Çiller’in Beyaz Saray’daki Clinton ziyaretinde hangi Türk gazeteciler ofis camına çarptı. İlginç anıyı Serdar Turgut yazdı:
Serdar Turgut'un bugünkü köşe yazısı:
Gizli servis orijinal olarak sahte para dağıtanlarla mücadele etmek için kurulmuş bir örgüttü. Başkanları koruma görevi daha sonra edindikleri ilave görevdi
1960'lı yıllarda Amerika'da gizli servis, Başkan'ın özel yaşamını gizlemekten de sorumluydu. Örneğin; Başkan Kennedy'nin birçok hastalığı olduğu yıllar sonra ortaya çıktı ama Başkanken hasta olduğu hiç ortaya çıkarılmadı. Roosevelt de geçirmiş olduğu çocuk felci nedeniyle tekerlekli iskemleye mahkumdu. Gizli servis halk onu tekerlekli iskemlede görmesin diye Başkan'ın otururken fotoğrafının çekilmesi engellenirdi. Roosevelt yardımla ayağa kaldırılır ve bir yere yaslanıp dururdu ancak ondan sonra fotoğraf alınmasına izin verirdi ajanlar. Gizli servis, Kennedy döneminde onun çapkınlıklarının üstünü de örterdi. Hatta Başkan, Beyaz Saray'a kadın getirttiğinde, gizli servis girişine yardım ederdi. Marilyn Monroe'nin birkaç kez bu şekilde Beyaz Saray'a getirildiği çok sonra ortaya koyuldu.
Tüm bu protokoller Clinton döneminde bozuldu, gizli servis kendi kurallarını ayaklar altına alarak Başkan'ın Monica Lewinsky ile ilişkisinin basına sızdırılmasında rol oynadı, hatta Başkan Clinton'ın Hillary ile kavga ettiğini ve başına küllük fırlattığını bile basına söylediler. Bu tür özel olayların basına sızdırılması gizli servis içinde ciddi bir kimlik krizine yol açtı. Gizli servis orijinal olarak sahte para dağıtanlarla mücadele etmek için kurulmuş bir örgüttü. Başkanları koruma görevi daha sonra edindikleri ilave görevdi. Amerika'da Başkanlar'a suikast düzenleme geleneği bulunduğundan koruma işini en ciddiye alan ülke Amerika'dır. Gizli servis başkanı kendisine karşı dahi korumakla görevlidir ve Başkan'ın hayatta kalması için gerektiği kadar insan öldürmek onların görev tanımı içine girer. Geçmiş tecrübeler sonucunda bu gizli servis koruma görevine birtakım kurallar getirmiştir. Birtakım protokoller vardır değiştirilmesi mümkün olmayan. Örneğin; Başkan'a ateş açıldığı anda her ajanın otomatik olarak yapmak zorunda kaldığı iş bellidir. Ve bunlar aynen yapıldığı takdirde koruma başarılı olur. Türk mantığını Amerikalı anlamaz. Dün Başbakan'ın yaşadıklarını bir Amerikan Başkanı yaşasaydı gizli servisin tümden kapatılması gerekebilirdi.
