dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

    Karacaoğlan


    Vara vara vardım ol kara taşa
    Hasret ettin beni kavim kardaşa
    Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
    Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm

    Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
    Acıdır ecel şerbeti içilmez
    Üç derdim var birbirinden seçilmez
    Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm


    Türk halk şairi. Etkileyici bir dil ve duygu evreni kurduğu şiirleriyle Türk halk şiiri geleneğinde çığır açmıştır.

    1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü sanılmaktadır. Yaşamı üstüne kesin bilgi yoktur. Bugüne değin yapılan inceleme ve araştırmalara göre 17.yy'da yaşamıştır. Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. Bazıları da Osmaniye ili Düziçi ilçesinin Farsak köyünde doğduğunu söylerler*. Gaziantep'in Barak Türkmenleri de, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Batı Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür. Bir menkıbeye göre de Belgradlı olduğu söylenir. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.

    Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kazanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü. Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de sanılıyor. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi.

    Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir. Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır. Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür. En son bulgulara göre ise mezarının İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu sanılmaktadır.

    Karacaoğlan Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır. Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir. Anadolu halkının 17.yy'da çektiği acılar, göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz.

    Şiirlerindeki insana dönüklüğünün özünde belirgin olan tema doğa ve aşktır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, ölüm ise şiirinin bu bütünselliği içinde beliren başka temalardır. Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özelliği göze çarpar. Düşten çok gerçeğe yaslanır. Çıkış noktası yaşanmışlıktır. Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir. Yaşama sevincinin kaynağı güzele, sevgiliye ve doğaya olan tutkunluğudur. Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir. Lirik söyleyişinin özünde, halkının duyuş ve düşünüş özellikleri görülür.

    Göçebe yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan doğa, onun şirinin başlıca temalarından biridir. Yaşadığı, gezip gördüğü yörelerin doğasını görkemli bir biçimde dile getirir. Dost, kardeş bildiği, sevgilisiyle eş gördüğü, iç içe yaşadığı bu doğa, onun için sadece bir mekan olmaktan ötedir. Şiirinin başka önemli bir teması olan aşkın varoluşu, doğadaki benzetmelerle güzelleşir. Onunla yaşanan sevinç, onun getirdiği acı doğa ile paylaşılır. Sevgili, şiirinde doğanın ayrılmaz bir parçasıdır.

    Şiirlerinde yer yer sıla özlemi ve ölüm temasına da rastlanır. Sevdiğinden, ilinden, obasından ayrı düşüşü özlemle dile getirir, yakınır. Ölüm de, ayrılık ve yoksullukla eş tuttuğu bir derttir.

    Doğa temasının yanı sıra şirinin asıl odak noktasını oluşturan aşk/sevgili kavramını, âşık şiirinin geleneksel kalıpları dışında bir söyleyişle ele alır. Onun için sevgili, düşlenen, bin bir hayal ile var edilen, ulaşılmazlığın umutsuzluğuyla adına türküler yakılan bir varlık değildir; doğa ve insan ilişkileri içindedir. Onu, yaşamdan ve bu ilişkilerden soyutlamadan verir.

    İlk kez onun şiirinde sevgililerin adları söylenir: Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice...Karacaoğlan bunların kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omuzunda suya giderken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur. Gönlü bir güzel ile eylenmez, bir kişiye bağlanmaz. Uçarılık, onun duygu dünyasının şiirsel söyleyişine yansıyan en belirgin yanıdır. Erotizm, şiirine sevmek ve sevişmek olgusuyla yansır. Kanlı-canlı sevgili, cinsellik motifleriyle daha da belirginleşir, şiirinde etkileyici bir biçimde yer eder. Onun sevgiye ve kadına bakış açısı, âşık şiirine yenilik getirir ve bu gelenek içinde etkileyici bir özellik taşır. Tanrı kavramı ve din teması şiirinde önemlice bir yer tutmasa bile, bu konudaki yaklaşımıyla da kendi şiir geleneğine yine değişik bir bakış açısı getirmiş ve sonraki kuşaklar üzerinde etkileyici yönlendirici olmuştur.

    Karacaoğlan yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın etkisinden uzak kalmıştır. Güneydoğu Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır. Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar. Bu sözcüklerin bir çoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanır.

    Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokca başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir.

    Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur. Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur.

    Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede, Kul Mehmet'ten etkilenmiş, şiirleriyle Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık İsmail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri gibi çağdaşı şairleri olduğu kadar 18.yy ve şairlerinden Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran'ı, 19.yy şairlerinden de Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem'î ve Yeşilabdal'ı etkilemiştir. Daha sonra da gerek Meşrutiyet, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, halk edebiyatı geleneğinden yararlanan şairlerden R.T. Bölükbaşı, F.N. Çamlıbel, K.B. Çağlar, A.K. Tecer ve C. Külebi, Karacaoğlan'dan esinlenmişlerdir.

