dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

    DEPREMLER VE 10.GEZEGEN

    Bilgi yeterli olmayinca, spekülasyonlar da alir yürür. Yeryüzü felaketlerinin büyük bir bölümüyle ilgili bilimin elde ettigi veriler sinirli olunca, ister istemez siradisi iddia ve teoriler devreye giriyor. 17 Agustos depremi, gerçekten etkileri açisindan son derece büyük bir felaketti ve yasamlarimizi derinden etkiledi. O günden bu yana sismologlar ve yerbilimcilerin varligi farkedildi birden ve medya deprem tartismalariyla dolup tasmaya basladi. Bilim adamlari söyleyeceklerini söylediler çoktan ama insanlarin meraki tatmin olmuyor. Farkli ve egzotik açiklamalar araniyor depremlerle ve son üç ayda yasanan alisilmadik yikiciliktaki tayfun, kasirga ve hortumlarla, sellerle ilgili. Bazilari, 11 Agustos''aki günes tutulmasinin etkilerine yoruyor olan biteni, bazilariysa isin içinde "komplo teorisi"ariyor ve depremlerin suni oldugunu ileri sürüyor. Bu spekülasyonlarin hiçbirine prim vermesek de, sessiz sedasiz yürüyen bir teori var ki, Atlantis sayfalarinin esgeçmesi imkansiz: Depremlerin nedeni, Günes Sistemi''e gittikçe yaklasan 10. Gezegen olabilir mi?
    Sitemizdeki Anunnaki ve 13 Ahau yazisini okuyanlar, bu "bilinmeyen gezegen" teorisini animsayacaklar. Ünlü dilbilimci Zecharia Sitchin'in "Earth Chronicles" (Dünya Güncesi) adini verdigi yedi kitaplik serisinde ortaya konan teoriye göre dünyamiz, milyonlarca yil önce "Nibiru" adli bir gezegenle yasadigi büyük bir çarpisma sonucu parçalandi ve bugünkü halini aldi. Dünyadan kopan parçalar, bugün Mars ile Jüpiter arasinda yer alan asteroid kusagini olusturdu, bu arada çarpan Nibiru gezegeni de kuyrukluyildiz benzeri çift odakli eliptik bir yörüngeye girdi Günes Sistemi'nde. Bu yörünge, yaklasik 3600 yil sürüyordu. Sitchin teorisine daynak olarak dünyanin "amorf" yüzey biçimini gösteriyor: Eger dünyadan okyanuslardaki suyu çeker alirsaniz, Pasifik tarafindaki yüzeyin, sanki "bir parçasi kopmus" gibi durdugunu farkedersiniz.
    Sonra, milyonlarca yil geçti ve Nibiru'da da, dünyada da ayni tohumlardan kaynaklanan "hayat" basladi. Ancak Nibiru'daki evrim süreci çok daha çabuk ilerledi ve sonunda bu gezegende uzay yolculugu yapabilecek akilli yaratiklar ortaya çikti. Isa'dan önce 450.000 yilinda bu yaratiklar, maden ve mineral ihtiyaçlarini karsilamak üzere dünyaya inip burayi kolonilestirdiler. Bunlar, çok uzun yasayan (belki de ölümsüz) ve çok güçlü, iri yapili yaratiklardi. Ama 150.000 yil süren maden kolonizasyonunun sonunda "isçi siniflari" isyan etti. Agir sartlarda çalismaktan bikmislardi. Bunun üzerine, dünyada varolan yasam örneklerinin en ilerisi, bir antropoid üzerinde gen mühendisligi islemi yapildi ve köle ordusu yaratildi. Onbinlerce yil bu insanlari çalistirip onlara "Tanrilari" gibi davranan Nibiru sakinleri, yani "Annunakiler", Isa'dan önce 1600 dolaylarinda, aralarindaki sürtüsme ve kavgalarin da neden oldugu bir dizi karisiklik sonucu her seyi yüz üstü biraktilar ve dünyadan ayrildilar. Bir sonraki gezegen yörüngesi yaklasiminda, yani 3600 yil sonra geri dönmek üzere. Iste Sitchin'in teorisi bu. Hemen belirtelim, bütün "akildisi" görünümüne karsin, Sitchin'in uydurdugu bir düsünce zinciri degil bu. Her sey, ünlü dilbilimcinin birer birer desifre ettigi 5000 yillik Sümer tabletlerinin çevirisine dayaniyor. Dahasi, Sitchin'in anlattiklari, Tevrat dahil bütün eski dini kaynaklarin Sümer mitolojisinden esinlendigi yolundaki arkeoloji ve Sümeroloji görüslerini destekliyor. Simdi gelelim isin bizi ilgilendiren kismina: Eski Sümer metinlerinde Nibiru gezegeninin çok büyük oldugundan, 3600 yilda bir dünyanin yakinina gelip sonra yine uzaklara dogru yöneldiginden söz ediliyor. Bu dönemlerle ilgili anlatilanlar, hayli çarpici. Ünlü Sümer yaratilis destani Enuma Elis'te, Nibiru geldigi sirada dünyada olanlardan söz ediliyor ve Tanrilarinin gezegeni yaklasirken, dünyanin büyük depremlerle ve sellerle, kasirgalarla sarsildigi anlatiliyor. Sitchin'e göre bu, kütlesi ve dolayisiyla çekim etkisi son derece güçlü bir gezegenin ani yaklasiminin dogal sonuçlari.
    Diger yandan, 1930'lardan bu yana, Günes Sistemi'nde bir onuncu gezegenin varligi arastirilip duruyor. Altmis dokuz yil önce, Neptün gezegeninin yörüngesindeki sapmalara bir baska gezegenin yol açabilecegi üzerinde durulmus ve arastirmalar sonucu Pluton gezegeni kesfedilmisti. Ama bir süre sonra Pluton'un çok küçük bir gezegen oldugu ve Neptün gibi bir devi etkileyemeyecegi anlasilinca, yeni arayislara yönelindi. 1999, bu anlamda oldukça ilginç bir yil: Ilk kez 1983'te elde edilen somut bulgular, geride biraktigimiz aylarda kesinlik kazanmaya basladi. Art arda iki önemli astronom, yeni bir gezegen olma ihtimali yüksek, Jüpiter büyüklügünde bir kütleye sahip, çok uzun ve eliptik bir yörünge çizen, dev bir gök cismi kesfettiler. Üstelik bu gök cismi, rastlantiya bakin ki eski Sümer metinlerinde anlatildigi gibi Orion takimyildizinin hizasinda belirmisti!
    Incil'in son bölümü olan "Vahiyler" (Revelation), diger bölümlerden farkli ve kopuk duran, ilginç bir anlatim üzerine kuruludur. Ilahiyatçilarin üzerinde hala anlasmaya varamadiklari bu bölümde, Yuhanna'nin "vizyon"larindan söz edilir. Bunlar, "mahser günü" fantezileridir ve simgelerle doludur. "Kuzu'nun isleri" olarak da bilinir. Buna göre, "hesap günü" yaklastiginda kuzu, sirasiyla "7 mühür" açar. Her mühür açilisinda, dünyada bir baska felaket olur ve kötüler cezalandirilir. Yine Sitchin'e dönersek, Nibiru Pluton'un gerisinden günes sistemine dogru yaklasirken, dünyaya varana dek sirasiyla alti istasyondan geçer; dünya yedincidir! Bu "istasyon"larin her birine vardiginda da, dünya üzerindeki çekim etkileri artar ve siddetli sonuçlar yaratir.
    Simdi, eski Sümer metinlerini, Sitchin'in teorisini, Incil'deki ne oldugu çözülememis "Vahiyler" bölümünü ve modern astronominin "yeni gezegen" bulgularini bir araya getirip son alti ayin yogun depremlerine uyarlarsak, çok ilginç bir resimle karsilasiyoruz: I.Ö 1600'da dünyadan uzaklasan Nibiru, 3600 yillik yörüngesini yaklasik 2000 yili dolaylarinda tamamliyor - birkaç yillik sapmayla 2003 ya da 2004 olabilir. Deprem ve kasirgalar da dünyayi giderek artan bir tempoyla çalkaliyor. Incil'de Isa'nin 2000 yil sonra geri dönüsüne iliskin fantezilerin eski Sümer metinlerindeki bilgilerden (ve Misir kaynaklarindan) geldigi, bunun bilinen bir "astronomik konum"u isaret ettigi dogru olabilir mi? Ne dersiniz, "Kuzu" mühürleri birer birer açiyor olabilir mi

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

      KURT DELiKLERi VE ZAMAN KAVRAMI

      Profesör Stephen W. HAWKING, The Physics of Star Trek (Uzay Yolculugunun Fizigin adli yeni bir kitaba yazdigi ön sözde zamanda yolculugun mümkün olabilecegini söyledi.
      Zamanin iki ya da tek yönlü bir yolculuk olup olmadigi konusu, Aziz Augustin'in "zaman geçici bir sey midir, yoksa her zaman mevcut olmus mudur?" sorusunu ortaya atmasindan bu yana 1500 yildir insanlarin kafasini kurcalamayi sürdürüyor.
      Bundan 100 yil önce H.G.Wells, The Time Machine (Zaman Makinesi) adli romaninda bu konunun fizikçilerce arastirilmasini önermisti. Mekanda (gerçekte mekan-zaman ya da uzay-zaman) istenen yönde yolculuk yapilabildigine göre, acaba zaman içinde de istenen yönde seyahat edilebilir mi problemi teorik fizikçilerin zihnini kurcaliyor.
      Cambridge Üniversitesi'ndeki Isaac Newton kürsüsü profesörü Stephan Hawking, daha önce, eger evrenin genislemesi sona erer ve küçülmeye baslarsa, zamanin geriye dogru isleyebilecegi fikrini ortaya atmisti.


      Ama bu nasil bilinebilirdi? Çünkü, bu takdirde, düsünce de geriye dogru isleyecekti. Fakat 1980'lerin sonunda, Hawking'in Zamanin Kisa Tarihi adli, yalnizca ciltli baskisi 6 milyon satan kitabin ilk yayinlandigi sirada, tartismalar kizismaya basladi. Hawking yalin ve kati kabullerle zamanda yolculuga izin vermiyordu. Uzayda evrenin çesitli parçalarini birbirine baglayan "solucan delikleri" vardi. Kafalari karistiran da bu de Worm Hole'lardi zaten.
      Hawking'in California Institute of Tecnoloy'deki dostu Kip Thorne 1194'te yayinlanan Kara Delikler ve Zaman Bosluklari adli kitabinda, genel relativiteye iliskin öndeyimlerin, uzaydaki bir solucan deliginden zamanda seyahat etmeyi mümkün kildigini öne sürdü. Ancak bunun için deliklerden birini açik tutmak ve buradan bir insani geçirmek gerekecegini yazdi. (Aslinda Philedelphia Deneyi'nde bilinmeden bir kurt deligi açilmis ve savas gemisi bu deligin içinden geçerek...)
      "Solucan Delikleri", Einstein'in varligini öngördügü, varsayimsal uzay bosluklaridir. Eger uzayda bosluklar varsa, zamanda da bosluklar olmaliydi. Ne var ki bu bosluklar atomdan milyar kere daha küçük ve hayal edilemeyecek kadar kisa süre ile varoluyor. Dolayisiyla, bu bosluklardan birini yakalamak, açik tutmak ve insanin geçecegi kadar genisletmek hayli güç olabilir.
      Baska bir bilim adami, Princeton Üniversitesi'nden Richard Gott'a göre de, evrenin baslangici olan patlamadan, Big Bang'den arda kalan, sonsuz uzunlukta ve hayli gizemli seyler olan "kozmik ipliklerden" ikisi alinip ayni hizla birbirlerinin yanindan geçmeleri saglanirsa, teorik bir zaman makinesi yapmak mümkün olabilir.
      Kurt delikleri "sonsuz ihtimali" temsil eder. Bizim bildigimiz uzayin ötesindir. Sonsuz tünel burada üst üste labirent gibi yumak gibi dolanir. Onlarin içinde zaman yoktur. Imkansiz ve zamansiz bir bölgedir.
      Bu atomalti tüneller sayisiz tanedir. Boylari uzar, kisalir, birbiri üzerine dolanan solucanlar gibi hep kipir kipirdir. Birbirlerine hiç dolasmayan 10E-33 cm'lik hortumlardir. Ve her an heryerdedirler. Salinimlariyla maddeye can verirler. Worm Hole'larda zaman olmadigi için dün ve yarin, en uzak ve en yakin, en büyük ve en küçük beraberdir. Zamanin ve mekanin ötesindedirler. Tünellerin kurgusu Geometrik-Dinamik denen iki yasayla yönetilir. Kipir kipir kaynayan bu geometrik biçim, dinamiktir. Tipki Windows'taki egriler ve renkler adli ekran koruyucu gibi. Döner, sallanir, uzar, kisalir, zamansizdir, dinamiktir. Philedelphia Deneyi'nde bu bölgeyi görmeleri muhtemel tayfalarin gözlerindeki dehsete ve saskinliga sasirmamak gerekir. Bu tüneller zaten imkansizi temsil ettikleri için her türlü garabete neden olabilirler. Telepati'den rüyalara, ilhamdan isinlanmaya kadar çözemedigimiz herseyin sebebi olabilirler.

      Kurt delikleri hakkinda bu yazilanlardan sonra bir de sunu okuyun;
      Misir Piramitlerinde Bulunmus Bir Yazi :
      "Ey Insanoglu; bu parsomende yazili olanlari iyi oku
      Oku; burada varolmadigin günleri bulacaksin,
      Eger Tanrilarin bahsettigi bilgelige sahipsen...
      Oku çocugum; çok uzaklardan sana henüz ulasan
      Geçmis ve gelecegin sirlarini oku...
      Insanoglu ebediyetten bugüne kadar sadece burda yasamadi.
      BIRÇOK YERDE, ZAMANDA. DÜNYADA YASADI.
      Herbirinin arasinda karanlik perdesi var.
      VE SIMDI KAPILAR AÇILACAK VE BASLANGIÇTAN BERI VAROLAN
      TÜM KARANLIK TÜNELLER AYDINLANIP; GÖRÜNECEKLER;
      Inancimiz bize SONSUZ YASAMI ÖGRETTI; simdi ebediyeti
      SONUN VE BASLANGICIN OLMADIGINI ANLADIK
      Bu bir SONSUZ DAIRE... Çember yasasina göre;
      eger bir sey dogruysa hersey dogrudur.
      YARATICI çesitli sekillerle yüzünü gösterdi.
      ASLINDA O, BIRDIR. ISTEDI KI; TEK BIR TANRI olarak bilinsin.
      Henüz hersey yanlis.
      GÖRÜNMEYEN ZAMANLARIN KUDRETI RUHLARIN TÜMÜNÜ BAGLAYACAK
      DÜNYA ÖLDÜGÜNDE; SONA GELDIGINDE VE BU ARADA BÜTÜN AYRI
      GEÇMISLER ONLARA AÇIKLANMIS olacak."
      Peki buna ne diyeceksiniz? Misir Tanrilarindan Horus'a ait:
      "Yildizlarin kararip, düstükleri dev kuyular gördüm

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

        ZAMAN CUKURUNA DÜSEN iNSANLAR

        Dikkatli olun,özellikle tarihi yerleri gezerken, siz de iki ingiliz ögretmen gibi bir zaman çukuruna düsebilir ve yüzlerce yil öncesine geri dönebilirsiniz, yada inanilmaz bir gelecege ...
        Petit Trianon olayi literatürün en çarpici olaylarindandir...