Zihniyet farkını ortaya koymak için bir anımı anlatayım:
Başbakan Tansu Çiller, Başkan Clinton'ı ziyaret etmek için Beyaz Saray'daydı. Biz de gazeteciler olarak bahçedeydik. Bir gizli servis elemanı sürekli daha da ileri noktaya gitmeye çalışan bir Türk foto-muhabirine bakarak yerde ayağıyla hayali bir çizgi çizdi ve bizimkine İngilizce olarak 'bu çizgiyi geçmeyi bir daha zorlarsan seni vurup öldürürüm' dedi. Arkadaş bu laf söylenir söylenmez ileri fırladı ve koşmaya başladı. Onun protokol filan anlayacağı yoktu, gözü dönmüştü bir kez... Gizli servis elemanı bir an ne olduğunu ne yapması gerektiğini anlayamadı ama hemen sonra protokolde yazılı olanı yapmaya başladı ve silahını çekti. Bizimkini vurup devirmek üzere pozisyon aldı. Ben de 'ne güzel bana haber çıkacak' diye umutla beklemeye başladım. Ama onun koştuğunu gören diğer gazeteciler de adamın koştuğu yöne topluca koşmaya başladılar. Onlara ben de katıldım. (Ağırbaşlılığıyla bilinen bazı gazeteciler de dahildi bu listeye. Kızdırmayın beni açıklarım listeyi ha...) Çünkü mantığımız durmuştu. Mantığın x olduğu an işte o andı. Ben Beyaz Saray'ın damında olduğunu bildiğim roketatarın her an patlamasını ve toplu imhaya maruz kalmamızı bekliyordum. Gizli sevisin protokolü de delinmişti işte. Olmaz sanılan şey olmuştu. Lütfen hayal etmeye çalışın manzarayı... Bir grup insan gözü dönmüş bir şekilde Oval Ofis'in camına doğru koşuyor ve arkalarından Amerikan gizli servis elemanları aval aval bakıyor. Bırakın protokolü filan; bu Amerikan tarihinin bile bittiği andı... Üstelik koşan arkadaşlardan bazıları heyecandan hızlarını ayarlayamayıp toplantının yapıldığı ofisin camına kütttt diye de çarptılar size yemin ediyorum. Ben Başkan Clinton'ın heyecandan havaya fırladığını gözlerimle gördüm. Tansu Hanım umursamamıştı bile olanları, 'korkmayın onlar bizimkiler' der gibi el hareketiyle bir şeyler anlattı Başkan'a. Başkan Bush döneminde olsaydı bütün bu olaylar, basında iyi bir temizlik gerçekleşmiş olacaktı.
Evet biz öyleyiz. Gazeteciler kural filan bilmez, korumalarımız da bilmez çünkü biz aynı toprağın insanıyız. Korumalar da bayılan Başbakan'ı arabaya kilitleyebilir. Bu Türkiye şartlarında rutin bir olaydır. Siz dua edin arabanın camını ateş açarak kırmaya çalışmadılar diye...
Serdar Turgut'un bugünkü köşe yazısı:
Gizli servis orijinal olarak sahte para dağıtanlarla mücadele etmek için kurulmuş bir örgüttü. Başkanları koruma görevi daha sonra edindikleri ilave görevdi
1960'lı yıllarda Amerika'da gizli servis, Başkan'ın özel yaşamını gizlemekten de sorumluydu. Örneğin; Başkan Kennedy'nin birçok hastalığı olduğu yıllar sonra ortaya çıktı ama Başkanken hasta olduğu hiç ortaya çıkarılmadı. Roosevelt de geçirmiş olduğu çocuk felci nedeniyle tekerlekli iskemleye mahkumdu. Gizli servis halk onu tekerlekli iskemlede görmesin diye Başkan'ın otururken fotoğrafının çekilmesi engellenirdi. Roosevelt yardımla ayağa kaldırılır ve bir yere yaslanıp dururdu ancak ondan sonra fotoğraf alınmasına izin verirdi ajanlar. Gizli servis, Kennedy döneminde onun çapkınlıklarının üstünü de örterdi. Hatta Başkan, Beyaz Saray'a kadın getirttiğinde, gizli servis girişine yardım ederdi. Marilyn Monroe'nin birkaç kez bu şekilde Beyaz Saray'a getirildiği çok sonra ortaya koyuldu.
