Sağlık ile ilgili her konu

Kapat
Önemli Konu
X
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    #16
    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

    Sağlıklı gelecek, maddeye değil, sevgiye bağlı

    Sağlıklı bir geleceğin, maddeye değil, sevgiye bağlı kurulacağı düşüncesinden hareketle, gençleri ve aileleri bilinçlendirmek üzere Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın organizasyonu ile düzenlenen kampanya Bilecik'te de başlatıldı.

    Bilecik İl Sağlık Müdürü Vekili Dr. Sedat Kılınç, "Zararlı madde kullanımı sadece gençleri ve aileleri değil bütün toplumun geleceğini karartmaktadır. Madde bağımlılığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gittikçe artan ve geleceği tehdit eden önemli bir sosyal sorundur. Gençlerin zararlı alışkanlıklara başlama nedenlerinin başında merak, arkadaş baskısı ve aile sorunları gelmektedir. Gençleri ve toplumu tehdit eden madde kullanımına yol açan etkenler arasında iç ve dış güç, hızlı kentleşme ve toplumsal değişimden kaynaklanan değer aşınması, aile değerleri ve aile bağlarındaki çözülmeler gibi pek çok faktör yer almaktadır" dedi.

    Kılınç, "Merak nedeniyle zararlı madde kullanmaya başlamayı önlemek ve arkadaş baskısını azaltabilmek için de gençlere “Hayır” demeyi öğretmek gerekmektedir. Sorunlarıyla baş edebilen, kendine yetebilen gençler yetiştirmek gerekmektedir. Her toplumsal sorunumuzda olduğu gibi bu önemli sosyal sorunda da toplumun en temel birimi olan aile, bir yandan sorunun kaynağı, öte yandan çözümün adresi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gençlerimizi madde bağımlılığından korumada en büyük görev aileye düşmektedir. Madde kullanımının temelinde zayıf aile bağları, aile parçalanması, aile içi sağlıksız iletişim, arkadaş ve çevre etkisi ile sorunlardan kaçış yatmaktadır. Yapılan araştırmalarda, çocuklara ilgi ve sevgi değil sadece maddi doyum sağlayan, onların her isteğini hemen yerine getiren ailelerin çocuklarının madde kullanımına daha meyilli oldukları tespit edilmiştir" diye konuştu.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      #17
      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

      Ölümcül Hastalıkları Önleyen 10 Gıda

      Balık: Kalp krizine karşı iyi geliyor. Somon, alabalık ve ton balığı türleri, D vitamini ve Omega-3 yağı ile yüksek tansiyonu düşürüyor.
      Havuç: Günde 5 adet havuç, kalp krizi riskini üçte iki oranında azaltıyor. Havuç, ayrıca gözler için de yararlı.
      Sarımsak: Soğuk algınlığına karşı savaşıyor. Enfeksiyonlarla mücadele için, günde 2 diş sarmısak yenilmesi, büyük fayda sağlıyor. Sarımsak, bakteriyel ve virütik hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı doğal bir antibiyotik görevi yapıyor.
      Karnabahar: Kanseri kısıtlayan karotenoid maddesi üretiyor. Özellikle çiğ olarak yenilmesi tavsiye ediliyor.
      Fasulye: Şeker hastalığını önlüyor ve vücuttaki ensülin üretimini dengede tutuyor.
      Soğan: Kolesterol düzeyini düşürüyor. Böylece, kalp krizi ve kansere karşı önleyici görev üstleniyor.
      Zeytinyağı: Yüksek tansiyonu düşürüyor ve vücutta taş oluşmasını önlüyor. Zeytinyağı ayrıca, kötü kolesterol LDL düzeyini azaltıyor, iyi kolesterol HDL'yi ise koruyor ya da artırıyor.
      Elma: Kolon kanserini önlüyor. Beyin ve kemiklerin ihtiyaç duyduğu boron maddesini barındırıyor. Elmadaki balic asid ise boşaltım sistemi için yararlı.
      Portakal: C vitamini deposu portakal, hamile kalmayı kolaylaştırıyor, virüsler ve alerji ile mücadele ediyor.
      Soya fasulyesi: Kemik hastalıklarına karşı 'birebir' diye niteleniyor ve vücuttaki kemiklerin gücünü koruyor

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        #18
        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

        Gripken alınan aspirinler Reye's sendromuna yol açıyor

        Uzmanlar, bahar ve kış aylarında kendini gösteren grip enfeksiyonuyla ilgili halk arasında bilinçsizce alınan antibiyotik ve aspirin kullanımının doğrudan karaciğer ve beyin üzerinde etkili bulunan reye's sendromunun oluşmasına zemin hazırladığını söyledi.

