerce kurulan Düzgün, Cem ve SU TV birbirinden farklı yayın politikalarıyla tartışmanın odağında yer alacak. SU TV ‘Alevilik İslam dışıdır’ tezini savunanlara daha yakın. Diğer iki TV ise bu görüşe uzak.Türkiye’nin en çok gündeme gelen konularının başında geliyor Alevilik. Gün geçmiyor ki medyada konuyla ilgili bir haber ya da yorum yayımlanmasın. Son dönemde dillerden düşmeyen mevzu ise “Alevilik İslamın içinde mi dışında mı?” tartışması. Alevilerin kendi aralarındaki bu tartışma yakında bütün Türkiye’nin gündemine girebilir. Zira, günümüzün en etkili kitle iletişim araçlarından biri olan televizyon, Alevi grupların da yatırım yaptığı bir sektör haline geldi artık.
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru üç ayrı kanal, Cem TV, Düzgün TV ve SU TV test yayınına başladı. Önümüzdeki aylarda TÜRKSAT üzerinden normal yayına geçmeyi umuyor her üç kanal da… Cem TV’yi, 9 yıldır Cem Radyo’yu yöneten ekip hazırlıyor. İstanbul Yenibosna’daki Cem Vakfı ile aynı binayı paylaşan televizyonda şimdi stüdyolar inşa ediliyor. Cem Radyo Genel Müdürü Kenan Kaplan, ismi vatandaşlar tarafından belirlenen televizyonun ‘ihtiyaçtan’ ortaya çıktığını söylüyor. Renk Radyo TV Yayıncılık Şirketi bünyesindeki Cem TV için şimdiye kadar bir milyon doları aşkın para harcanmış. Cem TV’nin de genel müdürü olan Kaplan, harcamalar için herhangi bir yerden destek ya da yardım alınmadığını belirtiyor.
SU TV, Avrupa’da yaşayan Alevilerin büyük destek verdiği bir televizyon. Sahibi, Avrupa’daki Kürt Alevisi işadamlarından ve Zelal sularının sahibi Hayrullah Akkaya. Aynı zamanda Kürtlerin Avrupa’da ekonomik olarak bir araya gelip yeni bir sermaye grubu oluşturmayı amaçlayan Kürt İşverenler Derneği (KARZAS) Yönetim Kurulu Üyesi. SU TV, Aleviliği İslamın dışında gören düşüncenin en ateşli savunucularından Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) tarafından da destekleniyor. Örneğin, AABF Genel Başkanı Turgut Öker, kanala destek çerçevesinde tanıtım toplantılarına katılıyor. SU TV, merkez olarak önce Almanya’yı belirledi. Ancak yayıncılık açısından rahat hareket edebilmek amacıyla merkezini bu ülkeden Fransa’ya taşıdı.
Düzgün TV de yurtdışından, Almanya’dan yayın yapmaya hazırlanıyor. Kuruluşu bir buçuk yıl öncesine dayanan kanalın yayına geçmesi bazı frekans sorunlarından ötürü biraz gecikmiş. Logosu, her biri 12 imamı temsil eden 12 renkten oluşuyor. Sahibi ise Almanya’da döner eti ticaretiyle uğraşan iş adamı Hıdır Düzgün. Aylık bir buçuk milyon avro ciroya sahip olmasına rağmen Hıdır Düzgün, televizyon için Avrupa Birliği (AB) fonlarından destek almayı planlıyor. Şimdiden 7 ayrı p***e hazırlanmış bile. Örneğin 60 programlık bir p***enin her bölümüne 2-4 bin avro alınacak. Toplamda bu rakam 120-240 bin avroyu bulacak. Bu programlarla Türklerin AB’ye uyum göstermesi amaçlanıyor. Fonlar için “Yararlanabilirsek ne âlâ” diyen Düzgün TV Genel Müdür Vekili Sabri Çalışkan, “Hıdır Bey bir yere kadar destekleyecek. Biz ticari bir kuruluşuz.” diye konuşuyor. Düzgün TV’nin Almanya Dortmund’daki merkezinde şu an 19 kişi çalışıyor. Hedef ise kanalın merkezini Ankara’ya taşımak. İstanbul’da da bir stüdyo kurulması planlanıyor. Haberden çizgi filme, belgeselden magazine kadar birçok konuyu ekrana taşımayı düşünüyorlar.