        Paris'e gitmek siradan bir olay degildir, zira karsinizda çagin simgesi betometalik bir megapol yoktur, yüzlerce yillik bir uygarligin ta kendisini içindeymis gibi yasarsiniz, sanki los bir sokak arasindan Kraliçe'nin silahsörlerinden birisi birden önünüze çikiverecektir veya gizemli bir kalenin buram buram ani kokan kuytu bir kösesinde insanligi biçimlendirecek düsüncelere dalmis bir siluet hala oturmaktadir. Ya da, Galya güzelligini simgeleyen bir kadin Romalilar'dan Naziler'e kadar uzanan bir direnisin isyankar bakislarini gizleyerek, sarap kadehinin ardindan arkanizda duran bir hayaleti süzmektedir. Kisacasi Paris, aynen Delhi, ?stanbul, Bagdat, Dublin veya Roma gibi bir gil^em ve nostalji demetidir, iste gizem denen sözcük de, konumuzun ta ken|disi. Paris'e gidince hele ilk gidiyorsaniz ve zamaniniz varsa Versaîlles Sarayi'ni görmeniz gereklidir, inanilmaz bir ihtisamla, varaklarin aralarinda hala sakli olan entrika kokularinin asaletle bulustugu yerdir orasi. Gezerken ister istemez, kiliginizin degistigini ve davranislanizin etkilendigini hissedersiniz.
        Bir saray gezisinin baslangici
        Günümüzden 95 yil evvel, 1901 yilinin Agustos ayinda sicak bir Ögle sonrasinda iki orta yasli ingiliz Ögretmeni tatillerini geçirmek için geldikleri Paris'te Versailles'a gitmeye hazirlaniyorlardi.Miss Anne Moberley ve Miss Eleanor Jourdain tarihe merakliydilar, kente geldikleri andan beri Fransa'nin simgesi olan Saray'a gitmeye can atiyorlardi. Ne Moberley, ne de Jourdain daha sonra Saray'i gezip, Aynalar Satonu'na geçerlerken birazdan yasayacaklari olay yüzünden tarihe geçeceklerini akillarindan bile geçirmiyorlardi. Salonun açik pencerelerinden çiçekli bahçeler içindeki Petît Trianon Sarayi uzaktan gözüküyordu.
        Bu küçük saray, XV. Louis tarafindan yazlik olarak yaptirilmis ve sonra da XVI. Louis tarafindan da Kraliçesi IVlarie Antoinette'e verilmisti.iki ögretmen Küçük Trianon'u görmeye karar verdiler ve çiçeklerle dolu yemyesil yola düstüler, yanlarinda bir rehber veya simdiki gibi yollari gösteren isaretler o zamanlarda henüz yoklu. Yolu bilmiyorlardi ve pencereden uzakta gözüken saraya dogru tahmini olarak gidiyorlardi. Agaçlarin gölgeleri arasinda ilerlerken yapayalnizdilar, bir kez yol degistirdiler, Miss Jourdain bir ara agaçlarin içinde duran beyaz giysili bir kadin gördü, yolu sormayi düsünürken arkadasinin aldirmadan yürüdügünü görünce sesini çikarmadi. Jourdain sonralarda, arkadasinin böyle bir kadini görmedigini Ögrenecekti. Yürürlerken arada bir ingiltere'den ve dostlarindan söz ediyorlardi. Saga döndüler, bazi küçük yapilari geçtiler, birden bunlardan birinin kapisi açilarak iki adam disari çikti. Giysileri bir tuhafti, iki kadin da adamlarin bahçivan olduklarini tahmin ettiler ve yollarina devam ettiler, adamlar onlarla hiç ilgilenmeden aralarinda konusarak önlerinden geçip gittiler, iste tam o anda Moberley garip bir sey oldugunun farkina vardi;
        adamlarin sesleri duyulmuyordu.




        Elanor Jourdain 'in Petit Trianon'da yasadigi olay zaman çekmeceleri ile açiklanmakta

        ZAMAN ÇEKMECELERiNDE KAYBOLABiLiRSiNiZ,
        Fransiz arastirmaci ve yazar Jacques Bergier'e göre, zamanda yolculuk, fizikle ruhçulugun birlestigi bir bilim çizgisinde açiklanabilir. Ve su ana kadar da bilim., zamanin oyunlari hakkinda yeterince ipucunu bize vermistir. Üzerinde durmamiz gereken en önemli konu, "Zaman çekmeceleri "dir. Bu çekmecelerde zaman parçaciklari son derece hizli dönüsüm içindeler ve o zaman gözlemciye göre çok daha agir ilerler. Bu sonuç, normal zamanda hemen yok olan parçaciklarin, çekmecedekilerden daha farkli oldugunu kanitliyor. Kisacasi zamanda yolculuk için çok büyük bir enerji gerekmektedir ve bu enerjinin niteligi ve kaynagi henüz belli degildir. Ama, bilimin gelecegi umut vaadt etmektedir. Bergier'nin yorumu ilginçtir, zaman çekmecelerinden Hawking de söz etmekte, ama çekmecelerin nasil ve neden olustuktan bilinmiyor. Bilinen tek bir sey var, iki ingiliz ögretmenin basina gelen olayin tek olmadigi. Benzeri birçok olay daha yasanmistir. Versailles Bahçeler'inde yasanan olay, akan zamanin içinde kalmis resim gibi görünüyor ama üç boyutlu, gerçek bir resim bu, hatta içine girebiliyorsunuz. Hani bilgisayarinizda silinmemis programciklarin birden karsiniza çikmasi gibi... Moberley ve Jourdain, anilarinda olayin basladigi anda havanin bir garip oldugunu, son derece agirlastigini ve hatta ozona benzer garip bir kokunun var oldugunu yaziyorlar. Bütün bunlar bilinmeyen veya henüz niteligini fark edemedigimiz bir enerjinin habercisi olabilir mi? Böyle bir ortami, her an yasamak mümkün,nasil mi? iste bunu bilmiyoruz. Galiba, çok yogun, unutulmaz ve kalici olaylarin yasandigi yerler, Zaman Kaymalari için uygun yerler olabiliyorlar...

        Üç boyuttan, iki boyuta düsüs...
        Daha da garibi, adamlarin uzun at kuyrugu saçlari, yesil giysileri ve üç köseli sapkalari vardi, iki ögretmen giden adamlarin ardindan bakarak, bunlarin turistler için özel giydirilmis figüran olduklari sonucuna vardilar. Simdi tam karsilarinda küçücük bir kulübe vardi ve önündeki tahta bankin üzerinde bir adam oturuyordu. Yüzü karanlik ve çirkindi, kafasinda genis sombrero tipi bir sapka, üzerinde özenti giysiler vardi. Önünden geçtiler, adam hiç bakmadi, uyuklar gibiydi. Tam o anda arkalarindan gelen ayak sesleri üzerine dönüp baktilar, yol bostu ama hayir Miss Jourdain için bostu çünkü Moberley orada duran bir adami görüyordu. Sonralari "Tam bir centilmen havasi vardi, uzun boylu, iri ve koyu gözlü, parlak dalgali siyah saçlari vardi. Genis üç köseli soylu bir sapka giymisti...Ve garip bir sekilde gülümsöyordu...Sonra eve dogru ilerlemeye basladi..." diye anlatacakti.

        Adam dönerek onlara dogru bakti ve sanki kiyafetten çok garipmis gibi yukardan asagiya süzerek tekrar gülümsedi ve hafifçe egilerek selamladi. Moberley ve Jourdain ilerledikten sonra tekrar baktiklarinda hiç kimse yoktu. Arkalanndan gelen ayak seslerini her ikisi de duyuyordu. Artik panige kapilmislar ve bir an önce oradan uzaklasma çabasina girmislerdi. Ayni yoldan geri dönmemeye karar verdiler, yola devam edip, Küçük Trianon'u ziyarete gelen baskalarina ulasmayi düsünüyorlardi. Çevrede garip bir atmosfer vardi, sanki derinlik yok olmus ve iki boyutlu bir resme bakar gibiydifer. Tam bir panige düsmüsler ve kosmaya baslamislardi, o korkunç yüzlü adamin arkalanndan geleceginden korkarak, nefes nefese kosuyorlardi

        Korku sona eriyor;
        Neolmustu?
        Derken yol küçük açikliga ve minik bir dereyi asan köprüye ulasti. Hemen karsilarinda küçük bir kir evi ve evin yanindaki yesil alandabulunan küçük çardakta oturan bir kadin vardi, bir digeri de onun önüne yere oturmus, bakiyordu. Oturan kadin bir gergefte is isliyordu, yerdeki ise adeta tapinir gibiydi. is isleyen kadin çok genç degildi, saçlari basinin üstünde beyaz bir kurdele ile toplanmisti. Yüzü belirgin bir anlam tasiyordu ve etkindi. Moberley ve Jourdain biraz ötede durup baktilar, yerde oturan kadin hiçkiriyordu ve her ikisi de açikça duydular. Miss Jourdain ne oldugunu ve eve girip giremeyeceklerim sormak istedi. Ama birdenbire önlerinde hiç kimsenin olmadigini fark ettiler, daha büyük bir korkuyla evin arkasina dogru gittiklerinde karsidan genç bir adamin oradaki daha küçük bir kulübeden çikarak onlara dogru geldigini gördüler ama artik duracak halleri yoktu. yalniz adamin sanki bir eglenceye gider gibi neseli ve giyimli oldugu izlenimine kapildilar. Ve birden karsilarindaki patikanin altinda ana yolu gördüklerinde artik kosmaktan bogulmak üzereydiler. Yola vardiklarinda çevrenin sanki daha aydinlandigini ve yolda Saray'a gelip giden kendilerine benzer insanlarin bulunduklarini gördüler. Gariplikler bitmisti ama her ikisi de tükenmislerdi, hiç konusmadan kendilerini otellerine attilar.

        Kabus tekrarlaniyor...
        O günden baslayarak bir hafta boyunca Jourdain ve Mobertey sürekli olayi tartistilar ve Miss Moberley oturup tüm olanlari yazdi. Jourdain de arkadasinin israriyla ayni seyi yapti ve sonra oturup karsilastirdilar, ayni olayi küçük gözlem farklariyla yasamislardi. Moberley, birden arkadasina "Küçük Trianon'un hayaletli veya tekinsiz olduguna inaniyor musun?" dedi, Jourdain ayni düsüncedeydi. Ve sonra ingiltere'ye geri döndüler, üç ay sonra yeniden bulustuklarinda ki ayri kentte çalisiyorlardi, tekrar olayi karsilastirip tartistilar. Bir hayali kollektif olarak yasadiklarini açiklama haline getirmeye çalisiyorlardi. Ve sonuçta, arastirma yapmaya karar verdiler, ilk olarak ingiltere'de yasayan Parisli bir arkadaslari Jourdain'in aklina geldi, çünkü adam Versailles'liydi. Arkadaslari daha sözün basinda, bir kez kendisi de dahil olmak üzere Versailles bahçelerinde Kraliçe Marie Antoinette'nin pembe bir elbise ve basinda beyaz bir kurdele ile birçok defa görülmüs oldugunu anlatti, iyice heyecanlanan iki kadin olayi anlattiktan sonra tekrar Versailles'a dönüp arastirma karar verdiler, iste bundan sonra olay patladi demek mümkün; Jourdain ocak ayinda tekrar ama bu kez yalniz olarak Paris'e gitti ve tüm cesaretini toplayarak Versailles'a girdi ve ayni yoldan ilerlemeye basladi. Bu kadari da fazla diyeceksiniz ama Kaptan Scott da 9 defa kutba gidip, sonunda ille de orada neden öldü dersiniz?

        Top oynayan kadinlar
        Evet, Jourdain ayni yerdeydi, yapilar ve yollar ayniydi ama farkliydilar. Yani ayni yerde ayni yapi vardi ama biçimi degisikti, mesela pencereleri, pancurlari baskaydi. Ya da köprü çok daha degisikti, taslari ve rengiyle. Tam köprüyü asip, isminin Hameau oldugunu ögrendigi eve geldiginde yine o garip duyguya kapildi ve birden karsisinda yine o kadinin ama bu defa yaninda birkaç kadinla beraber topa benzer bir seyle oyun oynadigini gördü. Sonra görüntüler kayboldu, Jourdain artik korkmuyordu, meraki korkusunu asmisti. Biraz ötede bir arabaya uzun odunlar yükleyen tünikli ve üç köseli sapkali iki adam vardi, oraya dogru giderken tekrar dönüp Hameau'ya bakti ama Önüne döndügünde araba ve adamlar yok olmustu. Agaçlar arasinda bir cep saatine bakar gibi duran adam, ipek elbiseli bir baska biri, uzaktan gelen kalabalik insan sesleri ve çalinan bir müzik Jourdain'in yasadigi ve gördügü diger olaylardi. Ama ögretmen daha önceki gelisinde yasadigi korkutucu duygulara pek kapilmamisti. Artik çok fazla merak ediyordu, neler oluyordu? Ve niçin bu gariplikler onlarin basindan geçmisti?

        Gizemi çözen çardak bulunuyor...
        Bu ziyaretten sonra ikisi de defalarca Versailles'a gittiler ama bir daha hiçbir olay yasamadilar. Müzelere, uzmanlara gittiler, Saray'in planlarini incelediler, 1790'larin giyimlerini arastirdilar. Hemen her sey uyuyordu ama küçük farklar vardi, mesela bahçivan sandiklari adamlar kimdi? Çünkü o dönemlerde yesil giysi giymek sadece soylularin hakkiydi. Olay artik duyutmustu, herkes iki kadini merak ediyor ve olanlari tartisiyordu. Derhal karsit görüsler çikti ve hayalcilikle suçlandilar, iste bu suçlama olayin dügüm noktasi oldu. En önemli detay Marie Antoinette oldugundan artik kesin emin olduklari kadinin oturdugu çardakti...

        Çünkü böyle bir çardak yoktu ve bulundugu île ilgili hiçbir kayit da yoktu. Eger bunu kanittayabilirlerse dogru söyledikleri anlasilacakti. Mobertey çardagin Çin tarzini animsattigini söylüyordu, bir sürü arsiv arastirdilar, derken "Revue de Paris" dergisinde Leon Rey imzali bir yazi buldular, Trianon yolundaki Kraliçe'yi Önünde gördükleri küçük yapilara "Jeu de Bauge" dendigini ögrendiler ve Kraliçe'nin "Jeu de Bauge"sini (1774 yilinda Kraliçe'nin bahçivani Antoine Richard yapmisti. Öyleyse çardagin planlarinida o çizmis olabilirdi. ipucu bulunmustu ve ilgili arsivde planlar bulundu, çardagin tipatip anlatildigi gibi çizimleri vardi ve Antoine Richard tarafindan yapilmisti. Ayrica aynen anlattiklari gibi patikalar, evin önündeki teras, koruluk alan planlarda görülüyordu. iki ögretmenin yalanci olduklarini iddia edenler, kuskucular artik susmuslardi. Ama Moberley ve Jourdain ölünceye kadar bikmadan olayi arastirmaktan vazgeçmediler.

