Galatasaray,Fenerbahçe arasindaki bu muthis rekabetin kökeninde ne var?
Bu soruyu, sanirim herkes hayatinin bir doneminde kendisine sormustur. Cevap bulabilmis midir? Sanmiyorum, cunku diyelim ki bir Galatasarayli, Fenerbahceli olan "babasina" veya "en yakın arkadasina bakip, "benim onunla sorunum ne?" diye kendisine bir soru yonelttiginde bir yanit bulamaz...
Mehmet Y. Yilmaz da, bugun Milliyet de cikan yazisinda ayni soruyu soranlar arasina katilmis ve ne "etnik", ne "sinifsal" ne de "kulturel" hiçbir neden bulamadigi icin "bizimkisi duygusal bir derbi" demis...
Acaba gercekten oyle mi?
* * *
Gerek Galatasaray Dergisi'nin bu sayisinda kapaga tasidigimiz "derbi" üzerine calisirken, gerekse bir arkadasimla birlikte uzerinde calistigim Galatasaray Tarihi kitabi ve M.Ali Birand'in Galatasaray Belgeseli'nin senaryolarinin yazimi hazirliklari esnasinda, bu konuda epey okuma, arastirma yapma imkani buldum.
1900-1920 arasinda gecen 20 yillik tarihi sureci en ince ayrintisina kadar inceledim, ki Galatasaray-Fenerbahce rekabetinin ortaya ciktigi doneme denk geliyor...
Ve gördüm ki, bu tarihi rekabetin kökeninde gercekten bir "sey" yatiyor...
Bugun belki - kimilerine göre- anlamini yitirmis, geceresizlesmis bir "sey"....
Ama bana göre, bu öyle bir "şey" ki, Turkiye'nin bugunku politik/kulturel/sosyal iklimini de belirleyecek kadar önemli.. ve hala onemli...
Uzun uzadiya anlatamayacagim, cunku aslinda bir "kitap" konusu olacak kadar uzundur.. (artik kitabimda okursunuz :) Ama biraz acayim...
* * *
Galatasaray 1905, Fenerbahce 1907 dogumlu... Fenerbahce kuruldugunda, Galatasaray İstanbul'da yabancilarin organizasyonunda yapilan tek lig olan İstanbul Ligi'nde 2 yildir boy gösteren Türklerden oluşan tek futbol takimiydi... Bu vasfiyla, heveslyi tum gençlere bir örnek teskil ediyordu. ustelk bu gencler, yenile yenile yenmesini ogreniyorlar, giderek iddialarini artiriyorlar ve futbolu da her gecen ay "daha iyi" oynuyorlardi... Amaclari "yabancilar gibi oynamak ve onlari yenmekti"...
1900'lerin ortasindaki bu "amacin", bu "hirs"in kokeninde, Osmanli imparatorlugu'nda boy gösteren ozgurulukcu/milliyetci akımın yayilan etkisi vardi.. Giderek guclenen bu hareketin onculugunu yürüten İttihat ve Terakki'nin basariya ulasmasi an meselesiydi... Nitekim 1908'de ilan edilen 2. Meşrutiyet'in bir bayram havasi yaratmasi bu nedenledir.
1908'deki meşrutiyet, aslinda bir devrimdi... Yönetim fiilen İttihat Terakki'nin liderlerinin eline geçmişti...
Her yeni iktidar gibi, yeni "kudretlilerin" de, kendisine sempati yaratacak, sayginligini pekiştirecek ve "buyuk p***elerini" uygulama sokmalarina yardimci olacak, "sosyal" bir faaliyete gereksinimi vardi... Bir tür "yari-resmi" genclik organizasyonu.... (Franco'nun, Hitler'in gençlik orgutleri gibi)
İstanbul'da futbol (ya da spor), bu konuda İT önderlerinin tercih ettigi "alan" oldu... Kurduklari Ittihat takimi basarılı bir ornek olamayinca "ele gecirecekleri" hazır 2 takima yöneldiler... Galatasaray ve Fenerbahce'ye...