Kenan Kaplan, Cem TV olarak kitle televizyonculuğu yapmak istediklerini söylüyor. Alevi tanımının kullanılmasını pek istemeyen Kaplan, kanalın yine de böyle anılacağını kabul ediyor. Belgesel, yarışma programları, çizgi filmler, spor, sinema, müzik, haber gibi birçok farklı başlıkta yayın yapmayı planladıklarını belirterek, “Kumandadaki 10 düğmeden birinde olmak istiyoruz. Türkçe konuşabilen herkese ulaşma hedefimiz var.” diyor. Aslında bu hedefleri diğer kanallar da paylaşıyor. Ancak Cem TV’nin merkezinin hem Türkiye’de bulunması hem de yayıncılık konusunda tecrübeli bir ekibe sahip olması bir avantaj. Kenan Kaplan da bunun farkında: “Bu ülkenin sıkıntılarını yaşıyor, sevinçlerini paylaşıyoruz. Alevilerin yaşadığı bir ülkede olmak bir avantaj tabii ki.”
Peki, Alevililerin kendi iç bünyelerindeki tartışmalar ekranlara da taşınır mı? Böyle bir gelişme olduğu takdirde bunun Alevi toplum üzerindeki etkisi ne olur? Kimi uzmanlar, Aleviliğe bakışları birbirinden farklı olan söz konusu kanalların camia içindeki tartışmaları daha da alevlendirebileceğini dile getiriyorlar. Bunlardan biri Düzgün TV Genel Müdür Vekili Sabri Çalışkan. “Alevilik İslamın içinde mi dışında mı?” gibi konuların Alevi toplumuna zarar vereceğini belirterek, “Suni gündemler oluşturulabilir. Bu da camiadaki insanların daha büyük sorunlarla karşılaşmasına sebep olabilir. Biz bundan yana değiliz.” diyor. Aleviliğin kendileri dışında herkes tarafından tartışıldığına dikkat çeken Kenan Kaplan ise başkaları tarafından anlatıldığı için hiç hak etmediği suçlamalardan dolayı Alevilik ucubesinin ortaya çıkarıldığı görüşünde. “Biraz aşıldı ama içten içe bir gerilim yaşanıyor.” diyor. Kendilerini artık televizyonla doğru anlatabileceklerini belirten Kaplan’a göre, Cem TV’nin izleyeceği yayın politikası Cem Vakfı’nın çizgisiyle paralel olacak: “Alevilik İslam inancıdır. Farklı bir din olarak bakılması toplumsal realiteyle uyuşmayan bir düşüncedir.” Benzer bir vurguyu Cem TV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar Tükek de yaparak, bu ayrılıkları Alevilerin içine sokanların amacının Müslüman âlemini yıpratmak olduğunu söylüyor.
“Yayınlarında Aleviliği İslamın içinde kabul eden görüşü benimseyeceklerinin” mesajını veren Sabri Çalışkan, Düzgün TV’de izleyecekleri yayın politikasına dair şunları dile getiriyor: “Her çizgiye aynı mesafede duracağız. Ramazan ayında da programlar olacak Muharrem’de de… Alevilik siluet olacak ancak her türlü programa yer verilecek.”
Peki, üç farklı televizyon Alevilerin önde gelenleri tarafından nasıl karşılanıyor? Alevi dedesi Hamza Kurnaz, bilgi sahibi akademisyenler tarafından Aleviliğin bu televizyonlarda nakış nakış işlenmesi gerektiği görüşünde. Ona göre Alevi televizyonları birbiriyle değil, diğer kanallarla rekabet etmeli. “Biri İslamı savunurken diğeri İslamla alakamız yok dememeli.” diyor. Kurnaz, SU TV’nin logosunda Pir Sultan Abdal’ı sembol olarak kullanılmasından da rahatsız.