        Manyak bir kontun tutkusu mu?
        Eski bir tarih kitabinda kendilerine bakip selam veren adamin resmine rastladilar, adam Kraliçe'nin yakin dostlanndan olan Vaudreîl Kontu 'ydu ve bu yüzden idam edilmisti. Evin önündeki uyuklayan çirkin adam da tanimlandi, Kraliçe tutuklandiginda ona gardiyanlik yapan kötü ünlü bir ihtilalciydi. Ama bu çok sonra oldu, artik iki emekli ögretmen olan kadinlar 80 yaslaria geldiklerinde, yani 1940'larda. Yasadiklarini bir kitap haline getirip "Bir Macera" adiyla 1911' de yayinladilar. Ve herkes gibi onlar da birgün yasamdan ayrildilar. Hikaye burada bitti mi? Hayir pardon bir eksik var. 1976'da ?ngiliz Arkeolog ve Yazar Joan Evans kamuoyuna bir açiklamada bulunarak olayin çözümünü buldugunu söyledi. 1900'lerde Paris sosyetesinden olan Comte Robert de Montesquieu Versailles'de oturuyordu. Kont soylu olmasina ragmen hirsiz ve katil olarak ün yapmisti. Kont'un Versailles'a ve Louis dönemi Fransasi'na tutkusu büyüktü, adamlar tutuyor, onlara eski giysiler yaptirip, giydiriyor saray bahçelerinde alemler yaptiriyor ve gelenleri korkutup bundan zevk aliyordu. Evans tanik olarak da Kontun eski sekreteri olan Gabriel Yurri'yi gösteriyor ve çekilen bir resimde ayni yerde görünen giydirilmis iki adamin o yillarda çekilmis fotografina dikkat çekiyordu. Evans'in açiklamasi ilgi gördü ama çözüm olamadi... Çünkü bu açiklama, ne ögretmenlerin bilemeyecekleri seyleri anlatmalarini, ne de dogru çikan tariflerini açiklayabiliyordu. Hameu'daki çardagi kötü Kont da bilemezdi, bilse bile öyle bir yapi artik yoktu. Gizem sürüyordu.

        Petit Trianon'da yasanan olay gerçekten düsündürücü, yolunuz düserse siz de oradan, o küçük köprüden geçin, o Çin tipi evin önünde durun, kimbilir belki siz de orada olmayan bir çardakta oturan ve kendisi için aglayan kadinin önünde is isleyen bahtsiz Kraliçe'yi görebilirsiniz. Bu asla yasalarini anlayamadigimiz zaman faktörüne özgün bir kayma ise belki de onu, feci sonu için uyarabilirsiniz, çabuk kaç diye...Fakat acaba senaryosu yazilip, çekimi bitmis bir yasamin geçmiste kalan çizgisi degistirilebilir mi? Versailles Bahçeleri Paris'te ama benim aklima hemen yanibasimdakiler geliyor.

        ister istemez düsünüyoruz; acaba Çankaya bahçesinde Atatürk geçmis' te oldugu gibi inönü ve Bayar'la dolasip hala tartisiyor mu? Veya Topkapi Sarayi'nin biraz da ürpertici bahçelerinde Sultan ibrahim hala olmayan baliklara altin atiyor mu? Yoksa Harem'in karanlik köselerinde Valide Sultan hala celladi Kusçu'nun perde ipiyle kendisini kovalamasindan kaçmaya mi çalisiyor? Ve bir de merak etmemek elde degil, acaba Fatih Sultan Mehmet hala atini gittikçe yok olmakta olan istanbul surlarina sürüp, "Ne ettiniz de bu güzel sehri böyle perisan ettiniz, kim yapti bunu, tez söyleyin, nerdesin bre cellat?" diye duyulmayan sesiyle haykiriyor mu? Biz bilemiyor, duyamiyor ve göremiyoruz ama hissediyoruz. Kimbilir belki de sizlerin arasinda da Moberley ve Jourdain gibiler vardir, onlari görüyor ve duyuyorlardir...

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

          RASTLANTILARIN MATEMATiGi

          Eszamasal olaylar gûncel yasamin içinde ya fark edilmezler, yada rastlanti olarak geçistirilirler.Yasanan bir olay, verdigimiz bir karar çogu zaman dev bir olaylar zincirini olusturup, bir çok insanin yasamini etkileyebilir.iste Eszamansal Olaylar...
          Ünlü Oscar ödüllü aktör Alec Guiness çok dakik olmasiyla taniniyordu. Normalde çalar saatinin çalmasindan birkaç dakika önce uyaniyordu. Çalistigi ve Londra'da kaldigi pazar günlerinde sabah 8:00'deki ayinde olabilmek için saat 7.20'de kalkiyordu, ayinden sonra da saat 9:50'de oturdugu yer olan Petersfieid'e giden trene yetisiyordu. Nasil olduysa oldu, bir pazar günü uyanamadi. Karanlikta odadaki saati 7.20 olarak gördü ve alelacele giyindikten sonra westminister Kathedrali'ne yetisti. Ayin basladiginda oradaki insan toplulugunun normalden fazla oldugunu fark etti. Vaazin ortasinda saatine bakinca saat 8:00 yerine 9:00 ayininde bulundugunu fark etti, bu nedenle de 9:50 treni yerine 10:50'deki trenle gitmeye karar verdi. Istasyona geldiginde, treninin geciktigini gördü. Normalde gittigi tren Londra'nin biraz disinda raydan çikinca ön vagon devrilmis ve kimseye ciddi bir sey olmamasina ragmen vagondaki yolcular hafif yaralanmisti ve Guiness trende ön vagonda oturmayi seviyordu. Arastirmaci Arthur Koestler, aktörün sadece bir saat yirmi dakika geç kalmadigim, ayni zamanda da saati de yanlis gördügünü belirtmekte. Eger bu böyle olmasaydi, belki ayine gitmemeye karar verebililir ve 9:50'deki kaza yapan trene yetisebilirdi.

          iste bu olay Eszamanlilik Olaylari için iyi bir örnektir. Böyle bir olaya nasil tepki verdigimiz bizde biraktigi etkiye bagli. Beynimize her gün milyonlarca bilgi ulasiyor ve bunlarin çok fazla olmamasi için beynin hangilerini ayiracagina karar vermesi gerekiyor. Yani beyin gelen bilgileri ayikliyor ve bir kismim siliyor. Bu yok etme süreci içersinde kimbilir kaç tane Eszamansal Olay fazlalik diye atiliyor. Örnegin zihnin bir oyunu, bir dil sürçmesi veya bir bakis gibi.

          Tekrarlara dikkat edin...
          Günlük yasam akisi içinde Eszamansal Olaylar'in temel fonksiyonunu genelde fark etmeyiz. Kazalar ve rastlantilar olabilir diyerek, Eszamansal Olaylar'in hayatimiza olan kalkisim görmemezden geliriz. Olasilik yasalanna dayanarak, eninde sonunda olacak seyler olduguna dair kararlar veririz. Er ya da geç, bizi gittigimiz yolda durduracak bir sey olur. Bir rastlanti fazla mükemmeldir, bazi sartlar çok fazla olumludur veya bir bulusma beklenmediktir. Mantigimizla anladigimiz için degil, hislerimizle fark ettigimiz için içgüdüsel olarak böyle bir olayin neden oldugunu sasirarak düsünürüz. Bir an bile olsa bütün bedenimiz tepki gösterir ve sasiririz. Ama o an çok önemlidir ve siradisi, mantigimizla açiklanilamayacak bir olayin tanigi oldugumuzu anlariz. Bir tehlikeye karsi uyarilmak veya müstakbel kurbanlari korumak, Eszamansal Olaylar için en çok örnek olarak gösterilirler. Bu olaylar bize koruyucu melegimizin oldugunu hatirlatir veya su düsünceyi uyandirir:
          "Tanrinin lütfü sayesinde buradayiz" Felaketten kil payi kurtuldugumuzun farkina varinca dilimiz tutulur.
          Dr. Jean Skinoda Bölen söyle yaziyor; "Bir kadinin oglu, latince dersinde bir saka yapmak istemis. Bu nedenle annesinden onunla birlikte silah dükkanina gelip, orada birkaç sahte fisek satin almasi için imza atmasini rica etmis. Eve gelirken yanan bir arabanin yanindan geçmisler, kaza daha henüz olmus. O gün ögleden sonra evdeki kahve makinasi ocagin üstünde yanmaya baslamis ve söndürmeye çalismalarina ragmen ates, hafif de olsa yanmaya devam etmis. Daha sonra kadin televizyonda yanginla ilgili bir film seyredip, sürekli ates ve yangin tekrarlanmasinda bir anlam oldugunu düsünerek yatmis. Geceyarisi uyandiginda, bu yanginlarin ogl nu n planiyla bir ilgisi olduguna inanmis. Oglunu mantikli bir açiklama yapamamasina ragmen, planindan vazgeçmesi için ikna etmis. Latince dersi sürerken sinifin disinda inanilmaz bir patlama sesi duyulmus. iki çocuk fiseklerle oynarken, bir tanesi patlayip, çocuklardan biri elinden ciddi olarak yaralanmis."



          Jung ve Frenci Eszamanlilikla...
          Eszamansal Olaylar'in babasi taninmis psikiyatr Cari Gustav Jung'tur ve kendi yasadigi olaylar da çarpicidir. Üstadi Freud'u Viyana'da ziyaret ettiginde çok ilginç bir olay olusmustu. Öngörü ve Parapsikoloji hakkinda heyecanli bir tartisma içindeydiler. "Materialist ön yargisi" yüzünden Freud bu fikri saçma diyerek reddediyordu. Jung daha sonrasini kendi anlattv yor; "Freud konusurken bana çok ga'? rip bir sey oldu. Sanki gögsümün hemen alti demirmis gibi geldi ve kizgin bir ates gibi yaniyordu. O an yanimizda duran kitapliktan o kadar yüksek bir patlama sesi geldi ki, ikimiz de üstümüze bir sey düsecegi korkusuyla ayaga firladik. Freud'a, iste dedim, tam bir dis güç fenomenin örnegi. O da, bu saçmaliktan baska bir sey degil, diye cevap verdi. Ben, Öyle degil Bay Profesör, hatalisiniz, hakli oldugu mu ispatlamak için simdi yeniden öyle bir patlama sesi duyulacagini iddia ediyorum, dedim. Bu laflari söyler söylemez kitaplikta bir daha ayni olay tekrarlandi. Bugüne kadar, hala nasil bu kadar emin olmami ne sagladi bilmiyorum. Freud sadece saskin bir ifadeyle bana bakiyordu. Ne o anda ne de daha sonra o olayi bir daha onunla tartismadik."

