Telefonlar nasıl dinleniyor

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • nail40
    Member
    • 20-03-2006
    • 1528

    Telefonlar nasıl dinleniyor

    Telefonu ilk kimin bulduğunu biliyoruz da, peki ilk kimin dinlediğini de biliyor muyuz?
    Profesyonel anlamda ilk dinlemeyi 1970'li yıllarda San Francisco'daki FBI'ya bağlı Milli Alt Yapı Koruma Merkezi (NIPC) yaptı. Türkiye'de ise ilk dinleme otomatik santrallere geçtiğimiz 1985'ten sonra başladı. Bu konudaki ilk yasal düzenleme 1990'da geldi.

    • Yani?
    Yani 1985-90 arası pek çok hukuka aykırı dinleme yapıldı. Ama 4422 Sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu çıkarıldıktan sonra işin bir hukuki zemini oluşturulmuş oldu.

    • Peki yeterli oldu mu?
    Yasalar teknik olarak her zaman yeterlidir. Burada önemli olan yasalar değil, sistem. Çünkü hangi yasayı yaparsanız yapın, eğer işletmiş olduğunuz sistem düzgün değilse açık verirsiniz.

    • Nasıl bir açık?
    Örneğin X bir şahsın telefonu dinleniyor. Dinleme sırasında kişiyle ilgili isnat edilen suçun dışında farklı bir olguya rastlanıyor. Bunu duyan memur iki şey yapabilir: Bir, konuyla ilgisi olmadığı için bu dosyayı silip atabilir. İki, gidip o kişiden bu ses kaydına göre şantajla kendine menfaat sağlayabilir. Ve bu yaptığından ne kurumun haberi olur, ne de yasaların. Burada sorumlu, kendisini kişilerin eline bırakan sistemdedir.

    • Öneriniz ne?
    Yeni bir sistem keşfetmeye hiç gerek yok; Batı bunu gayet güzel yapıyor. Birincisi, gelişmiş ülkelerdeki bu tip birimlerde çalışan insanların maaş ve sosyal imkânları diğer kamu hizmeti yapan kişilere göre ayrıcalıklıdır. İkincisi, bu kişiler Adalet ya da içişleri Bakanlığı müfettişlerince periyodik ya da rasgele zamanlarda incelemeye alınır. Gerek harcamaları, gerek sosyal yaşantıları sürekli gözlem altındadır.

    • Yani bir anlamda Batılı devletler dinleyenini de dinliyor?
    Aynen öyle. Hatta şimdi adını burada yazmayalım, ama Avrupa ülkesinin kuzeyindeki bir kasaba sırf bu iş için seçilmiştir. Dinleme sadece orada yapılır. Çalışanların eşleri de yine orada görevlidir. Kasabadan çıkışları izne tabidir. Kasabanın şerifi herkesi inceler, kayıt tutar.

    • Bütün ülkeyi o kasabadan mı dinliyorlar?
    Batı'da dinleme iki amaçlı yapılır. Biri suçluları bulmak, diğeri de milli güvenliğe yönelik tehditleri önceden tespit edebilmek için. Bu sözünü ettiğim kasabadaki kuruluşun adı "Milli Monitöring", yani "Ulusal Güvenlik izleme Merkezi"dir. Sadece ülkeye giren yabancılar ve o yabancılarla iletişim halinde olan vatandaşları dinlerler. Merkezde pek çok yabancı dil uzmanı ve hatta psikolog bulunur. Bu sistem özellikle 11 Eylül'den bu yana tüm G8 ülkelerinde vardır. Bunun için hakimden karar falan almazlar. Havadaki yabancı uçakların konuşmasına kadar her şeyi takip ederler. Ayrıca diyelim ki bir banliyöde terör saldırısı oldu ya da önceden bir ihbar geldi. O bölgeyi anında olduğu gibi dinlemeye alırlar. Bunun için de bir hakim kararına gerek duymazlar.

