N. Kemal Zeybek
Ne yapmalı...
15.03.2006 - 03:04 . Önce ayağa kalkılmalı... Dimdik doğrulup sevinilmeli... Allah’ın bizi Türk ve Müslüman olarak yaratmış olmasına şükredilmeli...
Geçmiş bilinmeli, ÖVÜN´ülmeli, ÇALIŞ´ılmalı ve geleceğe GÜVEN´ilmeli....
“KORKMA” diye başlayan İstiklal Marşı’nın bütün dilekleri içlere sindirilmeli...
Korkular yenilmeli...
İçinde bulunduğumuz durumdan çıkış olduğu bilinmeli...
Bilinmeli ki; DİRENİŞİN gerekli olduğu günler, aynı zamanda DİRİLİŞ getirecek günlerdir.
“Direnerek dirilmek” günleridir bugünler...
Önce durup bir düşünelim... Biz bu çukura nasıl düştük?
Avrupa Birliği giriş süreciyle mi?
Öyleyse çözümün ipucunu bulduk...
Hemen bu süreci gündemden kaldırmalıyız... AB ülkelerine “Biz sizin birliğinize girmekten caydık”demeliyiz. Hiç kimse korkmasın... Kıyamet falan kopmaz. Tam tersine Avrupalılar rahat bir nefes alırlar. Türkiye’ye yönelik “yatay ve dikey bölme” çabalarını bırakırlar. Türkiye’yi güçlü bir “ortak” olarak yanlarında görmek isterler. “Oturalım konuşalım” deriz... Karşılıklı çıkara dayalı anlaşmalar yaparız.
Ama “tek yanlı çıkara” değil, “karşılıklı çıkara.”
“Olabilir mi?” derseniz, “Sadece bunun olma ihtimali var” derim...
Böylece ellerimizdeki kelepçelerden ve ayaklarımızdaki prangalardan kurtulmuş oluruz.
Böylece “stratejik dost ve müttefik” masallarına ve korkuya dayalı tavır alışlara kapılmaktan kurtuluruz. Ülkemizin çıkarları ve yararlarını; dünya dengeleri ile dengeleyecek dış siyaset yapabiliriz ve yaparız... Kardeşlerimizle birlik, komşularımızla dostluk ve bütün ülkelerle iyi ilişkiler kurarız... Kimse de bize “şunu yapın, bunu yapmayın” demek arsızlığına cesaret edemez. "Peki ekonomi ne olacak?” sorusunu bekliyordum.
Milli dış siyaset için elbette "milli ekonomi siyaseti" gereklidir.
Halka anlatarak ve örnek olacak biçimde davranarak “ekonomide milli bilinç” kazandırmağa ne dersiniz... Gelirlerinin yarısı borç faizlerine ödemeye giden bütçeyi, yeniden yatırım bütçesi yapmağa...
Nasıl mı?
Kaçınılmaz işi bir an önce yaparak...
İç ve dış borçları yeniden yapılandırarak...
Elbette milli sanayi desteklenmelidir. Dahası bilgi sektörlerine yönlendirilmelidir. Savunma sanayiinin yüzde yüz yerli olması hedeflenmelidir.
İthalat değil, üretim hedeflenmelidir.
“Memurlara, işçilere, emeklilerine, esnafa, kobilere, tarımcılara ve girişimcilere kaynak aktarmak” dersem... “Değirmenin suyu?” dersiniz... Bütçeye bir bakınız, faiz yükü azaltılmış bütçelerle neler yapılmaz ki?
Bir de “iç kaynak” seferberliği başlatalım mı? Sözgelimi şu “havuz sistemine” bir baksak mı?
Havuz sistemi; kimi bankaların devletin parasını ucuza alıp yine devlete pahalı satmağa dayalı sistemi kaldıran uygulamanın adıydı... 28 Şubat’ın gerçek sebebi...
ORTAK BİLİNÇ
Yeni 28 Şubat oyunları olmamalıdır. Bunun için milli bilincin bütün kesimlere yaygınlaştırılması gerekir. Büyük kurumların oyuna getirilmesi önlenmelidir.
Bağımsız dış siyasetin ancak milli ekonomi uygulamalarıyla desteklenmesi halinde başarılı olacağı; bunun için de milli bilincin gerekli olduğu bilindiğine göre; milliyetçilik alabildiğine yaygınlaştırılmalı ve yoğunlaştırılmalıdır.
Milli kültüre, milli dile sahip çıkılmalıdır.
Yabancı dil öğretimine evet, yabancı dilde eğitime hayır!
Yani çözüm MİLLİYETÇİLİK’tedir.
Yani yol ATATÜRK’ün yoludur.
Ata’nın yaptıklarına bakmalı ve oradan alacağımız işaretlerle yolu bulmalıyız.
İşte çıkış yolu...
Ne yapmalı...
15.03.2006 - 03:04 . Önce ayağa kalkılmalı... Dimdik doğrulup sevinilmeli... Allah’ın bizi Türk ve Müslüman olarak yaratmış olmasına şükredilmeli...
Geçmiş bilinmeli, ÖVÜN´ülmeli, ÇALIŞ´ılmalı ve geleceğe GÜVEN´ilmeli....
“KORKMA” diye başlayan İstiklal Marşı’nın bütün dilekleri içlere sindirilmeli...
Korkular yenilmeli...
İçinde bulunduğumuz durumdan çıkış olduğu bilinmeli...
Bilinmeli ki; DİRENİŞİN gerekli olduğu günler, aynı zamanda DİRİLİŞ getirecek günlerdir.
“Direnerek dirilmek” günleridir bugünler...
Önce durup bir düşünelim... Biz bu çukura nasıl düştük?
Avrupa Birliği giriş süreciyle mi?
Öyleyse çözümün ipucunu bulduk...
Hemen bu süreci gündemden kaldırmalıyız... AB ülkelerine “Biz sizin birliğinize girmekten caydık”demeliyiz. Hiç kimse korkmasın... Kıyamet falan kopmaz. Tam tersine Avrupalılar rahat bir nefes alırlar. Türkiye’ye yönelik “yatay ve dikey bölme” çabalarını bırakırlar. Türkiye’yi güçlü bir “ortak” olarak yanlarında görmek isterler. “Oturalım konuşalım” deriz... Karşılıklı çıkara dayalı anlaşmalar yaparız.
Ama “tek yanlı çıkara” değil, “karşılıklı çıkara.”
“Olabilir mi?” derseniz, “Sadece bunun olma ihtimali var” derim...
Böylece ellerimizdeki kelepçelerden ve ayaklarımızdaki prangalardan kurtulmuş oluruz.
Böylece “stratejik dost ve müttefik” masallarına ve korkuya dayalı tavır alışlara kapılmaktan kurtuluruz. Ülkemizin çıkarları ve yararlarını; dünya dengeleri ile dengeleyecek dış siyaset yapabiliriz ve yaparız... Kardeşlerimizle birlik, komşularımızla dostluk ve bütün ülkelerle iyi ilişkiler kurarız... Kimse de bize “şunu yapın, bunu yapmayın” demek arsızlığına cesaret edemez. "Peki ekonomi ne olacak?” sorusunu bekliyordum.
Milli dış siyaset için elbette "milli ekonomi siyaseti" gereklidir.
Halka anlatarak ve örnek olacak biçimde davranarak “ekonomide milli bilinç” kazandırmağa ne dersiniz... Gelirlerinin yarısı borç faizlerine ödemeye giden bütçeyi, yeniden yatırım bütçesi yapmağa...
Nasıl mı?
Kaçınılmaz işi bir an önce yaparak...
İç ve dış borçları yeniden yapılandırarak...
Elbette milli sanayi desteklenmelidir. Dahası bilgi sektörlerine yönlendirilmelidir. Savunma sanayiinin yüzde yüz yerli olması hedeflenmelidir.
İthalat değil, üretim hedeflenmelidir.
“Memurlara, işçilere, emeklilerine, esnafa, kobilere, tarımcılara ve girişimcilere kaynak aktarmak” dersem... “Değirmenin suyu?” dersiniz... Bütçeye bir bakınız, faiz yükü azaltılmış bütçelerle neler yapılmaz ki?
Bir de “iç kaynak” seferberliği başlatalım mı? Sözgelimi şu “havuz sistemine” bir baksak mı?
Havuz sistemi; kimi bankaların devletin parasını ucuza alıp yine devlete pahalı satmağa dayalı sistemi kaldıran uygulamanın adıydı... 28 Şubat’ın gerçek sebebi...
ORTAK BİLİNÇ
Yeni 28 Şubat oyunları olmamalıdır. Bunun için milli bilincin bütün kesimlere yaygınlaştırılması gerekir. Büyük kurumların oyuna getirilmesi önlenmelidir.
Bağımsız dış siyasetin ancak milli ekonomi uygulamalarıyla desteklenmesi halinde başarılı olacağı; bunun için de milli bilincin gerekli olduğu bilindiğine göre; milliyetçilik alabildiğine yaygınlaştırılmalı ve yoğunlaştırılmalıdır.
Milli kültüre, milli dile sahip çıkılmalıdır.
Yabancı dil öğretimine evet, yabancı dilde eğitime hayır!
Yani çözüm MİLLİYETÇİLİK’tedir.
Yani yol ATATÜRK’ün yoludur.
Ata’nın yaptıklarına bakmalı ve oradan alacağımız işaretlerle yolu bulmalıyız.
İşte çıkış yolu...