          Altin böcek
          Bir baska olay, Jung'un çok zor bir hastayi tedavi ettigi sirada yasandi. Jung'a göre hasta, iyi egitilmisti ve mükemmel bir mantigi vardi. Ayni zamanda da düsünceleri kusursuzdu, gerçekçi savunumlan vardi. ikisi bir gün tedavi nedeniyle beraberdiler, hasta adam rüyasinda altin bir takinin eline verildigini anlatirken, birden bir sey cama vurdu. Disarida cama vuran bir böcek görülüyordu. Jung cami açti ve "Ziynet Böcegi" adi verilen böcegi yakaladi. Hastasina böcegi vererek; "Buyrun, takiniz burada." dedi. Bu olay hastanin entelektüel direnmesini kirdi ve tedaviye devam edilebildi.
          Eszamansal Olaylar'da hayvanlar önemli bir rol oynarlar ve ilginç örnekleri olustururlar. Jung'un inanci onlarin "Siradisi, uzaysal yönelmelerinin" zaman ve yer arasindaki ruhi bagliligi göstermekte oldugu dogrultusundadir. Bu söyle de açiklanabilir:
          Hayvanlarin dogada bulunduklari yere olan derin baglari, yasamlarinin mevsimsel olaylarla eszamanli olmasi ve çevredeki degisimlere karsi olan duyarliliklari, evrende fiziksel ve ruhsal bir iliskileri oldugunu kanitlamaktadir. Bir hastasmin hanimi Jung'a annesinin ve anneannesinin ölümünde, ölüm odasinin penceresi önünde bir sürü kusun toplandigimni anlatmisti. Kadinin kocasinin tedavisi bitmek üzereyken, Jung adamda kalp krizine benzer belirtiler fark ederek bir uzmana gönderdi ama kalp doktoru onun saglik açisindan hiçbir sorunu olmadigim belirterek geri yolladi. Jung'un hastasi eve giderken birden sokakta yigilip kaldi. Ölümcül durumda götürülürken, esi panik halindeydi çünkü kocasi doktora gittikten sonra bir sürü kus evlerinin tepesine konmustu. Dogal olarak kadin akrabalarinin ölümünde olan benzer olaylari hatirlamisti.
          Seytan yüzleri ve kokarca
          Dr. Bolen'in bizzat bulundugu bir ortamda bir hayvan çok önemli bir rol oynadi. Davetlilerden biri, çogu zaman gözlerini kapatinca seytana benzer yüzler gördügünü anlatti, içgüdüsel bir tepkiyle gördügü seylerden kaçabilmek için gözlerini hemen açiyordu. Tartisma bu yönde yapiliyordu, acaba bu bir red miydi? Psikolojik açidan yanlis mi yapiliyordu? Tartismanin ortasinda herkes bir hayvan pençesinin tirmik sesini duydu. Dönüp baktiklarinda cam kapinin arkasinda bir kokarca gördüler. Normalde kokarcalar insanlardan kaçarlar, burada ise içeri girmek için ugrasan bir kokarca vardi. Dr. Bolen'in kocasi sonradan kokarcanin, kadinin sorununa bir cevap oldugunu belirtti; "içeri girmeye çalisan kokarca hayalinizdeki seytan yüzleri gibidir. Kapiyi açmak büyük aptallik olur. çünkü kokarcayi içeri alirsak, bütün odayi kokutacaktir ve mecazen negatif enerjili seytan yüzleri de içeri alinirsa aynisi insanin iç dünyasinda olacaktir. Yani bilinçalti kokusup, bozulacaktir" iyi de, tam bu konu tartisilirken, kokarca orada ne aramaktaydi? iste Eszamansal Olay buydu.
          Bir eszamansal olayi yorumlamak, onu yasamaktan çok daha önemli. Semboller dogal olarak biçimlendirilebilir veya sekilendirilebilir, onlari anlamak ve daha sonra psikolojik esanlamina sokmak güç bir olay. Siyah bir kedinin yolumuzdan geçmesi ve on üç sayisinin ugursuz olmasinin disinda sembollerin ince dilinden hiçbir sey anlamiyoruz. Batil inançlanmizin ara sira bazi olaylar nedeniyle gerçeklesmesi bizi tatmin etmek için yeterli. Eszamanliligin sembol lisani, rüyalarda oldugu gibi, çok daha kompleks ve karmasik. Eszamansal olaylar bizi bilinçalti tabaninda ilgilendirdigi için hangi duygusal sartlar altinda olustugunun farkina varmamiz lazim, çünkü olay genelde ya bizi üzen bir olaydir ya da yasadigimiz bir seyin yorumlanmasidir veya resmidir. Bazen olayin anlami kokarcada gördügümüz gibi ortadadir ama bazen de anlami belirsizdir, örnegin Jung'un arkadasi yazar Laurens Van der Post'un hikayesinde oldugu gibi; "Jung'un hayat hikayesi hakkinda bir film yapiyordum. Son günde yapacagimiz çekim Jung'un eski evinde yapilacakti. Bütün sabah ve gün boyunca çalistik ve bütün bu zaman içersinde içimizde Jung'un bize yakin olduguna dair anlatilamayacak bir his vardi. Çok kuru ve sicak bir ögleden sonrasiydi, bazi dis çekimleri yapabilmek için Zürih'in en eski bölümüne gittik. Planimiz son çekim için aksama dogru yine Jung'un evine dönmekti. Zürih'den Kustnach'a giderken masmavi olan gökyüzü karardi ve aniden gök gürlemeye ve simsekler çakmaya basladi. Kastnach'a gelene kadar gök gürlemesi artmis, simsekler fazlalasmisti ve sakir sakir yagmur yagiyordu. Tam karneraya dönüp Jung'un ölümü hakkinda ve bir yildirimin geçmiste evin önünde bulunan onun en sevdigi agaca çarptigini anlatacagim anda simsek bahçede çaktik Ayni agaca yine yildirim düsmüstür gök gürlemesi o kadar yüksekti ki ürktüm ve bu ürkme, görünür bir sekilde filmde yer aldi."
          Jung ölümünü haber veriyor...
          Bay Van der Post bu deneyimin Jung'un ruhsal olarak yasamasina ait bir kanit oldugu düsüncesinde. Yasamin, zaman ve mekan ikilemi içinde sadece sekil degistirdigini varsay1 makta. Yorumu daha çok ruhsal vei| felsefi. Gök gürlemesine karsi gösterdigi tepkiyi ve o anin içinde yarattigi derin etkiyi anlayabilmek için, Bn, Post'un yillar önce yelken yapmak amaçiyla gittigi Afrika'da yasadigi bir olaya dönmemiz gerekiyor. "Uykusuz gecelerden sonra yorgun bir vaziyette kamaramda yalnizdim. Birdenbire kendimi karanlik bir vadinin içinde çiglarin düstügü suyla ve karla kapli daglarin arasinda buldum. Yakin bir felaketi hissediyordum ve sesimi yükselttigim an çiglarin üstüme yikilacagini biliyordum. Birden vadinin sonundaki dagin dorugunda, günes isigi içerisinde Jung ortaya çikti, birkaç hafta önce evimin kapisinda gördügüm gibi orada duruyordu. Elini sallayarak "görüsürüz" diye bagirdi ve sonra dagin yüksek tarafinda kayboldu. O anda uyandim, yorgunluktan dalip gitmistim, her sey bir rüyaydi ama çok etkiliydi. Ertesi sabah günesin dogmasiyla birlikte kalktim, kabinin perdelerim' kenara çekmistim. Disarda günesten kanatlari parlayan tek bir marti vardi, böyle bir seyi daha Önceki hiçbir gezimde görmemistim. Penceremin yanindan geçerken kafasini çevirdi ve dogrudan bana bakti. Birkaç dakika sonra ise, gemi garsonu bir tepsi üstünde meyve ve çayin yani sira geminin telsiz haberlerini getirdi. Bülteni okuyunca, Jung'un geçen ögleden sonra öldügüne dair yapilan açiklamayi gördüm. Vakti, uzakligi ve toleransi düsünerek, Jung'un ölümünün tam rüyama denk geldigini saptadim. Evet, dogruydu, Jung'u öldügü anda rüyamda görmüstüm ya da rüya benzeri bir yerde..."

          Kuskusuz o anin anisi ve duygulari Bn. Post'un yillar sonra Jung'un Bollingen'de olan evindeki çekim gününde hissettiklerinin temeliydi ve gök gürlemesi süphesiz Jung'un kendisine yakin oldugu duygusunun kanitiydi. Post'un anisi ve Jung'un varligim hissetmesi gök gürlemesini normal doga fenomeni olmaktan çikardi. Ama digerleri için bu sadece dogal bir olaydi. Biz bilgimize uyan olaylari görürüz. Dünyayi bize dogrudan ait olmayan, rastlantisal olarak ortaya çikan bilgilerin birikimi olarak görürsek, biz düsüncelerimizde bölünür ve herkesi kapsayan yasamsal bütünden kendimizi dislanmis hissederiz. Eger bilgimiz dünya ve kendimiz hakkinda bildigimiz sembollerin tüm içerigini kapsasaydi, sonsuz olurduk. Lauren Van der durumu, onun bir basit gök gürlemesiyle Jung'un ruhuna ve yasamin degiskenligine dogrudan bakmasini sagladi. Ama bütün Eszamansal Olaylar bu kadar dramatik ve sonuçlari bu kadar derin degildir. Sik sik Eszamansal Olaylarla karsilasan insanlarin ortak noktasi yasamin onlara sürpriz yapmasina izin vermeleridir. Kozmik Sakaci olaylarinda oldugu gibi...

          Masaj, ne anlatmak istiyor?
          Bizim dünyamizda her an yogun ve yorgunuz, bu nedenle garip raslantilari önemsiz ama nadir olaylar olarak geçistiririz. Böyle davranarak, bizim için önemli olan birçok olayi gözden kaçirabiliriz. Ya da garip bir olay bizi korkutarak yasamimizin tamamen degismesini saglar. Asagidaki olay çalisan bir kadinin basindan geçmistir;
          "Bir sanatçi olarak yasama baslamistim, ama maddi durumumu güvenceye almak için psikoterapist oldum. Basarili kariyerimi çocuk istegi yüzünden birakip sonradan sanata dönmeyi istiyordum. Ama her ne kadar bu degisikligi istediysem de maddi açidan bagimli olmam bunu gerçeklestirmeme engel oldu. Aylarca tereddüt içinde kaldim. Bir gün bir sempozyumu beklerken, birkaç yil önce çocuk sahibi olabilmek için isini birakan bir meslektasima rastladim. Çocugu okula baslamis ve kendisi de psikoterapist ve ögretmenlik görevine geri dönmüstü. Benim için bu karsilasma esrarengiz bir anlam tasiyordu, içgüdüsel olarak, bütün olmak istedigim seyin sembolüne rastladigimin farkina vardim. Etki o kadar büyüktü ki, hemen orada karar verdim ve daha sonra planlarimi gerçeklestirmeye basladim."
          Jean Bolen'e göre, böyle bir karsilasma, mesajin içerigini olayda saklayarak kadere evet dedirten bir duygu uyandirir. Hiç kimse tek bir olaydan anlam çikaramaz ya da hiçbir sembolün yorumu yoktur. Zit durumda olan bir baska kadin, ise dönüp dönmemeyi düsünürken, isine ve ögretmenlige geri dönen anneyi görünce kendi isteklerinin onaylanmis oldugunu görür. "Mesaj" sadece sembolde degil ona verdigimiz cevapta da bulunur. Büyük ölçüde mesajin düzeyi ve anlami için dogrudan sorumluyuz. Yasami degistiren geyik insana, yasamin temel degisiklikleri eszamanliligi baslatiyormus gibi görünüyor. Edebiyat ve Kelt Mitolojisi profesörü olan Laurie, ögretmenligi birakip hemsire ve ebe olarak bir kariyer yapmayi düsünmektedir. Bunun sifirdan yasama yine baslamak oldugunu bilmesine ragmen yasaminin yeni bir bölümünün baslamasi ona büyük bir heyecan vermektedir.
          Bir gece, disi bir geyigin önemli bir rol oynadigi bir Gal efsanesi üzerine konferans verdikten sonra, eve dönerken yol kenannda bir geyik görür. Hayvanin yarali oldugunu düsünerek arabayi durdurup, yavasça yaklasir. Hayvan, disi bir geyiktir, kadinin ona dogru uzattigi ele yaklasir ve ona bakar. Geyigin durumunun iyi oldugunu gördükten sonra Laurie arabasina döner. Ama geyik onu evine kadar takip eder ve Laurie'ye uzun gelen bir süreden sonra bahçe parmakliginin üstünden atlayip gecenin içinde kaybolur. Laurie o anda evin kapisma gelene kadar hemsirelik hayallerinden vazgeçecegine karar verir. Artik Kelt bölümünde doktora yapmasini gerekli görmektedir. Buna bir zamanlar baslamis ama çoluk çocuk sahibi olabilmek için vazgeçmistir. Mesaj gelmistir, bir yasam tümüyle degisecekken, geyik motifi içinde olaylar rayina oturtulur. Ama nasil ve kimin tarafindan? Sembollerin (özellikle bilinçalti semboller) insanlarin düsüncelerini daima zorlamistir. Belki de en yorucu olanlar Eszamansal sembollerdir. Bu nedenle hem durumun ayrintilarina, hem de bizim gösterdigimiz tepkiye önem vermemiz gerekir. Belli sartlar bizim içdünyamiza uyum sagliyorsa, iç güdüsel tepki göstermeye basliyorsak, soru disinda da bizden ne beklendigini biliyorsak o zaman Eszamansal bir seyin isbasinda oldugunu tahmin edebiliriz. Ve bu sayede evrensel bir drama katiliyoruz ve bu dramda da çok önemli bir rolümüz var, verdigimiz her karar, çogu zaman bizden baska birçok yasami etkilemektedir, hayal dahi edemeyecegimiz karmasik bir sistemle hepimiz sayisiz insanla bagimliyiz, etkiliyor ve etkileniyoruz. Bu da bize Farkindalik Gerekliligi ve Sorumlulugunu getiriyor. Farkindalik noktasina ulastigimizda, belki de artik kararlarimizi çok zor verebilecegiz, hatta sonuçlarini düsünmek bizleri belki de çok korkutacak.
          Kimbilir, Eszamansal Olaylar'i anlamak için henüz hazir olmayabiliriz de, ya da evrenin sirrini ögrenmeyi daha hak etmedik. Çünkü, Eszamansal Olaylar'in ardinda basit rastlantinin çok ötesinde evrensel gerçegin ta kendisi yatiyor olabilir.

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

            GARiP APARTMAN

            23 Agustos 1980'de, New York'ta geceyarisi NBC kanalinda yayinlanan bir talk-show'da ruhçuluga merakli Alex Tanous'un söyledikleri aylar sonra gerçeklesecekti.
            Talk-Show yöneticisi Lee Spiegel'in amaci yetenekli gördügü insanlarla deneyler yapmakti. Spiegel NBC radyosunda yayinlanan 'Açiklanamayan Olaylar' adli programin yapimcisi olarak ün yapmisti. 73. Cadde'de bulunan Amerikan Ruhsal Dernegi önünde bir deney yapmak amacindaydi. Ayni caddede bulunan Dakota Apartmanlari ise ünlülerin oturduklari bir yer olarak taniniyordu. Spiegel, Tanous'la beraber apartmanlarin önünde durarak, gelecek birkaç ay içinde ünlülerin yasaminda nelerin olabilecegini sordu. Bir an düsünen Tanous, gözlerini kapadi ve konustu:
            "Bu sözlerim gerçeklesecek. Çok ünlü bir rock yildizinin zamansiz ölümünü görüyorum ve bu ölüm su andan itibaren her an gerçeklesebilir. Tekrar ediyorum, bu çok zamansiz bir ölüm ve garip bir yabanci onun ölümüne neden olacak. Bu ölüm sayisiz insanin bilincini etkileyecek, çünkü o kadar ünlü biri..."
            Bu talk-show 5 Eylül 1980'de yayinlandi; ancak 8 Aralik 1980 günü tekrarlanacakti; çünkü o gün dünyanin en ünlü müzisyenlerinden biri olan pop-star John Lennon, esi Yoko ile birlikte Dakota Apartmanlari'ndaki dairelerine dönerken, uzak bi eyaletten gelen psikopat biri tarafindan vurularak öldürüldü.
            Tanous, bahsettigi ünlü kisiyi kimin öldürecegi soruldugunda bir isim vermemisti. Ama yapimci aylar önce programi yayinladiginda, alti ünlü sanatçidan olusan bir liste okumustu ve listenin basinda John Lennon bulunuyordu.
            Bir sey daha var; korku sinemasinin en iyi örneklerinden sayilan ve basrolünü Mia Farrow'un oynadigi 'Rosemary'nin Bebegi' filminin çekimi sirasinda ard arda bir sürü ugursuzluk yasanmis ve oyunculardan bazilari sonradan psikiyatrik tedavi görmüslerdi. Ve bu film ayni yerde, yani Lennon'un vuruldugu Dakota Apartmanlari'nda çekilmisti...
            Katil sorusturmada Lennon'u neden vurdugunu bilmedigini söylüyordu. Tanous'un kehaneti gerçeklesmisti

