Sabah kuşağında gündem yaratma sanatı
Ünlülerin gazete manşetlerine taşınan kavgaları, aşkları, ağız dalaşları, 'bomba açıklamaları' artık sabah saatlerinde patlamaya başladı.
Çalışan, okuyan kesimin pek farkında olmadığı ancak ev kadınlarının hiç kaçırmadığı sabah ekranları bir süredir ülkenin gündemini belirleyen gölge haber merkezlerine dönüştü. Aslında yemek tarifleriyle, 'eller havaya' şarkılarla, coşan coşturan şarkıcılarımızın 'playback' yorumlarıyla şenlenen sabah ekranları, bir süredir ülkenin gündemini belirleyen, toplumsal belleğimizde yıllar geçse de silinmeyen derin izler bırakan tartışmalarla, kavgalarla hatta aşklarla dolup taşan bir odak noktası haline geldi. Sabah programına çıkıp kafasında bardak kıran milli aşık Caner'in, toplumsal hafızamızda yarattığı travmanın izlerinin kaç yüzyılda silineceğini hesaplayabilmek için, önce kafada kırılabilen şaka bardakları satan şaka dükkanlarını ziyaret edip bu bardaklardan satın alanlarla ilgili kapsamlı bir araştırma yapmak gerekiyor.
Üstelik, ev kadınlarının firesiz ekran karşısında olduğu bu saatlerde artık öyle açıklamalar yapılmaya başlandı ki, ana haber bültenleri onları Avrupa Birliği tartışmalarının, asker gönderme tezkerelerinin, siyaset oyunlarının ve politikacı atışmalarının gölgesinde bırakmaya çalışıyor. Ancak sabahtan pirinci ayıklamaya başlayıp suya koyan, öğleden sonra alışverişe çıkmadan önce araya öğlen okuldan dönecek çocuğa akşamdan kalan yemeği ısıtma macerası sıkıştıran, temizlik ve bulaşık gibi rutin görevlerini ise hiç saymadığımız çilekeş ev kadınları, bu haber bültenlerinin yarattığı suni gündeme hiç itibar etmiyor.
SANSASYONA ALIŞTIK
Avrupa Birliği ile yaşanan gerginlikler, komşu ülkelerde patlayan megatonlarca bombalar, bir o yana bir bu yana sallanan ekonomi, atışıp duran siyasiler, ültimatom veren paşalar dünya gerçeklerinin önüne geçemiyor. Bu gerçeğin farkında olan ünlülerimiz de polemiklerini sabah programlarında yaşamaya, bomba açıklamalarını buralarda yapmaya özen gösteriyor. Ancak sabah programlarının seyircisi ev kadınlarımız da artık yavaş yavaş sansasyona ve şoka karşı bağışıklık kazanmaya başladı. Dün ülkeyi tepetaklak edebilecek bir açıklama, bugün sıradan bir şaşkınlık dalgasıyla yarına ulaşmadan unutulup gidebiliyor. Misal, dünyaca ünlü uluslararası süper mankenlerimizden 22 yaşındaki Şebnem Hanım kızcağızımızın, bir dönem kadınlarımızın gönlünde taht kurmuş süper bir jönümüz hakkında yaptığı bi****üellik suçlaması, ilk şaşkınlıktan sonra ülkeyi sarsan bir deprem yaratmadan, gündemin alt sıralarına yollanıyor. Yine aynı hanım kızımız, bir yıl önce elinde bekaret raporu ile geldiğinde tüm televizyon kanallarını çalkalamışken, 30 küsur yaşındaki bir işadamıyla aylarca süren bir ilişkiden sonra bugün yine ısrarla bekaretini vurgulaması, gülüp geçilen bir detay olarak ertesi gün bile hatırlanmıyor. Daha çarpıcı bir örnek verelim: Geçtiğimiz yıl milli Afrodit'imizin 'darling'i tarafından sabah programlarında tekme tokat dövülmesi, sabrı terörle, işsizlikle, din sömürüsüyle test edilen bir milletin derman beklediği meclisinde en tartışmalı, en gürültülü gündem maddesi olabiliyordu. Ancak milli Afrodit'imiz 'darling'inin zulmünden kurtarıldıktan sonra, bugün yerine gelen Yeşilçam kraliçesi ile ona aşkını uluyarak itiraf eden süper aşığın yarattığı sansasyon, bırakın meclisi, internet habercilerine bile ulaşamadan sönüyor. Kısacası, toplumun sabah programlarına ve bu programlarda patlayan sansasyona bağışıklık kazandığı görülüyor. Dolayısıyla artık gündeme taşınmak, gündemde kalmak adeta bir sanat dalı gibi, uzmanlık ve deneyim istiyor.