    Şiirleri 1920'den beri araştırılan, derlenip yayımlanan Karacaoğlan'ın bugüne değin, yazılı kaynaklara beş yüzün üzerinde şiiri geçmiştir.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

      Yenikapının hikayesi

      4. Murat devri. Padisah tarafindan, mey (sarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmis. Istanbul'da bütün meyhaneler ve keshaneler "underground" takilmaya baslamis. 4. Murat bi gece, tebdil-i kiyafet Istanbul'a indiginde, karsiya geçmeye karar verip bi sandal kiralamis.
      Sandalci müsterisinin sultan oldugunu bilmiyomus tabii. Bi ara, sandalin yanindan sarkan bi ipi çekmis. Ipin ucunda bi testi! Sultan, "Ne var o testinin içinde?" diye sormus. Sandalci "Ne olacak, mey iste" diye gülerek müsterisine ikram etmis. Her ne kadar yasaklamis olsa da, 4. Murat'in alkolle arasinin iyi oldugu bilinir. Ikrami kabul etmis ama yine de, "Mey yasak. Hünkarimiz görse kafani vurdurtur diye korkmuyo musun?" diye sormaktan da geri kalmamis. Sandalci da haliyle, "Yahu hünkar ner'den görecek bizi denizin ortasinda" demis.
      Aradan biraz zaman geçmis. Sandalci bu kez de, teknenin tahtalarindan birini kaldirip aradan afyon çikarmis ve nargilesine atarak körüklemeye baslamis.
      Gönlü zengin adam, hemen müsterisine de ikram etmis. Sultan yine kabul etmis ama yasagi gene hatirlatmis. Sandalci ayni sekilde, "Kim görecek ki bizi denizin ortasinda" demis. Biraz daha vakit geçmis. Bizim sandalci cebinden fal taslarini çikarmis. Hünkara, "Ver 5 akçe de falina bakayim" demis. Fal 4. Murat'in en kizdigi seymis, ama "Hadi biraz daha sabredeyim" diye düsünüp, "Bak bari" demis.
      Fal taslarini elinde çalkalayip atan sandalci, "Efendi, sorunu sor bakalim" demis. 4. Murat, "Hünkar su anda nerededir?" diye sormus. Sandalci taslara bakip "Hünkar su an denizdedir" demis. 4. Murat güya endiselenmis havalarina girip, "Sakin yakinimizda bi yerde olmasin" diye sormus sandalciya ve tekrar iyice bakmasini söylemis. Sandalci taslara tekrar bakmis ve birden, 4. Murat'in ayaklarina kapanip, "Affet beni hünkarim " diye yalvarmaya baslamis. Kiyiya dönene kadar yalvarmaya devam etmis. Padisah dayanamayip, "Sana bi soru sorucam. Eger bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu aninda vurduracam" demis. Sandalci sevinçle, "Padisahim çok yasa" demis ve merakla soruyu beklemeye baslamis.
      4. Murat, sandalciya, "Dönüste Istanbul'a hangi kapidan giricem?" diye sormus. Tabii sandalci hemen itiraz etmis, "Hünkarim, simdi ben hangi kapiyi söylesem, siz baska kapidan girersiniz. Affiniza siginarak, gireceginiz kapiyi bi kagida yazsam ve size versem; kapidan geçtikten sonra okusaniz olur mu?" demis. Hünkar basini "Olur" anlaminda sallayinca, sandalci tahminini yazip kagidi vermis.
      4.Murat kagidi alir almaz, daha bakmadan, yanindaki fedaisine, "Hemen boynunu vur su kafirin" emrini vermis. Sonra da, "Surlara yeni bir kapi açila! Istanbul'a oradan giricem" demis çevresindekilere. Kapi 5-10 dakikada açilip, padisah ve erkani sehre girmis. 4. Murat bi ara, sandalcinin kagida hangi kapiyi yazdigini merak etmis. Kendinden çok eminmis, laf olsun diye cebindeki kagida bakmis. Ama okuyunca hayretler içinde kalmis. Sandalci kagida sunlari yazmismis: "Hünkarim, yeni kapiniz vatana millete hayirli ugurlu olsun"
      O gün bugündür de iste o kapi, "Yenikapi" olarak aniliyormus.

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

        Görünmeyen bir evrende yaşadığımızı biliyor muydunuz?

        Göremediğimiz evrende Kara Madde var, astronomlar Kara Madde´nin ne olduğunun anlaşılmasıyla, evrenin kaderinin ne olduğunu anlayacaklarını düşünüyorlar,

        Vera Rubin
        Washington Carnagie Enstitüsü
        Dünyasal Manyetizm Bölümü
        Scientific American
        "Magnificient Cosmos"



        Bir an için hayal edin, gecenin birinde rüyanızın ortasında aniden uyanıyorsunuz. Gözleriniz açık, karanlığa göz kırpıyorsunuz. Sanki bilinmeyen, kapkaranlık ve sonsuz bir mağaranın içindesiniz. Bu kötü bir duygu, ben neredeyim. Bu boşluk nedir? Boşluğun boyutları nedir. El yordamıyla karanlıkta aranırken eliniz bir kibrit kutusuna raslıyor. Bir kibrit çakıyorsunuz, hemen parlıyor ve sönüyor. Sonra bir tane daha, ardından tekrar bir tane daha. Parlıyorlar ve çabucak sönüyorlar. Ama o kısacık parlama anlarında çevrenize bir an için göz atabiliyorsunuz. Sonraki kibritin parlamasında, uzaktaki duvarları görebiliyorsunuz. Bir diğer aydınlanma, bilinmeyen büyük bir cismin gölgesini gösteriyor. Henuz hareket edebilecek durumda değilsiniz ama göreceli olarak odanın hareket ettiğini düşünüyorsunuz. Her kibrit ışığında birşey daha öğreniyor, çevreyi algılıyorsunuz. Dünyamızın durumu da buna benzer bir duyguyu uyandırır. Bugün, asırlardır yaptığımız gibi gezegenimiz olan platformda durarak dik dik yukarı bakıyor ve mağaramsı kozmosun neresinde olduğumuzu merak ediyoruz. Zaman zaman parlayan ışıklar bize uzayda dev cisimlerin bulunduğunu ima ediyor. Bazen onların hareketlerini ayırt edebiliyor ve görünen gölgeler bize oralarda daha birçok cismin bulunduğunu ama onları göremediğimizi belirliyorlar.