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

              120 MiLYON YILLIK"HARiTA"


              Bashkir'li bilimadamlarinin gerçeklestirdigi kesif , insanin tarihiyle ilgili geleneksel yapiya karsit bir sonuç ortaya çikariyor: Ural bölgesinin kabartma (rölyef) haritasini içeren 120 milyon yillik tas plakalar.
              imkansiz gibi görünüyor. Bashkir State Universitesinin bilimadamlari ileri derecede gelismis ve çok eski bir uygarliga ait kesin kanitlara ulastilar. Konu 1999 yilinda bulunan muazzam levha; bölgenin resmi, levha üzerine bilinmeyen bir teknoloji tarafindan tam olarak yapilmis. Bu gerçek bir kabartma harita. Bugünün ordularinda hemen hemen ayni tip haritalar kullanilmakta. Harita , sivil mühendislik çalismalarini içeriyor: yaklasik 12,000 kilometrelik kanallar sistemi, su bentleri, güçlü barajlar. Kanallardan çokta uzak olmayan baklava biçimli yerler görünüyor. Harita ayni zamanda bazi yazitlar içeriyor. Hatta sayisiz yazitlar. ilk basta, bilim adamlari bunlarin eski Çin diline ait oldugunu düsündüler. Daha sonra bunlarin hieroglyphic-syllabic (hiyoroglif-hece) sistemine dahil bilinmeyen bir dil oldugu fikrine sahip oldular. Bilim adamlari okumayi basaramadilar...
              “Daha çok anladigim, aslinda hiçbirsey bilmiyor oldugumdu,” diyor Bashkir State üniversitesinden fiziksel ve matematiksel bilim doktoru Alexandr Chuvyrov. Yani Chuvyrov sansasyonel bir kesif yapmisti. 1995 yilinda , profesör ve China Huan Hun'daki eski ögrencilerinden biriyle birlikte Eski Çin halkinin Sibirya ve Ural bölgesine göçleri ile ilgili hipotezi arastirmaya karar verdiler. Bashkiria dogru yaptiklari yolculuk sirasinda , eski Çin dilini içeren birkaç tas yazit buldular. Bu buluntular Çinlilerin göç etmesiyle ilgili hipotezi dogruluyordu. Yazitlar okunabiliyordu. Çogunlukla ticari kayitlar, ölüm ve evlilik kayitlarini içeriyorlardi.
              Yine de, 18.ci yüzyilda Ufa valisinin arastirmalar sirasinda aldigi notlarda vardi. 200 civarinda siradisi ,üzerinde çizimler olan plakalarin Nurimanov bölgesindeki Chandar köyü yakinlarinda oldugunu not etmisti. Chuvyrov ve meslektasi ilk önce bunlarin Eski Çin göçüyle iliskilendirmisti. 17 ve 18.ci yüzyillara ait arsiv notlari, Rus bilim adamlarinin Ural bölgesinde yaptiklari arastirmalarda, üzerinde isaretler ve kaliplar olan 200 beyaz plakayi inceledikleri ve 20.ci yüzyil baslarinda Arkeolog A.Schmidt'in birkaç beyaz plakayi Bashkirada gördügünden bahsediyordu. Bu bilim adamlarinin arastirmaya baslamalarina neden oldu. 1998 yilinda ögrencilerinden olusan bir ekiple birlikte Chuvyrov arastirmayi ilerletmeye karar verdi. Bir helikopter kiraladi, ve ilk arastirmayi plakalarin bulundugu söylenen yerlerde bir uçus gerçeklestirerek yapti. Buna ragmen, bunca çaba plakalari bulmaya yetmedi. Chuvyrov hayal kirikligina ugramisti ve hatta plakalarin sadece güzel bir söylence olabilecegini düsünmüstü.
              Beklenmedik bir sans. Chuvyrov'un köye yaptigi ziyaretlerden birinde, bölgesel tarim konseyinin eski baskani Vladimir Krainov, ( Schimidt daha önce Krainov'un babasinin evinde bulunmustu) kendisine gelerek “Tas plakalar için arastirma yapiyormussun? Benim avlumda birkaç tane degisik plaka var" diye söyler. Chuvyrov, "ilk önce, bu haberi ciddiye almadim" diyor. " Buna ragmen, gidip görmeye karar verdim. Tarihi tam olarak hatirliyorum: 21 Temmuz 1999. Evin sundurmasinin altinda , birkaç ezik ve kirigi olan bir plaka duruyordu. Plaka çok agirdi ve yerinden oynatamadik. O nedenle, Ufa kentine yardim istemeye gittim“ diye anlatiyor.
              Bir hafta içinde Chandar'da çalismalar basladi. Bulundugu yerden çikarildiktan sonra tas plaka boyutlari ölçüldü: 148 santimetre yüksekliginde, 106 santimetre genisliginde ve 16 santimetre kalinligindaydi. Yaklasik 1 ton agirligindaydi. Tahta çubuklar üzerinde kaydirilarak yerinden çikaridi. Bulunan seye "Dashka'nin tasi" adi verildi ve (Alexandr Chuvyrov'un torunu bir gün önce dünyaya gelmisti.) arastirma için üniversiteye götürüldü. Topraktan temizlendikten sonra, bilim adamlari gözlerine inanamadilar... "ilk görüs" diyor Chuvyrov " Anladimki bu sadece bir tas parçasi degildi, fakat gerçek bir haritaydi ve siradan bir harita degildi, üç-boyutlu bir haritaydi. Bunu kendinizde görebilirsiniz"


              “Bölgeleri nasil tanidik? ilk basta, haritanin çok eski olabilecegini düsünmedik. Büyük sans olarak, Bashkira'nin rölyefi milyonlarca yildir fazla bir degisiklige ugramamisti. Ufa zirvesini taniyabildik, Ufa kanyonu kanitlarimizda en önemli nokta oldu, çünkü jeolojik olarak arastirmalarimiz sonucunda bu plakanin çok eski bir harita oldugunu ortaya koydu. Çünkü kanyondaki yerinden çikarildiktan sonra, dogudan buraya tasinmisti. Bir grup haritacilik, fizik, matematik, jeoloji, kimya ve eski Çin dilleri konusunda uzman Rus ve Çinli arastirmaci , plakanin Ural Bölgesinin haritasini içerdigini, Belya, Ufimka ve Sutolka nehirlerinide kapsadigini buldular. Alexandr Chuvyrov gazetecilere tasi gösterdi. "Ufa kanyonu görünüyor -- Yer kabugundaki bu kirik, Ufa sehri ile Sterlitimak sehri arasinda uzaniyor. Tam orda Urshak nehri eski kanyon boyunca uzaniyor. " diyor. Harita 1: 1.1km ölçeginde yapilmis.
              Plakanin jeolojik yapisi belirlenmis durumda. 3 katmandan olusuyor. Taban 14 santimetre kalinliginda en saglam dolomiteden(1) (beyaz mermer), ikinci katman ise en ilginç olani, diopside(2) camindan yapilmisti. Modern bilim tarafindan bilinmeyen bir teknoloji ! Aslinda harita bu katman üzerine çizilmis. Üçüncü katman ise 2 milimetre kalinliginda kalsiyum porselenden yapilmis ve haritayi dis etkilerden korumakta.

              “Bu farkedilmeli" diyor profesör " rölyef eski çag tas oymaci tarafindan yapilmamis. Bu imkansiz. Bir makine ile yapilmis oldugu apaçik ortada. "seklinde ekliyor. Ve X-isin fotograflari plakanin yapay orjinli oldugunu ve belli aletlerle yapilmis olabilecegini ortaya koymus.

              Bilim adamlari ilk incelediklerinde, bu eski haritanin, eski Çin zamaninda yapilmis olabilecegini varsaydilar, çünkü üzerindeki yazilar düsey olarak yazilmisti. iyi biliniyor ki, 3.cü yüzyil öncesinde kullanilan eski Çin dilinde düsey literatür kullanilmisti. Bunun üzerine, Chuvyrov varsayimi arastirmak için Çin imparatorluk kütüphanesini ziyaret etti. Kütüphanenin verdigi 40 dakikalik izin sirasinda, birkaç nadide bulunan eseri inceledi, fakat hiçbiri plakadaki literatürü içermiyordu. Daha sonra Hunan üniversitesindeki meslektaslarini ziyaret etti. Beraber yaptiklari çalisma sonucunda , porselen kapli plakalarin Çinde hiçbir zaman kullanilmadigina karar verdiler. Yazilari çözmek için harcanan tüm çaba sonuçsuz kalmisti. Yazilar hieroglyphic-syllabic (hiyeroglif-hece) literatürünün disinda kaliyordu. Buna ragmen Chuvyrov, bir tek sifrenin manasini çözmüstü: Bugünkü Ufa kentinin bulundugu enlemin karsiligi.

              Plaka üzerinde yapilan arastirmalar daha çok sirri ortaya çikardi. Harita da, dev bir sulama sistemi görülebiliyordu: nehirlere eklenmis, 2 adet 500 metre genisliginde kanal sistemi, her biri, 300-500 metre genisliginde, yaklasik 10 kilometre uzunlugunda ve 3 kilometre derinliginde 12 adet baraj bulunuyordu. Barajlar suyun her iki tarafa dönmesinde yardimci oluyor ve insaatlari sirasinda 1 katrilyon metreküp toprak tasinmis olmaliydi. Mukayese edilecek olursa, Volga-Don kanal sistemi sanki bugünün rölyefine çizilmis. Bir fizikçi, Alexandr Chuvyrov'a göre, insanoglu haritadaki yapinin ancak ufak bir kismini yapabilir. Haritaya göre, baslangiçtan beri, Belaya nehri yapay bir nehir yataginda akiyordu.
              Plakanin tam yasini hesaplamak oldukça zor. ilk olarak , radyokarbon analizleri yapildi, ardindan plakanin katmanlari uranyum kronometer ile incelendi. Arastirmalar farkli sonuçlar verdi ve plakanin yasi tam olarak netlik kazanamadi. Plakanin incelenmesi sirasinda, yüzeyinde iki deniz kabugu bulundu. Biri, Naciopsinamunitus of Gyrodeidae ailesindendi ve yaklasik 500 milyon yillikti, digeri ise Ecculiomphalus princeps of Ecculiomphalus alt ailesindendi ve yaklasik 120 milyon yillikti. Yani yas olarak "isleyen versiyon" kabul edildi. "Harita muhtemelen Dünya'nin manyetik kutbu bugünün Franz Josef topraklarindayken, tam olarak 120 milyon yil önce yapilmis olmali " diyor Profesör Chuvyrov ve ekliyor "Harita geleneksel insan anlayisinin ötesinde ve kullanabilmek için uzun bir zamana ihtiyacimiz var. Kendi mucizemizi kullanabiliriz. ilk baslarda, tasin 3000 yillik olabilecegini düsündük. Buna ragmen yasi yavas yavas büyüdü , ta ki biz deniz kabuklarinin tasin üzerinde bazi seyleri isaretledigini anlayana dek. Kim harita yapildiginda kabuklarin canli oldugunu dair garanti verebilir? Harita'nin yapimcisi muhtemelen taslasmis halde bulmus olabilir."
              Bashkirde bulunana materyaller , Visconsin-Amerika'daki Tarihi haritacilik arastirma merkezinde incelendi ve Amerikalilar saskina döndü. Uzlastiklari nokta bu haritanin sadece tek bir yolla yapilabilecegi seklindeydi, - denizcilik için yapilmis olan bir harita ancak uzay seferleri sayesinde yapilabilmis. Zaten, suan Amerikada Dünya'nin üç boyutlu haritasinin yapimi ile ugrasilmakta. Bununla beraber, Amerikalilar Dünya haritasini 2010 yilinda bitirmeyi planliyorlar. Asil sorun, böyle bir üç boyutlu haritanin yapilabilmesi için, zorunlu olarak çok fazla sekil üzerinde çalismak gerekiyor. Chuvyrov'a "Örnegin , bir dagin haritasini yapmak istesek?" seklinde bir soru yöneltildiginde, "Bu gibi haritalari yapmak için teknoloji süper-güçlü bilgisayarlara ve uzay mekigi ile yapilacak bir sefere ihtiyaç duyuyor. "diyor. "Peki bu haritayi kim yapti?" seklindeki soruya ise, temkinli bir sekilde "UFO'lar ve dünya disilar hakkinda konusmayi sevmiyorum. izin verin haritanin yapimcisini basitçe, The Creator diyelim" diyor.

              Görünen o ki, her kim ve ne zaman yaptiysa sadece hava yolu kullaniyormus : Haritada hiç yol yok. Veya muhtemelen su yollarini kullaniyorlardi. Ve düsünecek olursak, bu eski haritayi yapanlar bu bölgede yasamiyorlardi. Sadece sulama amaçli yapilmis bir toprak parçasi. En olasi fikir bu görünüyor.
              Harita üzerindeki son arastirmalar yeni sansasyonlari beraberinde getiriyor. Artik bilim adamlari, haritanin sadece büyük bir Dünya haritasinin parçasi oldugundan eminler. Bazi hipotezlere göre, toplam 348 parçadan olusuyordu. Diger parçalarda yakin yerlerde olmali. Chandar'in dis mahallerinde, bilim adamlari 400'den fazla örnek aldilar ve gerikalan haritanin bulunabilecegi yer Sokolinaya Dagi geçidi olarak ortaya çikti. Buna ragmen buzul çagi sirasinda parçalara ayrilmisti. Fakat eger bilim adamlari "Mozaik"'leri birlestirmeyi basarabilirse, harita 340m x 340m boyutlarinda olacak. Materyaller toplandiktan sonra, Chuvyrov ayni bölgede bir arastirma yapti ve 4 parça incelenebildi. Bir tanesi Chandar'daki bir evin altinda, digeri tüccar Khasanov'un evinin altinda, üçüncüsü , bir köy banyosunun altinda, dördüncüsü ise bir demiryolu köprüsünün altinda.

              Bu arada , Bashkir bilim adamlari buluslari ile ilgili bilgileri dünyadaki farkli bilimsel merkezlere yollamaya devam ediyorlar; bazi uluslararasi konferanslarda mevzu hakkinda raporlar sunuyorlar: GÜNEY URALDAKi BiLiNMEYEN BiR UYGARLiGA AiT SiViL MÜHENDiSLiK ÇALiSMASi

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                Pusulayı Kim icat etti?

                Pusulayı MS 100 yılında Çinliler icat etti.

                Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                  okyanusun en derin noktası?

                  Okyanusun en derin noktası Pasifik Okyanusu'nda, Guam adasının güney batısındaki Mariana Çukurudur

                  Derinliği tam tamına 11033 metredir. Bir kilogram ağırlığındaki bir cismin okyanusun en derin noktası olan Mariana Çukuru'na ulaşması tam bir saat alır.

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                    en hızlı koşan kuş ?

                    En hızlı koşan kuş Devekuşu'dur ( 70 km/saat ). Bu yüzden en hızlı koşan kuş u yakalamaya çabalamayın.

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                      Gökyüzü Neden Mavidir?

                      Gökyüzünün mavi görünmesinin (dikkat! olmasının değil görünmesinin! çünkü normalde atmosferimiz daha doğrusu hava renksiz bir gazdır!) tek sebebi kırılma hadisesidir.

                      Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.

                      Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.

                      Gün batımında veya doğumunda ise güneş ışınları atmosfere eğik girdikleri için daha fazla yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yüzden daha çok ışın ve renk saçılır ve o posterlere konu olan, şahane gün doğumu ve batımını gözlemleyebiliriz. Çok az saçılmış olan kırmızı ışık ise güneşe ve ufuğa kızıl veya portakal görüntü verir.

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                        güneş'in sıcaklığı kaç derece ?

                        Güneş, Güneş Sistemi'ndeki en büyük gök cismidir. Çok sıcak ve yanmakta olan bazı gazlardan oluşur. Bu nedenle, yüzeyinde her saniyede milyonlarca atom bombası patlamasına eşit güçte patlamalar olur. Bu patlamalarda boyu Dünyamız'ın büyüklüğünün 40-50 katı olan alevler fışkırır.

                        Ateşten bir topa benzeyen Güneş, yüzeyinden çok büyük bir ısı ve ışık yayar. Eğer, Güneş olmasaydı, her zaman gece olurdu ve her yer buzla kaplı olurdu. En önemlisi Dünya'da yaşam yani biz olamazdık. Güneş'in sıcaklığı derece 6000 dış yüzeyinde, içindeki sıcaklık ise 12 milyon derece dir.

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                          dünyanın en büyük elması ?

