Kapıdan kovuldu bacadan girdi!
Erzincan’da hiçbir tesise sokulmadı, kamp istekleri geri çevrildi. Ama o yılmadı, eksi 40 derecede köy yollarında koştu. Bir yıl önce Fenerli oldu ve Kemal Koyuncu, Balkanlar’da çifte zafere imza attı
Aslında onunkisi bir aşk hikayesi... Tam 10 yıl önce, 11 yaşındayken tutulmuş bu sevdaya... Doğum yeri olan İnegöl’deki ilkokul öğretmeni Ahmet Kırca tanıştırmış onu, adına ‘atletizm’ denen sevgiliyle... O gündür bugündür iyi günde de, kötü günde de hiç birbirlerini terk etmemişler, aldatmamışlar. İkisine bu sevdayı çok görenler, birbirlerinden ayrılmaları için yapmadıklarını bırakmamışlar, ama başaramamışlar. Çünkü Balkanlar’ın çifte kupalı şampiyonu Kemal Koyuncu öylesine tutkuyla bağlanmış ki atletizme; kendi ifadesine göre, 2008 Pekin Olimpiyatları’na kadar ne flört, ne evlilik, ne de bir başka sosyal yaşantı bunun yerini alamayacakmış.
Sosyal güvence yok
Kolay olmamış Kemal’i bugünlere getiren süreç... İnegöl’de yoksulluk sınırında yaşayan çiftçi bir ailenin çocuğu Kemal. Ailesinin hayvancılıktan başka hiçbir geliri yok. Baba Kemal Koyuncu hayvan alım satımı yapıyor, anne Tenzile Hanım ise ev hanımı. Ancak kıt kanaat geçiniyorlar. Hiçbir sosyal güvenceleri de yok. Yine hiçbir sosyal güvencesi olmayan oğul Kemal Koyuncu da 10 yıldır pistlerde kendisine gelecek arıyor. Yıllarca Nilüferspor’da atletizm yapmış. Bir yıl önce ise kendisini Fenerbahçe keşfetmiş ve transfer etmiş. O günden sonra Kemal’in kaderi tam anlamıyla değişmiş. Performansını ikiye katlamış ve ardarda büyük organizasyonlarda yarışlar kazanmış.
Başarılar üst üste
Bunlar arasında; kulübüyle birlikte Şampiyonlar Ligi’nde 3 ve 5 bin metrelerde aldığı birincilikler, Milletler Kupası 3 bin metre şampiyonluğu, 16 yıldır kırılamayan 23 Yaşaltı 5 bin metre Türkiye Rekoru ve nihayetinde Balkan Şampiyonası’nda alınan bin 500 ve 3 bin metre birincilikleri var. Ayrıca 10 yıllık spor hayatında kazandığı 40’tan fazla Türkiye Şampiyonluğu... 21 yaşındaki Kemal Koyuncu’nun sporculuk yaşamı buraya kadar her Türk sporcusunun yaşadığı türden zorluklar gibi gözüküyor, ancak onun çok daha ilginç ve sistemi bir kez daha sorgulamamızı gerektiren bir hikayesi var.
Tesislere alınmamış
Israrla kendisine sorduğum ancak bir türlü cevaplamadığı bir sorunun yanıtını başka kaynaklardan öğrenip, tekrar kendisine yöneldiğimde aldığım cevap gerçekten her sporseveri irkiltecek cinsten: “Üç yıldır Erzincan Atatürk Üniversitesi’nde beden eğitimi öğretmenliği okuyorum. Üniversitenin öğretim görevlisi Celalettin Gülseven aynı zamanda benim antrenörüm. Ben üniversiteye başladığım zamanlar, Erzincan Gençlik Spor İl Müdürlüğü için ilk aday oydu. Ancak bugünkü müdür Atanur Köseoğlu iktidar milletvekillerini devreye sokarak görevi aldı. Antrenörümle birlikte kendisini kutlamaya gittiğimizde ‘Benim atamamı 6 ay geciktirdiniz’ diyerek ikimizi de kovdu. Ardından da bir daha beni İl Müdürlüğü’ne ait hiç bir tesise almadı. Ne stada, ne de salonlara...
Aynı baskı sürüyor
Ben de bunun üzerine kışın eksi 40 derecelerde köy yollarında, steplerde antrenman yaptım. O kadar donuyordum ki, antrenmanlar bittikten sonra vücudumun hiç bir tarafını hissetmiyordum. Sonra devreye Atletizm Federasyonu ve bazı hatırlı kişiler girdi. Bunun üzerine tesislerde çalışmaya başladım. Ama halen aynı baskı üzerimde... Biraz fazla çalıştığım zaman, İl Müdürü ‘atın şu adamı pistten’ diye bağırıyor. Erzincan Valisi başarılı olduğumda ödül vermeye kalktığında ise, ‘Bu çocuk Erzincanlı değil, Bursalı’ diyerek ödül verdirmiyor.”
