Rıdvan'ı değil, izleyiciyi düşünün
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kavgasına, amigo sistemine beni de sokmak istediler. Benim gibi maçları gerçekten tarafsız yorumlayan, bütün kulüplere aynı mesafede duran bir insanı kötüleme kampanyası başlatıldı
1978'den beri Türk futboluna oyuncu, antrenör, menajer, gazeteci ve futbol yorumcusu olarak hizmet etmekteyim. Çok şükürler olsun bu sayede maddi manevi iyi günlere geldim. Bu yıl NTV'de Yüzde Yüz Futbol programını yapıyorum. Çok da mutluyum. Lig TV'de de zaman zaman yorumlara çıkıyorum. Sözleşmem filan da yok. Lig TV ailesi ile yıllardır olan dostluğum ve izleyicilerin isteğiyle bu işi yapıyorum. Ülkemizde futbol hep saha dışı faktörlerle gündeme geliyordu. Kavga, gürültü, birbirlerine laf atmalar. Futbolun güzelliklerini saha içine ben indirdim. Bu konuda da mütevazı olamam. Futbol izleyicisine bu güzellikleri sunarken 3-5-2, 4-4-2, yani sistemi, oyuncuların psikolojik, fiziksel faktörlerini, antrenörlerin maçlara bakış açılarını, güzel golleri, hakemleri hep pozitif değerlendirmeye çalıştım. Bir bakıma da öncü oldum. Bu da çok beğenildi. Sadece seyirciyi değil, oyuncu, antrenör ve medyayı da bilgilendirdim.
Saygı görüyorum
Benim kullandığım sözler, görüşler bir gün sonra herkesin gündemi ve malzemesi oldu. Bundan da kimse rahatsız olmadığı gibi beğenildi de. Ancak dayanılamadı. Yıllardır süren Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kavgasına, amigo sistemine beni de sokmak istediler. Benim gibi gerçekten tarafsız yorum yapan, bütün kulüplere aynı mesafede duran bir insanı kötüleme kampanyası başlatıldı. Benim Fenerbahçeliliğimi söylememe gerek yok. Çaba da sarf etmeme gerek yok. Alnımda zaten yazıyor. Gazetemde ve ekran başında yorumlar yaparken, doğrular çerçevesinde hareket ettim. Ülkede bütün takımları yazan ve yorumlayan bir-iki kişiden biriyim. Ali Sami Yen, İnönü, Kadıköy, Trabzon, Kayseri, Konya fark etmez. Her stada göğsümü gere gere giriyorum. Her yerde saygı görüyorum. Antrenöründen, oyuncusundan ve taraftarından.
Ama bir anda Fenerbahçe-Galatasaray kupa maçından sonra saldırı başladı. Kaset bende. İsteyenle, istediği yerde maçı tekrar izler yorumlarız. Bütün objektifliğimle yaptığım yorumda, cımbız kullanarak, istediklerini alanlar aleyhime kampanya başlattılar; Galatasaray aleyhine yorum yaptı diye. Kimse şu cümleleri gündeme getirmedi: 1. Galatasaray, Ali Sami Yen'deki ilk lig maçında Fenerbahçe'yi mükemmel ağırlamıştı. 2. Song-Tomas Türkiye'nin en iyi savunmacıları. 3. Maç sanki Ali Sami Yen'de. Galatasaray, Fenerbahçe'ye göre oyunun büyük bölümüne hakim ve daha iyi oynuyor. 4. Hasan Şaş'a yapılan çirkin. 5. Galatasaray saygı duyulacak bir başarı elde ediyor.
Özür diledim
Sıralarsam sayfa yetmez. Ama bunlar hiç gündeme gelmiyor. Alex'in golüne nizami dediğim gündeme geliyor. Enteresandır maçtan sonra koridorda gördüğüm Galatasaraylı oyuncular da pozisyona gol dedi. Bir yıl öncesine kadar hakemlik yapan Mutlu Çelik de gol dedi. Yine telefonla sorduğum eski hakemlerden Zülfikar Türedi de gol dedi. Ahmet Çakar ile konuştum; "Ben de önce gol dedim, ama kafam karıştı, kitabı açtım yeni kuralı okudum" dedi. Bütün izleyenler de kuralı öğrenene kadar pozisyona gol dedi aslında. Ama kural değişmiş. Yetmedi ben aynı akşam Maraton'u aradım özür diledim. Bunu da Şansal ağabey yayında söyledi. Yetmedi NTV'deki programımda Cüneyt Çakır'dan özür diledim. Bu cesareti gösterdim. Tabii ki, bir futbol yorumcusunun değişen kuralları takip etmesi gerektiğini de anladım.