                          Dünyanın en büyük elması Dünyanın en büyük elması olarak bilinen 191 karatlık Işık Dağı ya da Kuh-i Nur adıyla tanınan elmas Hindistan'da bulunmuştur ve bugün, İngiltere Krallık Hazinesi'ndedir. Adı Farsçada Işık Denizi anlamında olan, uçuk pembe renkli, yassı bir taş olan Derya-i Nur elması ise, yaklaşık 185 kırat ağırlığındadır ve bugün İran Milli Bankası'nda saklanmaktadır. Bunlara ilaveten, 1853 yılında Brezilya'da bulunan ve Güney Yıldızı adıyla tanınan 128 karatlık elmasla, Büyük Moğol Elması ve bizdeki 86 karatlık Kaşıkçı Elması, dünyanın en büyük elması ve en değerli 22 elması n arasında bulunmaktadır. .

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                            ilginç

                            ---> Kahire'de bulunan Keops piramitinin 12 ton agirliginda iki buçuk
                            milyon tas bloktan olustugunu, Günde on blok yerlestirilmesi halinde
                            yapiminin 664 yil sürecegini, Piramitin üstünden geçen meridyenin karalari
                            ve denizleri tam esit iki parçaya böldügünü ve piramitin dünyanin agirlik
                            merkezinin tam ortasinda bulundugunu, Yüksekliginin (164 m.) bir milyarla
                            çarpiminin günesle dünyamiz arasindaki uzakligi verdigini, Taban alaninin,
                            yüksekliginin iki katina bölünmesinin pi sayisini verdigini,
                            Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> Bugün dünyanin en pahali arazisi sayilan New York'un ünlü Manhattan
                            adasinin 1624 yilinda Peter Munite adli bir tüccar tarafindan
                            kizilderililerden 24 dolar degerindeki incik boncuk karsiliginda satin
                            alindigini, Toplam 58 km2 olan Manhattan'a ilk olarak Hollandali
                            göçmenlerin yerlestigini ve bölgeye New Amsterdam adi verildigini, Bölgeye
                            1664 yilinda yerlesen Ingilizlerin New York adini verdigini,
                            Kizilderililerin 24 dolarlarini 377 yildir Amerikan hazine bonolarina
                            yillik % 5 faiz ile yatirsalar bugün 2 milyar336 milyon 536 bin 394
                            dolarlari olacagini, Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> Amerika'da yasli bir emekli olan albay Sanders'in otoyol kenarinda küçük
                            bir lokanta islettigini, Otoyol baska bir yere tasinacagi için lokantasini
                            kapattigini, Kendi buldugu bir kizarmis tavuk tarifinden baska bir
                            sermayesi kalmadigini, Bu tarifi ülkedeki lokanta sahiplerine satarak
                            piliç basina prim almaya karar verdigini, Tüm ülkeyi arabasi ile
                            dolastigini ve tam 1009 lokantadan red cevabi aldigini, Fakat sonunda
                            birinin kabul ettigini ve bunun sonucunda Kentucy Fried Chicken zincirinin
                            dogdugunu, Albay Sanders'in simdi ülkenin sayili zenginlerinden oldugunu,
                            Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> Avrupalilarin tütün içmeyi onun tedavi edici özellikleri olduguna inanan
                            Amerikan kizilderililerinden ögrendiklerini, 16. yüzyilda tütünün
                            Avrupa'ya tibbi faydalari olan bir madde olarak tanitildigini, tütünün
                            zararli etkilerinin ancak 1950'lerde kanitlanip kamuoyuna açiklandigini,
                            Dünyada sigaradan kaynaklanan toplam ölümlerin 1995 yilinda 2.5 milyon
                            kisi oldugunu, Bu rakamin 2050 yilinda 12 milyona ulasmasinin
                            beklendigini, 1990 yilinda Amerikada 20 bin kisi uyusturucudan ölürken 400
                            bin kisinin sigaradan öldügünü, Her sigaranin bir tiryakinin hayatinin 5.5
                            dakikasina mal oldugunu, Ingilterede bütün sigara tiryakilerinin yarisinin
                            sigara kullanimindan dolayi öleceklerini, Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> Leonardo Da Vinci'nin 16. yy. basinda modern helikoptere sasirtici
                            derecede benzeyen uçan makineler çizdigini, Engizisyon korkusu ile bunlari
                            gizledigini, Bu tasarilar 1797 yilinda yayinlandiginda herkesin havadan
                            agir makinelerin asla yerden ayrilamayacagi konusunda fikir birligi
                            ettigini, 20. yy. baslarinda ünlü astronom Simon Newcomb'un uçan araçlarin
                            uzun mesafelere gidebilmesini saglayacak bir itici gücün bulunamayacagini
                            savundugunu, 1924 yilinda prof. Hermann Oberth'in "Uzaya Roketler" adli
                            kitabini elestiren ünlü Nature dergisinin uzay roketi tasarilarinin ancak
                            insan soyunun tükenmesinden biraz önce gerçeklesebilecegini öne sürdügünü,
                            Ilk roketlerin dünyadan ayrildigi 1940'larda bile doktorlarin insan
                            metabolizmasinin yerçekimsiz ortama , uymayacagini ve insanli uzay
                            uçuslarinin imkansiz oldugunu savunduklarini, Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> Piramitlerin içerisinde ultrasound, radar,sonar gibi cihazlarin
                            çalismadigini, Kirletilmis suyun bir kaç gün piramitin içinde
                            birakildiginda
                            aritilmis olarak bulundugunu, Piramitin içerisinde sütün bir kaç gün
                            süreyle taze kaldigini ve sonunda bozulmadan yogurt haline geldigini,
                            Bitkilerin piramit içerisinde daha hizli büyüdüklerini, Çöp bidonu
                            içindeki yemek artiklarinin hiç koku yaymadan mumyalastiklarini, Kesik,
                            yanik, siyrik ve yaralarin piramitin içinde daha çabuk iyilestigini,
                            Piramitin içinin yazin soguk, kisin sicak oldugunu, Piramit kimin adina
                            yapildiysa onun bulundugu odaya yilda 2 kez günes girdigini ve bu günlerin
                            dogdugu ve tahta çiktigi günler oldugunu, Biliyor muydunuz ? ?

                            ---> 18. yy. baslarinda Topkapi sarayinda amiral Piri Reis'e ait bir çok eski
                            haritanin bulundugunu, 1957 yilinda Amerikali haritacilar tarafindan
                            incelenen haritalarda henüz 1952 yilinda ses yansitici araçlarla
                            kesfedilen Antarktika daglarinin bütün ayrintilariyla çizildigini, Daha
                            sonra uydu fotograflari ile karsilastirilan haritalarla uydu fotograflari
                            arasinda müthis benzerlikler çiktigini, Bilim adamlarinin bu haritalarin
                            ancak çok yükseklerden çekilmis fotograflar araciligi ile çizilebilecegini
                            söylediklerini,
                            Biliyor muydunuz

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                              Vampir Nedir?

                              Genel anlamıyla vampir terimi, hayatını sürdürmek için insanların kanını
                              emen insanımsı varlıkları tanımlamak için kullanılır.

                              İnsanın kanını tamamen emen bir vampir, onun ölümüne yol açabilir. Ancak,
                              vampir kanını içtiği kimseye kendi kanından da içirecek olursa, kurbanı da
                              bir vampire dönüşür. Bu, 1-2 haftalık bir transformasyon sürecidir ve
                              süreç sonunda kanı kullanmayı öğrenmiş olarak kendisini seçen vampirin ait
                              olduğu klana katılır.

                              Vampirleri güçleri, kanlarındadır. Bir başka vampirin kanını içen bir
                              vampir, onun güçlerine sahip olabilir; bu yüzden, hiçbir vampir bir
                              diğerine tamamen güvenemez.


                              Vampirler Nereden Gelmiştir?

                              Dünya tarihine bakacak olursak, vampirlere dair ilk yazılı kayıt William
                              of Newburgh tarafından tutulmuştur. 12. yüzyılda yaşamış olan William,
                              ölen bazı kişilerin, geceleri insanlara saldırmak üzere geri geldiklerini
                              anlatan bir takım metinler yazmıştır. Yazmış olduğu metinlerde, bu gece
                              yaratıkları Sanguisuga (kan emici) diye tanımlanmışlardır. Ancak
                              vampirlerin geçmişi çok daha eskiye, ta yaradılışa dayanmaktadır.

                              Kutsal musevi metinlerinde, yaratılış şu şekilde tasvir edilir:
                              27 So God created man in his own image, in the image of God created he
                              him; male and female created he them.
                              28 And God blessed them and God said unto them, Be fruitful and multiply
                              and replenish the earth and subdue it.
                              (Genesis 17-28)
                              Vampir metinlerinde, ilk yaratılan kadının Eve değil, Lilith olduğu
                              söylenir. Lilith, kendisine yüklenmiş olan üreme görevi dolayısıyla
                              kendisini aşağılanmış hisseder ve Adam ile aynı seviyede olması
                              gerektiğini haykırarak isyan eder. Adam onun isyanına karşı kayıtsız
                              kalınca iyice sinirlenen Lilith, Tanrı'nın kutsal adını yüksek sesle
                              haykırarak ortadan kaybolur. Lilith'in gidişi üzerine Tanrı Eve'yi toprak
                              yerine Adam'ın kaburga kemiğinden yaratır; bu şekilde Eve isyankar değil
                              sadık olur. Lilith ise, Kızıldeniz civarında bir yerde lanetlenmiş ve
                              şeytani bir şekilde yaşamaya devam eder; kendi şeytani çocukları iyi-kötü
                              arasındaki savaşlarda öldürülükçe o da çocuk öldürür.

                              Adam ile Lilith'in ilk çocukları olan Caine ise, vampirlerin ilkidir. Bir
                              kıskançlık sonucu kendi kardeşini öldürünce, Tanrı tarafından lanetlenmiş
                              ve cezalandırılmıştır. Caine, sonsuza dek tekrar güneş yüzü göremeyecek ve
                              kana susamışlığın azabını çekecektir. Caine, taşıdığı sonsuz izle
                              anne-babasının topraklarından sürülür.
                              10 What hast thou done? The voice of thy brother's blood crith unto me
                              from the ground.
                              11 And now art thou cursed from the earth, which hath opened her mouth
                              to receive thy brother's blood from thy hand;
                              12 When thou tillest the ground, it shall not henceforth yield unto thee
                              her strength; a fugitive and a vagabond shalt thou be in the earth.
                              15 And the LORD said unto him, Therefore whosoever slayeth Caine,
                              vengeance shall be taken on him seven fold. And the LORD set a mark on
                              Caine, lest any finding him shall kill him."
                              Genesis 4:10-15
                              Vampir metinlerine göre Caine, Lilith'i bulmak üzere Kızıldeniz'e gitmiş,
                              Lilith de ona kanın gücünü öğretmiştir.

                              Caine'den, İskandinav ülkelerine ait bir efsane olan Beowulf'ta da
                              bahsedilir:
                              ...Till the monster stirred, that demon, that fiend,
                              Grendel, who haunted the moors, the wild
                              Marshes, and made his home in a hell
                              Not hell but earth. He was spawned in that slime,
                              Conceived by a pair of those monsters born
                              Of Caine, murderous creatures banished
                              By God, punished forever for the crime
                              Of Abel's death. The Almighty drove
                              Those demons out, and their exile was bitter,
                              Shut away from men; they split
                              Into a thousand forms of evil-- spirits
                              And fiends, goblins, monsters, giants,
                              A brood forever opposing the Lord's
                              Will, and again and again defeated.
                              (Ll. 101-114)

                              ...Caine had killed his only
                              Brother, slain his father's son
                              With an angry sword, God drove him off,
                              Outlawed him to the dry and barren desert,
                              And branded him with a murder's mark. And he bore
                              A race of fiends accursed like their father...
                              (Ll. 1261-1266)
                              Kanı kullanarak mistik güçleri nasıl uyandıracağını ve insanları kendi
                              cinsinden varlıklara nasıl dönüştüreceğini öğrenen Caine, en başta kendi
                              gibi lanetli varlıkları dünya yüzeyine yaymanın doğru olmayacağını düşünür
                              ve kendi kabuğuna çekilir. Ancak zaman içinde yalnızlık duygusuna yenik
                              düşer ve 3 kişiyi kendi gibi vampire dönüştürür. Zaman içinde 3 kişi 13
                              kişi olur. Bu 13 vampir, dünyanın ilk insanları arasında özgürce dolaşarak
                              umarsızca beslenmeye başlar. Olup bitenler karşısında çılgına dönen Caine,
                              daha fazla vampir yaratılmasını kesin olarak yasaklar. Tüm vampirleri
                              yanına alan Caine, bir şehir kurar ve bu şehirde vampirlerle insanlar
                              barış içinde yaşar.

                              Ne var ki, barış çok uzun sürmez ve Caine'in çocukları tekrar insanlarla
                              beslenmeye başlar. En sonunda şehir çöker; bu çöküşün sebebi kesin olarak
                              bilinmez, ancak yıkıma doğal afetlerin veya Caine'nin kurallarından bıkan
                              bir çocuğun yaptığı kara büyünün yol açtığına dair rivayetler vardır. Bu
                              yıkımın ardından Caine onun ilk 3 çocuğu kaybolur. Bu şekilde, tarihin en
                              güçlü vampirleri ortadan kalkmıştır.

                              Geriye kalan 13 vampir ise, kurallardan bağımsız bir hayat sürmeye başlar.
                              Bu 13 vampirden Antediluvians diye bahsedilir. Antediluvians'ın yarattığı
                              vampirler ise, her birinin özel güçlerini ve yeteneklerini (bir miktar
                              fireyle) miras alırlar. Bu şekilde, vampir klanları yavaş yavaş oluşmaya
                              başlar.


                              Vampir Klanlarının Tarihi

                              Vampir klanları, dünyanın dört bir yanına dağılmaya başlar. Ancak, oluşan
                              her yeni vampir jenerasyonu, bir öncekine göre daha güçsüz olur. Zaman
                              içinde, klanlar arasında güç rekabeti ve savaşlar başgösterir; ve
                              günümüzde hala devam eden bir vampir cihadı başlamış olur.

                              Ortaçağın ilk yıllarında kendilerini iyiden iyiye açığa vuran vampirlerin
                              nüfusu tedirgin edici boyutlara ulaşır. Halkın bu konudaki fısıltıları
                              kiliseye kadar ulaşır. Oluşturulan gizli örgütler vampirlere karşı büyük
                              bir savaş açar. Vampirlerin en zayıfı dahi insanların en güçlüsünden kat
                              kat daha güçlü olmasına rağmen sayıca üstün olan ve gündüzleri de
                              savaşabilen insanlar, birçok vampiri ortadan kaldırır.

                              Yaşlı vampirler tarafından "kurban edilecek koyun" gözüyle bakılan genç
                              vampirler, büyük bir ayaklanma çıkarırlar. Doğu Almanya'da bir grup genç
                              vampir, yaşlı vampirlerin kendilerini kontrol etmesini sağlayan büyüyü
                              kırmanın bir yolunu keşfeder. İnsanlar ve iç çatışmalar sebebiyle darbe
                              üzerine darbe yiyen vampir ırkının soyu tehlikeye girer.