        Işığı görmek için Kara Madde´nin gereği
        Evrenin en uzak yerlerinden gelen her foton bizi yeni bir bilgi elde etme çabasına götürür. Astronomik anlamda ışık evrenden gelerek, dünyaya ulaşır. ‹şimiz yer ve uydu teleskoplarıyla sadece daha fazla ışığı görmek değildir; evreni daha iyi anlamak, orada olup da göremediklerimizi doğru olarak tahmin etmektir. Elli yıllık bir geçmişe sahip olan galaktik hareketlerin gözlemi ve evrenin genişlemesi araştırmaları sonucunda bazı astronomlar evrenin % 90´ının objeler ve görünmeyen partiküllerle (atom altı parçacıklar) dolu olduğuna inanıyorlar. Öte yandan evrensel maddenin çoğunluğunun parlamadığı yani ışık yansıtmadığı da görülüyor. 60 yıl önce astronom Fritz Zwicky, bu kayıp maddenin galaksilerin arasındaki toz bulutlarının arasında olduğuna inanıyordu. Bugün ise bizler kayıp madde tanımı yerine "Kara Madde" diyerek hem ışığı vurguluyor, hem de nerede bulunduğunu bilmediğimizi anlıyoruz.


        Yaşamsal bir yolun başındayız
        Astronomlar ve fizikçiler Kara Madde hakkında çeşitli varsayımlarda bulunuyorlar. Bir taraftan Kara Madde´nin sıradan bir materyal olduğu düşünülüyor; uzak soluk yıldızlar, büyük ve küçük kara delikler, soğuk gazlar veya evrendeki dağınık tozlar gibi. Hepsi küçük radyasyonlar yayıyorlar veya araştırma araçlarına yönelik yansımalar oluşturuyorlar. Bu kategoriye giren karanlık objelere MACHO´lar (Massive Compact Halo Objects-Kütlesel kesif haleli objeler) deniyor. Bunlar kendi ışık alanları içinde çevrelerindeki galaksilerin ve galaktik bulutsuları içinde saklanıyorlar ve görünmüyorlar. Bir başka yaklaşımla, Kara Madde´nin ekzotik, alışılmadık partiküller içerdiğini ve bu nedenle gözlenemediğini düşünüyoruz. Fiziksel kuramlar bu partiküllerin varlığı hakkında kuşkulular, araştırmalar sürüyor ama henüz onaylanmış değiller. Üçüncü bir olasılık ise, çekim yasaları hakkındaki anlayışımızı düzeltmemizin şart olduğu ama buna karşı çıkan fizikçiler de yok değil. Çekim, bildiğimiz çekimdir diyorlar... Acaba öyle mi? Aynı doğrultuda Kara Madde´nin özelliklerini kozmolojinin diğer bilinmeyen, çözülemeyen karmaşık konularını hatırlayarak araştırmamız gerekiyor yani bu konudaki cehaletimizi akıldan çıkarmamalıyız. Evrenin kütlesinin ne kadar olduğu, galaksilerin nasıl oluştuğu ya da evrenin ebediyen genişleyeceği konularında olduğu gibi. Daha önemlisi Kara Madde´yi anlayabilmemiz, büyüklüğü, şekli ve evrenin nihai kaderini idrak edebilmemizin kapasitesiyle de sınırlıdır dememiz gerekiyor, bu yöndeki astronomik araştırmaların gelecek çeyrek yüzyıl içindeki sonuçlarının bize daha verimli sonuçlar getirebileceğini düşünüyor ve umuyoruz.


        Evrenin ışıkları neyin içinde duruyor?
        Birşeyi görememeyi anlamak zordur ama imkansız değildir. Astronomlar son dönemlerde Kara Madde üzerinde çalışırlarken, parlak madde üzerindeki etkilerini gözlemleyebildiler. Örneğin, yakındaki titreşen bir yıldızı gözlerken, belli hesapları yapıp, yörüngesinde bir Kara Gezegen´in bulunduğunu söyleyebiliyoruz. Görünürdeki benzer prensipler özellikle spiral galaksilerde de görülüyor. Yani yıldızların nedeni bilinmeyen garip ve anlamsız hareketleri bizlere oralarda normaldışı birşeylerin bulunduğunu gösteriyor. Yıldızların ve gaz bulutsularının yörüngesini gözlemlediğimiz zaman, spiral galaksilerin merkezindeki dairesel harekette olduğu gibi ileriye doğru çok hızlı bir hareketin olduğunu görürüz. Hızın ayrıntılarını ölçümlediğimizde görünmeyen maddenin büyük miktarlarda olduğu sonucuna varırız ve kullanılan Kara Madde´den oluşan yerçekimi gücünün yıldızları ve gaz bulutlarını yüksek hızdaki yörüngelerde tuttuğunu görürüz. Sonuçta Kara Madde galaksinin dışına ve çevresine yayılarak görünen galaksinin sınırına ve ötesine ulaşır, sonra aşağıya ve yukarıya bükülerek bildiğimiz, tanıdığımız spiral şeklindeki parlak galaktik diski oluşturur. Bizler o zaman, tipik şekliyle küresel bir ışığa gömülü parlayan bir disk görürüz ve bu parlak disk gözlemlenmemeye çalışan ve çok geniş bir alana yayılı görünmeyen maddenin içindedir.


