İşte Reha Muhtar’ın Açıklaması:
Değerli basın mensubu meslektaşlarım,
Olay, üzcü olmanın ötesinde, maalesef korkutucudur...
Korkutucu olan, benim yanımda çalışan bir meslektaşımın 4 ay önce ayrıldığı erkek arkadaşının kontrolsüz hareketlerde bulunması değil...
Korkutucu olan, genç bir avukat olduğunu öğrendiğim Emin Aslan isimli arkadaşın, kontrolden çıkmasını tetikleyen faktörler...
Emin Aslan'ı kontrolden çıkartan olay, bir televizyon programının, arka arkaya insanı çileden çıkartacak şekilde yayın yapmasıdır...
İpe sapa gelmez, tamamen yalan ve yanlış bilgilerle, psişik meraklar uyandırmak amacıyla yapılan yayın, ilişkisini aylar önce tamamlamış, avukatlık yapan bir insanı kontrolden çıkartabilmiştir...
Bir kişinin, kontrolünü kaybetmesi ve bir insana yönelik tacizkar ifadeler kullanarak, silahını göstermesi hiçbir zaman mazur gösterilemez...
Ancak, bu olayın bu şekilde vuku bulması, onun ardında yatan tetikleyeci nedenleri bulup çıkarmamızı da engellemez...
Türkiye'de maaselef bazı magazin programları, yalan, yanlış, asparagas haberler ve sanal polemikler yaratarak, konu aldıkları olay kahramanlarını ve çevrelerini her gün istedikleri biçimde
batırıp çıkarmakta, hayatları yıkarak o hayatların üzerinden kan içmektedirler...
Bazı gazeteci kılıklı insanlar, olayı takip eden olmaktan çıkmış, olayı yaratan, manipüle eden ve olayın tarafı haline gelmişlerdir...
Aylardır benim ve yakın çevrem üzerine bazı programlarda yapılan yayınları, kendisine insanım diyen insanlar bir gözlerin önüne getirsinler...
Beni geçin, Türkiye'de konu mankeni haline getirilen insanlara yönelik yayınları bir gözönüne getirin...
Bu kadar manipülatif, bu kadar iğrenç, yayınlardan sonra, olayın kahramanlarının çevrelerinde kontrolden ve çileden çıkmayan insanları görmek mümkün müdür.
İnsan haysiyeti, insan onuru, insan namusunun bu kadar kolay harcanabildiği bir sistemde, bu son olay işte bunun için korkutucu ve ürkütücüdür...
Malesef bu yayınlar yeni olayların habercisidir...
26 yıldır gazeteciyim...
Bunun 10 yılını her gün haber yapan programların ve haber merkezlerinin en başında geçirdim...
Binlerce, onbinlerce, haber elimden geçti...
Çok eleştirildim... Çok şeyin sorumlusu olarak gösterildim...
Onbinlerce haber içinde bir gün bile bir tek yalan haberin yapılmasına izin vermedim... Belki yanlış haber yapıldı... Ama billinçli bir yalan haberciliğin altına hiçbirimiz bir tek gün imza atmadık...
Benim ve arkadaşlarımın 26 yıllık sicilinde, şükür Allah'a insanları hedef gösteren, bu tip olaylara neden olan tek bir haberimiz yok...
4 yıldır televizyon haberciliğini bıraktım...
Beni yıllar boyu en ağır şekilde eleştirenlerin, 4 yıl sonra yapılan bu kadar pislik karşısında, kıllarını kıpırdatmamaları ve hala benim hayatım üzerinden prim yapmaya çalışmaları çok
düşündürücü...
Değerli gazeteci arkadaşlarım...
Birçok olayda, olayın kahramanlarının sorumlu olarak basını ve medyayı göstermelerine hepimiz binlerce kez tanık olduk...
Her seferinde, meslek refleksiyle, kendimizi savunduk...
Bu kez olayın mağduru 26 yıllık basın şeref kartı sahibi bir meslektaşınızdır...
O olayın sorumlusu ve tetikleyicisi olarak, kendi meslektaşlarını görmektedir...
Ne hazindir ki gece vakti kontrolden çıkan, belki de hayatımı sonlandıracak o gence karşı, içimden hiçbir tepki duyamıyorum...
Onun yerine kendisini gazeteci ya da televizyoncu sanan bazı kişilerin birer cani olduğunu düşünüyorum...
İnsan kanıyla beslenen birer cani...
Önceki geceki olayın olduğu yer benim, Genel Yayın Yönetmenim Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü yerdir...
Ancak ona yönelik saldırıyla bana yönelik saldırı arasında hiçbir benzerlik yok...
Onu gazetecileri susturmak isteyen caniler saldırıp öldürmüştü...
Bana, onun ölümünden 26 yıl sonra kendini gazeteci olarak tanıtan, aslında insan kanı içerek birer cani biçiminde yaşayanların tetiklediği bir insan saldırdı...
Abdi İpekçi'nin uğruna öldüğü meslek ölümünden bunca yıl sonra bazıları tarafından bu hale getirildi...
Abdi Bey'den bu tatsız tesadüften dolayı özür diliyorum...
Genci affediyorum...
Arkamda kalacaklardan tek bir ricam var...
Ölürsem, musalla taşıma dua okumak için gelmeyecekler nasıl olsa...
Rating almak için de cenazemi çekmesinler...
Onların cenaze görüntülerimi yayınlamalarını istemiyorum...
Bu bir yasak değil...
Bu vasiyetnamemdir...
Reha Muhtar
Değerli basın mensubu meslektaşlarım,
Olay, üzcü olmanın ötesinde, maalesef korkutucudur...
Korkutucu olan, benim yanımda çalışan bir meslektaşımın 4 ay önce ayrıldığı erkek arkadaşının kontrolsüz hareketlerde bulunması değil...
Korkutucu olan, genç bir avukat olduğunu öğrendiğim Emin Aslan isimli arkadaşın, kontrolden çıkmasını tetikleyen faktörler...
Emin Aslan'ı kontrolden çıkartan olay, bir televizyon programının, arka arkaya insanı çileden çıkartacak şekilde yayın yapmasıdır...
İpe sapa gelmez, tamamen yalan ve yanlış bilgilerle, psişik meraklar uyandırmak amacıyla yapılan yayın, ilişkisini aylar önce tamamlamış, avukatlık yapan bir insanı kontrolden çıkartabilmiştir...
Bir kişinin, kontrolünü kaybetmesi ve bir insana yönelik tacizkar ifadeler kullanarak, silahını göstermesi hiçbir zaman mazur gösterilemez...
Ancak, bu olayın bu şekilde vuku bulması, onun ardında yatan tetikleyeci nedenleri bulup çıkarmamızı da engellemez...
Türkiye'de maaselef bazı magazin programları, yalan, yanlış, asparagas haberler ve sanal polemikler yaratarak, konu aldıkları olay kahramanlarını ve çevrelerini her gün istedikleri biçimde
batırıp çıkarmakta, hayatları yıkarak o hayatların üzerinden kan içmektedirler...
Bazı gazeteci kılıklı insanlar, olayı takip eden olmaktan çıkmış, olayı yaratan, manipüle eden ve olayın tarafı haline gelmişlerdir...
Aylardır benim ve yakın çevrem üzerine bazı programlarda yapılan yayınları, kendisine insanım diyen insanlar bir gözlerin önüne getirsinler...
Beni geçin, Türkiye'de konu mankeni haline getirilen insanlara yönelik yayınları bir gözönüne getirin...
Bu kadar manipülatif, bu kadar iğrenç, yayınlardan sonra, olayın kahramanlarının çevrelerinde kontrolden ve çileden çıkmayan insanları görmek mümkün müdür.
İnsan haysiyeti, insan onuru, insan namusunun bu kadar kolay harcanabildiği bir sistemde, bu son olay işte bunun için korkutucu ve ürkütücüdür...
Malesef bu yayınlar yeni olayların habercisidir...
26 yıldır gazeteciyim...
Bunun 10 yılını her gün haber yapan programların ve haber merkezlerinin en başında geçirdim...
Binlerce, onbinlerce, haber elimden geçti...
Çok eleştirildim... Çok şeyin sorumlusu olarak gösterildim...
Onbinlerce haber içinde bir gün bile bir tek yalan haberin yapılmasına izin vermedim... Belki yanlış haber yapıldı... Ama billinçli bir yalan haberciliğin altına hiçbirimiz bir tek gün imza atmadık...
Benim ve arkadaşlarımın 26 yıllık sicilinde, şükür Allah'a insanları hedef gösteren, bu tip olaylara neden olan tek bir haberimiz yok...
4 yıldır televizyon haberciliğini bıraktım...
Beni yıllar boyu en ağır şekilde eleştirenlerin, 4 yıl sonra yapılan bu kadar pislik karşısında, kıllarını kıpırdatmamaları ve hala benim hayatım üzerinden prim yapmaya çalışmaları çok
düşündürücü...
Değerli gazeteci arkadaşlarım...
Birçok olayda, olayın kahramanlarının sorumlu olarak basını ve medyayı göstermelerine hepimiz binlerce kez tanık olduk...
Her seferinde, meslek refleksiyle, kendimizi savunduk...
Bu kez olayın mağduru 26 yıllık basın şeref kartı sahibi bir meslektaşınızdır...
O olayın sorumlusu ve tetikleyicisi olarak, kendi meslektaşlarını görmektedir...
Ne hazindir ki gece vakti kontrolden çıkan, belki de hayatımı sonlandıracak o gence karşı, içimden hiçbir tepki duyamıyorum...
Onun yerine kendisini gazeteci ya da televizyoncu sanan bazı kişilerin birer cani olduğunu düşünüyorum...
İnsan kanıyla beslenen birer cani...
Önceki geceki olayın olduğu yer benim, Genel Yayın Yönetmenim Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü yerdir...
Ancak ona yönelik saldırıyla bana yönelik saldırı arasında hiçbir benzerlik yok...
Onu gazetecileri susturmak isteyen caniler saldırıp öldürmüştü...
Bana, onun ölümünden 26 yıl sonra kendini gazeteci olarak tanıtan, aslında insan kanı içerek birer cani biçiminde yaşayanların tetiklediği bir insan saldırdı...
Abdi İpekçi'nin uğruna öldüğü meslek ölümünden bunca yıl sonra bazıları tarafından bu hale getirildi...
Abdi Bey'den bu tatsız tesadüften dolayı özür diliyorum...
Genci affediyorum...
Arkamda kalacaklardan tek bir ricam var...
Ölürsem, musalla taşıma dua okumak için gelmeyecekler nasıl olsa...
Rating almak için de cenazemi çekmesinler...
Onların cenaze görüntülerimi yayınlamalarını istemiyorum...
Bu bir yasak değil...
Bu vasiyetnamemdir...
Reha Muhtar
Yorum