        Fırat Üniversitesi Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Denizmen Aygün, gribin (influenza) A, B ve C virüslerinin neden olduğu ateş, öksürük, baş ağrısı, kas ağrıları ve halsizlikle karakterize akut bir enfeksiyon hastalık olduğunu belirterek, bu aylarda vatandaşların, grip aşısı olması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Aygün, şunları kaydetti:

        "Grip enfeksiyonu, özellikle hastaların öksürme ve konuşması sırasında havaya saçtıkları virüs içeren damlacıkların solunmasıyla bulaşır. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle okul, işyeri gibi kalabalık ortamlarda bulunan kimseler öncelikli olarak risk altındadır. Özellikle 2-16 yaşlarındaki grip hastalarında aspirin kullanımı durumunda doğrudan karaciğer ve beyin üzerinde etkili bulunan reye's sendromu gelişebilir. Reye's sendromu, özellikle influenza B enfeksiyonunda görülür. Karaciğer ve beyin üzerinde etkili olan sendrom, hızlı bir şekilde karaciğeri tutarak, karaciğer yetmezliğine yol açar. Vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlayan karaciğer görevini yapamadığı için de bu zararlı maddeler beyin dokusunda tahribatlara yol açarak, hastada şuur bulanıklığı, koma ve bunun sonraki aşamasında da yüzde 40 oranında ölümle sonuçlanır. Reye's sendromu kendisini bulantı, kusma, yüksek ateş, davranış bozukluğu, uyku hali ve çevreyle bağlantı kuramama gibi belirtilerle gösterir. Reye's sendromu oldukça ağır seyreden ve tedavisi zor olan bir hastalık türüdür. Bu nedenle uzun süre aspirin kullanması gereken çocuklara grip olmadan önce grip aşısı yapılarak hastalığın önüne geçilmelidir."

        Fırat Üniversitesi Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Denizmen Aygün, grip aşısını yumurta alerjisi olanlar haricinde herkesin büyük bir rahatlıkla kullanabileceklerini ifade ederek, grip enfeksiyonuyla mücadelede C vitamini alımının fayda etmediğini, hastada komplikasyon yoksa antibiyotik kullanılmaması gerektiğini, ancak bakteriyel süper enfeksiyonlar için koruyucu amaçlı antibiyotik kullanımının önerilmemekte olduğunu belirtti.

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          #19
          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

          Kalbİn En İyİ Dostu Balik

          Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Sait Gönen, haftada 2-3 kez tüketilen balık etinin kalp damar hastalıklarına karşı koruma sağladığını, günde 0, 85 gram tüketilen balık yağının ise kalp krizi geçiren hastalarda ölüm oranını yüzde 20 azalttığını söyledi. Enerji deposu olarak nitelendirilen balık etinin yararlarının bilimsel çalışmalarla kanıtlandığını belirten Doç. Dr. Gönen, protein, A, B, D, E ve K vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, demir, selenyum ve fosfor gibi insan vücudu için gerekli vitaminle minerallerin, özellikle de içerdiği yağ ve yağ asitlerinin balığı diğer hayvan etlerinden üstün kıldığını kaydetti. Balıkta doymamış yağ asitlerinin, doymuş yağ asitlerine oranla daha fazla olduğunu ifade eden Doç. Dr. Gönen, "Balıkta bulunan yağ asitleri Omega 3 ve Omega 6, kalp damar hastalıklarına karşı bizleri korur, depresyon, tip 2 diyabet, böbrek hastalıkları, kemik hastalıkları, kanser, yüksek tansiyon ve kolesterole de olumlu etki yapar. Haftada 2-3 kez balık tüketmek son derece faydalıdır. Yağ asitleri zengin balıkların başında uskumru, sardalye, hamsi ve somon geliyor. Diğer bir doymamış yağ asidi olan Omega 6'yı balığın yanı sıra, daha çok mısır özü yağı, ayçiçek yağı, soya yağı, fındık yağı gibi bitkisel yağlarda da bulabilmek mümkün" dedi.

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            #20
            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

            Yeşil çay her derde deva

            Japonya’da yapılan geniş çaplı bir araştırmaya göre, yeşil çay neredeyse tüm hastalıklara iyi geliyor. En önemli bulgu, hastalık riskini azaltarak insan ömrünü uzatabildiği.

            “Journal of American Medical Association” dergisinde yayınlanan araştırma, 40-79 yaşları arasındaki 40 bin 530 yetişkin üzerinde yapıldı. Yeşil çayın yaygın olarak tüketildiği kuzeydoğu Japonya’da yapılan araştırmaya katılanlar 11 yıl boyunca takip edildi. Araştırmada, günde 5 bardaktan fazla çay içenlerin herhangi bir hastalıktan ölme riskinin, günde bir fincandan az çay içenlerden yüzde 16 daha az olduğu saptandı.

            Yeşil çayı çok tüketenlerin kardiyovasküler hastalık riskinin de diğerlerine göre yüzde 26 oranında azaldığı tespit edildi. Yeşil çay tüketimi ile kanser riski arasında ise ciddi bir bağlantı bulunamadı. Araştırmada, yeşil çayın kadınlara daha çok yarar sağladığı da görüldü. Araştırmayı yöneten Dr. Şiniçi Kuriyama, “En önemli bulgu, yeşil çayın kardiyovasküler hastalık riskini azaltarak insan ömrünü uzatabildiği” dedi.

            İngiliz sağlık uzmanları, hastalık riskinin azalmasında, Japonların yemek alışkanlıklarının Batılılarınkinden daha sağlıklı olmasının etkisinin de olabileceğini söylediler.

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              #21
              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

              KontrolsÜz Toz İlaÇ Kullanmak SaĞliĞa Zararli

              Uzmanlar, soğuk günlere yaklaşıldığı şu aylarda enfeksiyon hastalıklarına karşı uyarıyor. Uzmanlar, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıkların tedavisinde, hastaların sıcak içecek tüketimine yöneldiğini belirtilerek, toz içeceklerin bilinçli alınması gerektiğini vurguladı

              Halk arasında meyve özlü içeceklere benzetildiği için çay gibi tüketilen toz ilaçların gereksiz alınması durumunda bir takım yan etkilerinin ortaya çıkabileceğini belirten uzmanlar, ilaç piyasasında son zamanlarda örnekleri çoğalan bu ilaçların, soğuk algınlığı ve gribin burun akıntısı gibi belirtilerini azaltmada kullanıldığını kaydetti.