        Işığın olduğu her yeri görebiliriz; yeter ki...
        Kara Madde´nin galaktik bulutsularda yayılım değerini keşfe çalışırken, x ışını astronomları galaktik bulutsularda yüzen çok geniş bir dağılıma sahip bulutsular buldular. Bu bulutsuların yaklaşık 100 milyon derecelik bir ısıya sahip zengin gaz-enerji ile dolu olduğu belirlendi ama henüz söz konusu enerjiyi ölçmek çok zor. Görünmeyen maddeyi gözlemleyebilmenin çeşitli metodları var. Bir tanesi galaktik bulutsuların çevresindeki spot halkaları yakalamak. Bunlara "Einstein Halkaları" deniyor. Halkalar çekim odaklarından aldıkları etkiyle oluşuyorlar, çok büyük bir kütleden yayılan çekim ışığı bükerek halka haline getiriyor. Bir bulutsu, bir diğerinin önüne geçip görüşümüzü etkilediğinde bulutsunun çekim alanı, daha uzaktakinin ışığını etkileyerek, halkalar, yaylar oluşturuyor. Geometrik oluşumlar ortaya çıkıyor ve bizler de evrendeki matematiği gözlemliyoruz. ‹lginç olan yakın bulutsuların hareketlerini teleskoplarla gözlemleyebiliyor, ışığın bükülmesini dedektörlerle farkedebiliyoruz. Işık evrende her yere gider. Birgün teleskoplarımızı çok geliştirdiğimizde, evrendeki en uzak cisimleri görebileceğiz.


        Evrenin ilk anları nasıldı?
        Kara Madde´nin evreni büyük oranda doldurduğunu biliyoruz. Belirlediğimiz parlayan materyalin her gramı için orada onlarca gram Kara Madde olabilir. Geçerli astronomik görüş, göre, Kara Madde´nin ne olduğunu, neyi içerdiğini kesinlikle bilmiyor. Gerçekten de, astronomik keşiflerin henüz ilk dönemindeyiz. Görünmeyen kütleleri algılıyoruz, bazıları göreceli, bazıları sıradan, bazıları ise ekzotik. Yapmamız gereken çok iş var daha. Nükleosentez adlı bilim dalı elementlerin Big-Bang´den sonraki kökenlerini araştırıyor. Oluşturulan modellerle evrenin ilk dönemleri gözleniyor. Kozmik mikro dalgaların ısısını ölçmek için fotonların sayısını öğreniyoruz. Tam o noktada normal partiküller olan baryonların sayısının ölçümü gözlemlediğimiz yıldızların ve galaksilerin ışık zenginliğini bize gösteriyor. Kısacası Nükleosentez yoluyla, evrenin ilk anlarında oluşan elementleri tanıyor ve öğreniyoruz. Bu da bizi açık ve kapalı evren tanımlarına götürebilir ve böylece de evrenin bilinmeyen yapısı hakkında birkaç şey daha öğrenebiliriz.


        İnsan tanrı rolü oynuyor
        Galaksilerin evrimiyle ilgili ayrıntılar ve bulutsuların özellikleri Kara Madde´de saklı. Bu özellikleri bilmeden galaksilerin bugün gözlemleyebildiğimiz yapılarını ve evrimlerini anlamak zor. Evrenin ilk dönemlerine çaresizce kuşkuyla baktığımız gibi, ancak iyimser olabilir ve umutla daha çok bilgi elde etmeye çalışabiliriz. Gözlerimizle göremediğimizi, özel aygıtlarla görüyor, düşüncelerimizde tartıyor, bilgisayar grafikleriyle deniyoruz. Bilgisayarlar Kara Madde araştırmalarında anahtar rol oynayabilirler. Tarih boyunca astronomi gözlemlere odaklanmıştı ama bugün deneysel bilime öncelik veriyor, bilgiyi evrimleştiriyoruz. Günümüzün astronomik deneycileri, laboratuar tezgahlarında ya da teleskopların başında oturmuyorlar, bilgisayar terminallerinin başındalar. Kozmik simulasyonlar yaparak yüzlerce evren yaratıyorlar, deniyorlar, siliyorlar, yine yapıyorlar. Yarattıkları evrenlerde sayısız faktörü deniyor, akıllarına gelen, zekalarının ürettiği tüm bilgiyi evrensel bir sınavda kullanıyorlar. Bir kozmolog Kara Madde değerinin çok yüksek olduğu bir model-evren yaratıyor ve ortaya daha realist ve çok daha kalabalık bir evren çıkıyor.


        Kara Madde´nin olduğu yerde ışık var
        Bilgasayar modelleri galaktik davranışları öngörebilirler. Örneğin, iki galaksi birbirlerine yaklaştıklarında oluşan korkunç birleşmeyi gecenin bir anında görüp geçebiliriz. Bazen de ekranda bükülmüş kuyrukları olan uzun bir gelgiti izleyebiliriz. Bu araştırma noktalarında, her galaktik ışık küresinin bulunduğu yerde Kara Madde´nin ışıklı maddeden üç ile on kez daha fazla olduğunu öğreniyoruz. Işık halkaları daha uzuyor. Bu gerçek, modeller aracılığı ile astronomlar tarafından gözleniyor, yorumlanıyor ve görülemeyen Kara Madde hakkında bilgi edinilmeye çalışılıyor. Kozmoloji tarihinde ilk kez, bilgisayar modelleri güncel gözlemlere rehberlik yapıyorlar.


