DEVLET PARASI İLE YAYIN!

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • erciyesboran
    Banned
    • 29-12-2005
    • 4110

    DEVLET PARASI İLE YAYIN!

    DEVLET PARASI İLE YAYIN!Önümüzdeki on yıl, teknoloji yayın yöntemlerinde yepyeni kapılar açarken, kamu ve özel yayın arasındaki yeni bir düzenlemenin gündeme gelmesi kaçınılmaz görünüyor.



    Radyo ve TV yayıncılığı hemen her ülkede devlet tarafından başlatıldı. Hemen her ülkede diyorum çünkü ABD ve onun izinden giden Amerika kıtasında elbette durum böyle değil. Önce özel radyolar geldi, 1950’lerden sonra TV yaygınlaşırken de, pek çok ülkede kademeli olarak özel sektöre yayın olanağı tanındı.

    1989’da TRT’de görevli olduğum sırada, Avrupa’daki bütün kamu yayıncılarını bir araya getiren Avrupa Yayıncılar Birliği EBU’nun bir toplantısına TRT adına katılmıştım. Günün en önemli tartışması, aslında Lüksemburg’un kamu yayın kuruluşu olarak kurulan RTL’nin (Radio Television de Luxembourg) özel sektörün eline geçmesinden sonra Almanya’da da yayına başlaması üzerine RTL’nin EBU üyeliğinin devam ettirilip ettirilmeyeceğiydi. Ve sonunda özel yayın kuruluşu olduğu gerekçesi ile RTL, EBU’dan çıkarıldı.

    Tarih öncesi değil, hepsi hepsi 17 yıl kadar önce Avrupa’da bir avuç özel TV yayıncısı vardı. İngiltere’deki ITV, İtalya’daki RAI, Fransa’daki ORTF’nin özelleştirilmesi ardından FR1 lisansını alan TF1 dışında da hatırı sayılır özel TV kuruluşu yoktu. Merkezi Lüksemburg’daki SES Şirketi’nin Astra uydularını peşpeşe atması ile başlayan uydu devrimi, bütün Avrupa’da kurulların yumuşatılmasına ve pıtrak gibi her yerden özel TV fışkırmasına yol açtı.



    Kamu yayıncılarının finansmanı

    Bu gelişme ile birlikte kamu yayıncılığının finansmanı tartışmaları da gündeme geldi. Aslında dünyada kaç ülke varsa o kadar farklı sistem var, kamu yayıncılığının finansmanında da öyle, desek abartı olmaz. Ama sistematize etmeye kalkarsak, bunların büyük bir kısmı doğrudan devlet bütçesinden para alıyor, ama reklam almıyor. BBC gibileri her yıl izleyicilerinin ödediği ruhsat geliri ile yaşıyor. RAI gibi bir kısmı, hem reklam alıyor hem devlet ödeneği alıyor. TRT gibi bir kısmı da devletin özel bazı kaynaklardan para aktarması ile yaşıyor. Amerika’daki PBS gibi olanlar ise bir miktar devlet desteği alıyor; kalan giderini ise sponsorlukla karşılıyor. Bu örnekleri sıralayıp gitmek mümkün.

    Örneğin, BBC giderlerinin 3.1 milyar sterlinlik (5,82 milyar USD) bölümü her biri her yıl 131.5 sterlin (247 USD) ödeyen renkli TV sahibi izleyicilerden geliyor. Üstelik, bu rakam her yıl artıyor. Bu 3,1 milyar sterlin, BBC’nin yıllık giderinin 2/3’ünü karşılıyor. Geri kalan 1/3’ü ise BBC’nin çok başarılı yapımlarının yurtdışı satışlarından, çok başarılı

    şovlarına giriş için izleyicilerin ödediği bilet paralarından, yaptığı programların video ve DVD hakları satışlarından, çok başarılı götürdüğü kitap ve dergi yayıncılığından geliyor.

    ABD’de ise kamu yayıncılığını götürmekte olan PBS (Public Broadcasting System) geçen yıl hükümet kaynaklarından sadece 70.3 milyon USD aldı. Bu rakam PBS’in işletme giderlerinin sadece yüzde 21’ini karşıladı. Ancak unutmayalım ki, PBS, BBC gibi her gece izleyici kitlelerinin neredeyse yüzde 40’ını ekran başına toplayan, çok popüler diziler, eğlence programları yayınlayan bir kanal değil. Daha çok belgeseller, klasik müzik konserleri, yerel toplum hizmeti niteliğinde programlar, eğitim programları yayınlayan PBS’in izlenme oranları da çok düşük. Ayrıca Amerika’daki yayın sisteminin özelliği nedeniyle eyaletler, kentler arasında da yayınlar farklılaşıyor. Bazı bölgelerde bazı programların finansmanını yerel yönetimler sağlıyor, ama programların çoğunun parası sponsorluktan geliyor. PBS’in ana bütçesi ise sadece şirketin işletme giderlerini karşılamak için kullanılıyor.



    Devlet yayını sorgulanıyor

    Buna rağmen bütün Avrupa’da olduğu gibi bu iki ülkede de kamu yayıncılığının işlevi sorgulanıyor. Halktan alınan paraların yerine harcanıp harcanmadığı, bu para ile daha iyi bir şeyler yapılıp yapılamayacağı tartışılıyor.

    Avrupa’da özel TV’ler kamu yayın kuruluşları hakkında haksız rekabet iddiası ile Avrupa Rekabetin Korunması Kurumu’na davalar açıyorlar. Ve özellikle spor yayınlarında önceliğin kamu yayıncılarına verilmesi konusundaki uygulamalarla ilgili önemli kararlar alınmasını sağlıyorlar. Bu tür spor karşılaşmalarının özel TV’lerden yayınlanması ile engellemeler kaldırılıyor. Ama bir yandan da milli maçların şifreli kanallardan yayınlanmaması gibi izleyici kararları da alınıyor.

    Önümüzdeki on yıl ise, teknoloji yayın yöntemlerinde yepyeni kapılar açarken, kamu ve özel yayın arasındaki yeni bir düzenlemenin gündeme gelmesi kaçınılmaz görünüyor. Türkiye’de ise hala TRT’ye bir Genel Müdür bulmaya çalışıyoruz...
İşlem Yapılıyor