Gündemde kalmanın üç altın kuralı
Paris Hilton'u hatırla
20 küsur yaşında, kolej arkadaşlarından başka kimsenin tanımadığı şımarık ve çirkin bir kızken, her ay milyon dolarlar kazanan bir süper yıldıza dönüşen Paris Hilton'u hatırla. Paris kızımız, insanların boş laf salatası duymak istemediğini keşfetti ve sansasyonlarını konuşarak değil, göstererek yarattı. Sakın unutma sevgili ünlü! Video kameralar en büyük dostundur. Seni çıplak çekse bile...
Ne yap et ihanete bulaş
Karşı cins korkusuna dolanmış, yatak tabularıyla yoğrulmuş, cinsel açlıkla kavrulmuş bir toplumun ilgisini çekmek, gündemine oturmak istiyorsan mutlaka ama mutlaka ihanet et veya ihanete uğra. Sabah saatlerinde ortaya çıkan ihanet hikayelerini öğlene kadar duymayan kalmaz. Şansın varsa akşam bültenine davet bile alabilirsin. Ama ikinci kuralı uygularken birinci kuralı ihmal etme, sevgili ünlü!
Gönüllerin şampiyonu ol
Lüks alışveriş merkezlerinden çıkmayan uzaylılar gibi değil, halktan biri gibi görün. Onlardan biri olduğunu hissettir. O zaman hep seni konuşurlar. Ağla, sinirlen, perişan ol. Ağlamaktan, yüzün gözün şişsin. Pejmürde kıyafetlerle basının karşısına çık, özlü sözler sarfet. Mağdur ol, yenik ol, dayak yemiş ol ama yıkılma. Cipinden inip minibüse binme. Hep ayakta ol. Hep dimdik ol. Eğer hâlâ seyretmediysen, mutlaka Rocky 1 filmini seyret. Yalnız, üçüncü kuralı uygularken birinci kuralı mutlaka ve mümkünse hikayenin bir yerine ihanet sıkıştırarak, ikinci kuralı da ısrarla uygula. Artık senden kralı yok, sevgili ünlü.
Ünlülerin gazete manşetlerine taşınan kavgaları, aşkları, ağız dalaşları, 'bomba açıklamaları' artık sabah saatlerinde patlamaya başladı.
Çalışan, okuyan kesimin pek farkında olmadığı ancak ev kadınlarının hiç kaçırmadığı sabah ekranları bir süredir ülkenin gündemini belirleyen gölge haber merkezlerine dönüştü. Aslında yemek tarifleriyle, 'eller havaya' şarkılarla, coşan coşturan şarkıcılarımızın 'playback' yorumlarıyla şenlenen sabah ekranları, bir süredir ülkenin gündemini belirleyen, toplumsal belleğimizde yıllar geçse de silinmeyen derin izler bırakan tartışmalarla, kavgalarla hatta aşklarla dolup taşan bir odak noktası haline geldi. Sabah programına çıkıp kafasında bardak kıran milli aşık Caner'in, toplumsal hafızamızda yarattığı travmanın izlerinin kaç yüzyılda silineceğini hesaplayabilmek için, önce kafada kırılabilen şaka bardakları satan şaka dükkanlarını ziyaret edip bu bardaklardan satın alanlarla ilgili kapsamlı bir araştırma yapmak gerekiyor.
Üstelik, ev kadınlarının firesiz ekran karşısında olduğu bu saatlerde artık öyle açıklamalar yapılmaya başlandı ki, ana haber bültenleri onları Avrupa Birliği tartışmalarının, asker gönderme tezkerelerinin, siyaset oyunlarının ve politikacı atışmalarının gölgesinde bırakmaya çalışıyor. Ancak sabahtan pirinci ayıklamaya başlayıp suya koyan, öğleden sonra alışverişe çıkmadan önce araya öğlen okuldan dönecek çocuğa akşamdan kalan yemeği ısıtma macerası sıkıştıran, temizlik ve bulaşık gibi rutin görevlerini ise hiç saymadığımız çilekeş ev kadınları, bu haber bültenlerinin yarattığı suni gündeme hiç itibar etmiyor.