        Geleceğin güçlü beyni
        Yeni araçlar ve onlardan aşağı kalmayan yeni düşünce biçimleri bize evrensel yapının sırrına doğru götürebilirler. 400 yıl öncesinde Galileo, küçük mercekleri dar bir karton borunun içine yerleştirdiğinde, borunun ucunda çok güçlü bir beyin vardı. Gökteki soluk ışıklı zayıf çizgileri görerek, onlara "Samanyolu" adını verdi. Gerçekte orada milyarlarca yıldız ve yıldızlararası bulutsular vardı. Sonra birdenbire bir insan galaksinin ne olduğunu anlayıverdi, Belki de gelecek olan yüzyılda şu anda hönüz doğmamış olan bir başka güçlü beyin, bilmediğimiz yeni bir aygıtla bakacak ve sorunun cevabını verecek. Kara Madde nedir?

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

          Bir Japon psikiyatr, virgülden sonrası sonsuza giden pi sayısının 83 bin 431 basamağını ezberden okuyarak bir rekor kırdı.

          Pi sayısı (3.14 ) dairenin alanı ve çevresini bulmaya yarayan matematiksel bir değer. Ancak rakam sanıldığı kadar masum değil, pi sayısının virgülden sonrası sonsuza kadar uzuyor. Japonya'da bir psikiyatr pi sayısının virgülden sonraki 83 bin 431 basamağını ezbere saymayı başardı. Japon gazetelerinde yer alan habere göre, 50 yaşındaki Akira Haraguchi bunu trans haline geçerek başarıyor.
          Japon psikiyatr Akira Haraguchi, Tokyo'nun doğusundaki Çiba kentinde yapılan rekor denemesinde yüzlerce izleyicinin önünde, pi sayısının virgülden sonraki rakamlarını saymaya başladı. Haraguçi, öğlene doğru yaklaşık 16 bininci basamakta iken bir rakamı unuttu. Bir süre dinlenen Haraguçi, virgülden sonrasını saymaya yeniden başladı ve 11 saat sonra önceki rekoru olan 54 bin'inci basamağa ulaştı.
          PES ETMEDİ 80 BİN YAPTI
          Haraguçi, ertesi günün sabahında 80 bin'inci basamağı telaffuz etti. Guiness uzmanları, 54 bin basamaklık önceki rekorunun incelemesini daha bitirmemişken, Haraguçi, ikinci bir rekora imza atmış oldu. Tasdik edilmiş son rekor, 42 bin 195 basamakla yine bir Japon'a ait.
          BABİL'DEN SÜPERBİLGİSAYARLARA Pİ
          Dairenin çevresi ve alanının hesaplanmasında kullanılan pi sayısı, ilk Eski Mısır ve Babil'de ortaya atılmıştı. Daha sonra Sirakuza'lı Arşimet M.Ö. 200'de pi sayısını 3.14 olarak tespit etmişti. Galli matematikçi William Jones, 1706'da Yunanca pi anlamına gelen 'Π' harfini kullanmıştı.
          Bunun nedeni, İngilizce çevre anlamına gelen perimeter sözcüğünün Yunanca Π harfinin p'sini barındırmasıydı. Pi sayısı, 20 yüzyıl'da uluslararası bilim dili haline gelen İngilizce'nin, bu süreçte ilk örneklerinden oldu.
          Pi sayısı her ne kadar 3.14 olarak kabul edilse de aslında sonsuza gidiyor. Sayının şimdiye dek 200 milyon basamağı resmi olarak hesaplandı. Tokyo Üniversitesi uzmanları 2002'de süperbilgisayar yardımıyla pi sayısının virgülden sonraki 1.24 trilyon'uncu basamağına ulaşmıştı.
          3.14 ŞİMDİLİK YETERLİ
          Bilim insanlarına göre, pi'nin 1000'inci basamağından sonrası somut olarak bir değer ifade etmiyor. Pi sayısının 1000'inci basamağından sonrası ancak formüllerin ve süperbilgisayarların test edilmesinde kullanılıyor. Matematiksel hesaplamalarda pi sayısı genel olarak 3.141592653589793238462643383279502884197169399375 şeklinde alınıyor.

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

            Hiç merak ettiniz mi katirilyon'dan sonra neler gelir


            10^15 = kuatrilyon (bizim bildiğimiz katrilyon)
            10^18 = kuintilyon (bizim bildiğimiz kentilyon)
            10^21 = ****tilyon (türkçeye böyle geçmez heralde )
            10^24 = septilyon
            10^27 = oktilyon
            10^30 = nonilyon
            10^33 = desilyon
            10^36 = undesilyon
            10^39 = dudesilyon
            10^42 = tridesilyon
            10^45 = kuatrodesilyon
            10^48 = kuindesilyon
            10^51 = ****desilyon
            10^54 = septendesilyon
            10^57 = oktodesilyon
            10^60 = novemdesilyon
            10^63 = vicintilyon
            10^303 = sentilyon

            not: "^" işareti üssel sembol olarak kullanıldı, bildiğimiz gibi 10'un kuvetleri sondaki sıfır (basamak) sayısı olarak hesaplanabiliyor

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

              Durun! Sütyen muayenesi yapılacak...

