Yapılan bir araştırmaya göre medyaya güvenirlilik oranı %15.. Peki neden?İşte Milliyet yazarı Hasan Pulur’un bugünkü köşe yazısı:
Meğer neler oluyormuş!!!
ÇOK sevimsiz bir laf vardır; "Paran kadar konuş! derler.
Çirkin!
İnsan parası kadar değil, bilgisi kadar, görgüsü kadar, güvenilirliği kadar konuşmalı...
İşte bu sonuncudan yana, bizim mesleğin durumu parlak değil. Araştırma kuruluşları, 1990'dan bu yana, kamuoyunun eğilimini saptamışlar, bakın nasıl saptamışlar.
Silahlı Kuvvetler'e güvenilirlik oranı yüzde 70...
Siyasetçilere güvenilirlilik oranı yüzde 30...
Gazete, dergi, radyo, televizyonun yer aldığı medyaya güvenilirlik oranı yüzde 15, ya da yüzde 20...
Peki, neden?
***
ORHAN Koloğlu bunun nedenlerinden birini çok ilginç şekilde saptıyor:
"Medyamızın diğer kurumlara üstün olan bir yanı var... Özeleştiride hepsini geride bırakıyor." (x)
Siz her gün avukatların, doktorların, mühendislerin tüccarların birbirine hücum ettiklerine rastladınız mı?
Ama "medya"da her gün bir eleştiri var.
Bu eleştirilerin çoğunda kişisel çekişmeler ağırlıklı olsa da, yine de, birçok gerçeğin açıkça yazılıp ortaya çıkmasını sağlıyor.
***
ORHAN Koloğlu, iyi bir tarihçi ve araştırmacıdır, basındaki eleştirilerden birkaç örnek alıp sıralamış, okudukça bizim bile gözlerimiz açıldı, meğer neler varmış, diye...
Mesela soruyorlarmış:
"İflas etmiş, topladığı paralarla yurtdışına kaçmış bir kişi, şimdi kamuoyuna ahlak satmak için nasıl gazete çıkarabilir?"
Demek böyleleri de varmış ki, soruyorlar...
***
YA buna ne dersiniz?
"Köşe yazarı iken bir ticari çıkarı desteklemek için rüşvet aldığını itiraf edene nasıl tekrar köşe yazarlığı veriliyor?"
Verilmez mi?
Hem en âlâsından verilmeli...
Kim bilmiyoruz ama, demek varmış ki soruyorlar, ya da yakıştırıyorlar.
***
BİR de şu tarife bakın!
"Hortumculuk ve tarihi eser kaçakçılığı yapmış kişilerle yurtdışındaki yaşamlarını öven nitelikli röportajlar yapmak basın ilkeleriyle bağdaşır mı?"
Niye bağdaşmazmış?
***
HELE bir soru var ki, biz hiç ama hiç anlamayız:
"Bir şirketin danışmanlığını yapan kişiye, bu kimliğini açıklamadan ekonomi konularında tavsiyelerde bulundurulması aldatıcılık olmaz mı?"
Allah, Allah, hani bazen çok şaşırınca, "Bir yaşıma daha girdim!" deriz.
Biz bunları okuyunca, ahır ömrümüzde birkaç yaşımıza daha girdik, meğer neler oluyormuş neler...
Hani Orhan Koloğlu gibi ciddi, doğru dürüst bir adam bunları yazıp "İşte medyada bunlar eleştiriliyor!" demese, imkân yok inanmayız.
Ama yine de bir açık kapı bırakalım.
Hem bakalım, bu eleştirilerin ne kadarı doğru?
Her ne kadar ateş olmayan yerden duman çıkmaz, deseler de...
—————-
(x) Basın Tarihi, Pozitif Yayınları.
Meğer neler oluyormuş!!!
ÇOK sevimsiz bir laf vardır; "Paran kadar konuş! derler.
Çirkin!
İnsan parası kadar değil, bilgisi kadar, görgüsü kadar, güvenilirliği kadar konuşmalı...
İşte bu sonuncudan yana, bizim mesleğin durumu parlak değil. Araştırma kuruluşları, 1990'dan bu yana, kamuoyunun eğilimini saptamışlar, bakın nasıl saptamışlar.
Silahlı Kuvvetler'e güvenilirlik oranı yüzde 70...
Siyasetçilere güvenilirlilik oranı yüzde 30...
Gazete, dergi, radyo, televizyonun yer aldığı medyaya güvenilirlik oranı yüzde 15, ya da yüzde 20...
Peki, neden?
***
ORHAN Koloğlu bunun nedenlerinden birini çok ilginç şekilde saptıyor:
"Medyamızın diğer kurumlara üstün olan bir yanı var... Özeleştiride hepsini geride bırakıyor." (x)
Siz her gün avukatların, doktorların, mühendislerin tüccarların birbirine hücum ettiklerine rastladınız mı?
Ama "medya"da her gün bir eleştiri var.
Bu eleştirilerin çoğunda kişisel çekişmeler ağırlıklı olsa da, yine de, birçok gerçeğin açıkça yazılıp ortaya çıkmasını sağlıyor.
***
ORHAN Koloğlu, iyi bir tarihçi ve araştırmacıdır, basındaki eleştirilerden birkaç örnek alıp sıralamış, okudukça bizim bile gözlerimiz açıldı, meğer neler varmış, diye...
Mesela soruyorlarmış:
"İflas etmiş, topladığı paralarla yurtdışına kaçmış bir kişi, şimdi kamuoyuna ahlak satmak için nasıl gazete çıkarabilir?"
Demek böyleleri de varmış ki, soruyorlar...
***
YA buna ne dersiniz?
"Köşe yazarı iken bir ticari çıkarı desteklemek için rüşvet aldığını itiraf edene nasıl tekrar köşe yazarlığı veriliyor?"
Verilmez mi?
Hem en âlâsından verilmeli...
Kim bilmiyoruz ama, demek varmış ki soruyorlar, ya da yakıştırıyorlar.
***
BİR de şu tarife bakın!
"Hortumculuk ve tarihi eser kaçakçılığı yapmış kişilerle yurtdışındaki yaşamlarını öven nitelikli röportajlar yapmak basın ilkeleriyle bağdaşır mı?"
Niye bağdaşmazmış?
***
HELE bir soru var ki, biz hiç ama hiç anlamayız:
"Bir şirketin danışmanlığını yapan kişiye, bu kimliğini açıklamadan ekonomi konularında tavsiyelerde bulundurulması aldatıcılık olmaz mı?"
Allah, Allah, hani bazen çok şaşırınca, "Bir yaşıma daha girdim!" deriz.
Biz bunları okuyunca, ahır ömrümüzde birkaç yaşımıza daha girdik, meğer neler oluyormuş neler...
Hani Orhan Koloğlu gibi ciddi, doğru dürüst bir adam bunları yazıp "İşte medyada bunlar eleştiriliyor!" demese, imkân yok inanmayız.
Ama yine de bir açık kapı bırakalım.
Hem bakalım, bu eleştirilerin ne kadarı doğru?
Her ne kadar ateş olmayan yerden duman çıkmaz, deseler de...
—————-
(x) Basın Tarihi, Pozitif Yayınları.