SANSASYONA ALIŞTIK
Avrupa Birliği ile yaşanan gerginlikler, komşu ülkelerde patlayan megatonlarca bombalar, bir o yana bir bu yana sallanan ekonomi, atışıp duran siyasiler, ültimatom veren paşalar dünya gerçeklerinin önüne geçemiyor. Bu gerçeğin farkında olan ünlülerimiz de polemiklerini sabah programlarında yaşamaya, bomba açıklamalarını buralarda yapmaya özen gösteriyor. Ancak sabah programlarının seyircisi ev kadınlarımız da artık yavaş yavaş sansasyona ve şoka karşı bağışıklık kazanmaya başladı. Dün ülkeyi tepetaklak edebilecek bir açıklama, bugün sıradan bir şaşkınlık dalgasıyla yarına ulaşmadan unutulup gidebiliyor. Misal, dünyaca ünlü uluslararası süper mankenlerimizden 22 yaşındaki Şebnem Hanım kızcağızımızın, bir dönem kadınlarımızın gönlünde taht kurmuş süper bir jönümüz hakkında yaptığı bi****üellik suçlaması, ilk şaşkınlıktan sonra ülkeyi sarsan bir deprem yaratmadan, gündemin alt sıralarına yollanıyor. Yine aynı hanım kızımız, bir yıl önce elinde bekaret raporu ile geldiğinde tüm televizyon kanallarını çalkalamışken, 30 küsur yaşındaki bir işadamıyla aylarca süren bir ilişkiden sonra bugün yine ısrarla bekaretini vurgulaması, gülüp geçilen bir detay olarak ertesi gün bile hatırlanmıyor. Daha çarpıcı bir örnek verelim: Geçtiğimiz yıl milli Afrodit'imizin 'darling'i tarafından sabah programlarında tekme tokat dövülmesi, sabrı terörle, işsizlikle, din sömürüsüyle test edilen bir milletin derman beklediği meclisinde en tartışmalı, en gürültülü gündem maddesi olabiliyordu. Ancak milli Afrodit'imiz 'darling'inin zulmünden kurtarıldıktan sonra, bugün yerine gelen Yeşilçam kraliçesi ile ona aşkını uluyarak itiraf eden süper aşığın yarattığı sansasyon, bırakın meclisi, internet habercilerine bile ulaşamadan sönüyor. Kısacası, toplumun sabah programlarına ve bu programlarda patlayan sansasyona bağışıklık kazandığı görülüyor. Dolayısıyla artık gündeme taşınmak, gündemde kalmak adeta bir sanat dalı gibi, uzmanlık ve deneyim istiyor.
Gündemde kalmanın üç altın kuralı
Paris Hilton'u hatırla
20 küsur yaşında, kolej arkadaşlarından başka kimsenin tanımadığı şımarık ve çirkin bir kızken, her ay milyon dolarlar kazanan bir süper yıldıza dönüşen Paris Hilton'u hatırla. Paris kızımız, insanların boş laf salatası duymak istemediğini keşfetti ve sansasyonlarını konuşarak değil, göstererek yarattı. Sakın unutma sevgili ünlü! Video kameralar en büyük dostundur. Seni çıplak çekse bile...
Ne yap et ihanete bulaş
Karşı cins korkusuna dolanmış, yatak tabularıyla yoğrulmuş, cinsel açlıkla kavrulmuş bir toplumun ilgisini çekmek, gündemine oturmak istiyorsan mutlaka ama mutlaka ihanet et veya ihanete uğra. Sabah saatlerinde ortaya çıkan ihanet hikayelerini öğlene kadar duymayan kalmaz. Şansın varsa akşam bültenine davet bile alabilirsin. Ama ikinci kuralı uygularken birinci kuralı ihmal etme, sevgili ünlü!
Gönüllerin şampiyonu ol
Lüks alışveriş merkezlerinden çıkmayan uzaylılar gibi değil, halktan biri gibi görün. Onlardan biri olduğunu hissettir. O zaman hep seni konuşurlar. Ağla, sinirlen, perişan ol. Ağlamaktan, yüzün gözün şişsin. Pejmürde kıyafetlerle basının karşısına çık, özlü sözler sarfet. Mağdur ol, yenik ol, dayak yemiş ol ama yıkılma. Cipinden inip minibüse binme. Hep ayakta ol. Hep dimdik ol. Eğer hâlâ seyretmediysen, mutlaka Rocky 1 filmini seyret. Yalnız, üçüncü kuralı uygularken birinci kuralı mutlaka ve mümkünse hikayenin bir yerine ihanet sıkıştırarak, ikinci kuralı da ısrarla uygula. Artık senden kralı yok, sevgili ünlü.
Yorum