              Fazla tüketildiğinde uyuşukluğa yol açıyor
              İlaçların kesinlikte limon aromasına aldanıp meyve özlü içecek niyetine tüketilmemesi gerektiğini ifade eden uzmanlar, doktor kontrolünde ve aşırı doza kaçmadan kullanılmasını önerdi. Bazı hastaların, (daha çabuk iyileşirim) düşüncesi ile bu ilaçları çay gibi çok miktarda tükettiğini belirten uzmanlar, fazla tüketilmesi halinde ilaç içinde bulunan efedrin maddesinin uyuşukluğa neden olabileceğini, bilinçli tüketilmesinde ise, hiç bir sorun çıkmayacağını kaydetti.

              5 ara öğün gerekiyor
              Uzmanlar ayrıca, kış aylarında artan soğukların, vücutta olumsuz etkilere neden olduğunu kaydetti. Bazal metabolizmanın (vücudun ihtiyacı olan asgari enerji miktarı) değiştiği kış aylarında vücut ısısının düştüğünü bildiren uzmanlar, normal ısı düzeyine ulaşılması için fazladan enerjiye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Kışın fazla kilo almamak için ilk olarak tok tutucu çorba ve lifli gıdaların tercih edilmesi önerildi. Sürekli atıştırmanın önüne geçecek kepek, yulaf, çavdar, kuru fasulye, nohut, meyve ve sebze tüketmek, sık aralıklarla su içmenin yemek yeme isteğini azaltan etkenler olduğu belirtildi. Uzmanlar, çok fazla yemek yenilen 3 ana öğün yerine gün içinde 5 ara öğünle karnın doyurulması gerektiğini vurguladı.

              Beyin, yemeğe başlandıktan yaklaşık 20 dakika sonra tokluk merkezini uyarıyor. Bu nedenle bu süreyi doldurmak ve daha fazla yememek için yemekte oyalanmak gerekir. Bunun için de en ideal yöntem, gıdaları yavaş ve iyi çiğneyerek, yemek yeme süresinin uzatılması. Bu hem fazla gıda alımını, hem de alınan gıdaların daha kolay sindirilmesini sağlıyor Sürekli açlık hissine karşı meyve tüketilmesi de önerildi.

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                #22
                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                Diş macununuzun içinde ne var?

                Dişmacununu seçerken özel ihtiyaçlarınız olmadığı sürece (aşırı diş taşı, dişeti hastalığı, hassasiyet vb.) alacağınız macunun florid içerip içermediğine bakmanız yeterli olur. Çoğunluğun bu extralara ihtiyacınız olmaz.

                Diş macunlarının etiketlerine göz attığınızda birşeyler anlamak için biokimya uzmanı olmanız gerektiğini düşünebilirsiniz. Propylene glycol, sodium bicarbonate, sodyum pyrophosphate vb... Tüm bunları ağzınıza sokmak istediğinize emin misiniz? Diş macunun içindeki hangi maddenin ne işe yaradığını birazdan öğreneceksiniz.


                Hidrojen Peroksit (Hydrogen Peroxide) : Beyazlatıcı ürünlerde de bulunan en önemli beyazlatıcı maddedir. Bu ürünleri sadece diş hekiminizin gözetiminde yada onun tavsiyesi ile kullanmanız gerekir.

                Sodyum Bikarbonat (Sodyum Bicarbonate) : İsmi çok kimyasal olsada esasında karbonattan başka birşey değildir. Hafif bir abrazivdir. Sigara, çay, kahve lekelerinin ve plak denilen dişin yüzeyindeki bakteri içeren gıda artıklarının temizlenmesine katkı sağlar. Ayrıca dişlerimizi fırçaladığımızda hissettiğimiz temiz ve pürüzsüz diş hissi de bu maddenin eseridir.

                Dicalcium phosphate, kaolin, calsium carbonate : Bunlarda sodium bicarbonate ile benzer işler gören diğer abraziv maddelerdir.

                Sodyum Pyrophosphate : Diştaşı (tartar) kontrolu sağlar. Düzenli kullanıldığında (tartar oluşumuna sebep olan) plağın formasyonunu bozma özellliğine sahiptir. Ama ağzınızda oluşmuş taşlar var ise bunlara herhangi bir etkisi olmaz. Ancak bir dişhekimi bu taşlardan kurtulmanızı sağlayabilir.

                Propylene Glycol : Sorbitol, pentatol ve glycerol gibi diş macunlarının yumuşaklığını sağlayan çözücü maddedir.

                Strontium Chloride ve Potasyum Nitrate : Hassasiyet giderici macunların içinde bulunması gereken maddelerdir. Bunlar dişlerdeki hassasiyet hissinin sinire ulaşmasını bloke ederek rahatlatır. Hemen etki etmezler ortalama 4-6 haftada etkileri görülmeye başlar.