              İllionis´de Nilwood´da 16 yaşına gelen her genç kız
              kesin olarak sütyen takmaya
              mecburdur, aksi halde bir hafta hapis cezasına mahkum edilir.
              Ama işin ilginç tarafı Nilwood polisleri; evi dışında nerede olursa olsun,
              tüm genç kızların sütyen giyip giymediklerini bizzat kontrol etmeye yetkilidirler.
              Ne dersiniz? Herhalde polisler bu yasanın kaldırılmamasına en çok karşı çıkanların başında geliyorlar.

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                Hindistan' da bir sucu

                boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş.

                Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.
                "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."

                "Neden.." diye sormuş sucu.

                "Niye utanç duyuyorsun.."

                Kova cevap vermiş.
                "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun."

                Sucu şöyle demiş.
                "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum."

                Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.

                Sucu kovaya sormuş.
                "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi.. Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı."

                Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında çatlak kovalarız. Allah’ın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin.. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                  İlk okul öğrencisi dahi

                  Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi Mesut Şahin, "sayı karelerinin sırrı" adlı projesinde iki ardışık sayısının karesini kullanarak, bu iki sayıdan sonra gelen üçüncü sayının karesinin bulunmasında yeni yöntem geliştirdi.

                  Şahin'in ardışık iki sayının karesini kullanarak ardışık üçüncü sayının karesinin hesaplanmasında geliştirdiği yöntemle ilgili hazırladığı proje, Milli Eğitim Bakanlığı'nın TÜBİTAK ile ortak yürüttüğü "Benim Eserim" adlı proje yarışmasına kabul edildi. Proje danışmanı ve matematik öğretmeni İbrahim Baltacı, öğrencisinin geliştirdiği yönteminin matematik literatüründe bulunmadığını ifade ederek, "Öğrencimiz başarılı bir çalışmaya imza attı. Onunla gurur duyuyoruz. Proje bölge yarışmasında başarılı olursa ülke genelinde düzenlenecek yarışmaya katılmaya hak kazanacak" diye konuştu.

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                    Biranın şok edici özelliği



                    Bugüne kadar sadece göbek yaptığı sanılan biranın kişinin sağlığını tehdit ettiği açıklandı. Özellikle erkekler bu konuda çok şanssızlar.

                    İngiliz bilim adamlarının yaptıkları bir araştırmaya göre biradaki östrojen hormonu spermi etkiliyor. Bira, böcek ilacı ve boya gibi maddelerde bulunan östrojen, spermin kadın vücudu içindeki davranışlarını değiştiriyor. Buna göre östrojenden etkilenen spermler zamanından önce olgunlaşarak aktifliğini yitiriyor. Bu da erkeklerin döllenme yeteneğini kaybediyor.
                    Bir tür doğum kontrolü Spermler yumurtaya ulaşıp temasa geçtikleri an, yumurta duvarını delebilmek için bazı "delici" enzimler salgılıyor. Biradaki östrojen, spermlerin daha yumurtaya ulaşamadan söz konusu enzimleri salgılamasına neden oluyor. Bu da delici enzimden yoksun kalan spermin yumurta duvarını delmesini güçleştiriyor.
                    Sonuç olarak bu kadar vücudu ve spermleri tahribata uğratan bira kısırlığa sebep oluyor.

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                      İlginç


                      Asabi çoban ot yemeyen koyununu tüfegin dipçigiyle dövmeye basladi. Tüfek ates aldi ve çoban öldü. (BITLIS)

                      Köpegi ile ava giden acemi avci, ihtiyaç molasi verdi tüfegi bacaklarinin arasina kistirip tuvaletini yapmak istedi o sirada köpek dizlerine atladi tetige dokundu avci çenesinden giren fisekle öldü.(TOKAT)

                      Tarlada otlayan iki koyun bir evin önündeki insaat kumunu dagitti. Iki aileden bes kisi öldü.(GAZIANTEP)

                      Iki odayi yikip tek oda yapmak isteyen ev sahibi isi abartti. Tek duvar için kazma yerine dinamit kullandi. Mahalleyi havaya uçurdu. Yaralandi. (TRABZON)

                      Saskin köylü üç katli evinin terasinda kömürlükte buzagi beslemeye basladi buzagi büyüdü.250 kiloluk dev bir inek oldu. Bulundugu odaya sigmayan inek üç katli evden vinçle indirildi. (IZMIR)

                      Karadenizli iki kardes çatidaki hurdalari satmak istedi. Agabey çatiya çikti demir yiginlarini asagidaki kardesine atmaya basladi. Kardesi ise hepsini tuttu biri hariç: Buzdolabi. Onun da altinda kalip Agir yaralandi. Hastanede 'Hizli atti tutamadim' dedi.(IZMIR)

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                        Cin Fikirli Mahkum

                        Amerika'da, müebbet hapis cezasına çarptırılan bi adam, sabah akşam hapishaneden kaçmanın yollarını düşünüyomuş. Bi gün bahçede volta atarken gardiyanların bi tabutu cenaze arabasına yüklediğini görünce nihayet aylardır aradığı fikri oracıkta bulmuş. Burası büyük bi cezaevi olduğu için her hafta mutlaka 2-3 kişi Tanrı'nın rahmetine kavuşuyomuş. Mahkum, gardiyanlardan birine, cenaze olduğu bi gün tabuta konularak kaçırılması karşılığında epey yüklüce para teklif etmiş. Gardiyan korktuğundan başta biraz mızırdanmış ama sonra paranın cazibesine kapılıp kabul etmiş. Gardiyan adama, gece cenazelerin bekletildiği yerin anahtarından yaptırıp vermiş. İlk cenazede adam tabutun içine girecekmiş. Cenaze defnedildikten sonra da, gece gardiyan gelip adamı mezardan çıkaracakmış.