    • Peki kriminal suçların teknik takibini nasıl yapıyorlar?
    O zaman hakim kararı gerekiyor. Ama o konuda da sistemleri bizdekinden çok farklı çalışıyor. Birincisi gelişmiş ülkelerde bilişim suçları ve teknik takip konularında ayrı eğitim almış hakim ve savcılar görev yapıyor. Bu kişilerin önlerinde sisteme doğrudan bağlı bir bilgisayar var. Hakim teknik takibi yapacak personeli kendisi belirliyor. Ne evrak ne bir konuşma. Her şey bilgisayar üzerinden hakimle, dinlemeyi yapacak kişi arasında kalıyor. Diyelim ki dinlenen adamın 125'inci konuşmasında bir suç unsuruna rastlandı. Dinleyen uzman, bu kaydı hemen hakimin onayına sunuyor. Eğer hakim de suç unsuru bulunduğuna kanaat getirirse kaydın kopyalanmasına izin veriyor. Geri kalan tüm konuşmalar da otomatik olarak imha ediliyor.

    • Ya edilmezse?
    Bilgisayardaki o yetki personele değil, hakime ait.

    • Ya hakim yanlış bir adamsa?
    Batı ülkelerinde hakim yanlış çıksa bile, yargı bağımsız. Sistem eninde sonunda içindeki çürük elmayı buluyor.

    • Peki bizdeki durum nedir?
    Bizde böyle bilişim suçlarında uzman, teknolojideki son gelişmeleri takip eden bir kadro yok. O güne kadar sadece boşanma davalarına girmiş bir hakim, gün geliyor ağır cezaya gelip, dinlemeye karar veriyor.

    • Prosedür nasıl işliyor?
    Hakim veya savcıdan yazılı izni alan kolluk kuvveti ilgili operatöre mahkeme kararını götürerek (TlB hazır oluncaya kadar bu uygulama devam ediyor), dinlenecek kişinin telefonunun kendi dinleme merkezlerine (Jandarma, MiT ya da Emniyet) irtibatlandırılmasını ister. Operatör istenen bu telefonunun ucunu ilgili dinleme merkezine bağlar. Bu noktada hakim veya savcı bu dinlemeyi hangi memurun yapacağını, buradaki bilginin güvenliğinin kimin tarafından sağlanacağını sorumluluk altına almaz. Ve bu arada kişinin suç unsuru olmayan konuşmaları da hem kopyalanır, hem de tutanaklara geçirilir. Diyelim ki Ankara dışında bir merkez dinleme istediğinde, hem Ankara hem de ilgili kolluk kuvvetinin ilinden dinleme yapılır. Yani bizim sistemimizde bilgi güvenliğini sağlamak söz konusu değil. Hem sorumlu yok, hem de
    sistemde gizlilik yok. Oysa dinlemeyi ne kadar az kişiyle yaparsanız, gizliliği de o kadar daha iyi korursunuz.

    • Bütün o tele-kulak skandalları bu zaaflardan mı çıkıyor?
    Elbette. Çünkü her yeni gelen iktidarın göreve gelir gelmez ilk el attığı yer bilişim ve istihbarat birimleridir. Kendi siyasi görüşlerine göre kadrolaştıkları anda bu noktalarda da zaaf oluşmaya başlıyor. Oysa sistem kontrole açık bir hale getirilebilse ve bu iş sadece uzmanlara bırakılsa böyle skandallar da yaşanmayacak.

    • Size göre en az kadrolaşabildikleri yer?
    Diğer kurumları zan altında bırakmayı asla istemem, ama bu durum vatanını düşünen herkesin bir yarası haline geldiği için söylüyorum: Tabii ki Jandarma. Siyasetin giremediği tek kurum şu anda orası. Gerçi her yeni gelen siyasi irade bu kurumun teşkilat yapısında ve yetkilerinde bu tür işlere imkân sağlayacak girişimlerde bulunuyor, ama henüz başarılamadı.

    • Türkiye'de herkes birbirini dinliyor mu?
    Tabii, kurumların da birbirlerini dinlediği oluyor. Ama bu sandığınız kadar çok değil. Meselâ Türkiye'de herkesin, her an, keyfi bir şekilde dinlendiği sanılır. Oysa bu bir yalan. Türkiye'de mahkeme kararı alınmadan dinleme yapılamaz. Yapılsa bile delil olarak kabul edilmez.

    • Balon kararlar çıkartılamaz mı?
    Çıkartılır, ama en fazla 10-15 kez çıkartılır. "Bütün Türkiye dinleniyor" diyecek kadar abartılamaz yani.

    • Peki az önce "Yapılsa bile" dediğiniz nasıl bir şey?
    Değişik istihbarat birimlerinin elindeki özel donanımlı araçlar dinlemek istediği kişinin yerleşim yerine konuşlandırıp, kendisini baz istasyonu olarak gösterir. Bu genellikle kişinin ne zaman, nerede olacağının belli olmadığı ve hangi iletişim aracını kullanacağının bilinmediği durumlarda yapılır. Çünkü organize suç örgütü üyeleri teknolojinin tüm nimetlerini kullanırlar. İletişim araçlarının dinlenebileceğini bildiklerinden ellerindeki iletişim cihazlarını ve hatlarını sürekli yenilerler. Eğer teknolojiniz yeterli değilse bu suçlular üzerinde ileri boyutta bir dinleme yapamazsınız. Zaten bu tip teknolojisi geri kalmış ülkelerdeki suç oranları da çok fazladır.

    • Sanki dinleme bir gelişmişlik belirtisi gibi konuşuyorsunuz?
    Çünkü öyledir. Ama burada önemli olan dinlemenin niteliğidir. Gelişmiş ülkelerdeki dinleme niteliklidir. Edinilen bilgiler kimsenin eline düşmez. Kontrol mekanizması, kişilerin inisiyatifine bırakılmaz. Sistem hataya izin vermez. Yine de hata yapan olursa asla cezasız kalmaz. Bizde ise çoğu kere hangi birimin, hangi elemanla ve hangi hakimin kararıyla dinleme yaptığı bile belli değil.

    Meclis'te 3 büyük böcek var

    • Meclis ve bakanlıklarda arada sırada böcek taraması yapılır?
    Meclis'te asıl böcek Genel Kurul Salonu'ndaki üç baz istasyonudur. Milletvekillerinin Genel Kurul Salonu'nda cep telefonuyla konuşabilmeleri adına baz istasyonları kondu. Bu üç büyük böcek demektir.

    • Ya bakanlıklar?
    Gerek Başbakanlık gerek devlet bakanlığı binalarına bakıldığında duvarların kalın olduğu görülür. Yakın mesafeye de içinde kaydedici bir cihazın olduğu araç park etmenin imkanı yoktur.

    • O halde?
    O halde eğer bu binalarda bir böcek varsa sahibi de kaydedicisi de kesinlikle içeridedir.

    Demirel müdahale etti
    G8 ülkelerinde telekomun sadece işletmecilik kısmı özelleştiriliyor. Sistemin alt yapısı kesinlikle devletin elinde kalıyor. Ama bizdeki özelleştirme sırasında MiT, Emniyet, Jandarma, TAFICS (NATO Ortak Haberleşme Sistemi) hatları da özelleştirilmiş oldu. Dolayısıyla Türk Telekom'a hakim olan Türkiye'deki her türlü bilgiye de hakim oldu. Size bir örnek anlatayım. Demire! Cumhurbaşkanı'yken telefon konuşması esnasında kulağına tıkırtılar geliyor. Telekom'un ilgili santralindeki elemanlar aynı saatte değiştiriliyor. Artık ne böyle bir olayın fark edilmesine imkan var, ne de müdahale etmeye...

    Telekulak'ı kim getirdi?
    Bir rivayete göre, bir devlet büyüğümüz, Başbakanlığı döneminde bir Avrupa ülkesinde gördüğü telefon dinleme sistemini, o zamanki PTT aracılığıyla Türkiye'ye getirtiyor. Ve bunu bütün bakanlıkların makamlarına, ikametgâhlarına kurduruyor. Böylece bakanların yaptığı bütün görüşmeleri başbakanlık konutundan takip ediyor. Bir bakanına direktif verdikten sonra, o bakanın sağa sola yaptığı konuşmalardan refleksini görüyor. Ama hiçbirinin kaydını dışarı sızdırmıyor, kendi biliyor, o kadar. Eğer bu rivayet doğruysa benim mantığıma göre hiçbir sakıncası yok.

    Avrupa'daki cep'ler ruhsatlı

    Türkiye'de kameralı cep telefonu terörü yaşanıyor. Özellikle lise çağındaki öğrenciler cep telefonunun kamerasını bir gizli kamera gibi kullanarak kız arkadaşlarına şantaj malzemesi yapıyorlar. Ve hatta bunları internette yayınlıyorlar. Oysa başını Almanya'nın çektiği bazı Avrupa ülkelerinde yeni bir uygulama başlatıldı. Kameralı telefon kullanan kişiler aynen silah ruhsatı gibi kayıt altına alınıyor, internet ortamına bir görüntü düştüğünde ise bunun hangi cihazdan çıkma olduğu kolaylıkla tespit edilebiliyor.
İşlem Yapılıyor