                Triclosan : Daha önce antibakteriyel sabun ve losyonlarda kullanılan bu maddenin diş macunlarına girmesi oldukça yenidir. Dişeti hastalıklarında ve dişeti iltihaplarına yol açabilen plağın yok edilmesinde önemli bir rol oynar.

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  #23
                  Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                  Küflü yiyecekler kanser sebebi

                  SAMSUN (İHA) - Tüketiciler tarafından, küf ve toksinin verdiği zararlardan korunmak amacıyla, besinlerdeki küflü kısmın kesilerek atılması ya da hayvanlara verilmesi ve sağlıklı olan kısımların tüketilmesi gibi hatalı uygulamalar yapıldığı bildirildi. Tarım Kredi Dergisi’nde yayınlanan bir araştırmada, küflerin insan ve hayvan sağlığını ciddi bir şekilde tehdit ettiğine dikkat çekildi. Araştırmalarda küflü kaşar peynir ve ekmek gibi besinlerin insan vücuduna büyük zarar verdiği belirtilirken, küflerin oluşturduğu bazı mikotoksinlerin insanlarda zehirlenmelere, karaciğer kanserine ve kalıtım yapısında değişikliklere yol açtığı, vücudun hormon dengesini bozduğu, kısırlığa ve sakat doğumlara sebep olduğu ve kemikleri zayıflattığı, vücudun direncini düşürerek vücudu hastalıklara açık hale getirdiği bildirildi.

                  Güç düşüyor
                  Besinlerin küflü yerlerinin kesilerek hayvanlara verilmesinin hayvanlarda da ciddi sağlık problemlerine sebep olduğu belirtilen araştırmalarda, mikotoksinlerin hayvanlarda mide-bağırsak yapısını tahrip ettiği, büyümede ve yem dönüşümünde zayıflamaya yol açtığı, sığırlarda süt verimini düşürdüğü, canlı ağırlık kaybında düşüşlere yol açtığı, erkek hayvanlarda üreme gücünü düşürdüğü, gelişme ve verim azalmalarına, gebe hayvanlarda yavru atmalara ve hastalıklara ve dayanıksızlığa neden olduğu ifade edildi. Bu yüzden küflü besinlerin kesinlikle tüketilmemesi önerildi

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    #24
                    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                    Yiyecekler kimyasallarla dolu

                    Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından birçok Avrupa ülkesinde yapılan araştırmada, bazı gıda ürünlerinde zararlı kimyasal maddeler bulundu. Temel gıda maddelerinde bulunan kimyasallar özellikle hamile kadın ve çocuklar için tehlikeli.



                    Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından, İngiltere, İtalya, İspanya, Yunanistan, İsveç, Finlandiya ve Polonya’da marketlerde satılan bir çok yiyecek üzerinde yapılan analizler, şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkardı.


                    Peynir, balık, zeytinyağı, et gibi temel gıdalar üzerinde yapılan incelemede, sanayide kullanılan zararlı sentetik kimyasallara rastlandı.

                    Zeytinyağı, peynir ve ette plastik yapımında kullanılan “phthalates” maddesine rastlanırken, balık ve ette yasaklanmış “organochlorine” tipi böcek ilacı, yine balıkta “musk ve organotin” belirlenirken, peynir ve ette yangın önlemede kullanılan bazı kimyasallar bulundu.

                    Doğal Hayatı Koruma Vakfı tarafından açıklana raporda, bu gıdaları alan tüketicilerin “hemen hastalanacakları gibi bir sonucun çıkarılamayacağını” belirtti. Ancak, bu kimyasalların “uzun dönemli etkilerine ve düşük dozda da alınsa özellikle hamile kadınlarla çocuklar üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekildi.

                    WWF, Avrupa Birliği yetkililerini insan sağlığı ve çevreyi koruma yönünde daha etkili adımlar atmaya çağırdı.
                    WWF’un yürütmekte olduğu “detox” adlı kampanyanın başkanı Sandra Jen yaptığı açıklamada, “sağlıklı bir beslenme sürecinde bile, günlük olarak bu derece çeşitli kimyasalın alınıyor olmasını öğrenmek gerçekten şok edici bir durum. Tüm dünyada geçerli bu zararlı madde zincirinin kırılması, Avrupa Birliği politikacılarının, insan sağlığı ve çevre üzerinde güçlü bir irade göstermelerine bağlı” dedi.

                    Avrupa Parlamentosu, “insan sağlığına zararlı maddelerin sanayide kullanılmasına sınırlamalar getiren Reach adlı yasa tasarısını” bu yıl sonuna kadar oylayacak. Çevreciler, sanayi çevrelerinden gelen baskılar sonucu tasarının sulandırıldığını savunuyorlar.

                    WWF açıklamasında, Avrupa Parlamentosunun yeteri kadar güvenlik sağlayacak bir standart belirlemesinin ve kaygılara yol açan kimyasallar yerine, güvenli alternatif maddelerin kullanımına geçilmesini benimsemesinin önemli olduğu kaydedildi.