Alevilerin internette tartıştığı ‘tahtacılar’ forumundan Hakan Kıvanç, Cem TV ve Düzgün TV’nin ardından SU TV’nin açılmasını ‘bölücülük’ olarak nitelendiriyor. Hamza Kurnaz da aynı kanaatte. Hacı Bektaş-i Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Kazım Engin ise “Her üç televizyon da bizimdir, Alevilerindir.” diyor. Alevi televizyonun kurulmasının geciktiğini düşünen Engin, “Birliğimize ve dirliğimize giden yol aynı amaçlar uğruna bir araya gelen Alevi canların kendilerini doğru tarif etmeleridir. Bunun en etkili ve en kestirme yolu televizyondur. Bu anlamda geçen on yıl boşa harcanmıştır.” diyor.
Alevilik konusunda saha çalışması yapan Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Nail Yılmaz, Cem TV’nin sistemle barışık bir çizgide duracağı kanaatinde: “Vakıfların izlediği yolu takip ederlerse her televizyonun izleyicisi olacak. Herkes kendi Alevilik tasarımını yansıtan yayınlar yapacak. Ancak bir çatışma olabilir. Bilindiği gibi AABF, Cem Vakfı’na karşı. Ciddi sorunlar var. Televizyonlarda bu kesimler kavgaya tutuşursa bu Alevi toplumunu parçalanmaya kadar götürebilir.”
Cem TV’den Kenan Kaplan, aynı görüşte değil. Toplumda Alevilikle ilgili tartışmaların suni olduğuna inanıyor. Televizyonlardaki farklılığın aynı zamanda bir zenginlik olacağını düşünen Kenan Kaplan, toplumun algılayamayacağı ideolojilerin ekranlara taşınması durumunda insanların seçim yapacağını belirtiyor: “Sonuçta bu işin kararını Aleviliği yaşayan insanlar veriyor. Bir çatışma olacağını zannetmiyorum.”
Sayı: 586 - 27.02.2006 | İbrahim Doğan - i.dogan@aksiyon.com.tr
“Alevilik İslam’ın içinde mi yoksa dışında mı?”tartışması televizyon ekranlarına taşınıyor. Alevilerce kurulan Düzgün, Cem ve SU TV birbirinden farklı yayın politikalarıyla tartışmanın odağında yer alacak. SU TV ‘Alevilik İslam dışıdır’ tezini savunanlara daha yakın. Diğer iki TV ise bu görüşe uzak.Türkiye’nin en çok gündeme gelen konularının başında geliyor Alevilik. Gün geçmiyor ki medyada konuyla ilgili bir haber ya da yorum yayımlanmasın. Son dönemde dillerden düşmeyen mevzu ise “Alevilik İslamın içinde mi dışında mı?” tartışması. Alevilerin kendi aralarındaki bu tartışma yakında bütün Türkiye’nin gündemine girebilir. Zira, günümüzün en etkili kitle iletişim araçlarından biri olan televizyon, Alevi grupların da yatırım yaptığı bir sektör haline geldi artık.
Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru üç ayrı kanal, Cem TV, Düzgün TV ve SU TV test yayınına başladı. Önümüzdeki aylarda TÜRKSAT üzerinden normal yayına geçmeyi umuyor her üç kanal da… Cem TV’yi, 9 yıldır Cem Radyo’yu yöneten ekip hazırlıyor. İstanbul Yenibosna’daki Cem Vakfı ile aynı binayı paylaşan televizyonda şimdi stüdyolar inşa ediliyor. Cem Radyo Genel Müdürü Kenan Kaplan, ismi vatandaşlar tarafından belirlenen televizyonun ‘ihtiyaçtan’ ortaya çıktığını söylüyor. Renk Radyo TV Yayıncılık Şirketi bünyesindeki Cem TV için şimdiye kadar bir milyon doları aşkın para harcanmış. Cem TV’nin de genel müdürü olan Kaplan, harcamalar için herhangi bir yerden destek ya da yardım alınmadığını belirtiyor.
