Dizel mi, benzinli mi?Otomobilde tercihler dizelden yana kayıyor; satılan yeni her iki otomobilden biri dizel motor taşıyor. Peki dizel otomobil almak hala avantajlı mı? Sorunun cevabını irdeleyen bir haber:
Tüketicinin dizele bu kadar hızlı yönelmesinin temelinde kullanım maliyetlerinin giderek yükseliyor olmasının büyük etkisi var. Söylemeye gerek yok, dünyanın en yüksek akaryakıt fiyatları Türkiye’de. Tüketici dizel otomobil alarak yakıt masrafını azaltmaya çalışıyor. Ancak bu noktada devlet, vergilerle tüketicinin karşısına çıkıyor. Tıpkı 5-6 yıl önce LPG’ye yönelen tüketicinin karşısına çıktığı gibi.
Aslında devletin, Maliye Bakanlığı’nın özel olarak LPG ya da motorine karşı bir düşmanlığı yok. Onların tek derdi, akaryakıt üzerinden elde edilecek vergi gelirinin artmasından başka bir şey değil. Dert bu olunca insanlar neye yönelirse onun vergisini artırmak da kaçınılmaz oluyor! Otomobil satışları arttığında otomobile, motosiklet satışları arttığında motosiklete, LPG tüketimi arttığında LPG’ye vergiyi artıran devlet şimdi de dizel otomobile olan ilginin iştahıyla motorin fiyatını benzin fiyatlarına yaklaştırıyor. Bugünün fiyatlarıyla bir litre kurşunsuz benzin ile bir litre motorin fiyatları arasında 48 yeni kuruşluk fark kaldı. Motorin yerine Euro dieseli dikkate aldığınızda ise bu fark 34 yeni kuruşa indi.
2001 yılında otomobil satışlarında dizelin payı yüzde 3 iken 2002’de yüzde 13’e, 2003’te yüzde 20’ye, 2004’te yüzde 25’e, 2005’te ise yüzde 35’in üzerine ulaştı. Bu yılın ilk altı ayında ise oran yüzde 49’a yani ikide bire kadar yükseldi. Bu beş yıl içinde devletin motorini benzine yaklaştırma politikası adım adım izlenebiliyor; kurşunsuz benzin ile motorin arasındaki fiyat farkının 32 yeni kuruş olduğu 2001 yılı haziran ayında motorin benzine göre yüzde 30 daha ucuzdu. 2003 yılı ortalarında benzine göre motorinin ucuzluğu yüzde 22’ye geriledi, 2004’ün aynı döneminde ise yüzde 17’ye. Makas giderek daralacak, fiyatlar aynı olacak diye düşünülürken bu yılın haziran ayına kadar geçen süreçte yüzde 22-23 civarında fark kendini korudu. Ne var ki benzine yapılan indirimlerle birlikte hafta içi itibarıyla motorinin benzinden fiyat farkı yüzde 17’lere tekrar indi. Pek çok yeni otomobilin Euro diesel kullandığını hesaba kattığınızda ise bu oranın yüzde 12’ye kadar gerilediğini görmeniz mümkün. Tabii litre başına azalan fiyat farkı bile dizel otomobilde daha az yakıt tüketiminden kaynaklanan avantajı bertaraf etmiyor.
ABD’de motorinin birim fiyatı benzinden daha fazla; ancak orada motorini daha çok kamyonlar, iş makineleri kullanıyor. Yani iş amaçlı, ticari amaçlı olarak kullanım fazla. Otomobilde dizelin payı yok denecek kadar az. Türkiye’de de bu şekilde (ticari olarak) kullanım fazla; ama otomobilde dizelin yaygınlaşmasıyla birlikte vergiyi artırıp fiyatı benzin fiyatlarına yaklaştırmak ne derece doğru ya da tüketiciden yana bir tavır, bu tartışma konusu.
Tüketicinin dizele bu kadar hızlı yönelmesinin temelinde kullanım maliyetlerinin giderek yükseliyor olmasının büyük etkisi var. Söylemeye gerek yok, dünyanın en yüksek akaryakıt fiyatları Türkiye’de. Tüketici dizel otomobil alarak yakıt masrafını azaltmaya çalışıyor. Ancak bu noktada devlet, vergilerle tüketicinin karşısına çıkıyor. Tıpkı 5-6 yıl önce LPG’ye yönelen tüketicinin karşısına çıktığı gibi.
Aslında devletin, Maliye Bakanlığı’nın özel olarak LPG ya da motorine karşı bir düşmanlığı yok. Onların tek derdi, akaryakıt üzerinden elde edilecek vergi gelirinin artmasından başka bir şey değil. Dert bu olunca insanlar neye yönelirse onun vergisini artırmak da kaçınılmaz oluyor! Otomobil satışları arttığında otomobile, motosiklet satışları arttığında motosiklete, LPG tüketimi arttığında LPG’ye vergiyi artıran devlet şimdi de dizel otomobile olan ilginin iştahıyla motorin fiyatını benzin fiyatlarına yaklaştırıyor. Bugünün fiyatlarıyla bir litre kurşunsuz benzin ile bir litre motorin fiyatları arasında 48 yeni kuruşluk fark kaldı. Motorin yerine Euro dieseli dikkate aldığınızda ise bu fark 34 yeni kuruşa indi.
2001 yılında otomobil satışlarında dizelin payı yüzde 3 iken 2002’de yüzde 13’e, 2003’te yüzde 20’ye, 2004’te yüzde 25’e, 2005’te ise yüzde 35’in üzerine ulaştı. Bu yılın ilk altı ayında ise oran yüzde 49’a yani ikide bire kadar yükseldi. Bu beş yıl içinde devletin motorini benzine yaklaştırma politikası adım adım izlenebiliyor; kurşunsuz benzin ile motorin arasındaki fiyat farkının 32 yeni kuruş olduğu 2001 yılı haziran ayında motorin benzine göre yüzde 30 daha ucuzdu. 2003 yılı ortalarında benzine göre motorinin ucuzluğu yüzde 22’ye geriledi, 2004’ün aynı döneminde ise yüzde 17’ye. Makas giderek daralacak, fiyatlar aynı olacak diye düşünülürken bu yılın haziran ayına kadar geçen süreçte yüzde 22-23 civarında fark kendini korudu. Ne var ki benzine yapılan indirimlerle birlikte hafta içi itibarıyla motorinin benzinden fiyat farkı yüzde 17’lere tekrar indi. Pek çok yeni otomobilin Euro diesel kullandığını hesaba kattığınızda ise bu oranın yüzde 12’ye kadar gerilediğini görmeniz mümkün. Tabii litre başına azalan fiyat farkı bile dizel otomobilde daha az yakıt tüketiminden kaynaklanan avantajı bertaraf etmiyor.
ABD’de motorinin birim fiyatı benzinden daha fazla; ancak orada motorini daha çok kamyonlar, iş makineleri kullanıyor. Yani iş amaçlı, ticari amaçlı olarak kullanım fazla. Otomobilde dizelin payı yok denecek kadar az. Türkiye’de de bu şekilde (ticari olarak) kullanım fazla; ama otomobilde dizelin yaygınlaşmasıyla birlikte vergiyi artırıp fiyatı benzin fiyatlarına yaklaştırmak ne derece doğru ya da tüketiciden yana bir tavır, bu tartışma konusu.
Yorum