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      #25
                      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                      Kalbe dost 7 besin

                      Kalp hastalıklarının son yıllarda ölüm nedeni olarak ilk sıraya yerleştiğini belirten uzmanlar, kalbi koruma işlevlerine sahip oldukları belirlenen 7 besini şöyle sıralıyor:

                      Kalp sağlığının günlük hayatta yenilen yemeklerle yakın ilişkili olduğunu belirten uzmanlar, balık, soya, siyah susam, yulaf, ıspanak, havuç ve yeşil çayın kandaki yağı temizlemekle birlikte kalp damarlarını koruma işlevlerine de sahip olduğunun altını çiziyor. Kalp hastalıklarının son yıllarda ölüm nedeni olarak ilk sıraya yerleştiği belirtiliyor. Uzmanlar, doymamış yağ asidi, A vitamini ve folik asit içeren yemeklerin kandaki yağı temizleme ve kalp damarlarını koruma işlevlerine sahip olduğunu belirterek, kalbe yararlı 7 besini şöyle sıralıyor:

                      Balık felç riskini azaltıyor
                      Özellikle deniz balıklarının içerdiği yağ ve doymuş yağ asidi diğer etlere göre daha düşük. Deniz balıklarında bulunan Omega3 yağ asidi, felç riskini de düşürür. Bu da, deniz ürünlerini çok tüketen bir ülkede felç oranının düşük olmasının nedenlerinden biridir.

                      Soya damarları açıyor
                      İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu amino asit ve doymamış yağ asidi içeren soya, vücuttaki yağ ve kolesterolün emilmesini hızlandırarak, kalp damarlarının açılmasını sağlar.

                      Siyah Susam kolesterolü önlüyor
                      Zengin E vitamini içeren siyah susam, kalp damarlarının esnekliğinin korunmasında son derece etkilidir. Bunun yanı sıra siyah susamın içerdiği alfalinolenik asit (damarların duvarlarını kolesterole karşı koruyan bir asit türü) tansiyonu düşürme ve kanın pıhtılaşmasını önleme işlevine de sahiptir.

                      Yulaf damar sertliğini engelliyor
                      Linoleik asit ve B vitamini bakımından zengin olan yulaf, atardamarların sertleşmesini önler. Bunun yanı sıra yulafta bol miktarda bulanan lifler de kandaki kolesterol oranını düşürür.

                      Ispanak kalp hastalıkları oranını düşürüyor
                      Folik asit içermesinden dolayı ıspanak, kalp hastalıklarına yakalanma riskini yüzde 25 oranında düşürebilir.

                      Havuç felce birebir
                      Havuç kan damarlarının açılmasını sağlar ve böylece felci önleyebilir.

                      Çay tansiyonu düşürüyor
                      Çok zengin besin değerlerine sahip olan çaydaki en önemli besin, polifenoldür. Araştırmalar, çay yaprağında bulunan polifenolün kandaki kolesterol oranını düşürdüğünü, atardamarların sertleşmesini ve kanın pıhtılaşmasını önlediğini, tansiyon ve kan yağını düşürücü işlevlere sahip olduğunu gösteriyor.

                      Beslenme programınızı planlamak için

                      Günlük aldığınız kalori miktarını azaltınız.
                      Katı yağlar yerine bitkisel sıvı yağları; zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçek, soya ve mısırözü yağlarını düzenli ve belirli düzeylerde tüketiniz.
                      Balık tüketimi arttırınız. Kırmızı et tüketimini haftada 1 kez olarak sınırlayınız. Tavuk ve hindi gibi beyaz et tüketimine ağırlık veriniz.
                      Yağ içeriği yüksek poğaça, cips, kek, pasta gibi gıdaları tüketmeyiniz.
                      Besinleri pişirirken ızgara, buğulama, haşlama yöntemlerini tercih ediniz.
                      Tuz tüketimini azaltınız.
                      Günlük öğün sayısını arttırınız.
                      Sigara kullanmayınız.
                      Haftada 3 kez egzersiz yapınız.
                      Basit şeker içeren tatlılar ve rafine edilmiş gıdalar yerine posa içeriği yüksek saflaştırılmamış tahıl ürünleri, kuru baklagiller, sebze ve meyve alımını arttırınız.

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        #26
                        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                        Hangi hastalığa hangi bitki tedavisi?

                        Birçok hastalığa ilaçların yanısıra bitkilerle de tedavi uygulandığı biliniyor. İşte hastalıklar ve bitkilerle tedavi yöntemleri.

                        Ağız yaraları

                        Sirke ve susam yağı karışımı ile gargara yapılabilir

                        Birer çorba kaşığı böğürtlen yaprağı, hunnap, mercimek ve sinirli yapraktan oluşan karışımı kaynatıp, ılıkken gargara yapabilirsiniz.

                        Kuru üzüm, anason ve balı aynı ölçüde karıştırıp, yaraların üzerine sürebilirsiniz.

                        Bol kekik çiğneyin.

                        Akciğer rahatsızları

                        Isırgan tohumu, karabiber, mürsafi, bal ve hardal eşit miktarda karıştırılır ve sabah akşam birer çorba kaşığı yenir.

                        Alerji

                        100gr. ısırgan otu + 100gr. kırkkilit otu karışımını çay gibi demleyip, günde 3 çay bardağı içmek ve bu tedaviye en az 20 gün devam etmek gerekir.

                        Şahtere otu çay gibi demlenip, sabah akşam 1 su bardağı içilebilir.

                        Birer çorba kaşığı Acı yonga ve Ravend çini, demlenip sabah akşam birer bardak içilir.

                        Kaşınan bölgeye Oğulotunu haşlayıp ezerek koyarsanız kaşıntı geçer.

                        Apandisit

                        Bu hastalığı önleyici en etkili şey, Böğürtlen çayıdır.