Elbetteki ilk hedef Galatasaray'di... Cunku daha eskiydi, "ornek" takimdi... liglerde mucadele ediyordu ve hatta ilk kez "sampiyon" olmustu...
Ama Galatasaray'i ele geciremediler... Cunku Galatasaray, kulubu İttihat ve Terakki'ye vermedi! Bunda, kulubun hami baskani Tevfik Fikret'in rolu buyuktur.. Cunku İttihat ve Terakki karsiti olarak adi zaten meydandaydi (nitekim daha sonra lise mudurlugu gorevinden alinmistir) Galatasaray Lisesi'nin kulübünün, İttihat ve Terakki'nin tek "rakibi" olan İmparatorluk kurumlarindan biri olarak göründüğünü unutmamak gerekir.
Neyse uzatmayalim, Talat Pasa'nin önderliğindeki Ittihat ve Terakki'nin yöneldiği yeni hedef, "Fenerbagce" oldu. Kulube kolaylikla nufus edebildiler ve cok kisa zamanda ele gecirebildiler... İttihat ve Terakki'nin önderleri olan Bahattin Bey ile Dr. Nazım Bey, Fenerbahce'nin yöneticileri olmuslar ve kulübü İttihat ve Terakki'nin bir yan kolu haline getirmislerdir. İttihat ve Terakki'nin spordaki yeni "yari-resmi" orgutu artik Feherbahce olmustu..
Iste Fenerbahce'nin, bence hala suren, "iktidar yandasligi"nin temelleri boyle atilmistir. "Primus inter pares", yani "eşitler arasinda birinci" aliskanliginin temelleri... Dr. Nazim'dan tek parti doneminin "otoriter" politik simgesi Sukru Saracoglu'na, transfer icin askeri ucak kaldiran Muhsin Batur'a ve bugunku yönetimlerine kadar....
Milliyetci ve baskici bir partinin denetimindeki bir kulubun, yani Fenerbahce'nin, İttihat ve Terakki'nin agir sansuru altindaki istanbul basini tarafindan "kahraman"lastirilmasi, en basit bir "galibiyetlerinin" bile "milli bir zafer" olarak ilan edilmesi de bundandir. (Mahmut Sevket Pasa suikastinden sonra tamamen İttihat ve Terakki kontrolüne giren Istanbul basininin, Fenerbahce'yi yuceltme cabalari had safhasina varmistir)
Evet, rekabetin kokeninde bunlar yatiyor...
İttihat ve Terakki'nin, yani politik ikitidarin, futbolda baslangicta varolan "terazinin" dengesini bozmasiyla rekabet baslamistir.
Cunku Galatasaray, icinde temsil ettigi cogulcu anlayisiyla, humanist dunya gorusuyle İttihat Terakki'nin hic de hoslanmadigi, tamamen zidddi oldugu bir "şey"i temsil ediyordu...
Ittihat ve Terakki'nin temsil ettiği "Türkçülük" akiminin karsisinda, bugun pesinden kostugumuz demokratik cogulculugun beslendigi damar olan "birarada yasama"yi one cikaran Osmanlicilik temsilcisi olarak Galatasaray görünüyordu ve "gözden düşürülmüştü"....
Bu yüzden Galatasaray-Fenerbahce maclari, o dönemde, bu iki politik/sosyal akimin carpistigi arenalar oldu....
Politik kayirmaciligin sahaya izdusumu olan haksizliklar, Galatasaray-Fenerbahce maclarini birer "arena" haline getirdi... Tartismalar, sahadan cekilmeler, ligi boykotlar, yarida kalan maclar vs. vs.
* * *
ilginc olan, baslangicta Mustafa Kemal Ataturk'un de icinde bulundugu Ittihat Terakki'nin gözden düsmesi ve Atatürk'e tavir almasiyla Milli Mücadele kadrolarinin içindeki İttihat ve Terakki uyelerinin tasfiye edilmesi surecinde Fenerbahcelilerin de olmasiydi. Bu cok dogaldi, cunku Atatürk, İttihat ve Terakki ile olan baglarini sokup atmaya kararliydi.. Nitekim 1910'larin İttihat ve Terakki gudumundeki Fenerbahce'sinin Baskani Dr. Nazim, Atatürk'e suikast suclamasiyla idem edilmistir...
Fenerbahce'nin iktidara olan yatkinligi ve uyum yetenegi gercekten göz kamastirici. Tek parti döneminde de Sukru Saracoglu'nu kendilerine Baskan yaparak uzun yillar bu alişkanligiklarini surdurebildiler.. Yani "esitler arasinda birinci olma"yi kendiliginden dogal sayma aliskanligini....
* * *
Galatasaray'in 1980'lerin ortalarina kadar, görece "sonuk" olmasinin kokenini bu bakis acisiyla daha iyi anlayabiliriz sanirim.. Cunku Galatasaray, ortama ve duruma göre "egilip/bukulebilen" bir kulup degil, olamiyor.... Temsil ettigi zihniyet/bakis acisi, kulübün bu tur hizli "donusumlere" ayak uydurmasini zorlastiriyor... Cunku, 100 yillik gecimisine baktiginde, gercekten de Galatasaray'in bir YOLU oldugunu ve oyle ya da boyle "tutarli bir cizgi izledigini gorebiliyorsunuz...
Bu "degisim guclugu"nden en cok etkilenen de yine Galatasaray oluyor... Ornegin, 1990'larda gelen basarinin ardindan inanilmaz bir hizla "kutlesellesen" Galatasaray, 100 yillik cizgisini buna adapte etmekte hala gucluk cekiyor....
Galatasaray'a önünde 2. 100 Yıl icin gerekli Vizyonun bulunmasi da, galiba burada yatiyor. Ali Sami Yen ve arkadaslarinin kulubun amaci olarak gördükleri Vizyon, bugun itibariyla artik TAMAMLANMISTIR...
NOT :galatasaray ile ilgili internet sitesinden alıntıdır
Bu soruyu, sanirim herkes hayatinin bir doneminde kendisine sormustur. Cevap bulabilmis midir? Sanmiyorum, cunku diyelim ki bir Galatasarayli, Fenerbahceli olan "babasina" veya "en yakın arkadasina bakip, "benim onunla sorunum ne?" diye kendisine bir soru yonelttiginde bir yanit bulamaz...
Mehmet Y. Yilmaz da, bugun Milliyet de cikan yazisinda ayni soruyu soranlar arasina katilmis ve ne "etnik", ne "sinifsal" ne de "kulturel" hiçbir neden bulamadigi icin "bizimkisi duygusal bir derbi" demis...
Acaba gercekten oyle mi?
* * *
Gerek Galatasaray Dergisi'nin bu sayisinda kapaga tasidigimiz "derbi" üzerine calisirken, gerekse bir arkadasimla birlikte uzerinde calistigim Galatasaray Tarihi kitabi ve M.Ali Birand'in Galatasaray Belgeseli'nin senaryolarinin yazimi hazirliklari esnasinda, bu konuda epey okuma, arastirma yapma imkani buldum.
1900-1920 arasinda gecen 20 yillik tarihi sureci en ince ayrintisina kadar inceledim, ki Galatasaray-Fenerbahce rekabetinin ortaya ciktigi doneme denk geliyor...
Ve gördüm ki, bu tarihi rekabetin kökeninde gercekten bir "sey" yatiyor...
Bugun belki - kimilerine göre- anlamini yitirmis, geceresizlesmis bir "sey"....
Ama bana göre, bu öyle bir "şey" ki, Turkiye'nin bugunku politik/kulturel/sosyal iklimini de belirleyecek kadar önemli.. ve hala onemli...
Uzun uzadiya anlatamayacagim, cunku aslinda bir "kitap" konusu olacak kadar uzundur.. (artik kitabimda okursunuz :) Ama biraz acayim...
* * *
Galatasaray 1905, Fenerbahce 1907 dogumlu... Fenerbahce kuruldugunda, Galatasaray İstanbul'da yabancilarin organizasyonunda yapilan tek lig olan İstanbul Ligi'nde 2 yildir boy gösteren Türklerden oluşan tek futbol takimiydi... Bu vasfiyla, heveslyi tum gençlere bir örnek teskil ediyordu. ustelk bu gencler, yenile yenile yenmesini ogreniyorlar, giderek iddialarini artiriyorlar ve futbolu da her gecen ay "daha iyi" oynuyorlardi... Amaclari "yabancilar gibi oynamak ve onlari yenmekti"...
1900'lerin ortasindaki bu "amacin", bu "hirs"in kokeninde, Osmanli imparatorlugu'nda boy gösteren ozgurulukcu/milliyetci akımın yayilan etkisi vardi.. Giderek guclenen bu hareketin onculugunu yürüten İttihat ve Terakki'nin basariya ulasmasi an meselesiydi... Nitekim 1908'de ilan edilen 2. Meşrutiyet'in bir bayram havasi yaratmasi bu nedenledir.
1908'deki meşrutiyet, aslinda bir devrimdi... Yönetim fiilen İttihat Terakki'nin liderlerinin eline geçmişti...
Her yeni iktidar gibi, yeni "kudretlilerin" de, kendisine sempati yaratacak, sayginligini pekiştirecek ve "buyuk p***elerini" uygulama sokmalarina yardimci olacak, "sosyal" bir faaliyete gereksinimi vardi... Bir tür "yari-resmi" genclik organizasyonu.... (Franco'nun, Hitler'in gençlik orgutleri gibi)
İstanbul'da futbol (ya da spor), bu konuda İT önderlerinin tercih ettigi "alan" oldu... Kurduklari Ittihat takimi basarılı bir ornek olamayinca "ele gecirecekleri" hazır 2 takima yöneldiler... Galatasaray ve Fenerbahce'ye...
Elbetteki ilk hedef Galatasaray'di... Cunku daha eskiydi, "ornek" takimdi... liglerde mucadele ediyordu ve hatta ilk kez "sampiyon" olmustu...
Ama Galatasaray'i ele geciremediler... Cunku Galatasaray, kulubu İttihat ve Terakki'ye vermedi! Bunda, kulubun hami baskani Tevfik Fikret'in rolu buyuktur.. Cunku İttihat ve Terakki karsiti olarak adi zaten meydandaydi (nitekim daha sonra lise mudurlugu gorevinden alinmistir) Galatasaray Lisesi'nin kulübünün, İttihat ve Terakki'nin tek "rakibi" olan İmparatorluk kurumlarindan biri olarak göründüğünü unutmamak gerekir.
Neyse uzatmayalim, Talat Pasa'nin önderliğindeki Ittihat ve Terakki'nin yöneldiği yeni hedef, "Fenerbagce" oldu. Kulube kolaylikla nufus edebildiler ve cok kisa zamanda ele gecirebildiler... İttihat ve Terakki'nin önderleri olan Bahattin Bey ile Dr. Nazım Bey, Fenerbahce'nin yöneticileri olmuslar ve kulübü İttihat ve Terakki'nin bir yan kolu haline getirmislerdir. İttihat ve Terakki'nin spordaki yeni "yari-resmi" orgutu artik Feherbahce olmustu..
Iste Fenerbahce'nin, bence hala suren, "iktidar yandasligi"nin temelleri boyle atilmistir. "Primus inter pares", yani "eşitler arasinda birinci" aliskanliginin temelleri... Dr. Nazim'dan tek parti doneminin "otoriter" politik simgesi Sukru Saracoglu'na, transfer icin askeri ucak kaldiran Muhsin Batur'a ve bugunku yönetimlerine kadar....
Milliyetci ve baskici bir partinin denetimindeki bir kulubun, yani Fenerbahce'nin, İttihat ve Terakki'nin agir sansuru altindaki istanbul basini tarafindan "kahraman"lastirilmasi, en basit bir "galibiyetlerinin" bile "milli bir zafer" olarak ilan edilmesi de bundandir. (Mahmut Sevket Pasa suikastinden sonra tamamen İttihat ve Terakki kontrolüne giren Istanbul basininin, Fenerbahce'yi yuceltme cabalari had safhasina varmistir)
Evet, rekabetin kokeninde bunlar yatiyor...
İttihat ve Terakki'nin, yani politik ikitidarin, futbolda baslangicta varolan "terazinin" dengesini bozmasiyla rekabet baslamistir.
Cunku Galatasaray, icinde temsil ettigi cogulcu anlayisiyla, humanist dunya gorusuyle İttihat Terakki'nin hic de hoslanmadigi, tamamen zidddi oldugu bir "şey"i temsil ediyordu...
Ittihat ve Terakki'nin temsil ettiği "Türkçülük" akiminin karsisinda, bugun pesinden kostugumuz demokratik cogulculugun beslendigi damar olan "birarada yasama"yi one cikaran Osmanlicilik temsilcisi olarak Galatasaray görünüyordu ve "gözden düşürülmüştü"....
Bu yüzden Galatasaray-Fenerbahce maclari, o dönemde, bu iki politik/sosyal akimin carpistigi arenalar oldu....
Politik kayirmaciligin sahaya izdusumu olan haksizliklar, Galatasaray-Fenerbahce maclarini birer "arena" haline getirdi... Tartismalar, sahadan cekilmeler, ligi boykotlar, yarida kalan maclar vs. vs.
* * *
ilginc olan, baslangicta Mustafa Kemal Ataturk'un de icinde bulundugu Ittihat Terakki'nin gözden düsmesi ve Atatürk'e tavir almasiyla Milli Mücadele kadrolarinin içindeki İttihat ve Terakki uyelerinin tasfiye edilmesi surecinde Fenerbahcelilerin de olmasiydi. Bu cok dogaldi, cunku Atatürk, İttihat ve Terakki ile olan baglarini sokup atmaya kararliydi.. Nitekim 1910'larin İttihat ve Terakki gudumundeki Fenerbahce'sinin Baskani Dr. Nazim, Atatürk'e suikast suclamasiyla idem edilmistir...
Fenerbahce'nin iktidara olan yatkinligi ve uyum yetenegi gercekten göz kamastirici. Tek parti döneminde de Sukru Saracoglu'nu kendilerine Baskan yaparak uzun yillar bu alişkanligiklarini surdurebildiler.. Yani "esitler arasinda birinci olma"yi kendiliginden dogal sayma aliskanligini....
* * *
Galatasaray'in 1980'lerin ortalarina kadar, görece "sonuk" olmasinin kokenini bu bakis acisiyla daha iyi anlayabiliriz sanirim.. Cunku Galatasaray, ortama ve duruma göre "egilip/bukulebilen" bir kulup degil, olamiyor.... Temsil ettigi zihniyet/bakis acisi, kulübün bu tur hizli "donusumlere" ayak uydurmasini zorlastiriyor... Cunku, 100 yillik gecimisine baktiginde, gercekten de Galatasaray'in bir YOLU oldugunu ve oyle ya da boyle "tutarli bir cizgi izledigini gorebiliyorsunuz...
Bu "degisim guclugu"nden en cok etkilenen de yine Galatasaray oluyor... Ornegin, 1990'larda gelen basarinin ardindan inanilmaz bir hizla "kutlesellesen" Galatasaray, 100 yillik cizgisini buna adapte etmekte hala gucluk cekiyor....
Galatasaray'a önünde 2. 100 Yıl icin gerekli Vizyonun bulunmasi da, galiba burada yatiyor. Ali Sami Yen ve arkadaslarinin kulubun amaci olarak gördükleri Vizyon, bugun itibariyla artik TAMAMLANMISTIR...
NOT :galatasaray ile ilgili internet sitesinden alıntıdır
Yorum