Milliyet'teki yazılarımı, NTV ve Lig TV'deki yorumları alsınlar, sonra da eleştirsinler. Ben aynı maçtan sonra Galatasaraylı bazı dostların desteğini, Fenerbahçeliler'in de eleştirisini aldım. Galatasaray'ın iyi oynadığını söyledim diye. Yani kimseye yaranamıyorsun. Bu da doğal.
Meraklısı değilim
Ayrıca Şükrü Saracoğlu Stadı'nda ayakta yorum yapıyoruz. Spiker ve önündeki televizyona uzak olduğumuz için pozisyonların tekrarını görmekte zorlanıyoruz. İlk gördüğümüz şekilde maçı değerlendirmeye çalışıyoruz.
Beşiktaş TV'yi izliyorum bir gün. Taraftar lideri Alen, "Fenerbahçe Stadı'nda saatlerce bize su ve ekmek vermediler" diyor. Ben de NTV'ye çıkıyorum, Fenerbahçe'nin hassasiyet göstermesini istiyorum. Sadece televizyondan değil, sözlü olarak yöneticilere de durumu iletiyorum. Kısacası benim İnönü'de de dostlarım var, Ali Sami Yen'de de.
Bu yıl içinde sekiz ayrı takımdan teklif aldım. NTV ve Milliyet ailesine söz verdiğim ve mutlu olduğum için gitmedim. Önümüzdeki yıl antrenörlük yapabilirim. Böyle bir imkanım var. Yani yorumculuk yapmadan da futbolun içinde kalıp hayatımı sürdürebilirim. Meraklısı da değilim. Rıdvan, Rıdvan'ı kaybetmez. Futbolseverler ve medya ise çok şey kaybedebilir. Futbolun güzelliklerini konuşan, bütün kulüplere önce saygı duyan Rıdvan'ı soğutmayın, izleyicileri de düşünün.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kavgasına, amigo sistemine beni de sokmak istediler. Benim gibi maçları gerçekten tarafsız yorumlayan, bütün kulüplere aynı mesafede duran bir insanı kötüleme kampanyası başlatıldı
1978'den beri Türk futboluna oyuncu, antrenör, menajer, gazeteci ve futbol yorumcusu olarak hizmet etmekteyim. Çok şükürler olsun bu sayede maddi manevi iyi günlere geldim. Bu yıl NTV'de Yüzde Yüz Futbol programını yapıyorum. Çok da mutluyum. Lig TV'de de zaman zaman yorumlara çıkıyorum. Sözleşmem filan da yok. Lig TV ailesi ile yıllardır olan dostluğum ve izleyicilerin isteğiyle bu işi yapıyorum. Ülkemizde futbol hep saha dışı faktörlerle gündeme geliyordu. Kavga, gürültü, birbirlerine laf atmalar. Futbolun güzelliklerini saha içine ben indirdim. Bu konuda da mütevazı olamam. Futbol izleyicisine bu güzellikleri sunarken 3-5-2, 4-4-2, yani sistemi, oyuncuların psikolojik, fiziksel faktörlerini, antrenörlerin maçlara bakış açılarını, güzel golleri, hakemleri hep pozitif değerlendirmeye çalıştım. Bir bakıma da öncü oldum. Bu da çok beğenildi. Sadece seyirciyi değil, oyuncu, antrenör ve medyayı da bilgilendirdim.
Saygı görüyorum
Benim kullandığım sözler, görüşler bir gün sonra herkesin gündemi ve malzemesi oldu. Bundan da kimse rahatsız olmadığı gibi beğenildi de. Ancak dayanılamadı. Yıllardır süren Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş kavgasına, amigo sistemine beni de sokmak istediler. Benim gibi gerçekten tarafsız yorum yapan, bütün kulüplere aynı mesafede duran bir insanı kötüleme kampanyası başlatıldı. Benim Fenerbahçeliliğimi söylememe gerek yok. Çaba da sarf etmeme gerek yok. Alnımda zaten yazıyor. Gazetemde ve ekran başında yorumlar yaparken, doğrular çerçevesinde hareket ettim. Ülkede bütün takımları yazan ve yorumlayan bir-iki kişiden biriyim. Ali Sami Yen, İnönü, Kadıköy, Trabzon, Kayseri, Konya fark etmez. Her stada göğsümü gere gere giriyorum. Her yerde saygı görüyorum. Antrenöründen, oyuncusundan ve taraftarından.