Kemal’in anlattıkları aslında benim için sürpriz değil, sistemi bildiğim için... Fakat yine de duyduklarıma inanmakta güçlük çekiyorum.
Çifte standart
Fenerbahçe’nin verdiği aylık 700 YTL ile hem okuyan hem ailesine katkıda bulunan hem kız kardeşinin eğitimine yardımcı olan hem de ihtiyacı olan spor malzemesi, vitamin ve ilaçları temin eden Kemal Koyuncu, işin özüne bakıldığında tam anlamıyla bir mucizeyi gerçekleştiriyor. Çünkü bir sporcunun sadece vitamin ve malzeme ihtiyacını bile karşılaması için yeterli bir para değil, onun kazandığı... Bu konuda Atletizm Federasyonu’ndan da pek yardım görmediğini dile getiren Koyuncu şunları söyledi: “Erzincan’da olduğum için her yıl kış aylarında 3-3.5 ay deniz seviyesinde kamp yapmam gerekiyor. Ama federasyona başvurduğumda bu konuda olumlu bir cevap alamıyorum. Oysa benden daha başarısız atletlere bu imkanları veriyorlar. Sadece kulübüm Fenerbahçe bazı kamp isteklerimi yerine getiriyor.”
Tek isteği destek
Türkiye’de son iki yılın en başarılı atetlerinden biri olduğunu kaydeden Koyuncu, hâlâ bir sponsoru olmamasını bir türlü anlayamadığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Önümde iki yıl içinde yarışacağım dört tane hedef yarış var: 23 Yaşaltı Avrupa Şampiyonası, Üniversite Oyunları, Dünya Şampiyonası ve Pekin Olimpiyat Oyunları. Ben buradan FANATİK aracılığıyla tüm kamuoyuna sesleniyorum: Yeterli desteği almam halinde hepsinde kürsüye çıkacağıma söz veriyorum. Çünkü benim hayatın atletizm. Ne bir sevgili, ne evlilik, ne gece hayatı, ne sosyal yaşantı... Hiçbirine itibar etmiyorum. Ben hayatımı bu spora adadım. Günümün üçte ikisi atletizmle geçiyor. Haftada 13 antrenman yapıyor, 150 kilometre koşuyorum. Bugüne kadar dünyanın çevresinin yarısını dönmüşümdür. Pekin’de kürsüye çıkana kadar böyle yaşamaya devam edeceğim. Yeter ki bana destek versinler.”
Erzincan’da hiçbir tesise sokulmadı, kamp istekleri geri çevrildi. Ama o yılmadı, eksi 40 derecede köy yollarında koştu. Bir yıl önce Fenerli oldu ve Kemal Koyuncu, Balkanlar’da çifte zafere imza attı
Aslında onunkisi bir aşk hikayesi... Tam 10 yıl önce, 11 yaşındayken tutulmuş bu sevdaya... Doğum yeri olan İnegöl’deki ilkokul öğretmeni Ahmet Kırca tanıştırmış onu, adına ‘atletizm’ denen sevgiliyle... O gündür bugündür iyi günde de, kötü günde de hiç birbirlerini terk etmemişler, aldatmamışlar. İkisine bu sevdayı çok görenler, birbirlerinden ayrılmaları için yapmadıklarını bırakmamışlar, ama başaramamışlar. Çünkü Balkanlar’ın çifte kupalı şampiyonu Kemal Koyuncu öylesine tutkuyla bağlanmış ki atletizme; kendi ifadesine göre, 2008 Pekin Olimpiyatları’na kadar ne flört, ne evlilik, ne de bir başka sosyal yaşantı bunun yerini alamayacakmış.
Sosyal güvence yok
Kolay olmamış Kemal’i bugünlere getiren süreç... İnegöl’de yoksulluk sınırında yaşayan çiftçi bir ailenin çocuğu Kemal. Ailesinin hayvancılıktan başka hiçbir geliri yok. Baba Kemal Koyuncu hayvan alım satımı yapıyor, anne Tenzile Hanım ise ev hanımı. Ancak kıt kanaat geçiniyorlar. Hiçbir sosyal güvenceleri de yok. Yine hiçbir sosyal güvencesi olmayan oğul Kemal Koyuncu da 10 yıldır pistlerde kendisine gelecek arıyor. Yıllarca Nilüferspor’da atletizm yapmış. Bir yıl önce ise kendisini Fenerbahçe keşfetmiş ve transfer etmiş. O günden sonra Kemal’in kaderi tam anlamıyla değişmiş. Performansını ikiye katlamış ve ardarda büyük organizasyonlarda yarışlar kazanmış.