SU TV, Avrupa’da yaşayan Alevilerin büyük destek verdiği bir televizyon. Sahibi, Avrupa’daki Kürt Alevisi işadamlarından ve Zelal sularının sahibi Hayrullah Akkaya. Aynı zamanda Kürtlerin Avrupa’da ekonomik olarak bir araya gelip yeni bir sermaye grubu oluşturmayı amaçlayan Kürt İşverenler Derneği (KARZAS) Yönetim Kurulu Üyesi. SU TV, Aleviliği İslamın dışında gören düşüncenin en ateşli savunucularından Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) tarafından da destekleniyor. Örneğin, AABF Genel Başkanı Turgut Öker, kanala destek çerçevesinde tanıtım toplantılarına katılıyor. SU TV, merkez olarak önce Almanya’yı belirledi. Ancak yayıncılık açısından rahat hareket edebilmek amacıyla merkezini bu ülkeden Fransa’ya taşıdı.
Düzgün TV de yurtdışından, Almanya’dan yayın yapmaya hazırlanıyor. Kuruluşu bir buçuk yıl öncesine dayanan kanalın yayına geçmesi bazı frekans sorunlarından ötürü biraz gecikmiş. Logosu, her biri 12 imamı temsil eden 12 renkten oluşuyor. Sahibi ise Almanya’da döner eti ticaretiyle uğraşan iş adamı Hıdır Düzgün. Aylık bir buçuk milyon avro ciroya sahip olmasına rağmen Hıdır Düzgün, televizyon için Avrupa Birliği (AB) fonlarından destek almayı planlıyor. Şimdiden 7 ayrı p***e hazırlanmış bile. Örneğin 60 programlık bir p***enin her bölümüne 2-4 bin avro alınacak. Toplamda bu rakam 120-240 bin avroyu bulacak. Bu programlarla Türklerin AB’ye uyum göstermesi amaçlanıyor. Fonlar için “Yararlanabilirsek ne âlâ” diyen Düzgün TV Genel Müdür Vekili Sabri Çalışkan, “Hıdır Bey bir yere kadar destekleyecek. Biz ticari bir kuruluşuz.” diye konuşuyor. Düzgün TV’nin Almanya Dortmund’daki merkezinde şu an 19 kişi çalışıyor. Hedef ise kanalın merkezini Ankara’ya taşımak. İstanbul’da da bir stüdyo kurulması planlanıyor. Haberden çizgi filme, belgeselden magazine kadar birçok konuyu ekrana taşımayı düşünüyorlar.
Kenan Kaplan, Cem TV olarak kitle televizyonculuğu yapmak istediklerini söylüyor. Alevi tanımının kullanılmasını pek istemeyen Kaplan, kanalın yine de böyle anılacağını kabul ediyor. Belgesel, yarışma programları, çizgi filmler, spor, sinema, müzik, haber gibi birçok farklı başlıkta yayın yapmayı planladıklarını belirterek, “Kumandadaki 10 düğmeden birinde olmak istiyoruz. Türkçe konuşabilen herkese ulaşma hedefimiz var.” diyor. Aslında bu hedefleri diğer kanallar da paylaşıyor. Ancak Cem TV’nin merkezinin hem Türkiye’de bulunması hem de yayıncılık konusunda tecrübeli bir ekibe sahip olması bir avantaj. Kenan Kaplan da bunun farkında: “Bu ülkenin sıkıntılarını yaşıyor, sevinçlerini paylaşıyoruz. Alevilerin yaşadığı bir ülkede olmak bir avantaj tabii ki.”