Tüm bu protokoller Clinton döneminde bozuldu, gizli servis kendi kurallarını ayaklar altına alarak Başkan'ın Monica Lewinsky ile ilişkisinin basına sızdırılmasında rol oynadı, hatta Başkan Clinton'ın Hillary ile kavga ettiğini ve başına küllük fırlattığını bile basına söylediler. Bu tür özel olayların basına sızdırılması gizli servis içinde ciddi bir kimlik krizine yol açtı. Gizli servis orijinal olarak sahte para dağıtanlarla mücadele etmek için kurulmuş bir örgüttü. Başkanları koruma görevi daha sonra edindikleri ilave görevdi. Amerika'da Başkanlar'a suikast düzenleme geleneği bulunduğundan koruma işini en ciddiye alan ülke Amerika'dır. Gizli servis başkanı kendisine karşı dahi korumakla görevlidir ve Başkan'ın hayatta kalması için gerektiği kadar insan öldürmek onların görev tanımı içine girer. Geçmiş tecrübeler sonucunda bu gizli servis koruma görevine birtakım kurallar getirmiştir. Birtakım protokoller vardır değiştirilmesi mümkün olmayan. Örneğin; Başkan'a ateş açıldığı anda her ajanın otomatik olarak yapmak zorunda kaldığı iş bellidir. Ve bunlar aynen yapıldığı takdirde koruma başarılı olur. Türk mantığını Amerikalı anlamaz. Dün Başbakan'ın yaşadıklarını bir Amerikan Başkanı yaşasaydı gizli servisin tümden kapatılması gerekebilirdi.
Zihniyet farkını ortaya koymak için bir anımı anlatayım:
Başbakan Tansu Çiller, Başkan Clinton'ı ziyaret etmek için Beyaz Saray'daydı. Biz de gazeteciler olarak bahçedeydik. Bir gizli servis elemanı sürekli daha da ileri noktaya gitmeye çalışan bir Türk foto-muhabirine bakarak yerde ayağıyla hayali bir çizgi çizdi ve bizimkine İngilizce olarak 'bu çizgiyi geçmeyi bir daha zorlarsan seni vurup öldürürüm' dedi. Arkadaş bu laf söylenir söylenmez ileri fırladı ve koşmaya başladı. Onun protokol filan anlayacağı yoktu, gözü dönmüştü bir kez... Gizli servis elemanı bir an ne olduğunu ne yapması gerektiğini anlayamadı ama hemen sonra protokolde yazılı olanı yapmaya başladı ve silahını çekti. Bizimkini vurup devirmek üzere pozisyon aldı. Ben de 'ne güzel bana haber çıkacak' diye umutla beklemeye başladım. Ama onun koştuğunu gören diğer gazeteciler de adamın koştuğu yöne topluca koşmaya başladılar. Onlara ben de katıldım. (Ağırbaşlılığıyla bilinen bazı gazeteciler de dahildi bu listeye. Kızdırmayın beni açıklarım listeyi ha...) Çünkü mantığımız durmuştu. Mantığın x olduğu an işte o andı. Ben Beyaz Saray'ın damında olduğunu bildiğim roketatarın her an patlamasını ve toplu imhaya maruz kalmamızı bekliyordum. Gizli sevisin protokolü de delinmişti işte. Olmaz sanılan şey olmuştu. Lütfen hayal etmeye çalışın manzarayı... Bir grup insan gözü dönmüş bir şekilde Oval Ofis'in camına doğru koşuyor ve arkalarından Amerikan gizli servis elemanları aval aval bakıyor. Bırakın protokolü filan; bu Amerikan tarihinin bile bittiği andı... Üstelik koşan arkadaşlardan bazıları heyecandan hızlarını ayarlayamayıp toplantının yapıldığı ofisin camına kütttt diye de çarptılar size yemin ediyorum. Ben Başkan Clinton'ın heyecandan havaya fırladığını gözlerimle gördüm. Tansu Hanım umursamamıştı bile olanları, 'korkmayın onlar bizimkiler' der gibi el hareketiyle bir şeyler anlattı Başkan'a. Başkan Bush döneminde olsaydı bütün bu olaylar, basında iyi bir temizlik gerçekleşmiş olacaktı.
Evet biz öyleyiz. Gazeteciler kural filan bilmez, korumalarımız da bilmez çünkü biz aynı toprağın insanıyız. Korumalar da bayılan Başbakan'ı arabaya kilitleyebilir. Bu Türkiye şartlarında rutin bir olaydır. Siz dua edin arabanın camını ateş açarak kırmaya çalışmadılar diye...