1-Türk yargı organları üzerinde AB’nin psikolojik baskısı ve karantinası tesis edilmeye çalışılmaktadır.
2- Bağımsız Türk yargısının, fiilen Avrupa Birliği’nin denetimi ve hatta vesayeti altına alınması için yoğun çaba harcanmaktadır.
3- Bu çerçevede AB’nin baskısıyla yargıya müdahale edilerek teröre yardım ve yataklıktan mahkûm olan bölücü bir kuruluşun 4 eski milletvekilinin yeniden yargılanmak üzere salıverilmesi,
4- Türklük değerlerine, Cumhuriye’te ve devlete hakareti düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin uygulanmaması için hükümetin mahkemelere alenen baskı yapması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, Türk Mahkemeleri’nin üstünde düzenleyici ve belirleyici bir statü tanınması, Türk yargısı üzerinde baskı ve vesayet kurulması çabalarının somut tezahürleri olmuştur.
5- Şemdinli olayları hakkındaki son mahkeme kararının bütün bu gelişmelerden bağımsız olarak ele alınması gerçekçi bir değerlendirme sayılmayacaktır. (...) Şemdinli olaylarının devletle bir hesaplaşma vesilesi olarak görüldüğü ve terörle mücadele eden güvenlik güçlerimize karşı linç kampanyasına dönüştürüldüğü gerçektir. (...) Terörist PKK’nın yayın organları, mahkemenin olacağı kararı ve bunun tarihini günler önce ilan etmişlerdir.
6- Mahkemenin altı hafta gibi kısa bir sürede görülmemiş bir hızla hüküm vermesinden sonra Türkiye’deki bölücü ihanet odaklarıyla AB yetkililerinin gösterdikleri tepkiler de bu kapsamda bir ibret vesilesi olarak hatırlanacaktır.
7- AB yetkilileri çok olumlu buldukları kararın jet hızından ve ağırlığından duydukları büyük memnuniyeti saklamamışlardır. Bununla da yetinmeyen AB Komiserleri, PKK ağzıyla konuşarak, mahkûm edilen iki sanığın arkasındaki kişi ve kurumların da yargılanmasını talep etmişlerdir!
8- ...AB, Şemdinli dâvâsı vesilesiyle şimdi de PKK’nın bu konudaki taleplerinin sözcülüğü ve takipçiliği rolünü üstlenmiştir.
9- Türkiye’deki etnik bölücülerin siyasi hâmisi olduğunu her vesileyle ortaya koyan AB, şimdi de terörle meşru yoldan mücadele eden güvenlik güçlerimizi hedef göstermek istemektedir.
10- Resmî belge ve raporlarında terörist PKK ile Türk güvenlik güçlerini aynı kefeye koyan, güvenlik güçlerimizi şiddet ortamının sorumlusu olarak gören ve terör saldırılarına karşı ölçülü ve sınırlı tepki gösterilmesi için çağrıda bulunan AB, bu sözlerle şimdi de savcı rolüne soyunmuş ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yargılanmasını isteyecek kadar ileri gidebilmiştir.
11- AB’nin bu tutum ve beyanları, aynı iddia ve talepleri ortaya koyan terörist PKK çevreleri ile aralarında bu konuda özde bir fark olmadığını göstermiştir.
Doğru mu ?
Evet doğru !..
O halde .
2- Bağımsız Türk yargısının, fiilen Avrupa Birliği’nin denetimi ve hatta vesayeti altına alınması için yoğun çaba harcanmaktadır.
3- Bu çerçevede AB’nin baskısıyla yargıya müdahale edilerek teröre yardım ve yataklıktan mahkûm olan bölücü bir kuruluşun 4 eski milletvekilinin yeniden yargılanmak üzere salıverilmesi,
4- Türklük değerlerine, Cumhuriye’te ve devlete hakareti düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin uygulanmaması için hükümetin mahkemelere alenen baskı yapması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, Türk Mahkemeleri’nin üstünde düzenleyici ve belirleyici bir statü tanınması, Türk yargısı üzerinde baskı ve vesayet kurulması çabalarının somut tezahürleri olmuştur.
5- Şemdinli olayları hakkındaki son mahkeme kararının bütün bu gelişmelerden bağımsız olarak ele alınması gerçekçi bir değerlendirme sayılmayacaktır. (...) Şemdinli olaylarının devletle bir hesaplaşma vesilesi olarak görüldüğü ve terörle mücadele eden güvenlik güçlerimize karşı linç kampanyasına dönüştürüldüğü gerçektir. (...) Terörist PKK’nın yayın organları, mahkemenin olacağı kararı ve bunun tarihini günler önce ilan etmişlerdir.
6- Mahkemenin altı hafta gibi kısa bir sürede görülmemiş bir hızla hüküm vermesinden sonra Türkiye’deki bölücü ihanet odaklarıyla AB yetkililerinin gösterdikleri tepkiler de bu kapsamda bir ibret vesilesi olarak hatırlanacaktır.
7- AB yetkilileri çok olumlu buldukları kararın jet hızından ve ağırlığından duydukları büyük memnuniyeti saklamamışlardır. Bununla da yetinmeyen AB Komiserleri, PKK ağzıyla konuşarak, mahkûm edilen iki sanığın arkasındaki kişi ve kurumların da yargılanmasını talep etmişlerdir!
8- ...AB, Şemdinli dâvâsı vesilesiyle şimdi de PKK’nın bu konudaki taleplerinin sözcülüğü ve takipçiliği rolünü üstlenmiştir.
9- Türkiye’deki etnik bölücülerin siyasi hâmisi olduğunu her vesileyle ortaya koyan AB, şimdi de terörle meşru yoldan mücadele eden güvenlik güçlerimizi hedef göstermek istemektedir.
10- Resmî belge ve raporlarında terörist PKK ile Türk güvenlik güçlerini aynı kefeye koyan, güvenlik güçlerimizi şiddet ortamının sorumlusu olarak gören ve terör saldırılarına karşı ölçülü ve sınırlı tepki gösterilmesi için çağrıda bulunan AB, bu sözlerle şimdi de savcı rolüne soyunmuş ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yargılanmasını isteyecek kadar ileri gidebilmiştir.
11- AB’nin bu tutum ve beyanları, aynı iddia ve talepleri ortaya koyan terörist PKK çevreleri ile aralarında bu konuda özde bir fark olmadığını göstermiştir.
Doğru mu ?
Evet doğru !..
O halde .
Yorum