Peki, Alevililerin kendi iç bünyelerindeki tartışmalar ekranlara da taşınır mı? Böyle bir gelişme olduğu takdirde bunun Alevi toplum üzerindeki etkisi ne olur? Kimi uzmanlar, Aleviliğe bakışları birbirinden farklı olan söz konusu kanalların camia içindeki tartışmaları daha da alevlendirebileceğini dile getiriyorlar. Bunlardan biri Düzgün TV Genel Müdür Vekili Sabri Çalışkan. “Alevilik İslamın içinde mi dışında mı?” gibi konuların Alevi toplumuna zarar vereceğini belirterek, “Suni gündemler oluşturulabilir. Bu da camiadaki insanların daha büyük sorunlarla karşılaşmasına sebep olabilir. Biz bundan yana değiliz.” diyor. Aleviliğin kendileri dışında herkes tarafından tartışıldığına dikkat çeken Kenan Kaplan ise başkaları tarafından anlatıldığı için hiç hak etmediği suçlamalardan dolayı Alevilik ucubesinin ortaya çıkarıldığı görüşünde. “Biraz aşıldı ama içten içe bir gerilim yaşanıyor.” diyor. Kendilerini artık televizyonla doğru anlatabileceklerini belirten Kaplan’a göre, Cem TV’nin izleyeceği yayın politikası Cem Vakfı’nın çizgisiyle paralel olacak: “Alevilik İslam inancıdır. Farklı bir din olarak bakılması toplumsal realiteyle uyuşmayan bir düşüncedir.” Benzer bir vurguyu Cem TV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yaşar Tükek de yaparak, bu ayrılıkları Alevilerin içine sokanların amacının Müslüman âlemini yıpratmak olduğunu söylüyor.
“Yayınlarında Aleviliği İslamın içinde kabul eden görüşü benimseyeceklerinin” mesajını veren Sabri Çalışkan, Düzgün TV’de izleyecekleri yayın politikasına dair şunları dile getiriyor: “Her çizgiye aynı mesafede duracağız. Ramazan ayında da programlar olacak Muharrem’de de… Alevilik siluet olacak ancak her türlü programa yer verilecek.”
Peki, üç farklı televizyon Alevilerin önde gelenleri tarafından nasıl karşılanıyor? Alevi dedesi Hamza Kurnaz, bilgi sahibi akademisyenler tarafından Aleviliğin bu televizyonlarda nakış nakış işlenmesi gerektiği görüşünde. Ona göre Alevi televizyonları birbiriyle değil, diğer kanallarla rekabet etmeli. “Biri İslamı savunurken diğeri İslamla alakamız yok dememeli.” diyor. Kurnaz, SU TV’nin logosunda Pir Sultan Abdal’ı sembol olarak kullanılmasından da rahatsız.
Alevilerin internette tartıştığı ‘tahtacılar’ forumundan Hakan Kıvanç, Cem TV ve Düzgün TV’nin ardından SU TV’nin açılmasını ‘bölücülük’ olarak nitelendiriyor. Hamza Kurnaz da aynı kanaatte. Hacı Bektaş-i Veli Kültür ve Tanıtma Derneği Genel Sekreter Yardımcısı Kazım Engin ise “Her üç televizyon da bizimdir, Alevilerindir.” diyor. Alevi televizyonun kurulmasının geciktiğini düşünen Engin, “Birliğimize ve dirliğimize giden yol aynı amaçlar uğruna bir araya gelen Alevi canların kendilerini doğru tarif etmeleridir. Bunun en etkili ve en kestirme yolu televizyondur. Bu anlamda geçen on yıl boşa harcanmıştır.” diyor.
Alevilik konusunda saha çalışması yapan Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Nail Yılmaz, Cem TV’nin sistemle barışık bir çizgide duracağı kanaatinde: “Vakıfların izlediği yolu takip ederlerse her televizyonun izleyicisi olacak. Herkes kendi Alevilik tasarımını yansıtan yayınlar yapacak. Ancak bir çatışma olabilir. Bilindiği gibi AABF, Cem Vakfı’na karşı. Ciddi sorunlar var. Televizyonlarda bu kesimler kavgaya tutuşursa bu Alevi toplumunu parçalanmaya kadar götürebilir.”
Cem TV’den Kenan Kaplan, aynı görüşte değil. Toplumda Alevilikle ilgili tartışmaların suni olduğuna inanıyor. Televizyonlardaki farklılığın aynı zamanda bir zenginlik olacağını düşünen Kenan Kaplan, toplumun algılayamayacağı ideolojilerin ekranlara taşınması durumunda insanların seçim yapacağını belirtiyor: “Sonuçta bu işin kararını Aleviliği yaşayan insanlar veriyor. Bir çatışma olacağını zannetmiyorum.”
Yorum