                        Arpacık

                        1 çay bardağı sıcak suya bir tutam papatya konur ve bir müddet sonra süzülerek bununla göze masaj yapılır. Bu tedavi 2 saatte bir, 5-10 dakika tekrarlanır.

                        Astım

                        1 lt. suya 1 tutam Mersin yaprağı veya ısırgan konur ve 10 dk. kaynatılıp demlenir ve süzülür. Günde 8-10 çay bardağı, şekersiz olarak içilir.

                        1 lt.sıcak suya 5 yemek kaşığı Isırgan otu konur, 5 dk. sonra süzüp günde 8-10 bardak şekersiz içilir.

                        Bademcik

                        Kekik gargarası çok etkilidir.

                        Balık yağı içirilmelidir.

                        Basur

                        Zulumba ve Üzerlik tohumu eşit oranlarda katıştırılıp, sabahları aç karnına 1 çay kaşığı yenir.

                        Baş ağrısı

                        Baş ağrısının pekçok sebebi olabilir. Etkili tedavi için bu sebepleri ortadan kaldır-
                        mak gerekir.

                        1 bardak sıcak suya birer tutam lavanta, papatya, nane, biberiye ve kekik konur,5 dk. sonra süzerek günde 2-4 bardak içilir.

                        Böbrek ve mesane taşı

                        1 lt. suya birer tutam Kırkkilit otu, Mısır püskülü ve Kiraz sapı konur, 5 dk. kaynatılır ve süzerek günde 2-4 bardak içilir.

                        Ağrıyı dindirmek içinse; 1 lt. suya birer tutam Keten tohumu ve Meyan kökü konur, 15 dk. kaynatılıp süzülür ve günde 3-4 bardak, aç karnına içilir.

                        Cilt hastalıkları

                        80g. ravent çini, 1kg bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karnına 1 tatlı kaşığı yenir.

                        Damar tıkanıklığı

                        250g.Hayıt tohumu, 6lt suda yarım saat kaynatılır ve günde 3 öğün, aç karna, bir çay bardağı içilir. ( Tansiyon düşürücü etkisi vardır. )

                        Dudak çatlaması

                        Balmumu ve gülyağı birlikte eritilerek çatlaklara sürülür.

                        Susam yağı da iyi bir koruyucudur.

                        Eergenlik sivilceleri

                        Şap ve narkabuğunu sirkeli suda kaynatıp bu su ile sivilceleri silmek yararlıdır.

                        Gastrit

                        Hergün kahvaltıdan önce 1 çay kaşığının dörtte biri oranında Hardal tohumunu, ılık su ile içmek ve bu tedaviyi 20 günlük kür halinde yapmak faydalıdır.

                        Guatr

                        Tere tohumu, nöbet şekeri veya bal ile eşit oranlarda karıştırılıp yenir.

                        Deniz süngeri kurtulup toz haline getirilir ve balla karıştırılarak yenir.

                        Kalp Krizi

                        Ökseotu çayı, Melisa çayı ve Adaçayı içmek kap krizini önleyici etkiye sahiptir. Ayrıca Civanperçemi, Atkuyruğu ve kekik oturma banyoları da yararlıdır.

                        Kansızlık

                        50g. Kınakına, 1kg siyah kuru üzüm ve 1/2kg Mürdüm eriği ile, 3lt suda bir müddet kaynatılır ve günde 3 öğün içilir.

                        Kas erimesi

                        Günde 3-4 bardak Aslanpençesi çayı yudum yudum içilmelidir.

                        Kemik erimesi

                        Günde 3-4 bardak Civanperçemi çayı yudum yudum içilmelidir.

                        Kireçlenme

                        400g. Ardıç tohumu, 1kg bal ile karıştırılır ve bu karışımdan, günde 3 öğün, aç karnına, 1 tatlı kaşığı yenir.

                        Nefes darlığı

                        Bir miktar Deniz kadayıfı, toz haline getirilir. Ihlamur içine 1 çay kaşığı oranında katılarak kaynatılıp içilir.

                        Öksürük

                        Günde 20g.'dan fazla olmamak kaydıyla, Defne tohumu bal ile karıştırılıp yenir.

                        100g. toz zencefil ve 100g. toz zerdeçal 1kg bal ile karıştırılarak günde 3 öğün aç karna, 1 tatlı kaşığı yenir.

                        Prostat

                        100g. Eğir kökü, 5lt suda, 2.5lt kalıncaya dek kaynatılır. Günde 3 öğün, yemeklerden yarım saat önce, 1 çay bardağı içilir.

                        Aynı miktarda Kereviz tohumu da aynı şekilde hazırlanarak günde 3 öğün, yemeklerden 15dk. önce, 1 çay bardağı içilir.

                        Romatizma

                        Hardal tohumu dövülüp, bal ile karıştırılarak yenir. Ayrıca, ağrılı bölgeye sürülür.

                        Aşağıdaki yağlar belli oranlarda karıştırılıp ağrılı bölgeye tatbik edilir ;

                        Pelesenk yağı : 100g. Kekik yağı : 70g. Alabalık yağı : 50g. Karanfil yağı : 25g.

                        Sedef hastalığı

                        50g. Isırganotu, 50g. Şahtereotu ve 50g. Civanperçemi 1 lt. sıcak suda 15 dakika bekletilip süzülür ve günde 3-4 bardak içilir.

                        Şeker hastalığı

                        1 lt. sıcak suya 20g. Mersin yaprağı konup 5-10 dakika demlenir ve gün boyu içilir.

                        250g. servi kozalağı, 250g. pelinotu ve 100g. melisa 2.5lt. alkole konur. Hava almayan bir kapta 45 gün bekletilir ve günde 3 üğün, aç karna, 1 kahve fincanı suya 8-10 damla damlatılarak içilir

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          #27
                          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                          112 arama kuralları

                          Bir çok il ve ilçede kurulan 112 lerde çalışmaların devamı için bazı şartlar gerekmektedir bunlar
                          1- 112 yi gereksiz yere aramayın belki bir yakınınız aynı anda arayacak ve kendi yakınınızın hayatını kaybetmesiyle son bulacak bir duruma yol açabilirsiniz
                          2- Adres verirken çevrenizde çok tanınan bakkal, cami, okul, cadde, sokak gibi yerlerden yardım alarak adresi verirseniz 112 ekibi size daha kolay ulaşmasını sağlaya bilirsiniz
                          3- 112 ambulanslarına yol veriniz çünkü hayat 4-6 dk içinde son bula bilir
                          4- 112 nin gelmesini caddeye çıkarak 112yi yolda karşılamanız sizin için daha avantajlı bir durum oluşturacaktır
                          5- 112 yi aradığınızda size tekrar teyit için aranacak telefon numarasını doğru verin
                          6- acil numaraları telefonunuzun üstüne yapıştırın bunlar polis itfaye ve acil yardım olabilir
                          7- ambulansların yolunu açın çünkü içerde müdahale varsa ani frende müdahale doğru yapılamaya bilir
                          8- sizden bazı evraklar istendiğinde mutlaka en kısa sürede istedikleri yere götürün bu 112 hizmetlerinin devamlılığını sağlayacaktır
                          9- eğer bir ilçeden arıyorsanız 112 yi merkez dediğimiz illerden telefon açılacağı için mutlaka bulunduğunuz ilçeyi söyleyin
                          10- size hastanın neyi olduğu sorulduğu zaman mutlaka tam ve doğru bilgi verin ona göre gereken mazeme olan ambulan gönderilmesini sağlamış olursunuz
                          11- eğer 112 nin geleceği yolu biliyorsanız 112 yi aradıktan sonra oradaki sağlıkçının önerisi dahilinde yolda buluşmak üzere hareket edin (eğer kaza değilse 112 yi bilgilendirerek)
                          12- sizden istenilen bilgileri tam verdiğiniz sürece size hizmet daha kaliteli bir şekilde sunulacaktır bunu unutmayın

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            #28
                            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                            Ayak bileklerinde şişme, kalp krizi habercisi.

                            Uzmanlar, bacaklarında özellikle de ayak bileklerinde şişme olan vatandaşların, kalp sorunu yaşıyor olabileceklerine işaret ederek, sağlık kuruluşuna başvurmalarını istedi.

                            Dünyada her yıl 17 milyon kişinin hayatını kaybetmesine yol açan kalp damar hastalıklarının, Türkiye'de en önemli halk sağlığı sorunu olarak varlığını sürdürdüğünü ifade eden uzmanlar, Türkiye'de gerçekleşen tüm ölümlerin ilk sırasında kalp-damar hastalıklarının yer aldığını bildirdi. Yetkililer, koroner kalp hastalıkları için ana risk faktörlerinin, sigara ve alkol kullanımı, yüksek tansiyon, bilinçsiz beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı olduğunu belirtiyor.

                            Türkiye'de yaklaşık 2 milyon koroner kalp hastası bulunduğunu ve bu hastaların yılda 130 bininin hayatını kaybettiğini kaydeden doktorlar, "Hayvansal kaynaklı gıdaların yoğun olarak tüketimi, yemeklerin aşırı yağlı pişirilmesi, meyve ve sebze tüketiminin yeterli düzeyde olmaması, fiziksel aktivitelerin yetersizliği, yüksek tansiyon, sigara ve alkol kullanımı, şişmanlık ve diyabet, kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskini artıran faktörlerin başında yer aldığına dikkat çekiyor.

                            Türkiye'de kroner kalp hastalıklarından ölüm oranının tüm ölümler içinde yüzde 43 oranıyla ilk sırada yer aldığını vurgulanırken, bu ölümlerin önemli bir bölümünün "41-58 yaş grubu"nda gerçekleştiği bildiriliyor. Yapılan açıklamada, kalp-damar hastalıklarının en önemli belirtilerinin göğüste sıkışma ve baskı, kola, boyuna veya çeneye doğru yayılan ağrı olduğuna dikkat çekiliyor.

                            Uzmanlar, bacaklarında özellikle de ayak bileklerinde şişme olan vatandaşların, kalp sorunu yaşıyor olabileceklerini belirterek, sağlık kuruluşuna başvurmalarını istedi.

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              #29
                              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                              kirli sulara dikkat

                              Sel bölgelerinde kolera, sıtmadan korunmak için sular kaynatılmalı.,

                              Son günlerde aşırı yağışların yolaçtığı sel ve su baskınları, bir çok sorunu da beraberinde getirdi.

                              Bunlardan biri de felaketin sağlık boyutu.

                              Kanalizasyon sularının şehir şebekesine karışması kolera, sıtma, ishal gibi birçok hastalığı beraberinde getirebiliyor.

                              Aşırı yağmurla gelen sel sonucu maddi, manevi sıkıntıların yanında tedbir alınmazsa sağlık problemleri de kapıda...

                              Kanalizasyon sularının içme suyuna karışma risklerinin bulunduğunu belirten Dr. Ufuk Avcıoğlu şunları söyledi.

                              "Kolera, sıtma da dahil olmak üzere her türlü ishal, parazit mikrobu da dahil olmak üzere bir çok hastalık için zemin oluşturacaktır."

                              Bu bölgelerde yaşayanların kullandıkları sulara mutlaka dikkat etmesi gerektiğini belirten Dr. Avcıoğlu, "Parazitler de dahil olmak üzere birçok mikrop sıcak ile dezenfekte ediliyor. Yani mümkün olduğunca kaynatılıp soğutulmuş suları kullanmaları faydalı olur. Sebzeleri sirkeli suda bekletmek de doğal antiseptik olarak bir çözüm olabilir." dedi.

                              İshal, ateş gibi belirtilerde, ihmal etmeden bir sağlık kuruluşuna gitmek gerektiğini belirten Avcıoğlu, "İshal, üşüme, titremeyle yükselen ateş ya da üşüme titreme olmadan yükselen ateş en önemli ipuçlarımız, bunlar olduğunda mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna gitmek de yarar var." uyarısında bulundu.

                              Yorum

                              • delphin
                                Senior Member
                                • 27-12-2005
                                • 15279

                                #30
                                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                                ilaçlar alerji yapabilir

                                Alerji, bağışıklık sisteminin yabancı bir maddeye tepki vermesidir. Tepki oluşması için dış etkenin mutlaka "zararlı" olması gerekmez.

                                Tedavi amaçlı kullanılan ilaçlar, bazen yararlarının yanı sıra istenmeyen reaksiyonlara da yol açabilir. Öncelikle ilaç alerjisinin, alerjik olmayan ilaç yan etkilerinden ayrılması gerekir. İlacın yüksek doz kullanılmasına bağlı da yan etkiler ortaya çıkabilir. Bunlar alerjik reaksiyonlarla karıştırılmamalı. Alerji, ilaçların yan etkileri arasında yüzde 5-10 sıklıkta görülür. Ayrıca sadece ilacın kendisi değil, ilaçta kullanılan boyar ya da koruyucu maddeler de alerji yapabilir. Bir ilacın daha önceden kullanılmış olması, o ilacın bundan sonra da alerji yapmayacağı anlamına gelmez.

                                Her ilacın alerji yapma potansiyeli var mı?

                                - Evet. Yine de alerji yapma riski en fazla olan ilaçlar arasında penisilin, sefalosporin, tetrasiklin ve sulfonamid grubu antibiyotikler, epilepsi tedavisinde kullanılan kimi ilaçlar, başta aspirin olmak üzere ağrı kesiciler sayılabilir. Radyolojik incelemelerde kullanılan iyotlu boyar maddeler de alerji yapabilir. İlginç bir biçimde, çok nadir de olsa, alerji tedavisinde kullanılan kortizon grubu ilaçlar bile alerjiye neden olabilir.

                                Kimlerde daha sık alerji yaparlar?

                                - İlacı sık kullananlarda, o ilaca karşı ailede benzer alerji vakaları olanlarda ve tablet yerine enjeksiyon yoluyla ilacın alınmasında alerji riski artar.

                                Nasıl korunulabilir?

                                - Daha önceden alerjisi olanlar, ilaç yazılacağı zaman mutlaka doktoruna bu konuda bilgi vermeli. Bazen ilaçlar arasında "çapraz" alerjiler olabilir. Buna ilaçların kimyasal yapılarının benzemesi neden olur. Örneğin penisilin alerjisi olan birinde, penisilin grubundan olmayan bazı antibiyotikler alerji yapabilir. İlaç alması gerektiğinde mutlaka hekime danışmalı. Gerektiğinde, alerji yapan ilacı varsa alternatifi kullanılabilir ya da mutlaka uygulanması gereken durumlarda ilaç öncesi alerji önleyici destek tedavi verilebilir.

                                Hangi belirtiler ilaç alerjisini düşündürür?

                                - Deri döküntüsü, nefes darlığı ve hırıltı, gırtlakta şişme, burun tıkanıklığı, hapşırık, güneş ışığına karşı duyarlılık ve lenf bezlerinde şişme gibi belirtiler ilaç alerjisine bağlı olabilir. Kan tablosunda bozukluk görülebilir. İlaç alerjisinin en ağır formu "anafilaksi" adını verdiğimiz ciddi reaksiyondur. Nefes darlığı, gırtlakta şişme, tansiyon düşmesi ve baygınlık hissi gibi belirtiler görülüyorsa, vakit geçirmeden tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

                                İlaç alerjisi tanısı nasıl konur?

                                - Tanı öncelikle belirtilere ve muayene bulgularına dayanır. Penisilin gibi bazı ilaçlara karşı alerjinin araştırılmasında deri ya da kan testlerinden yararlanılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki eğer kişinin o ilaca alerjisi varsa, deri testi sırasında bile ciddi alerjik reaksiyon ortaya çıkabilir. Bu nedenle test mutlaka tam teşekküllü bir sağlık biriminde yapılmalı.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor