Kadir Metin Akbaş'ın haberi
Bismillahirrahmanirrahim, La havle vela kuvvete illa billahi aliyyil azim. Allahumme inni esabet ya kadümü ya daimü yasekde yeus yabudu ya semedü ya hayyümü ya kayyümü yazel celali vel ikram feinte cihan fevui hasilla hala ihake ilahu aleyni teveknül tüve hüve rabbilazim. Yüce Allah bu duayı 1251 yılında birine nasip etmiş. O kişi bunu 7 kişiye dağıtmış ve zengin olmuş. Sonra bu dua bir fakirin eline geçmiş; fakat o inanmayınca evi yanmış. Bir kadının eline geçmiş ve o da inanmamış; onun da çocuğu ölmüş. Bu dua kimin eline geçerse 7 kişiye dağıtsın, ne isterse olur. Duayı 7 gün içinde 7 kişiye gönderirsen isteğin gerçekleşecek. Dağıtmazsan başına felaketler gelecek…’
İkinci cümlesinden itibaren çoğu hiçbir anlam ifade etmeyen saçma sapan kelimelerden oluşan bu ve buna benzer bir ‘dua’ size değilse bile arkadaşınızın e-posta adresine gelmiştir. Ya da, çocuğu kanser olan ve tedavi masrafını bir şirketin ödeyeceğini, onun için de ‘bu mailin’ en az 3 kişiye gönderilmesi gerektiğini, “İnanmazsanız aşağıdaki numarayı çevirip sorun” diyen yazılar… Microsoft’un para dağıttığını, bu e-posta ne kadar çok kişiye gönderilirse o kadar komisyon verileceğini, MSN Messenger’in ‘ücretli’ olacağını, bunu engellemek için çok sayıda kişiye e-mail gönderilmesini isteyen yazılar... “Zincir mailler” olarak isimlendirilen ve kartopunun çığı meydana getirmesi gibi internette eşe dosta gönderilerek “herkesin haberdar olması sağlanan” bu mesajlar neyi amaçlıyor? Dünyanın her tarafında internet kullanıcılarına ulaşan bu maillerin çıkış yeri neresi? Bu tür mailler insanları nasıl etkiliyor? Aksiyon, e-posta kutularını ‘kirleterek’ insanların kafasını karıştıran bu konuyu uzmanlara sordu.
GENÇLER, İDDİA AMAÇLI ÜRETİYOR
İnsanların zaaflarını sömürme maksatlı oluşturulan ilk zincir e-postası Amerikan patentli. Gerçeklik payı olmayan bu tür e-postaların ilki 1988 yılında ABD’de gönderilmiş. O tarihten günümüze de yüzlerce benzeri türedi ve milyonlarca internet kullanıcısına ‘davetsiz misafir’ oldu. Bu maillerin yazılış amacının “insanların dikkatini çekmek, zaaf noktalarını kullanarak duygularıyla dalga geçmek” olduğunu belirten psikolog Alanur Özalp; bunları çoğunlukla gençlerin internette dolaşıma soktuğunu söylüyor: “Kişilerin dikkatini çekecek ve kimsenin kayıtsız kalamayacağı bir metin hazırlayıp e-posta yoluyla herkese gönderiyorlar. Ve bu metnin çok sayıda kişi tarafından dağıtılacağı konusunda iddialaşıyorlar.” İçerikleri tamamen hayal ürünü bilgiler ihtiva eden zincir maillerin birçok çeşidi var. En çok rağbet görenler ise yardım, dua ve panik/sansasyon amaçlı olanlar.
Burcu Çelenk, e-posta adresine gönderilen bu tarz metinleri arkadaşlarıyla paylaşmasını “yoğun iş temposu içerisinde kendini rahatlatmak için yaptığı bir faaliyet” olarak nitelendiriyor. “Bunlara inanıyor musunuz?” sorusunu ise “Belli sayıda kişiye gönderdiğim takdirde dileğimin kabul olacağını söyleyenlere inanmıyorum; ama yine de gönderiyorum. Yardım isteyen ve bilgi veren mailleri de faydalı olur diye arkadaşlarımla paylaşıyorum.” diye cevaplıyor.
Yardım amaçlı üretilen e-postalardaki duygu sömürüsü hikâyeleri çok tanıdık: Mutlu bir babanın kanser hastası dünyalar güzeli kızının tek kurtuluşu ameliyat olmasıdır; fakat bu ‘çok masraflı’ bir ameliyattır. Merhamet sahibi bir şirket (!) bunu karşılayacaktır; lakin bir tek şartı vardır: Bu mail olabildiğince çok sayıda kişiye ulaştırılmalı!.. Tabii ki bu tür e-postalarda adı geçen şirketlerin bundan haberi bile yok. Şirketler dertlerini anlatana kadar e-postalar dünyanın her tarafına dağılmış oluyor. Bunların en mühim özelliği ‘tercüme’ olmaları. “Bir babanın çığlığı” başlığıyla internette dolaşan ve kanser hastası kızının kurtulması için yardım isteyen yüzlercesinden biri olan 29 yaşındaki isimsiz babanın e-postasını okuduğunuzda bir şeylerin yanlış olduğunu hissedebiliyorsunuz. Hasta kızıyla arasındaki duygusal bağ resmedilirken kurulan cümleler Hollywood filmlerinden kotarılmış gibi. “Tanrı bizi bir çocukla kutsadı” ibaresinin bile yer aldığı bu e-posta nedense doğruluğundan şüphe duyulmadan dost ve tanıdıklarla paylaşılabiliyor. Kısa bir araştırma sonucu bu mailin İngilizce bir yardım metninin birebir tercümesi olduğu çok rahat bulunabiliyor. Bu tür maillere karşı uyarı amaçlı kurulan “http://hoaxbusters.ciac.org” adresli sitede bu tip onlarca metin yer alıyor. Ve hepsinin ortak başlığı: “Eğer bu metni silerseniz sizin kalbiniz yok demektir!”
BİR MAİL PAYLAŞTIM, HAYATIM DEÐİŞTİ!
Özel bir şirkette mühendis olarak çalışan Mesut Arslan, e-posta adresine gelen “bir babanın çığlığı” yazısına kayıtsız kalamaz ve “Benim de bir katkım olsun” diyerek adres listesindeki herkese bu metni gönderir. Fakat gönderdiği e-posta, imza olarak kullandığı şirket ismi, telefon numarası vb. bilgileri içerdiği için bir anda bu acıklı mailin faili durumuna geliverir. Üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen gelen telefonların haddi hesabı yoktur. “Yardım olsun diye gönderdim; ama yaptığıma pişman oldum. O acılı babanın ben olduğumu zanneden onlarca insan da cebime mesaj attı; şirketimi aradı; acımı paylaştıklarını, yardım etmek istediklerini belirttiler. Çok rahatsız oldum.”
Zorda kalmışlara, yardıma muhtaç kişilere elinden geldiğince yardımı esirgemeyen insanlar, oturduğu yerden eşe-dosta e-posta göndererek yapılacak yardımı ise ‘doğal olarak’ hiç geri çevirmiyor. Psikolog Alanur Özalp, bu tür gerçek dışı mailler sebebiyle insanların yardımseverlik duygularının sömürüldüğünü, kandırıldığını hisseden kişilerin de yardıma gerçekten muhtaç insanlara ihtiyatla yaklaşarak çekingen davranacaklarını vurguluyor.
Bilgi Toplumu Teknolojileri Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Beliz Kudat da aynı noktaya işaret ediyor: “Zincir iletilerin en kötü tarafı; kullanıcıların internete bakış açısını olumsuz etkilemesi. Herhangi bir virüsün meydana getireceği zarardan, çeşitli güvenlik yazılımlarıyla korunmak mümkün. Ama zincir e-postalarla kişilerin rencide olan, sömürülen insanî duygularının telafisi çok zor.”
ESKİNİN HURAFE MEKTUPLARI ÇAÐ ATLADI!
Yıllar önce evlerdeki posta kutularına, kapı önlerine bırakılan ‘esrarengiz’ mektuplar oldukça revaçtaydı. Kimin yazdığı, niye yazdığı belli olmayan bu ‘felaket tellalı’ mektuplar halk arasında bir hurafe çılgınlığının ve korkunun yaşanmasına yol açıyordu. Kimi el yazısıyla, kimi de fotokopiyle çoğaltılıyordu bu mektupların. Onların günümüzdeki muadili ise internet üzerinden gönderilen zincir e-postalar. “Bu duaya inanmayan ve 44 kişiye göndermeyen kişilerin evleri yandı, çocukları öldü, soyları kurudu” benzeri ifadelerle insanlar korkutularak kafaları karıştırılıyor. Dinî altyapısı zayıf birçok insan için bu türden yazılar panik ve paranoyaya sebep oluyor. Alanur Özalp, bu konudaki bir hatırasını, “Psikolojik sıkıntılar yaşayan bir hastam, bir gün telaşla beni aradı; tatilden yeni geldiğini ve e-posta kutusunda 7 gün içerisinde tanıdıklarına göndermezse başına çok büyük belaların geleceğini bildiren bir mail bulunduğunu; ama tatilde olduğu için gönderemediğini söyledi. Hastam kaygılı bir şekilde ‘Acaba şimdi göndersem olur mu? Başıma bir musibet gelir mi?’ diye sormuştu.” diye anlatıyor ve ekliyor: “Tahmin edemeyeceğiniz sayıda insan bu tür yazılardan olumsuz etkileniyor.” Psikolog Özalp’e göre psikolojisi ve inancı zayıf kimi insanlar başlarına gelen en ufak bir olumsuzluğu bu tarz yazılara bağlıyor ve bunalıma bile girebiliyor.