Ama bir anda Fenerbahçe-Galatasaray kupa maçından sonra saldırı başladı. Kaset bende. İsteyenle, istediği yerde maçı tekrar izler yorumlarız. Bütün objektifliğimle yaptığım yorumda, cımbız kullanarak, istediklerini alanlar aleyhime kampanya başlattılar; Galatasaray aleyhine yorum yaptı diye. Kimse şu cümleleri gündeme getirmedi: 1. Galatasaray, Ali Sami Yen'deki ilk lig maçında Fenerbahçe'yi mükemmel ağırlamıştı. 2. Song-Tomas Türkiye'nin en iyi savunmacıları. 3. Maç sanki Ali Sami Yen'de. Galatasaray, Fenerbahçe'ye göre oyunun büyük bölümüne hakim ve daha iyi oynuyor. 4. Hasan Şaş'a yapılan çirkin. 5. Galatasaray saygı duyulacak bir başarı elde ediyor.
Özür diledim
Sıralarsam sayfa yetmez. Ama bunlar hiç gündeme gelmiyor. Alex'in golüne nizami dediğim gündeme geliyor. Enteresandır maçtan sonra koridorda gördüğüm Galatasaraylı oyuncular da pozisyona gol dedi. Bir yıl öncesine kadar hakemlik yapan Mutlu Çelik de gol dedi. Yine telefonla sorduğum eski hakemlerden Zülfikar Türedi de gol dedi. Ahmet Çakar ile konuştum; "Ben de önce gol dedim, ama kafam karıştı, kitabı açtım yeni kuralı okudum" dedi. Bütün izleyenler de kuralı öğrenene kadar pozisyona gol dedi aslında. Ama kural değişmiş. Yetmedi ben aynı akşam Maraton'u aradım özür diledim. Bunu da Şansal ağabey yayında söyledi. Yetmedi NTV'deki programımda Cüneyt Çakır'dan özür diledim. Bu cesareti gösterdim. Tabii ki, bir futbol yorumcusunun değişen kuralları takip etmesi gerektiğini de anladım.
Milliyet'teki yazılarımı, NTV ve Lig TV'deki yorumları alsınlar, sonra da eleştirsinler. Ben aynı maçtan sonra Galatasaraylı bazı dostların desteğini, Fenerbahçeliler'in de eleştirisini aldım. Galatasaray'ın iyi oynadığını söyledim diye. Yani kimseye yaranamıyorsun. Bu da doğal.
Meraklısı değilim
Ayrıca Şükrü Saracoğlu Stadı'nda ayakta yorum yapıyoruz. Spiker ve önündeki televizyona uzak olduğumuz için pozisyonların tekrarını görmekte zorlanıyoruz. İlk gördüğümüz şekilde maçı değerlendirmeye çalışıyoruz.
Beşiktaş TV'yi izliyorum bir gün. Taraftar lideri Alen, "Fenerbahçe Stadı'nda saatlerce bize su ve ekmek vermediler" diyor. Ben de NTV'ye çıkıyorum, Fenerbahçe'nin hassasiyet göstermesini istiyorum. Sadece televizyondan değil, sözlü olarak yöneticilere de durumu iletiyorum. Kısacası benim İnönü'de de dostlarım var, Ali Sami Yen'de de.
Bu yıl içinde sekiz ayrı takımdan teklif aldım. NTV ve Milliyet ailesine söz verdiğim ve mutlu olduğum için gitmedim. Önümüzdeki yıl antrenörlük yapabilirim. Böyle bir imkanım var. Yani yorumculuk yapmadan da futbolun içinde kalıp hayatımı sürdürebilirim. Meraklısı da değilim. Rıdvan, Rıdvan'ı kaybetmez. Futbolseverler ve medya ise çok şey kaybedebilir. Futbolun güzelliklerini konuşan, bütün kulüplere önce saygı duyan Rıdvan'ı soğutmayın, izleyicileri de düşünün.
Yorum