Başarılar üst üste
Bunlar arasında; kulübüyle birlikte Şampiyonlar Ligi’nde 3 ve 5 bin metrelerde aldığı birincilikler, Milletler Kupası 3 bin metre şampiyonluğu, 16 yıldır kırılamayan 23 Yaşaltı 5 bin metre Türkiye Rekoru ve nihayetinde Balkan Şampiyonası’nda alınan bin 500 ve 3 bin metre birincilikleri var. Ayrıca 10 yıllık spor hayatında kazandığı 40’tan fazla Türkiye Şampiyonluğu... 21 yaşındaki Kemal Koyuncu’nun sporculuk yaşamı buraya kadar her Türk sporcusunun yaşadığı türden zorluklar gibi gözüküyor, ancak onun çok daha ilginç ve sistemi bir kez daha sorgulamamızı gerektiren bir hikayesi var.
Tesislere alınmamış
Israrla kendisine sorduğum ancak bir türlü cevaplamadığı bir sorunun yanıtını başka kaynaklardan öğrenip, tekrar kendisine yöneldiğimde aldığım cevap gerçekten her sporseveri irkiltecek cinsten: “Üç yıldır Erzincan Atatürk Üniversitesi’nde beden eğitimi öğretmenliği okuyorum. Üniversitenin öğretim görevlisi Celalettin Gülseven aynı zamanda benim antrenörüm. Ben üniversiteye başladığım zamanlar, Erzincan Gençlik Spor İl Müdürlüğü için ilk aday oydu. Ancak bugünkü müdür Atanur Köseoğlu iktidar milletvekillerini devreye sokarak görevi aldı. Antrenörümle birlikte kendisini kutlamaya gittiğimizde ‘Benim atamamı 6 ay geciktirdiniz’ diyerek ikimizi de kovdu. Ardından da bir daha beni İl Müdürlüğü’ne ait hiç bir tesise almadı. Ne stada, ne de salonlara...
Aynı baskı sürüyor
Ben de bunun üzerine kışın eksi 40 derecelerde köy yollarında, steplerde antrenman yaptım. O kadar donuyordum ki, antrenmanlar bittikten sonra vücudumun hiç bir tarafını hissetmiyordum. Sonra devreye Atletizm Federasyonu ve bazı hatırlı kişiler girdi. Bunun üzerine tesislerde çalışmaya başladım. Ama halen aynı baskı üzerimde... Biraz fazla çalıştığım zaman, İl Müdürü ‘atın şu adamı pistten’ diye bağırıyor. Erzincan Valisi başarılı olduğumda ödül vermeye kalktığında ise, ‘Bu çocuk Erzincanlı değil, Bursalı’ diyerek ödül verdirmiyor.”
Kemal’in anlattıkları aslında benim için sürpriz değil, sistemi bildiğim için... Fakat yine de duyduklarıma inanmakta güçlük çekiyorum.
Çifte standart
Fenerbahçe’nin verdiği aylık 700 YTL ile hem okuyan hem ailesine katkıda bulunan hem kız kardeşinin eğitimine yardımcı olan hem de ihtiyacı olan spor malzemesi, vitamin ve ilaçları temin eden Kemal Koyuncu, işin özüne bakıldığında tam anlamıyla bir mucizeyi gerçekleştiriyor. Çünkü bir sporcunun sadece vitamin ve malzeme ihtiyacını bile karşılaması için yeterli bir para değil, onun kazandığı... Bu konuda Atletizm Federasyonu’ndan da pek yardım görmediğini dile getiren Koyuncu şunları söyledi: “Erzincan’da olduğum için her yıl kış aylarında 3-3.5 ay deniz seviyesinde kamp yapmam gerekiyor. Ama federasyona başvurduğumda bu konuda olumlu bir cevap alamıyorum. Oysa benden daha başarısız atletlere bu imkanları veriyorlar. Sadece kulübüm Fenerbahçe bazı kamp isteklerimi yerine getiriyor.”
Tek isteği destek
Türkiye’de son iki yılın en başarılı atetlerinden biri olduğunu kaydeden Koyuncu, hâlâ bir sponsoru olmamasını bir türlü anlayamadığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Önümde iki yıl içinde yarışacağım dört tane hedef yarış var: 23 Yaşaltı Avrupa Şampiyonası, Üniversite Oyunları, Dünya Şampiyonası ve Pekin Olimpiyat Oyunları. Ben buradan FANATİK aracılığıyla tüm kamuoyuna sesleniyorum: Yeterli desteği almam halinde hepsinde kürsüye çıkacağıma söz veriyorum. Çünkü benim hayatın atletizm. Ne bir sevgili, ne evlilik, ne gece hayatı, ne sosyal yaşantı... Hiçbirine itibar etmiyorum. Ben hayatımı bu spora adadım. Günümün üçte ikisi atletizmle geçiyor. Haftada 13 antrenman yapıyor, 150 kilometre koşuyorum. Bugüne kadar dünyanın çevresinin yarısını dönmüşümdür. Pekin’de kürsüye çıkana kadar böyle yaşamaya devam edeceğim. Yeter ki bana destek versinler.”