                        Plan aynen uygulamaya konmuş. Kaçma ateşiyle yanıp kavrulan mahkum ölüye aldırmadan sıkış tepiş tabutun içine girmiş. Sabah da gardiyanlar tabutu cenaze arabasına yüklemişler ve mezarlığa götürüp laf olsun diye yapılan bir dini törenle gömmüşler.

                        Mahkum tabutun içinde sabırsızlanarak gardiyanın gelip onu çıkarmasını bekliyomuş. Epey vakit geçtiği halde gelen giden olmayınca biraz biraz endişelenmeye başlamış. Bayağı bi zaman geçip de hala gelen olmayınca bizimki hafiften tırsmaya başlamış. "Acaba kendim çıkabilir miyim?" diyerek etrafı araştırmak istemiş. Cebinden zar zor çakmağını çıkarıp yakmış. Tabutun üstünü incelerken gözü bi an yanındaki ölüye takılmış. Ve o an donup kalmış! Yanındaki ceset anlaşmayı yaptığı gardiyanmış!

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                          Alman amatör şifreciler, II. Dünya Savaşı'ndan beri çözülemeyen Nazi şifreleme sistemini çözdü.

                          şimdi geriye çözülmedik üç şifre kaldı. İşte çözülen mesajın şifreli ve çözülmüş hali...

                          azilerin kullandığı şifreleme sistemi, II. Dünya Savaşı sırasında en iyi kriptologların çalışmalarına bile dayanmıştı. Fakat şimdi bu şifrelerden biri, binlerce ev bilgisayarından oluşan bir ağ bağlantısıyla çözüldü.

                          1942'de Alman yapımı Enigma isimli bir makineyle kodlanan karmaşık şifreleme sistemi, savaş sırasında denizaltılarda kullanılmış ve itilaf devletlerine büyük kayıplar verdirmişti.

                          Üç şifre kaldı
                          İtilaf devletleri 1942'de ele geçirdikleri bir makine sayesinde sistemden haberdar oldu. Sistemi deşifre etmeyi başaramadılar ama şüpheci Almanlar yine de Enigma'nın yeni versiyonunu çıkardı.

                          1995'te kriptoloji dergilerinde yayımlanan çözülememiş ve aynı döneme ait olmayan üç Enigma şifresi ise yeniden tüm dikkatleri bu sisteme odakladı.

                          2 bin 500 bilgisayarlık M4

                          Enigma kodlarını kırmaya çalışan son kişi, ilgi alanı açık kaynak kodlu yazılımlar ve kriptoloji olan Alman kemancı Stefan Krah oldu.

                          Bir şifre kırma programı yazan Krah, bunu internet gruplarına dağıttı. Program ilk etapta 45 kullanıcının ilgisini çekti ve bu kişiler programı bilgisayarlarına yükleyerek projeye destek verdi.

                          Krah projesine, orijinal şifreleri kodlayan M4 Enigma isimli şifreleme makinesine atfen M4 adını verdi. Proje kısa sürede 2 bin 500 bilgisayardan oluşan bir ağa dönüştü.

                          Şifre ve deşifre
                          Bununla beraber, yaklaşık bir ay sonra harf kombinasyonları, gerçek savaş zamanı iletişimi olarak kodlanmaya başlandı. Şifreli hali aşağıdaki gibi olan metin hiçbir şey ifade etmiyordu:

                          "NCZW VUSX PNYM INHZ XMQX SFWX WLKJ AHSH NMCO CCAK UQPM KCSM HKSE INJU SBLK IOSX CKUB HMLL XCSJ USRR DVKO HULX WCCB GVLI YXEO AHXR HKKF VDRE WEZL XOBA FGYU JQUK GRTV UKAM EURB VEKS UHHV OYHA BCJW MAKL FKLM YFVN RIZR VVRT KOFD ANJM OLBG FFLE OPRG TFLV RHOW OPBE KVWM UQFM PWPA RMFH AGKX IIBG"

                          Fakat şifresi çözüldükten sonra mesaj ortaya çıktı: "Saldırıda düşmanı batırdık. Derinliği artıyor. Düşmanın son konumu 0830h AJ 9863, (istikamet) 220 derece, (hız) 8 knot. (Düşmanı) izliyorum. (Barometre) 14 milibara düştü, (rüzgar) kuzey-kuzeydoğu, (güç) 4, görüş 10 (deniz mili)."

                          Kayıtlarla ilgili yapılan bir araştırmada mesajın, Alman deniz kuvvetlerine bağlı U264 denizaltısından deniz yüzbaşısı Hartwing Looks tarafından 25 kasım 1942'de gönderildiği anlaşıldı.

                          Benzersiz mesajlar
                          Savaş sırasında, Bletchley Park'ta bir araya gelen şifre uzmanları, Alman sistemini çözmeye çalışmıştı. İlkel bilgisayarları kullanan uzmanlar, saldırıların sürdüğü sırada binlerce olasılıkla uğraşıyordu.

                          Alman mesajları, itilaf devletlerinin gönderilerini karıştıran ve tevzi tablosu denen sistemle döndürülen bir çark serisi kullanan Enigma tarafından deşifre ediliyordu.

                          Makinenin çark kombinasyonları ve elektrik akımı, hiçbiri birbirine benzemeyen mesajlar üretilebilmesi için sürekli olarak değişiyordu.

                          Kaba güçle halletti
                          Tevzi tablosu ana konuyu karmaşıklaştırıyor, kodlama işlemi sırasında harf eşlemelerini sürekli değiştirerek deşifre kombinasyonlarını milyonlarca kata çıkarıyordu.

                          Stefan Krah'ın şifre kırma yazılımı ise gerçeğe ulaşmak için 2 bin 500 bilgisayarın 'kaba gücünden' oluşan kombinasyonu ve algoritmik girişimleri kullanıyor.

                          Bu kombine yaklaşım, bir yandan çark kombinasyonları üzerine metodik çalışmalar yaparken, bir yandan da tevzi tablosu değişim kombinasyonlarını yeniden yaratarak eşleme şansını artırıyor.

                          Bletchley Park'a selam
                          1995 aralık ayında orijinal şifreli metinleri 'Cryptologia' dergisine veren Ralph Erskine, 63 yıl sonra Alman kodlarını kırmanın amatör kriptologlar için büyük bir kilometre taşı olduğunu söylüyor.

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                            Psikopatların beyni farklı

                            Psikopatların beyninin biyolojik olarak diğer insanlardan farklı olduğu, bu yüzden dehşet ifadesi taşıyan yüzlere tepki göstermediği belirtildi.

                            British Journal of Psychiatry dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, beynin, başkalarının yüz ifadelerindeki anlamı değerlendiren bölgesi, psikopatlarda daha az çalışıyor.
                            Psikopatlar özellikle, dehşet ifadesi taşıyan yüzlere karşı, sağlıklı insanlara oranla çok daha az tepki gösteriyor. Araştırmada, bu durumun psikopatik davranışlara kısmen açıklık getirdiği belirtildi. Korku, üzüntü gibi yüz ifadelerini okuyamadıkları için psikopatlarda empati eksikliği bulunduğu düşünülüyordu. Prof. Declan Murphy ve meslektaşları, bu durumu test etmek için beyin faaliyetlerini izlemeye aldılar.
                            Araştırmacılar, 6 psikopat ile 9 sağlıklı insana farklı duyguları ifade eden yüz fotoğrafları gösterdiler. Herhangi bir duygu ifadesi taşımayan yüzlere oranla, mutlu yüzlere baktıklarında, her iki grubun beyninin yüz ifadelerini okuyan bölümünde de faaliyetin arttığı, ancak bu artışın psikopatlarda daha az olduğu görüldü.
                            Bunun tersine, dehşet ifade eden suratlara baktıklarında, sağlıklı deneklerin söz konusu beyin bölgelerinde faaliyet artarken, psikopatlarınkinde azalma görüldü.
                            Araştırmacılar bu sonuçların, psikopatların başkalarında ıstıraba yol açan davranışlarını durdurmadaki başarısızlıklarının nedenini gösterdiğini belirttiler.

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                              Amerika'da bir baba ve oğlu beraber bir karavan yolcuğuna çıkmışlar.

                              Alternatif bir tatil yapmayı planlıyorlarmış. Belli bir yol güzergahı çizmedikleri için macera olsun diye anayoldan sapıp, dar bir yola girmişler. Bayağı bir yol gittikten sonra çöl gibi bir yere varmışlar. Etrafta in cin top oynuyormuş. Bu sırada adam benzinlerinin azaldığının farkına varmış. Hemen haritayı açıp en yakın yerleşim yerini aramışlar. Karavan bir süre daha gittikten sonra, benzin bittiği için yolda kalmış.
                              Baba kasabaya gidip benzin alıp geleceğini söylemiş. Ancak çocuk bulundukları yerden hiç hoşlanmamış. Babasına kendisini de götürmesi için yalvarmış. Ancak adam çocuğun onu yavaşlatacağını düşündüğü için, karavanın kapısını kilitleyeceğini ve kısa sürede döneceğini söyleyerek çıkmış. Cep telefonunu da çocuğa bırakmış. Çocuk korku içerisinde beklemeye başlamış. Bir saat geçip babası geri dönmeyince paniğe kapılmış. Bir zaman sonra, karavanın tavanından "pıt pıt pıt" diye sesler gelmeye başlayınca telefona sarılıp, eyalet polisini aramış. On dakika sonra kasaba şerifi karavana ulaşmış. Şerif ve yardımcıları kapıyı kırarak açmışlar. Çocuk dışarıya çıkar çıkmaz babasının kasabaya gittiğini, ama çok geç kaldığını nefes nefese anlatmaya başlamış.
                              Ama şerif çocuğa bakacağına karavanın altında durduğu ağaca bakıyormuş. Sonra yardımcısına "Çocuğu buradan uzaklaştırın" deyince, çocuk arkasını dönüp ağaca bakmış ve düşüp bayılmış. Meğer karavanın üzerine pıt pıt diye damlayan, ağacın dalına asılmış olan babasının kafasız cesedinden akan kanın sesiymiş.

                              Adamı kimin ve neden öldürdüğü hala bulunamamıştır.
                              Son düzenleme delphin; 10-12-2006, 21:10.

                              Yorum

                              • jnihas
                                Junior Member
                                • 12-04-2006
                                • 97

                                Konu: dünyada görülen İLGİNÇ OLAYLAR ve haberler

                                güzel paylaşım

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor