Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler
Bilgi yeterli olmayinca, spekülasyonlar da alir yürür. Yeryüzü felaketlerinin büyük bir bölümüyle ilgili bilimin elde ettigi veriler sinirli olunca, ister istemez siradisi iddia ve teoriler devreye giriyor. 17 Agustos depremi, gerçekten etkileri açisindan son derece büyük bir felaketti ve yasamlarimizi derinden etkiledi. O günden bu yana sismologlar ve yerbilimcilerin varligi farkedildi birden ve medya deprem tartismalariyla dolup tasmaya basladi. Bilim adamlari söyleyeceklerini söylediler çoktan ama insanlarin meraki tatmin olmuyor. Farkli ve egzotik açiklamalar araniyor depremlerle ve son üç ayda yasanan alisilmadik yikiciliktaki tayfun, kasirga ve hortumlarla, sellerle ilgili. Bazilari, 11 Agustos''aki günes tutulmasinin etkilerine yoruyor olan biteni, bazilariysa isin içinde "komplo teorisi"ariyor ve depremlerin suni oldugunu ileri sürüyor. Bu spekülasyonlarin hiçbirine prim vermesek de, sessiz sedasiz yürüyen bir teori var ki, Atlantis sayfalarinin esgeçmesi imkansiz: Depremlerin nedeni, Günes Sistemi''e gittikçe yaklasan 10. Gezegen olabilir mi?
Sitemizdeki Anunnaki ve 13 Ahau yazisini okuyanlar, bu "bilinmeyen gezegen" teorisini animsayacaklar. Ünlü dilbilimci Zecharia Sitchin'in "Earth Chronicles" (Dünya Güncesi) adini verdigi yedi kitaplik serisinde ortaya konan teoriye göre dünyamiz, milyonlarca yil önce "Nibiru" adli bir gezegenle yasadigi büyük bir çarpisma sonucu parçalandi ve bugünkü halini aldi. Dünyadan kopan parçalar, bugün Mars ile Jüpiter arasinda yer alan asteroid kusagini olusturdu, bu arada çarpan Nibiru gezegeni de kuyrukluyildiz benzeri çift odakli eliptik bir yörüngeye girdi Günes Sistemi'nde. Bu yörünge, yaklasik 3600 yil sürüyordu. Sitchin teorisine daynak olarak dünyanin "amorf" yüzey biçimini gösteriyor: Eger dünyadan okyanuslardaki suyu çeker alirsaniz, Pasifik tarafindaki yüzeyin, sanki "bir parçasi kopmus" gibi durdugunu farkedersiniz.
Sonra, milyonlarca yil geçti ve Nibiru'da da, dünyada da ayni tohumlardan kaynaklanan "hayat" basladi. Ancak Nibiru'daki evrim süreci çok daha çabuk ilerledi ve sonunda bu gezegende uzay yolculugu yapabilecek akilli yaratiklar ortaya çikti. Isa'dan önce 450.000 yilinda bu yaratiklar, maden ve mineral ihtiyaçlarini karsilamak üzere dünyaya inip burayi kolonilestirdiler. Bunlar, çok uzun yasayan (belki de ölümsüz) ve çok güçlü, iri yapili yaratiklardi. Ama 150.000 yil süren maden kolonizasyonunun sonunda "isçi siniflari" isyan etti. Agir sartlarda çalismaktan bikmislardi. Bunun üzerine, dünyada varolan yasam örneklerinin en ilerisi, bir antropoid üzerinde gen mühendisligi islemi yapildi ve köle ordusu yaratildi. Onbinlerce yil bu insanlari çalistirip onlara "Tanrilari" gibi davranan Nibiru sakinleri, yani "Annunakiler", Isa'dan önce 1600 dolaylarinda, aralarindaki sürtüsme ve kavgalarin da neden oldugu bir dizi karisiklik sonucu her seyi yüz üstü biraktilar ve dünyadan ayrildilar. Bir sonraki gezegen yörüngesi yaklasiminda, yani 3600 yil sonra geri dönmek üzere. Iste Sitchin'in teorisi bu. Hemen belirtelim, bütün "akildisi" görünümüne karsin, Sitchin'in uydurdugu bir düsünce zinciri degil bu. Her sey, ünlü dilbilimcinin birer birer desifre ettigi 5000 yillik Sümer tabletlerinin çevirisine dayaniyor. Dahasi, Sitchin'in anlattiklari, Tevrat dahil bütün eski dini kaynaklarin Sümer mitolojisinden esinlendigi yolundaki arkeoloji ve Sümeroloji görüslerini destekliyor. Simdi gelelim isin bizi ilgilendiren kismina: Eski Sümer metinlerinde Nibiru gezegeninin çok büyük oldugundan, 3600 yilda bir dünyanin yakinina gelip sonra yine uzaklara dogru yöneldiginden söz ediliyor. Bu dönemlerle ilgili anlatilanlar, hayli çarpici. Ünlü Sümer yaratilis destani Enuma Elis'te, Nibiru geldigi sirada dünyada olanlardan söz ediliyor ve Tanrilarinin gezegeni yaklasirken, dünyanin büyük depremlerle ve sellerle, kasirgalarla sarsildigi anlatiliyor. Sitchin'e göre bu, kütlesi ve dolayisiyla çekim etkisi son derece güçlü bir gezegenin ani yaklasiminin dogal sonuçlari.
Diger yandan, 1930'lardan bu yana, Günes Sistemi'nde bir onuncu gezegenin varligi arastirilip duruyor. Altmis dokuz yil önce, Neptün gezegeninin yörüngesindeki sapmalara bir baska gezegenin yol açabilecegi üzerinde durulmus ve arastirmalar sonucu Pluton gezegeni kesfedilmisti. Ama bir süre sonra Pluton'un çok küçük bir gezegen oldugu ve Neptün gibi bir devi etkileyemeyecegi anlasilinca, yeni arayislara yönelindi. 1999, bu anlamda oldukça ilginç bir yil: Ilk kez 1983'te elde edilen somut bulgular, geride biraktigimiz aylarda kesinlik kazanmaya basladi. Art arda iki önemli astronom, yeni bir gezegen olma ihtimali yüksek, Jüpiter büyüklügünde bir kütleye sahip, çok uzun ve eliptik bir yörünge çizen, dev bir gök cismi kesfettiler. Üstelik bu gök cismi, rastlantiya bakin ki eski Sümer metinlerinde anlatildigi gibi Orion takimyildizinin hizasinda belirmisti!
Incil'in son bölümü olan "Vahiyler" (Revelation), diger bölümlerden farkli ve kopuk duran, ilginç bir anlatim üzerine kuruludur. Ilahiyatçilarin üzerinde hala anlasmaya varamadiklari bu bölümde, Yuhanna'nin "vizyon"larindan söz edilir. Bunlar, "mahser günü" fantezileridir ve simgelerle doludur. "Kuzu'nun isleri" olarak da bilinir. Buna göre, "hesap günü" yaklastiginda kuzu, sirasiyla "7 mühür" açar. Her mühür açilisinda, dünyada bir baska felaket olur ve kötüler cezalandirilir. Yine Sitchin'e dönersek, Nibiru Pluton'un gerisinden günes sistemine dogru yaklasirken, dünyaya varana dek sirasiyla alti istasyondan geçer; dünya yedincidir! Bu "istasyon"larin her birine vardiginda da, dünya üzerindeki çekim etkileri artar ve siddetli sonuçlar yaratir.
Simdi, eski Sümer metinlerini, Sitchin'in teorisini, Incil'deki ne oldugu çözülememis "Vahiyler" bölümünü ve modern astronominin "yeni gezegen" bulgularini bir araya getirip son alti ayin yogun depremlerine uyarlarsak, çok ilginç bir resimle karsilasiyoruz: I.Ö 1600'da dünyadan uzaklasan Nibiru, 3600 yillik yörüngesini yaklasik 2000 yili dolaylarinda tamamliyor - birkaç yillik sapmayla 2003 ya da 2004 olabilir. Deprem ve kasirgalar da dünyayi giderek artan bir tempoyla çalkaliyor. Incil'de Isa'nin 2000 yil sonra geri dönüsüne iliskin fantezilerin eski Sümer metinlerindeki bilgilerden (ve Misir kaynaklarindan) geldigi, bunun bilinen bir "astronomik konum"u isaret ettigi dogru olabilir mi? Ne dersiniz, "Kuzu" mühürleri birer birer açiyor olabilir mi
DEPREMLER VE 10.GEZEGEN
Bilgi yeterli olmayinca, spekülasyonlar da alir yürür. Yeryüzü felaketlerinin büyük bir bölümüyle ilgili bilimin elde ettigi veriler sinirli olunca, ister istemez siradisi iddia ve teoriler devreye giriyor. 17 Agustos depremi, gerçekten etkileri açisindan son derece büyük bir felaketti ve yasamlarimizi derinden etkiledi. O günden bu yana sismologlar ve yerbilimcilerin varligi farkedildi birden ve medya deprem tartismalariyla dolup tasmaya basladi. Bilim adamlari söyleyeceklerini söylediler çoktan ama insanlarin meraki tatmin olmuyor. Farkli ve egzotik açiklamalar araniyor depremlerle ve son üç ayda yasanan alisilmadik yikiciliktaki tayfun, kasirga ve hortumlarla, sellerle ilgili. Bazilari, 11 Agustos''aki günes tutulmasinin etkilerine yoruyor olan biteni, bazilariysa isin içinde "komplo teorisi"ariyor ve depremlerin suni oldugunu ileri sürüyor. Bu spekülasyonlarin hiçbirine prim vermesek de, sessiz sedasiz yürüyen bir teori var ki, Atlantis sayfalarinin esgeçmesi imkansiz: Depremlerin nedeni, Günes Sistemi''e gittikçe yaklasan 10. Gezegen olabilir mi?
Sitemizdeki Anunnaki ve 13 Ahau yazisini okuyanlar, bu "bilinmeyen gezegen" teorisini animsayacaklar. Ünlü dilbilimci Zecharia Sitchin'in "Earth Chronicles" (Dünya Güncesi) adini verdigi yedi kitaplik serisinde ortaya konan teoriye göre dünyamiz, milyonlarca yil önce "Nibiru" adli bir gezegenle yasadigi büyük bir çarpisma sonucu parçalandi ve bugünkü halini aldi. Dünyadan kopan parçalar, bugün Mars ile Jüpiter arasinda yer alan asteroid kusagini olusturdu, bu arada çarpan Nibiru gezegeni de kuyrukluyildiz benzeri çift odakli eliptik bir yörüngeye girdi Günes Sistemi'nde. Bu yörünge, yaklasik 3600 yil sürüyordu. Sitchin teorisine daynak olarak dünyanin "amorf" yüzey biçimini gösteriyor: Eger dünyadan okyanuslardaki suyu çeker alirsaniz, Pasifik tarafindaki yüzeyin, sanki "bir parçasi kopmus" gibi durdugunu farkedersiniz.
Sonra, milyonlarca yil geçti ve Nibiru'da da, dünyada da ayni tohumlardan kaynaklanan "hayat" basladi. Ancak Nibiru'daki evrim süreci çok daha çabuk ilerledi ve sonunda bu gezegende uzay yolculugu yapabilecek akilli yaratiklar ortaya çikti. Isa'dan önce 450.000 yilinda bu yaratiklar, maden ve mineral ihtiyaçlarini karsilamak üzere dünyaya inip burayi kolonilestirdiler. Bunlar, çok uzun yasayan (belki de ölümsüz) ve çok güçlü, iri yapili yaratiklardi. Ama 150.000 yil süren maden kolonizasyonunun sonunda "isçi siniflari" isyan etti. Agir sartlarda çalismaktan bikmislardi. Bunun üzerine, dünyada varolan yasam örneklerinin en ilerisi, bir antropoid üzerinde gen mühendisligi islemi yapildi ve köle ordusu yaratildi. Onbinlerce yil bu insanlari çalistirip onlara "Tanrilari" gibi davranan Nibiru sakinleri, yani "Annunakiler", Isa'dan önce 1600 dolaylarinda, aralarindaki sürtüsme ve kavgalarin da neden oldugu bir dizi karisiklik sonucu her seyi yüz üstü biraktilar ve dünyadan ayrildilar. Bir sonraki gezegen yörüngesi yaklasiminda, yani 3600 yil sonra geri dönmek üzere. Iste Sitchin'in teorisi bu. Hemen belirtelim, bütün "akildisi" görünümüne karsin, Sitchin'in uydurdugu bir düsünce zinciri degil bu. Her sey, ünlü dilbilimcinin birer birer desifre ettigi 5000 yillik Sümer tabletlerinin çevirisine dayaniyor. Dahasi, Sitchin'in anlattiklari, Tevrat dahil bütün eski dini kaynaklarin Sümer mitolojisinden esinlendigi yolundaki arkeoloji ve Sümeroloji görüslerini destekliyor. Simdi gelelim isin bizi ilgilendiren kismina: Eski Sümer metinlerinde Nibiru gezegeninin çok büyük oldugundan, 3600 yilda bir dünyanin yakinina gelip sonra yine uzaklara dogru yöneldiginden söz ediliyor. Bu dönemlerle ilgili anlatilanlar, hayli çarpici. Ünlü Sümer yaratilis destani Enuma Elis'te, Nibiru geldigi sirada dünyada olanlardan söz ediliyor ve Tanrilarinin gezegeni yaklasirken, dünyanin büyük depremlerle ve sellerle, kasirgalarla sarsildigi anlatiliyor. Sitchin'e göre bu, kütlesi ve dolayisiyla çekim etkisi son derece güçlü bir gezegenin ani yaklasiminin dogal sonuçlari.
Diger yandan, 1930'lardan bu yana, Günes Sistemi'nde bir onuncu gezegenin varligi arastirilip duruyor. Altmis dokuz yil önce, Neptün gezegeninin yörüngesindeki sapmalara bir baska gezegenin yol açabilecegi üzerinde durulmus ve arastirmalar sonucu Pluton gezegeni kesfedilmisti. Ama bir süre sonra Pluton'un çok küçük bir gezegen oldugu ve Neptün gibi bir devi etkileyemeyecegi anlasilinca, yeni arayislara yönelindi. 1999, bu anlamda oldukça ilginç bir yil: Ilk kez 1983'te elde edilen somut bulgular, geride biraktigimiz aylarda kesinlik kazanmaya basladi. Art arda iki önemli astronom, yeni bir gezegen olma ihtimali yüksek, Jüpiter büyüklügünde bir kütleye sahip, çok uzun ve eliptik bir yörünge çizen, dev bir gök cismi kesfettiler. Üstelik bu gök cismi, rastlantiya bakin ki eski Sümer metinlerinde anlatildigi gibi Orion takimyildizinin hizasinda belirmisti!
Incil'in son bölümü olan "Vahiyler" (Revelation), diger bölümlerden farkli ve kopuk duran, ilginç bir anlatim üzerine kuruludur. Ilahiyatçilarin üzerinde hala anlasmaya varamadiklari bu bölümde, Yuhanna'nin "vizyon"larindan söz edilir. Bunlar, "mahser günü" fantezileridir ve simgelerle doludur. "Kuzu'nun isleri" olarak da bilinir. Buna göre, "hesap günü" yaklastiginda kuzu, sirasiyla "7 mühür" açar. Her mühür açilisinda, dünyada bir baska felaket olur ve kötüler cezalandirilir. Yine Sitchin'e dönersek, Nibiru Pluton'un gerisinden günes sistemine dogru yaklasirken, dünyaya varana dek sirasiyla alti istasyondan geçer; dünya yedincidir! Bu "istasyon"larin her birine vardiginda da, dünya üzerindeki çekim etkileri artar ve siddetli sonuçlar yaratir.
Simdi, eski Sümer metinlerini, Sitchin'in teorisini, Incil'deki ne oldugu çözülememis "Vahiyler" bölümünü ve modern astronominin "yeni gezegen" bulgularini bir araya getirip son alti ayin yogun depremlerine uyarlarsak, çok ilginç bir resimle karsilasiyoruz: I.Ö 1600'da dünyadan uzaklasan Nibiru, 3600 yillik yörüngesini yaklasik 2000 yili dolaylarinda tamamliyor - birkaç yillik sapmayla 2003 ya da 2004 olabilir. Deprem ve kasirgalar da dünyayi giderek artan bir tempoyla çalkaliyor. Incil'de Isa'nin 2000 yil sonra geri dönüsüne iliskin fantezilerin eski Sümer metinlerindeki bilgilerden (ve Misir kaynaklarindan) geldigi, bunun bilinen bir "astronomik konum"u isaret ettigi dogru olabilir mi? Ne dersiniz, "Kuzu" mühürleri birer birer açiyor olabilir mi
Yorum