Yardım talep eden ve dua dağıtımı isteyen e-postaların haricinde, insanları paranoyakça düşüncelere sevk edebilecek e-postalar da internette zincir mail olarak dolaşıyor. Bunların en bilinenleri; “içeceğinin içerisine uyku ilacı atılıp uyutulan ve buz dolu küvette gözlerini açtığında böbreğinin çalındığını fark eden kurban; sinemaya gittiğinde AIDS’li bir hastanın koyduğu iğnenin üzerine oturup virüs kapan kişi; yanlış ilaç yüzünden hayatı kararan hastaların hikâyesi. Bu tür uydurma bilgiler içeren e-postaların bir amacı da toplumda paranoyak ruh hâlinin, korkunun, güvensizliğin yaygınlaşmasını sağlamak gibi görünüyor. Tercüme olan bu maillerin de çıkış yeri Amerika. Fakat insanlar kendi çevrelerinde böyle durumların yaşandığını hayal ediyor ve birbirlerini haberdar etmek için bu e-postaları gönderiyor. Alanur Özalp’e göre bunları hazırlayanlar patolojik bir hastalığa sahip, hayattan istediğini alamamış, insanlar tarafından kandırılmış kişiler. Amaçları ise diğer insanları da kendi ruh hâllerine ortak etmek, sıkıntıya sokmak.
AMAÇLARI, ADRES PAZARLAMAK
Aksiyon Dergisi Bilişim Editörü Yasin Kesen, konuya farklı bir yaklaşım getirerek uyduruk e-posta mesajlarını başlatanların çoğunlukla öyle büyük ‘idealleri’ veya hastalıkları olmadığını söylüyor. “Çoğu kez tek amaçları, onbinlerce e-posta adresini toplayıp CD’ler hâlinde pazarlamak” diyen Kesen, “Ben dahil listendeki herkese gönder” ibaresi olan mesajların bu maksadı hemen ele verdiği görüşünde. Bir titan zinciri gibi her defasında ilk başlatana da ulaşan e-postaların “gönderilen adresler” bölümündeki adresler toplanarak “sağlıklı bir arşiv” oluşturulmuş oluyor. Bu işlemi daha hızlı yapmak için de çok basit programlar var. Metin yığınları içerisindeki e-posta adreslerini seçebilen program, binlerce sayfalık bir metni kısa sürede tarayarak adresleri kullanıma, yani ‘satışa’ hazır bir liste haline getirebiliyor.
E-posta kutusu çöplüğe dönen internet kullanıcılarının bilinçli ve seçici olması gerektiğini belirten Kesen, “Mail kutusuna düşen her mesajı okuyanlar, bunların kaynağını ya da gerçeklik derecesini sorgulamadan herkese gönderip bütün dostlarının zamanını çalıyor.” diye ekliyor. Psikolog Alanur Özalp de bu tür mesajların hemen silinmesini tavsiye ediyor.
Aslında onların dilinden konuşursak, “Bu haberi ne kadar çok kişiye gönderirseniz, internet korsanlarının işini o kadar zorlaştıracak, dostlarınızın kandırılmasına engel olacaksınız. Ama gönderdiğiniz adreslerin çalınmaması için tedbir almak şartıyla!...”
İsmail İpek (İstanbul Müftü Yardımcısı): BU ‘GÜNAH ZİNCİRİNE’ KİMSE GİRMESİN
Zincir e-postalar konusunda görüşlerine başvurduğumuz İstanbul Müftü Yardımcısı İsmail İpek, kötü niyetli bu tür girişimlerin kesinlikle ciddiye alınmaması gerektiğini vurguluyor: “İnsanları korkutan, ürküten, muallâkta bırakan, ‘acaba başıma bir şey gelir mi’ diye düşündürerek bir şeyler yapmaya zorlayan bu tür mailleri ciddiye almamak gerekir. İslam dininde böyle bir uygulama ve hüküm yoktur. Bunlar yanlış, boş ve lüzumsuz işlerdir ve dinimizce boş işlerle uğraşmak günahtır. Bu günaha kimsenin girmesini istemiyoruz. Bunu bitirmenin yolu; buna alet olmamaktır. Böyle bir maille karşılaşan kişi korkmasın, endişelenmesin, bunun dinle bir alakasının olmadığını bilsin ve sakın ola ki bir başkasına gönderme yanlışına düşmesin. Bu tarz şeyler günahtır ve bize yakışmıyor. İslam’ın bizden istediği şeyler belli; her şey açık açık beyan edilmiştir. Bunlar Müslümanların kafasını bulandırmak için ortaya atılmış lüzumsuz işlerdir.”
(Aksiyon)