                              Bunun üzerine 15. yüzyılda, tüm klanların tesilcilerinin katılacağı bir
                              toplantı düzenlenir. 13 klanın 7'sinin katıldığı bu toplantıda, Camarilla
                              adı verilen bir birlik kurulur. Sayısal üstünlüğe sahip olan Camarilla
                              birliği içsel ayaklanmaları kolaylıkla bastırır. Camarilla, 6 temel kanunu
                              kabul eder:
                              The First Tradition: The Masquerade Thou shall not reveal thy nature to
                              those not of the Blood. Doing so shall renounce thy claims of Blood.

                              The Second Tradition: The Domain Thy domain is thine own concern. All
                              others owe thee respect while in it. None may challenge thy word while
                              in thy domain.

                              The Third Tradition: The Progeny Thou shall sire another only with the
                              permission of thine elder. If thou createst another without thine
                              elder's leave, both thee and thy progeny shall be slain.

                              The Fourth Tradition: The Accounting Those thou create are thine own
                              childer. Until thy progeny shall be released, thou shall command them in
                              all things. Their sins are thine to endure.

                              The Fifth Tradition: Hospitality Honor one another's domain. When thou
                              comest to a foreign city, thou shall present thyself to the one who
                              ruleth there. Without the word of acceptance, thou art nothing.

                              The Sixth Tradition: Destruction Thou art forbidden to destroy another
                              of thy kind. The right of destruction belongeth only to thine elder.
                              Only the eldest among thee shall call the blood hunt.
                              Gerçek yüzlerini saklayarak insanlar arasında yaşama kararı alan
                              Camarilla, insanların birkaç kuşak sonrasında vampirlerin sadece efsane
                              olduklarına inanmalarını ummaktaydı. Camarilla'ya katılmayan vampir
                              klanları ise yeraltına sürülmüştür (bu klanlar, daha sonra Sabbath
                              adındaki bir diğer birliği oluşturacaktır).

                              Alınan kararlardan sonra cihad devam etmiş, ancak mücadeleler meydan
                              savaşı olmaktan çıkıp gece baskınlarına dönüşmüştür. Bu ölümcül cihad,
                              zaman değiştikçe form ve method değişikliklerine uğramış olmakla birlikte,
                              günümüzde hala sürmektedir.

                              Vampirler arasında anlatılan efsaneler, Gehenna adındaki bir geceden
                              bahseder. Bu gecede, Antediluvians adıyla anılan ve Caine'in ilk torunları
                              olan ve inanılmaz derecede büyük cüçlere sahip 13 vampir gizli
                              barınaklarından dışarı çıkacak ve kendilerinden daha genç olan bütün
                              vampirleri ortadan kaldıracaktır. Bu gece, aynı zamanda bilinen dünyanın
                              sonu olacaktır. Gehenna'yı durdurmaya çalışan vampirler olduğu gibi, onu
                              fanatik derecede destekleyen vampirler de mevcuttur.


                              Vampir Birlikleri ve Klanları

                              Camarilla Birliği

                              Camarilla, Caine'in ilkelerini sürdürmeyi ve vampirleri insan
                              saldırılarından korumayı amaçlayan bir birliktir. İnsanlar arasında yaşar
                              ve belli sınırlar çerçevesinde kalarak büyük bir dikkatle beslenirler.
                              Camarilla, 7 klandan oluşur:
                              Brujah: Brujah klanı, genel olarak asi ruhlu vampirlerden oluşur.
                              Brujahlar, sosyal değişime kolaylıkla ayak uydururlar ve içlerinde
                              Camarilla birliğine ait en güçlü vampirlerden bazıları yer alır.
                              Birçok diğer vampir, Brujah'lardan "Punk'çı kanun kaçakları" diye
                              bahseder.


                              Gangrel: Tüm vampirler arasında, içgüdülerine ve doğalarına en
                              bağlı klandır. Doğa içinde yaşamayı şehirde yaşamaya tercih
                              ederler. Nasıl ve neden olduğu bilinmese de, Gangrel klanına
                              kurtadamlar ve kurtlar dokunmamaktadır. Şekil değiştirme konusunda
                              özel yeteneklere sahip olan klanın üyeleri, yarasa veya kurda
                              kolayca dönüşebilirler. Klan, son zamanlarda başlarına gelen (ve
                              ne olduğu tam oalrak bilinemeyen) kötü bir olay yüzünden,
                              Camarilla'dan uzaklaşmıştır.


                              Malkavian: Diğer vampirlere dahi korku salan bir klandır.
                              Malkavian'ların hemen hepsi "deli" diye tanımlanabilecek derecede
                              davranış bozukluğu sergiler. Ne zaman ne yapacakları belli
                              olmadığı ve davranışlarının & tepkilerinin ne anlama geldiği asla
                              tam olarak anlaşılamadığı için diğer vampirler Malkavian'lara
                              dikkatle yaklaşır.


                              Nosferatu: Dış görünüşlerinin çirkinlikleriyle ün salmış bir
                              klandır. Köpek dişleri yerine ön iki dişinin uzun olmasıyla ve kel
                              kafalarıyla tanınırlar. Nosferatu'lar görünüşleri sebebiyle
                              gizlenme ihtiyacı içindedirler. Diğer vampirler, mecbur kalmadıkça
                              Nosferatu'larla iletişim kurmazlar.


                              Toreador: "Sanatçı vampirler" diye tanımlanırlar. Son derece kibar
                              ve naziktirler. Oldukça zeki olan Toreador klanı üyelerinin her
                              hareketinde tutku gizlidir.


                              Tremere: Büyü konusunda uzmanlaşmış olan klandır. Ritüeller ve
                              büyüler aracılığıyla kanın diğer vampirlerce çok az bilinen birçok
                              gücünü ortaya çıkarabilirler. Tremere klanının neler
                              yapabileceğini bilenler, onlardan uzak durmaya özen gösterir.


                              Ventrue: Ventrue klanı, onurlu ve kibar olmasıyla ün yapmıştır. En
                              eski zamanlardan beri liderlik duygularıyla hareket eden klan,
                              vampirlerin geleceğini şekillendirebilmek için çalışır. Eski
                              zamanlarda Ventrue üyeleri soylular ve prensler gibi güçlü kişiler
                              arasından seçilirdi. Günümüzde soylu bir servete sahip olan klan,
                              Camarilla'nın düzenini ve devamlılığını sağlayan anahtar güçtür.


                              Sabbat Birliği

                              Camarilla'ya isyan eden ve yeraltına sürülen vampir klanlarının
                              oluşturduğu birliktir. Amacı, tüm vampirleri Camarilla'nın
                              sınırlandırmalarından çıkarıp dünya üzerinde tamamen özgür olmalarını
                              sağlamaktır. Sabbat metinleri vampirlerin beslenme zincirinin en üstünde
                              yer aldığını, bu yüzden insanlardan saklanmak yerine onları yönetmeleri
                              gerektiğini söyler. Sabbat, bağımsız birçok sempatizanı olmasına karşın, 2
                              klandan oluşur:
                              Lasombra: Sabbat'ın kalbi diye nitelenen Lasombra klanı, zevk
                              düşkünlüğüyle tanınır. İnsanlara tamamen sırt çevirmek yerine,
                              onların ölümlülük ve zayıflıklarını kendi zevkleri için
                              kullanırlar. Ölümsüz olmanın tadını sonuna kadar yaşamayı
                              amaçlayan bir hayat tarzları vardır. Klan, karanlık güçler
                              üzerinde hakimiyet sahibidir.


                              Tzimisce: Sabbat'ın ruhu diye nitelenen Tzimisce klanı, vahşetiyle
                              tanınır. "Discipline of Vicissitude" adlı doktrinlerine bağlı
                              olarak, insan ve vampir bedenleri üzerinde birçok korkunç deney
                              yaparlar. Bünyesinde birçok büyücü barındıran klan, et ve kemik
                              üzerinde hakimiyet sahibidir. 13 Antediluvian arasında yer alan
                              yaratıcılarının yakında uyanacağına dair söylentiler vardır.


                              Bağımsız Klanlar

                              Herhangi bir gruba dahil olmayı reddeden vampirler mevcuttur. "Anarchs"
                              diye tanınan ve pek fazla sorun çıkartmaran bir grup genç vampir vardır.
                              "Inconnu" diye tanınan ve tarih öncesinden kalan bir grup vampir ise, güç
                              oyunlarından uzak durup kendi içlerine dönmüş ve kendilerini
                              potansiyellerini ortaya çıkarıp aydınlanmayı yaşamaya adamıştır.

                              4 klan ise, büyük cihad içerisindeki yerlerini zaman zaman değiştirirler
                              ve "Neutral" diye tanımlanırlar. Bu klanlar;
                              Assamite: Kökenleri doğu çölleri olan ölümcül Assamite klanı,
                              katillik hünerlerini doğru fiyatı ödeyebilen herhangi biri için
                              sergileyebilir.


                              Setite: En güvenilmez klan olma özelliğini taşır. Karanlık bir
                              takım güçlere sahiptirler ve Caine'in kurmuş olduğu ilk şehri
                              kendilerinin yıkmış olduğunu söylerler.


                              Giovanni: Saygı duyulan ve güvenilen bir klandır. Kökleri Rönesans
                              öncesi tüccar prenslere dayanır. Hala Venice bölgesinde yaşar ve
                              sırlarını çok iyi saklarlar.


                              Ravnos: Kara mizahın vampirler arasındaki temsilcileri diye
                              nitelendirilirler. Kökenleri çingenelere ve hırsızlara dayanır.
                              Bir süre önce 13 Antediluvian arasında yer alan yaratıcıları
                              uyanmış (veya uyandırılmış) ve kan ihtiyacı içinde birçok Ravnos'u
                              kanlarını içerek ortadan kaldırmıştır. Geriye kalanlar
                              Camarilla'ya katılmayı düşünmektedir; Camarilla, Gangrel'in yerini
                              alabilmeleri açısından olaya sıcak bakmaktadır.


                              Vampirlerin Hiyerarşik Yapısı

                              Vampirler, hiyerarşiye çok önem veren varlıklardır. Camarilla birliği, bu
                              konuda kendi içinde son derece gelişmiş bir sistem kurmuştur.
                              Prince
                              Vampirlerin yaşadığı bölgeler, çeşitli sınırlarla bölünmüştür. Her
                              bölüm, bir prince tarafından yönetilir; bir prince ise, en yaşlı
                              vampirler tarafından seçilir. Bir prince tarafından yönetilen her bölüme
                              "Domain" adı verilmektedir. Yabancı bir Domain'de izinsiz avlanırken
                              yakalanan bir vampir, prince tarafından cezalandırılabilir.

                              Domain prensleri, genellikle Ventrue veya Toreador klanı üyelerinden
                              seçilir. Ancak, yer yer Brujah, Nosferatu, hatta Malkavian prenslerine
                              dahi rastlanmıştır.

                              Bir prince, kendi Domain'i çerçevesinde tam yetkiye sahiptir. Av
                              sınırlarını çizebilir, belli bölgeleri kanın yasak olduğu nötr alanlar
                              ilan edebilir. Camarilla'nın 6 ilkesini ihlal eden vampirleri kendi
                              bölgesinde avlayabilir.

                              Prince hakimiyet alanlarının sınırları genelde şehirlerle çizilmiştir.
                              Mesela; Paris'in, Chicago'nun, Atlanta'nın ayrı ayrı prince'leri vardır.
                              Bir prince söz konusu bölgede asırlardır yaşamış vampirlerden seçilmiş
                              olduğundan, bölgesinde neler olup bittiğini herkesten daha iyi bilir.

                              Primogen
                              Her "Domain"de, prince'e yardım etmek amacıyla kurulmuş bir de primogen
                              grubu vardır. Bu grup, çeşitli ırkların yaşlılarından oluşan bir
                              meclistir. Bir Domain'de prince'in sözü emir sayılsa da, başarısız
                              prince'lerin Primogen'i tarafından yok edildiği tarihte görülmüştür.

                              Elder
                              300 yıldan daha uzun süredir yaşayan vampirlere verilen addır. Bir
                              elder, yaşadığı süre zarfında birçok güç kazanmıştır ve son derece
                              ölümcül ve tehlikelidir.

                              Ancillae
                              Elder'ların bir alt sınıfıdır. Genellikle 100-300 yıldır yaşayan
                              vampirlerdir; ancak büyük başarılar gösteren daha genç vampirlere de bu
                              sıfat verilebilir. Genellikle Elder'larına hizmet etmekle uğraşırlar.
                              Kendi aralarında güç savaşları olsa da, bu savaşlar Elder'lar arasındaki
                              savaşlardan çok daha zayıftır.

                              Neonate
                              Vampir ırkının tabanını oluşturan sınıftır. Bir asırdan daha kısa
                              süredir yaşayan vampirlerdir.

                              Vampirlerin Zayıf Yönleri

                              Son derece güçlü varlıklar olan vampirlerin zayıf yönleri de vardır.
                              Jenerasyonlar boyunca gittikçe incelen kan sebebiyle, zayıflıklarda da
                              artış görülmüştür.
                              Gün Işığı: Caine'den beri süren lanet sebebiyle, vampirler gün ışığına
                              çıkamaz.

                              Ateş: Yeterince uzun süre yanan bir vampir ölür. (Güneş ışığı, çok daha
                              çabuk olmakla birlikte, vampirler üzerinde aynı etkiyi yapmaktadır.)

                              Sarımsak: Koku ve tad alma duyuları son derece hassa olan vampirler,
                              sarımsaktan nefret ederler.

                              Gümüş: Kurtadamlar gibi, vampirler de gümüş madenine karşı alerjileri
                              vardır. Gümüş ile karıştırılmış titanyumun da aynı etkiyi yarattığı
                              söylenir; daha hafif ve sağlam bir madde olan titanyum, bu amaç için
                              tercih edilebilir.

                              Kazık: Kalbe saplanacak gümüş veya ahşap bir kazık, bir vampir için son
                              derece tehlikeli olabilir.

                              Haç: Hıristiyan haçının vampirleri geri püskürttüğü söylenir. Burada
                              önemli olan şey, haçın kendisinden ziyade onu elinde taşıyan kişinin
                              inancıdır.

                              Kutsal Su: Kutsal suyun vampirler üzerinde ateş etkisi yarattığı
                              söylenir. Haçta olduğu gibi, kutsal suda da önemli olan şey duayı okuyan
                              ve suyu kullanan kişinin inancıdır.

                              Ölü Kanı: Vampirler, ölmüş varlıkların kanını içemezler.

                              Bir Vampir Nasıl Bulunur

                              Vampir klanları şehirlerde son derece organize bir şekilde yaşadıklarından
                              bulunmaları oldukça zordur. Ancak, daha küçük bölgelerdeki vampirleri
                              tespit etmenin bazı yolları vardır.

                              Civarda bir vampir olduğunun temel işaretleri vardır:
                              Civar halkın gece saldırılarından, veya gece saldırıları içeren
                              kabuslardan şikayet etmesi
                              Boyunlarında veya ana damarlar civarında ısırık izi bulunan insan veya
                              cesetler

                              Küçük bölgelerde saklanacak fazla yer olmadığından, vampirler gündüzleri
                              mezarlarda saklanmayı tercih ederler. Hangi mezarın vampir içerdiğini
                              tespit etmek için yaygın olarak uygulanan yöntem, bembeyaz tüylere sahip
                              bakire bir kısrağı mezarlıkta dolaştırmaktır. Kısrağın önünde durduğu ve
                              ilerlemeyi reddettiği mezar, muhtemelen bir vampir içeriyordur.

                              Bulunan mezarın gerçekten bir vampire ait olduğunun belirgin işaretleri
                              vardır:
                              Bir mezar civarında bulunan delikler
                              Cesedin tamamen açık gözlere sahip olması

                              Cesedin hiç bozulmamış olması

                              Mezar ve tabutta bulunan taze kan

                              Cesedin gayet sağlıklı görünmesi ve taze kana sahip olması

                              Kayıtlara Geçmiş Bazı Vampirler
                              Blow Çobanı: Bir zamanlar Blow kasabasında yaşayan bir çoban, bilinmeyen
                              bir nedenden ötürü ölür ve gömülür. Gömülmesinden birkaç gün sonra,
                              geceleri ortaya çıkmaya ve önüne gelen herkese saldırmaya başlar; ve
                              saldırdığı herkes 8 gün içinde ölür. Gece baskınlarının sayısı artınca,
                              halk çobanın mezarını açar ve kalbine bir kazık saplayarak tekrar
                              kapatırlar. O gece, çoban çok daha öfkeli ve saldırgan olarak tekrar
                              ortaya çıkar - elinde kalbine saklanan kazıkla birlikte. Artık çok
                              korkmuş olan halk, ertesi gün cesedi mezarından tekrar çıkarır ve ateşe
                              verir.

                              Arnold Paul: 1700 yılında Medvegia'da doğmuştur. 1727 yılında genç bir
                              asker olan Arnold Paul, Belgrad civarındaki kasabasına geri döner ve
                              askerliği boyunca biriktirdiği parayla bir ev alıp evlenir. Arnold'un
                              üzerinden asla atamadığı melankoninin sebebini uzun bir süre boyunca
                              merak eden karısına Arnold en sonunda gerçeği açıklar ve askerliği
                              sırasında uzak bir kasabada boynunu ısıran ve kanını emmeye çalışan bir
                              vampirle mücadele etmek zorunda kaldığını söyler. Vampiri mezarına kadar
                              takip edip onu öldürmeyi başardığını, ve bir vampire dönüşmemek için
                              söylentilerden öğrendiği gibi vampirin mezar toprağından yediğini,
                              kanından içtiğini ve yaralarını vampir kanıyla yıkadığını itiraf eder.
                              Bu itiraftan sadece birkaç gün sonra, Arnold oldukça yüksek bir saman
                              yükünün tepesinden düşer ve 3 gün sonra can verir. Gömülmesinden bir ay
                              sonra köy halkı, Arnold'un geceleri dolaşırken görüldüğünü söylemeye
                              başlar. Onunla direkt temasa geçen kişilerse birkaç gün geçmeden
                              ölürler. Birkaç gece saldırısının ardından, konu yetkililere iletilir.
                              Arnold'un mezarı açıldığında bedeninin hiç bozulmadığı ve dudağının
                              kenarlarında taze kan kalıntıları bulunduğu görülür. Arnold'un kalbine
                              bir kazık saplanır ve Arnold yüksek sesle haykırır; bunun üzerine bedeni
                              yakılır. Aynı işlem, Arnold'un saldırısı sonucu öldüğü söylenen
                              kişilerin bedenlerine de uygulanır.
                              Olaydan beş sene sonra, 1731 yılında, aynı bölgede gece saldırıları
                              tekrar başgösterir. 3 ay işçinde 17 kişi saldırıya uğrar. Yetkililer
                              tarafından ifadeler doğrultusunda açılan bir takım mezarlarda vampirlere
                              rastlanır. Bu yeni vampirler de yakıldıktan sonra, bölge tekrar huzura
                              kavuşur. Bu olay hakkında aralarında askeri doktorlar ve yöneticilerin
                              de bulunduğu tanıkların verdiği ifadeler, bir takım dosyalarda hala
                              saklanmaktadır.

                              Peter Plogoyowitz: Kisolova adındaki bir Macaristan kasabasında yaşayan
                              Peter Plogoyowitz, ölümünden 3 gün sonra geceyarısı kasaba sokaklarında
                              yürürken görülür. Zaman içinde Peter, insanlara saldırmaya ve 24 saat
                              içinde ölmelerine neden olmaya başlar. Bu olaylar üzerine yetkililere
                              başvuran kasaba halkı, Peter'in cesedinin incelenmesi için gereken izni
                              alır ve mezarı açarlar. Peter'in cesedinin bozulmamış bir halde olduğunu
                              gören halk, kalbine bir kazık saplar ve taze kanın her yere fışkırmasını
                              hayret ve korkuyla izler. Peter'in bedeni yakıldıktan sonra, kasabadaki
                              kabus biter.

                              Çeşitli Kültürlerde Vampiric Varlıklar
                              Asasabonsam (Batı Afrika) Demir dişlere ve insan görüntüsüne sahip
                              varlık. Ormanda yaşar ve avlanır. Avını yakalamak için kanca şeklindeki
                              ayaklarını kullanır.

                              Aswang (?) Gündüz insan, gece vampir olan çok güzel bir kız olarak
                              tasvir edilir. Kan içeceği zaman büyük bir kuşa dönüşür ve kanı, sivri
                              ve içi boş dilini kurbanının boğazına saplayarak içer.

                              Asema (Güney Afrika) Gündüzleri yaşlı biri görüntüsünde olan varlık,
                              geceleri mavi bir ışık kütlesine dönüşür ve avlanır.

                              Baobban Sith (İskoçya) Kız, karga veya kuzgun kılığına girebilen kötü
                              perilerdir. Erkeklerin aklını başından alıp kanlarını içerler.

                              Bas (Malezya) Genellikle domuz kanıyla beslenen bir varlıktır.
                              Medeniyetten uzak durmayı tercih etse de, zaman zaman insan kanıyla da
                              beslendiği söylenir.

                              Brahmaparusha (Hindistan) Kafasını çevreleyen bağırsaklar ve içinden kan
                              içtiği kurukafa ile tasvir edilir.

                              Chiang Shih (Çin) Bir ışık kütlesi larak tasvir edilen ve insan kanı
                              içen ölülerdir.

                              Cihuateteo (Aztec) Geceleri çocuklara saldıran, bembeyaz bir tene sahip
                              kadın görüntüsündeki varlık.

                              Dearg-Du (İrlanda) Hakkında çok az şey bilinen bu varlıkları durdurmanın
                              yolu, mezarlarının üzerini çok ağır taşlarla kapatmaktır.

                              Ekiminu (Assyrian) Yarı vampir, yarı hayalet bir yaratıktır. Görünmez
                              olabilirler ve insanlara saldırırlar. Ahşap silahla öldürülebildikleri
                              söylenir.

                              Kappa (?) Yeşil-sarı bir tene sahip yuvarlak gözlü çocuk görüntüsündeki
                              varlık. Su kenarlarında, suya yaklaşan canlıları içeri çekip tüm
                              kanlarını anüslerinden içmek suretiyle beslenir.

                              Kathakano (Crete)

                              Lamia (Yunanistan) Yarı insan, yarı hayvan görüntüsündeki varlık. Üst
                              tarafı insanken, alt kısmı çoğunlukla yılan formundadır. Kurbanlarını
                              yer ve kanını içer.

                              Lamiai (Libya) Küçük çocukların kanlarıyla beslenen bir varlık. Aynı
                              zamanda, genç erkekleri kendine çekebilmek için güzel kız formuna da
                              girebilir.

                              Langsuyar (Malezya) Ağaçlarda yaşayan ve çocukların kanını emen bir
                              varlık.

                              Lidérc (Macaristan) İnsan, hayvan veya ışık görüntüsünde olabilen bir
                              varlık.
                              Loogaroo (Haiti) Şeytana götürdüğü kan karşılığında büyü gücüne sahip
                              olan yaşlı kadın formundaki varlık. Bedeninden çıkarak ışık formunda
                              dolaşabilme yeteneğine de sahiptir.

                              Nosferatu (Slav)

                              Mulo (Gypsy)

                              Nora (Macaristan) Şiddetli bir biçimde ölüp, intikam için geri dönen
                              ölüler.

                              Obur (Bulgaristan) Yüksek sesler çıkaran ve eşyaları yerinden
                              oynatabilen kan içici bir varlık.

                              Pelesit (Malezya) Genelde Polong ile birlikte hareket eden bir varlık.

                              Penanggalan (?) Kafasını elinde taşıyan; yeni doğmuş bebeklerin ve
                              annelerinin kanını emen kadın.

                              Pisachas (Hindistan) Et yiyen öfkeli varlıklar.

                              Polong (Malezya) 3 cm boyunda olup cadılara hizmet eden kadınlar.
                              Cadıdan alınan günlük kan karşılığında hizmet ederler.

                              Pontianak (Malezya) Baykuş görünümüne dönüşen yeni doğmuş çocuk.

                              Rakshasa (Hindistan) Mezarlıkta yaşayan ve büyüler yapan iblisler olarak
                              tasvir edilirler. Yarı insan - yarı hayvan olarak tasvir edilirler.

                              Redcaps (İskoçya) Eski şatoları ve evleri ele geçiren ruh. Ele geçirdiği
                              yerde kalan kişiyi rahatsız ettiği ve kanından almaya çalıştığı
                              söylenir.

                              Strigoi (Romanya)

                              Succubus (dişi)/ Incubus(erkek) (Avrupa) Kurbanıyla cinsel ilişkiye
                              girerek, ilişki sırasında salgıladığı cinsel enerjiyle beslenen varlık.
                              Evlere davetsiz olarak girer ve başka kişilerin görüntüsüne bürünebilir.
                              Kurbanlarıyla genelde birden fazla kez ilişkiye girerler. Succubus'un
                              kurbanı, bu olayı bir rüya olarak deneyimler.

                              Sukuyan (Trinidad) Geceleri bedenini bırakarak mavi bir ışık topu olarak
                              gezinir. Yakalandığı takdirde bir hayvana dönüştüğü söylenir.

                              Tenatz (Montenegro) Ölmüş insanların bedenlerini ele geçirip kontrol
                              altına alan ruhlardır. Geceleri gezinip, uyuyanların kanlarını içer.
                              Mezarlara girip çıkmak için farelere dönüşebildikleri söylenir.

                              Tlahuelpuchi (Aztec) Hayvanlara dönüşebilen, ve kurbanlarının kanını
                              içen kadın görüntüsündeki varlıktır. Genellikle hindi, köpek ve kediye
                              dönüştüğü söylenir.

                              Upierczi (Polonya, Rusya) Dillerinin altındaki iğneyle kurbanlarından
                              geceleri kan emen vampir. Sadece yakılarak yok edilebilir; ve
                              yakıldığında bedeni yok olmak yerine bir sürü küçük sürüngen ve
                              kemirgene dönüşecek olan parçalara ayrılır. Yakma işleminden sonra
                              ortaya çıkan bu hayvanlardan herhangi biri kaçarsa, Upierczi'nin de
                              serbest kalacağı ve intikam için geri geleceği söylenir.

                              Ustrel (Bulgaristan) Cumartesi günü doğup, baptizm işleminden önce ölen
                              çocuklardır. Gömülmelerinin 9. gününde mezarından çıkıp civardaki
                              koyunlara ve diğer hayvanlara saldırdıkları ve kanlarını içtikleri
                              söylenir.

                              Vetala (Hindistan) Betail olarak da bilinen bu varlık, ölmüş insanların
                              bedenlerini kontrol altına alan bir varlıktır.

                              Vrykolakas (Yunanistan) Geceleri insanlara saldıran varlık; diğer
                              kültürlerde Lampir (Boşnak), Vurvulak (Albanian), Upirina Vukodlak
                              (Sırbistan) olarak da bilinir.

                              Yara-ma-yha-who (Avusturalya) 1-1,5 metre boylarında kırmızı, dişsiz,
                              kısa boylu, büyük kafalı ve el-ayak parmakları ahtapot görüntüsünde olan
                              insanımsı varlık. Ağaçlardan insanlar üzerine atlayıp el ve ayak
                              parmaklarıyla kanlarını içtikleri söylenir.

                              Yatu-Dhana (Hindistan) Raksha'ların artıklarıyla geçinen varlıklardır.

                              Yorum

                              • delphin
                                Senior Member
                                • 27-12-2005
                                • 15279

                                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                                Vela Supernovası

                                Galaksimizde, 1.300 ışık yolu ötede yani 12.300 yıll öncesinde, Vela Takımyıldızı´nda bir süpernova patlaması oldu. Patlama, 11.000 yıl önce 10 magnitute derece parlaklıkta dünyadan görüldü; bu parlaklık dolunayın 7 gün sürmesi kadardı. Şu anda ise bizler patlamanın artıklarını 1.000 ışık yılı uzaklıktan görüyoruz. Patlama özellikle Akdeniz ufkunda görüldü yani Ay kadar parlaktı. Çıplak gözün görme yeteneğine göre, süpernovanın ışınlarının yaygınlığı Ay´ın çapını dahi aşıyordu. Bu muhteşem bir uzay dansıydı, akıl ötesi bir bir ateş kütlesi tüm renklere dönüşerek bir gayzer gibi fışkırıyordu. O zamanın gözlemcileri patlamayı nabız gibi atarken görüyorlardı. Büyük olasılıkla ormanlarda ve yerleşim merkezlerinde yaşayanlar gölge oyunları da gördüler.

                                Vela sözcüğü İspanyolca ve gözlemek anlamında. Akadlar Sümer ülkesine Sümer Toprağı anlamında, Gözlemcilerin Toprakları diyorlardı. Süpernova, Michanowsky´in araştırmalarına göre Sümerliler tarafından görüldü ve kaydedildi; 4.000 yıllık bir yazıtta "Yaradılış Tarihi" başlığı altında; "Tanrı Ea´nın Vela´daki dev yıldızı" deniyordu. Timothy Ferris´e göre Mısır´ın Ankh´ı ve Tanrı Toth süpernovayı simgelemektedir. Böylesine büyük bir patlamayı bizlerin hayal etmesi dahi mümkün değil, gördüğünüz fotoğraflarda bir diğer süpernova patlaması yer alıyor; galaksinin 1940 yılındaki fotoğrafında olmayan patlama, bir yıl sonraki fotoğrafta açıkça görülüyor. Kimbilir oralarda neler oldu? Ve acaba şimdiki görüntü nasıl ama bunun için beklememiz gerekiyor...

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor