Sağlık ile ilgili her konu

Kapat
Önemli Konu
X
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • delphin
    Senior Member
    • 27-12-2005
    • 15279

    #76
    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

    Jinekolojik Kanserler - Kimler risk altında?

    Günümüzde kanser tedavisi konusunda oldukça fazla ilerleme kaydedilmiş olmasına karşın yine de bu hastalık türü insan ölümlerinin başta gelen nedenleri arasında yer almaya devam etmekte...

    Koruyucu hekimliğin öneminin giderek daha iyi anlaşıldığı günümüzde hastalıklar aydınlatılırken özellikle hastalığın kimlerde sık görüldüğü, üzerinde önemle durulan bir konu haline gelmiştir. Bu "jinekolojik kanserler" adı verilen hastalık grubu için de böyledir ve bu kanser türünün kimlerde nispeten fazla görüldüğünü ortaya çıkaran binlerce çalışma yapılmıştır ve yapılmaya devam edilmektedir.

    Aşağıdaki yazıda bu çalışmaların sonuçlarının çok genel bir özetini bulacaksınız...

    Jinekolojik organlarda görülebilen kanserler sıklık sırasına göre rahim, yumurtalık, rahim ağzı, vulva (genital bölgenin dış kısmı), vajina ve diğer ender kanser türleridir. Yazıya ayrıca meme kanserleri de dahil edilmiştir.

    Dikkat: Jinekolojik kanserler diğer hastalıklara (örnek astım, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, şeker hastalığı...) göre nispeten ender görülen hastalıklardır ve çoğu durumda ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadırlar. Ancak kanser erken tanısı zor ve tedavisi de kısıtlı ve zor olan bir hastalıktır. Bu nedenle kanserden korunma daha da ön plana çıkmaktadır. Aşağıdaki risk faktörlerinin varlığı kanserin ortaya çıkacağını göstermemekte yalnızca riski artırmaktadır. Benzer şekilde aşağıdaki risk faktörlerinin olmaması da kanserin ortaya çıkmayacağı anlamını taşımamaktadır.

    Genel risk faktörleri

    1-Aile öyküsü

    Özellikle yumurtalık, meme ve rahim kanserleri aile bireyleri arasında geçiş gösterebilmektedir ve son yıllarda bu kanserlere (yumurtalık, meme ve kalın barsak) neden olan genin yapısı aydınlatılmış durumdadır (BRCA geni).

    2-Hiç doğum yapmamış olmak

    Özellikle meme ve rahim kanseri hiç doğum yapmamış olanlarda daha sık görülmektedir.

    3-Cinsel yolla bulaşan hastalıklar geçirmiş olmak

    Özellikle HPV (genital siğil yapan virüs) rahim ağzı ve vulva kanseriyle oldukça yakın ilişkili bulunmuştur.

    4-Sigara kullanmak

    Yine rahim ağzı kanseri ve vulva kanseri sigara kullanan kadınlarda daha sıktır.

    5-Kilolu olmak
    Özellikle rahim kanseri fazla kilolu ve adet düzensizliği (gecikmeler şeklinde) olan kadınlarda daha sık görülmektedir.

    6-Jinekolojik muayenelere düzenli olarak gitmemek

    Jinekolojik muayene bazı kanser türlerinin (rahim ağzı kanseri, meme kanseri) erken tanısı için ve özellikle de kanser açısından risk altında olan kişilerin belirlenerek gerekli yaşam tarzı değişikliklerinin planlanması için iyi bir fırsattır. Bu fırsatı kullanmayan kadınlarda özellikle rahim ağzı kanseri nispeten daha sık görülmektedir.

    7-Diğer

    Kontrolsüz bir şekilde, progesteron içermeyen östrojen türü ilaçları kullananlarda rahim kanseri ortaya çıkma riski artmaktadır. Yine yumurtlamayı sağlayıcı ilaçları uzun süreli olarak kullanan kadınlarda yumurtalık kanseri ortaya çıkma riskinde artış olduğunu gösteren birkaç bilimsel çalışma bulunmaktadır.

    Görüldüğü gibi yukarıda anlatılan risk faktörleri arasında genetik yapı hariç, diğerleri nispeten kolay bir şekilde kontrol edilebilir durumdadır. Bunun için şimdiden gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapmaya başlamanız sağlığınıza katkıda bulunacaktır.

    Yorum

    • delphin
      Senior Member
      • 27-12-2005
      • 15279

      #77
      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

      Kadınlar da eşcinsel olur!

      Kadın eşcinselliği en basit anlatımla kadının kendi cinsinden olan bireylere sosyal ve cinsel ilgi duymasıdır

      Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere giderek artan sayıda ülkede eşcinsel bireylerin aile kurmalarına izin verilmektedir. Hatta donör inseminasyonu (donör inseminasyonu, sperm bankasından alınan spermlerle suni döllenme yoluyla gebelik oluşturulması işlemidir, Türkiye'de uygulanmamaktadır) yoluyla iki kadından oluşan bir aile, çocuk sahibi bile olmaktadır.

      Bilim de homo****üellik konusunda ilerlemeler kaydetmektedir ve tıp mensuplarının eğitiminde eşcinsellik giderek daha fazla konu başlığı altında ele alınmaktadır. Bugüne kadar eşcinsellik kavramı tıp kitaplarında yüzeyel olarak işlenmiş ve psikiyatri dışında kalan branşlarda eşcinsel bireylerin AIDS hastalığının yayılmasında önemli bir etken olduklarının vurgulanması dışında pek fazla ele alınmamıştır. Halbuki günümüzde artık başta Amerika olmak üzere gelişmiş ülkelerde yayınlanan tıp kitaplarında eşcinsel kadınların ve erkeklerin sağlık durumları geniş bir şekilde anlatılmakta ve konuyla ilgili araştırmalar yapılmaktadır.

      Kadın eşcinselliği kavramı

      Kadın eşcinselliği en basit anlatımla kadının kendi cinsinden olan bireylere sosyal ve cinsel ilgi duymasıdır. "Eşcinsellik" ise kadındaki homo****üelliğe (eşcinselliğe) halk arasında verilen bir isimdir. Homo****üel aynı cinse ilgi duyan, hetero****üel karşı cinse ilgi duyan, bi****üel ise her iki cinse ilgi duyan anlamında kullanılır.

      Burada aynı cinse ilgi duymakla bu ilgiyi cinsel eyleme dönüştürmenin ayrımını yapmak gerekir. Kendini eşcinsel olarak gören kadınların önemli bir kısmı bunu sosyal baskılar nedeniyle eyleme dönüştürmezler ve bir kısmı eşcinsel eğilimlerinin farkında oldukları halde ömürboyu bunu iç dünyalarında yaşadıkları ilgiden öteye götürmezler.

      Eşcinsel bir kadın böylece homo****üel cinsellik dışında, yanlızca hetero****üel bir cinsellik yaşayabileceği gibi, bi****üel bir cinsel davranış da sergileyebilir. Yani eşcinsellik kadının cinsel eylemleri tarafından değil cinsel ilgi odağı tarafından belirlenir.

      Görülme sıklığı nedir?

      Türkiye'ye ait veriler elimizde olmamasına karşın, Avrupa, Japonya, Amerika, Avustralya ve uzakdoğu istatistikleri kadınların %0.2'si ile %6.9'unun kendilerini "eşcinsel" olarak tarif ettiklerini göstermektedir. Bu rakamlara eşcinsel kimliğini gizleyenler eklendiğinde oranların ne olacağı ise bilinmemektedir.
      Konuyla ilgili yapılan bir çalışmada Amerikalı erkeklerin %20'sinin, kadınların ise %18'inin ergenlik dönemlerinde aynı cinsten birine karşı ilgi duyduğu ve/veya aynı cinsten biriyle cinsel beraberlik yaşadıkları saptanmıştır. Bu kişiler arasında erkeklerin %6.2'si, kadınların ise %3.6'sı son beş yılda eşcinsel en az bir deneyim daha yaşamışlardır.

      Kadın eşcinselliğin nedenleri

      Bazı eşcinsel kadınlar henüz çocukluk dönemlerinden itibaren eşcinsel eğilimlerinin farkına varırlarken, büyük kısmı bu eğilimlerini çoğunlukla uzun süren ve çoğunlukla kendileri için tatmin edici olan hetero****üel bir cinsel yaşam sonrası fark ederler.

      Homo****üelliğin hem genetik ile, hem de daha farklı etkenlerle yakından ilgilili olduğunu gösteren bulgular vardır. Tek yumurta ikizlerinden (bu tür ikizlikte iki bireyin genetik yapıları tamamen aynıdır) birinde homo****üel eğilimler olduğunda, bu durumun diğerinde de ortaya çıkma olasılığının %50'den fazla bulunması genetik ile eşcinsellik arasındaki yakın ilgiyi gösteren önemli bir bulgudur.

      Bunun yanında çift yumurta ikizlerinde (bu tür ikizlikte genetik yapılar farklıdır) de her iki bireyde birden eşcinsel eğilimler ortaya çıkma olasılığının yaklaşık %20 gibi yüksek bir oran olması, olayın aynı rahimiçi ortama maruz kalmış olmanın etkileri sonucu da ortaya çıkabileceğini düşündürmektedir. Gerçekten de rahimiçi dönemde gelişmekte olan bebekte üretilen bazı hormonlar bebeğin beynine direkt etkiler göstererek henüz bu dönemde cinsel kimliğe ruhsal adaptasyon sürecini başlatmaktadır.

      Erişkinlikte ise homo****üel ve hetero****üeller arasında hormon seviyelerinde bir farklılık saptanmamaktadır. Yani eşcinsel eğilim henüz doğmadan önce belirlenmiş gibi gözükmektedir.

      Araştırmalar, önceden düşünüldüğünün aksine eşcinsel kadınların özgeçmişinde erkekler tarafından şiddete maruz bırakılmak, tecavüze uğramış olmak gibi bir kötüye kullanım olayın olmadığını göstermektedir. Ayrıca çocuklukta erkeklerle ilgili yaşanmış kötü bir deneyim, ciddi aile sorunları da eşcinseller için pek geçerli değildir. Yani sorun yetiştirilmeyle ya da erkeklerle ilgili değildir. eşcinsellerin erkeklerden nefret ettiği de doğru değildir, eşcinsel kadına erkekler cinsel açıdan çekici gelmemektedir.

      Eşcinsel kadınların önemli bir kısmı geçmişte düzenli hetero****üel ilişkilerde bulunmuş ve bunların da önemli kısmı çocuk doğurmuş kadınlardır. Bu kişilerde eşcinselliğin daha ileri yaşlarda ortaya çıkmış olmasının nedeni muhtemelen sosyal konumları ve kişilikleri sağlamlaştıkça kendilerini daha rahat ifade edebilme yetisi kazanmaları ve kendilerine güvenleri arttıkça hayatlarını kendi istedikleri doğrultuda yaşama isteklerini eyleme dönüştürmeleridir.

      Eşcinsel kadınların önemli bir kısmı yaşamlarında belli bir aşamaya kadar ve muhtemelen büyük bir kısmı da ömür boyunca bu kimliklerini gizli tutmakta ve eşcinsellikle ilgili düşünce ve duygularını eyleme geçirmemektedirler.

      Eşcinsellik bir ruhsal bozukluk mudur?

      "Ruhsal bozukluk" ve anormal davranış, göreceli kavramlardır. Zira öncelikle normalin tarif edilmesi gerekir. Basit olarak tarif etmek gerekirse, yaşadığı toplumdaki bireylerin çoğunluğunun benimsediği davranış kalıplarını uygulayan birey "normal", aykırı hareket eden birey ise anormal olarak adlandırılır. Bu durumda eşcinsellik anormal bir davranış olarak görülebilir. Ancak "ruhsal bozukluk " olup olmadığını belirleyen en önemli etken kişinin kendini nasıl hissettiğidir. Toplumda yaşayan diğer bireylerin özgürlüklerine saldırıda bulunmamak, mesleki, ailevi ve sosyal yaşamını sürdürebilmek koşuluyla, kendini mutlu hisseden kişi eğilimi ne yönde olursa olsun kendini ruhsal açıdan sağlıklı görebilir.

      Eşcinsellik bir cinsel eğilim "bozukluğudur" çünkü toplumun normaline aykırı düşmektedir. Eşcinsel birey ruhsal açıdan kendini nasıl hissediyorsa öyledir. Bu durumdan rahatsız oluyorsa tedavi için başvurur. Ya da eşcinsel eğilimlerine bağlı olarak ortaya çıkan ikincil sorunların (suçluluk duyguları, toplumdan dışlanma nedeniyle ortaya çıkan yalnızlık, depresyon gibi) tedavisi için başvurur.

      Yorum

      • delphin
        Senior Member
        • 27-12-2005
        • 15279

        #78
        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

        Kızlık zarı hakkında her şey

        Kızlık zarı ülkemizde ve dünyanın belli bölgelerinde halen sosyal ve kültürel önemini korumaktadır.

        Kızlık zarının Latince adı hymendir ve Hymen Yunan mitolojisinde Evlilik Tanrısının ismidir.

        Kızlık zarının henüz bozulmamış olması hatalı olarak kadının bekaretinin, yani bir erkekle birlikte olmadığının sembolü ve yine hatalı olarak ilk ilişkide kanama olmaması kadının daha önceden bir erkekle cinsel ilişkide bulunmuş olduğunun kanıtı olarak görülmekte ve birçok masum genç kız bu yüzden tüm yaşamlarını etkileyecek olaylarla karşılaşabilmektedir. Bu durum yalnız bizde değil, birçok kültürde geçerlidir.

        Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları ne yazık ki genç kadınların "kızlık zarı muayenesi" için kliniğe getirilmelerine ve böylece bazen küçük düşürülmeye varacak kadar aşağılanmalarına tanık olmaktadırlar.

        Bu yazı kızlık zarı hakkındaki bazı yanlış bilinenleri düzeltmek veya bilinmeyenleri açıklığa kavuşturmak için basitliği korumak açısından soru-cevap şeklinde hazırlanmıştır.

        Neden böyle bir yapı var?

        Kızlık zarı, vajina girişinin 1-1.5 santimetre iç kısmında yer alan ince bir yapıdır. Anatomik ve fizyolojik açıdan kızlık zarının bilinen bir işlevi yoktur. Genital sistem enfeksiyonlarına karşı koruyucu bir işlevi olduğu düşünülmesine karşın, ortada delik olan bir yapının nasıl olup da enfeksiyonlara karşı koruyucu olacağı tartışma konusu olduğundan bu görüş tam olarak geçerli değildir. Aslında enfeksiyonların bakire olanlarda daha ender oluşmasının nedeni bu kızların cinsel yolla bulaşan hastalıklara maruz kalmamış olmalarıdır. PID (pelvik enfeksiyon) ve vajinit gibi enfeksiyon hastalıkları aktif cinsel yaşam başladığında, önemli bir kısmı cinsel yolla bulaşan bakterilerle başlatılan enfeksiyonlardır.

        Kızlık zarları yapısal olarak farklılıklar gösterebilir mi?

        Anatomik olarak kızlık zarı vajinanın hemen giriş kısmında yerleşmiş, en sık görülen şekliyle ortasında adet kanının ve vajinal salgıların akmasına yarayan ufak bir delik bulunan yarı esnek, ince bir yapıdır. Bazı kadınlarda bu yapı çok sert veya çok esnek olabilir. Bazı kadınlarda ortada bir yerine iki veya daha fazla sayıda delik bulunabilir. Ender durumlarda zarın ortasındaki delik o kadar büyüktür ki, muayenede neredeyse zar hiç yok sanılabilir.

        Bazı çok ender durumlarda ise zarda hiç delik yoktur (imperfore himen). Bu durumda adet kanaması genç kızlıkta görülen ilk kanamadan itibaren sürekli genital kanal içinde birikir ve her adet döneminde kız "adet olamamaktan, ancak aşırı ağrı duymaktan" yakınır. Kanama öyle ileri boyutlarda birikebilir ki, tüm rahim ve tüm vajina kanla dolmuş ve genç kızda halen ilk adet kanaması gerçekleşmemiş olabilir. Bu ciddi bir durumdur ve kadının genital sisteminin zarar görmemesi için ameliyatla kızlık zarına delik açılarak içerideki kanın boşalması sağlanmalıdır.

        Kızlık zarı cinsel ilişkide mutlaka kanar mı?

        Kızlık zarı nispeten esnek olmasına karşın, vajinanın içine girme denemelerinde (cinsel ilişkiyle, parmaklarla veya muayene aletleriyle) kolaylıkla yırtılan ve kanayan bir anatomik yapıdır. Ancak kişiler arası önemli yapısal farklılıklar nedeniyle kızlık zarı aşırı esnek olanlarda veya zar üzerinde yapısal olarak az sayıda damar bulunması durumunda ilk cinsel ilişkide kanama gerçekleşmeyebilir. Bunun sıklığını belirleyen bir çalışma olmamakla beraber deneyimler kadınların muhtemelen %1-2'sinde kızlık zarının ya aşırı esnek olması, veya damarlanmasının az olması nedeniyle ilk cinsel ilişkide kanamadığını göstermektedir.

        Bakire bir kadının jinekolojik muayene olması mümkün müdür?

        Jinekolojik muayenenin en önemli aşamalarından biri vajinanın ve rahimağzının gözlenmesi için yapılan spekulum muayenesidir. Günlük tıp uygulamalarında bakire olanların muayenesinde çoğunlukla bu işlem uygulanmamakta ve elle muayene makattan yapılmaktadır.

        Doktorlar arasında yaygın olan diğer bir eğilim de bakire birinin yalnızca ultrasonografiyle değerlendirilmesidir. Bu yaygın eğilimin nedeni, halk arasında "muayenenin ultrasonografiye göre daha az gelişmiş bir yöntem olduğu" şeklindeki yaygın görüş nedeniyle kadınların doktorlarını "yalnızca ultrasonografiyle tanı koyan doktor"lar arasından seçme eğilimleridir.

        Bakire bir kadının değerlendirmesinde yalnızca karından yapılan ultrasonografi yeterli değildir. Akıntı, kasık ağrısı gibi şikayetlerin değerlendirmesinde kızlık zarına hiç bir zarar vermeden makattan muayene yapılması mümkündür ve ihmal edilmemelidir.

        "İlk gecede" nelere dikkat etmek gerekir?

        İlk gecede veya daha geniş anlamıyla ilk cinsel ilişkide hem kadına hem erkeğe düşen önemli görevler vardır. Bu ilk deneyimin güzel ve hatırlandığında iyi duygular uyandıran bir deneyim olması için kadının kendini bu ilk deneyime psikolojik olarak hazır hissetmesi gerekir. Ön sevişmeyle vajinada yeterli kayganlaşma sağlanmalı, eğer bu sağlanamazsa kayganlaştırıcı jel şeklinde eczanede satılan ve reçetesiz alınabilen ilaçlar kullanılmalıdır.

        İlk cinsel deneyimin mutlaka ağrılı olması gerekmez. Kadın kendini yeterince gevşettiğinde, erkek de yumuşak davrandığında ağrısız bir ilk deneyim gerçekleşmesi çok muhtemeldir.

        Kadınların ilk deneyimlerinde en önemli korkularından biri gebe kalmaktır. Bu yüzden erkeğin prezervatif kullanması veya kadının doktoruna danışarak uygun bir korunma yöntemini kullanmaya başladıktan sonra ilişkide bulunması en idealidir.

        İlk cinsel ilişkide zar aşırı kanayabilir mi?

        Özellikle erkeğin çok aceleci ve sert davranması durumunda ufak yapılı kadınlarda zarla birlikte vajina dokusu da yırtılabilir. Bu durum çok aşırı kanamayla seyreden ve büyük olasılıkla dikiş atılarak tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Kızlık zarının çok aşırı sert yapısı olması da bu duruma katkıda bulunabilir.

        Normalde ilk ilişkide oluşan kanama birkaç dakika içinde en geç yarım saatte durur. Eğer kanama çok şiddetli olursa veya uzun süreler geçmesine rağmen durmazsa böyle bir durum söz konusu olabileceğinden doktora başvurmak gerekir.

        Bazı durumlarda ilk ilişkide kanama olur, yırtık yeri iyileşir, daha sonraki ilişkilerde tekrar kanar. Bu da kızlık zarının aşırı sert veya fazla "damarlı" olmasından kaynaklanır. Kanama miktarı fazla değilse, her ilişkide oluşan kanama kısa süreliyse endişelenecek bir durum yoktur.

        Kızlık zarının tamiri mümkün müdür?

        Kızlık zarının tamiri mümkündür ve tüm dünyada bunu uygulayan doktorlar ve uygulamayı talep eden kadınlar vardır. Bu tamirin başarılı olup olmayacağının en önemli belirleyicisi yırtılmanın ne zaman olduğudur. Kısa zaman önce (günler önce) olan bir yırtılma kolaylıkla tamir edilebilir. Çok sayıda cinsel ilişkide bulunmuş, doğum yapmış kadınlarda ise kızlık zarının parçaları azalmış olduğundan tamiri çok zor olabilir, başarısız olabilir.

        Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları'nın tümü bu tamiri yapar mı?

        Hayır. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları'nın çok önemli bir kısmı etik sorunları göz önünde bulundurur ve bu tamiri yapmaz.
        Kızlık zarı bozulmadan gebelik oluşabilir mi?

        Evet. Gebelik oluşması için kızlık zarının bozulması şart değildir. Yukarıda anlatıldığı gibi esnek olan bir zar tam bir cinsel ilişkide bozulmamış olmasına karşın gebelik oluşabilir. Diğer bir yol da yine ender görülmesine karşın erkeğin kızlık zarına çok yakın bir yere boşalmasıdır. Spermler oldukça hareketli hücreler olduklarından vajinanın girişinden rahimağzına ve buradan da iç genital sisteme geçerek gebeliği başlatabilirler.

        Muayenede kızlık zarının sağlam olup olmadığı anlaşılabilir mi?

        Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı'nın yaptığı bir muayenede kızlık zarının yırtılmış olup olmadığı, yırtılmışsa bunun eski bir yırtık mı, yeni bir yırtık mı olduğu anlaşılabilir. Ancak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları resmi bir kurumda adli tabip olarak görevli olmadıkları sürece bu muayeneyi yapmamayı tercih etme veya muayene sonucunda rapor vermeyi reddetme özgürlüğüne sahiptirler. Dahası Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları hastanın kendisi dışındaki birine muayene sonucunu bildirmek zorunda da değildirler.

        Yorum

        • delphin
          Senior Member
          • 27-12-2005
          • 15279

          #79
          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

          Tüm kadınlara yıllık olarak yapılması önerilen test: Papsmear


          Papsmear incelemesi değişim bölgesindeki hücre örneklerinin jinekolojik muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir

          Rahimağzı kanseri ve bu dokudan gelişen kanser öncüsü lezyonlar vajina iç yüzeyini döşeyen dokuyla rahimağzının iç yüzeyini döşeyen dokunun kesiştiği transformasyon zonu (değişim bölgesi) adı verilen bölgede başlar. Rahimağzının iç yüzeyini döşeyen epitel hücreleri salgı yapıcı (glanduler) özellikler taşırlarken, vajinanın iç yüzey hücreleri bu dokuyu çeşitli dış etkenlere karşı (bakteriler, virüsler, cinsel ilişkinin "aşındırıcı" etkileri) korumakla görevli yassı epitel (skuamöz) yapıda hücrelerdir. Buraya değişim bölgesi adı verilmesinin nedeni bu bölgede birbirinden farklı bu iki hücre türünün yakın komşulukta olması ve değişik yapıları nedeniyle sürekli birbirleriyle "geçimsiz" olmalarıdır. Kısaca söylemek gerekirse bu bölgede bir hücre türü diğer hücrenin sınırlarının ilerisine geçerek o bölgede kendi hakimiyetini kurmak istemekte ve bu nedenle burada hücreler adeta bir sınır savaşı halinde bulunmaktadırlar. Bölgede sürekli bir yıkım-yenilenme söz konusudur. Bu esnada sürekli olarak bazı hücreler atılır ve yenisiyle değiştirilir.

          Papsmear incelemesi değişim bölgesindeki hücre örneklerinin jinekolojik muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir. Rahimağzı kanseri ve kanser öncüsü lezyonlar sıklıkla değişim bölgesinden başladığından, bu bölgeden toplanan hücrelerin mikroskopla incelenmesi bize değerli bilgiler verir. Toplanan hücrelerin mikroskop altındaki yapısal özelliklerine bakarak hücrelerin normal olarak devam eden yenilenme sürecinde oldukları veya kanserleşme eğilimi gösterdikleri (burada kanserleşme eğilimi kanser öncüsü lezyonları tarif etmek için kullanılmıştır) belirlenebilmekte ve başlamış bir kanser durumunda kanser hücrelerin kendisi gözlenebilmektedir.

          Değişim bölgesinde hücrelerde habisleşme yönünde eğilimler başladığında bu durum kendini mikroskop altında "atipik görünüm" şeklinde gösterir. Atipik tanımı burada alışılmışın dışında hücreler görüldüğünü anlatmakla birlikte her atipik görünüm kanserleşme eğilimini yansıtmaz. Atipik hücreler gözlendiğinde patolog önerisine göre Papsmear ilaç tedavisi sonrası tekrarlanır, veya aşağıda anlatılacağı gibi bölgeden biyopsi alınarak ileri inceleme yapılır.

          Rahimağzı kanseri uzun bir "kuluçka dönemi" olan bir hastalıktır. Hücrelerde atipikleşme yani kanser öncüsü lezyonların ortaya çıkmasından kanser oluşumuna kadar geçen süre 5-10 yıl arasında ve bazı durumlarda daha uzundur.
          Rahimağzı kanseri ve özellikle de ileri evre kanser şifa ile sonuçlanma olasılığı düşük, kanser öncüsü lezyon aşamasında veya çok erken evre kanser aşamasında yakalandığında şifa ile sonuçlanma olasılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Bu nedenle erken tanı ve etkili bir tedavi çok önemlidir. Papsmear kanser öncüsü lezyonları yakalayabilen bir inceleme olarak bu konuda insanoğluna büyük yararlar sağlamaya devam etmektedir.

          Papsmear 1941'den beri kullanılan bir kanser tarama testidir ve bugüne kadar geliştirilmiş kanser erken tanı yöntemleri arasında en etkili olanıdır. A.B.D.'de kullanılmaya başlandığından bugüne kadar rahimağzı kanserinden ölümde yaklaşık %70 oranında azalma gerçekleşmiştir. Böyle etkili bir kanser tarama testi mevcut olmasına karşın ülkemizde kadınlarımızın çoğu bu yöntemi bilmemekte veya gözardı etmektedirler. Ülkemizde rahimağzı kanserine yakalanan kadınların sorgulamasında %80'inden fazlasında bu testin hiçbir zaman yapılmadığı veya düzenli olarak yapılmadığı ortaya çıkmaktadır.

          Papsmear nasıl uygulanır?

          Papsmear jinekolojik muayenenin bir parçasıdır ve muayenenin spekulumla ("metal aletle") inceleme aşamasında rahimağzına ve iç kısmına yerleştirilen genellikle fırça şeklindeki özel bir çubuk yardımıyla rahimağzı salgısı alınmasından ibarettir. İşlem 15-30 saniye sürer ve tümüyle ağrısızdır. İşleme bağlı olarak ve özellikle enfeksiyonu olanlarda işlem sonrası hafif kanama olsa da bu kanama kısa zamanda kendiliğinden durur.

          Çubuğun uç kısmında toplanan salgı daha sonra doktor tarafından lam adı verilen mikroskop camına sürülerek yayılır ve hemen özel bir sprey sıkılmak veya özel bir sıvıda bekletmek suretiyle sabitlenir ve korunma altına alını. Bu sabitleme işlemi Papsmeardan daha iyi sonuç alınabilmesi açısından önemlidir.

          Üzerine yayma yapılmış bu mikroskop camı (teknik adı: yayma preparat) laboratuvarda özel boyalarla boyanır ve daha sonra patoloji uzmanı tarafından dikkatlice incelenir. Sonuç 2-7 gün arasında çıkar.

          Gebelikte papsmear uygulanabilir mi?

          En uygunu gebelik planlandığında jinekoloji uzmanına başvurulması ve bu esnada rutin jinekolojik muayenede papsmear alınmasıdır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda gebeliğin erken dönemlerinde veya şüpheli bir durum olduğunda (aşırı akıntı, ilişki sonrası kanamanın başka bir nedene bağlanamaması gibi) gebeliğin herhangi bir döneminde alınabilir ve bu incelemenin düşük veya erken doğuma yol açması beklenmez.

          Papsmear incelemesi ne gibi bilgiler verir?

          Papsmear incelemesi temelde bir kanser tarama testidir. Hedefi rahimağzı kanseri öncüsü lezyonları yakalamaktır. Kanserin kesin tanısı rahimağzından numune (biyopsi) alınarak dokunun patoloji uzmanı tarafından incelenmesiyle konur. Ancak her kadına biyopsi almak yerine Papsmear incelemesinde şüpheli bulgulara rastlandığında biyopsi almak elbette ki daha etkili bir yöntemdir. Papsmear incelemesi doktora hangi kadından biyopsi alınması gerektiği konusunda yol gösteren bir incelemedir.

          Papsmear incelemesinde ek olarak bakteri, trikomonas, mantar ve HPV enfeksiyonlarının dolaylı olarak tanısı konabilir. HPV (Human papilloma Virus) enfeksiyonu hiç bir belirti vermese de Papsmearda HPV'den etkilenmiş hücrelerin (koilosit hücreleri) görülmesiyle ortaya çıkarılabilir. HPV enfeksiyonuyla rahimağzı kanseri arasındaki muhtemel yakın ilişki nedeniyle bu tanı önemlidir.

          Papsmear bazı durumlarda vajina ve rahim iç tabakası kanseri hakkında da dolaylı bilgiler verebilir.

          Servikal Erozyon ("rahimağzı yarası")

          Halk arasında "yara" olarak bilinen hastalık aslında değişim bölgesinin rahimağzı içindeki salgı yapıcı hücrelerin değişim bölgesindeki zaferinden başka bir şey değildir. Yazının en başında bahsedilen "savaş" bu hücreler tarafından kazanılmış ve vajinanın yassı epitel hücreleri erozyon yoluyla "eritilmiştir". Bu erime spekulum muayenesinde rahimağzı üzerine "kızarık" bir görünüm kazandırır ve doktor tarafından halk diline "yara" olarak tercüme edilir.

          Bu "yara" akıntı şikayeti dışında bir sorun yaratmayabilir ve çoğu durumda muayene esnasında tesadüfen saptanır. Rahimağzı yarası görünüm olarak kanser veya kanser öncüsü lezyonlarla karışabileceğinden, saptandığında mutlaka Papsmear alınarak durum değerlendirmesi yapılır. Papsmear raporunda da erozyon tanısı doğrulanır. Erozyon, Papsmear incelemesi yapıldıktan sonra mutlaka kriyoterapi ile (dondurarak) veya koterizasyonla (yakılarak) giderilmesi önerilen bir durumdur.

          Papsmear ne sıklıkla uygulanmalıdır?

          Cinsel yönden aktif hale gelen her kadın yıllık jinekolojik muayeneler için başvurmalı ve bu esnada Papsmear kontrolleri yapılmalıdır. İki normal Papsmear sonrası, Papsmear yapılma sıklığı iki yılda bire indirilebilir. Yıllık jinekolojik muayeneler ömür boyu sürdürülmelidir.

          Papsmear için en uygun zaman adet döngüsünün hangi günleridir?

          Papsmear için en uygun zaman adet kanaması tamamen bittikten sonraki günler olmakla birlikte kanamanın olmadığı herhangi bir zamanda alınabilir. Adet kanaması veya başka bir nedenle kanama olduğunda papsmear alınsa da teknik zorluklar nedeniyle yorumlanamayabilir. Papsmear uygulamasının daha etkili olabilmesi için bir gün önceden cinsel ilişkide bulunulmamalı ve vajina içi yıkanmamalıdır.

          Papsmear sonuçları güvenilir midir?

          Papsmear sonucunun güvenilirliğini etkileyen en önemli faktörler usulüne uygun alınması (doğru zamanlama, usulüne uygun teknik kullanarak bol miktarda hücre toplama, alındıktan hemen sonra sabitleme işleminin uygulanması gibi) ve patolojik incelemenin tecrübeli bir patoloji uzmanınca dikkatli bir şekilde yapılmasıdır. Ancak bu şartların tümü yerine geldiğinde ve Papsmear sonucu normal geldiğinde bunun %100 olasılıkla kanser olmadığı anlamına gelmediği unutulmamalıdır. Papsmear raporunda şüpheli bir durum ortaya çıktığında da bu tanının genellikle kolposkopi ("büyüteç") veya kolposkopi altında biyopsi ile doğrulanması önerilir.

          Papsmear sonuç raporunda neler bildirilir?

          Raporda patoloji uzmanı tarafından öncelikle bildirilmesi gereken alınan hücrelerin inceleme için yeterli olup olmadığıdır. Çeşitli nedenlerle (numunenin sabitlenme işlemine tabi tutulmaması nedeniyle kurumuş olması, hücre sayısının yetersiz olması, kan veya yoğun iltihabi hücreler nedeniyle diğer hücrelerin incelenememesi gibi) patoloji uzmanı yeniden numune alınmasını isteyebilir.

          Raporda diğer belirtilmesi gereken, sonucun patolog gözüyle normal olup olmadığı, anormal bulgular varsa anormalliğin ne olduğu ve ileri inceleme gerekip gerekmediğidir.

          Papsmear raporları patoloji uzmanının benimsediği ekole göre çeşitli sınıflama sistemlerinden biri veya bu üç sınıflamanın her biri ayrı ayrı temel alınarak yazılır.

          Hem doktorların hem de hastaların alışkın olduğu ve Papsmear incelemesinin geliştiricisi olan Dr. Papanicolau'nun adının verildiği sınıflamaya göre Class I hücrelerde hiçbir sorun olmadığını, Class II ise hücrelerde enfeksiyona bağlı bazı değişikliklerin olduğunu tanımlar. Class III ve üzeri mutlaka kolposkopi ve biyopsi ile ileri inceleme gerektiren durumları belirtmek için kullanılan ifadelerdir.

          Papsmear incelemesinde hücrelerde bir sorun saptandığında Papanicolau sınıflamasına ek olarak patoloji uzmanlarının çoğu sorunu Tanımlamaya Dayalı Sisteme göre de tarif ederler. Burada sorun "hücrelerde atipi" yani şekil değişikliği, "hücrelerde koilositik atipi" yani HPV'ye bağlı değişikliği veya "CIN, I, CIN II, CIN III", yani kanser öncüsü lezyonlar şeklinde tanımlanır.

          Bethesda sistemi de Tanımlamaya Dayalı Sisteme benzer bir şekilde hücrelerdeki şekil değişikliklerini ve kanser öncüsü lezyonları kendi terminolojisine göre tanımlar.

          Papsmear incelemesi değişim bölgesindeki hücre örneklerinin jinekolojik muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir.

          Yorum

          • delphin
            Senior Member
            • 27-12-2005
            • 15279

            #80
            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

            Üreme sağlığını korumak

            Üremek içgüdüsel bir olgudur ve kadının doğadaki temel görevi gebe kalmak ve doğum yapmaktır. Bu amaca yönelik olarak kadın bedeni mükemmel mekanizmalarla donatılmıştır.

            Üreme sağlığını korumak ve bu mükemmel "altyapıyı" muhafaza etmek için kadınların dikkat etmeleri gereken çok önemli noktalar bulunmaktadır.

            Aşağıdaki yazıda üreyebilirliği etkileyen faktörler ele alınmıştır.

            Sadakat

            Çok eşlilik genital sistem enfeksiyonları geçirme olasılığını belirgin derecede artırır.

            Genital sistem enfeksiyonlarının önemli bir kısmı kadına cinsel yolla geçer. Çok eşli yaşam veya kadının eşinin çok eşli bir yaşam tarzı benimsemesi kadının pelvik enfeksiyon adı verilen enfeksiyonlara yakalanma olasılığı belirgin olarak artırır. Bu tür enfeksiyonlar Fallop tüplerinin hasar görmesine neden olur. Tüplerin hasar görmesi ise gebe kalamama veya dış gebelik gibi sorunlara zemin hazırlar.

            Pelvik enfeksiyona neden olan bakteriler erkeklerde sperm kanallarını tıkayarak üreyememe nedeni olabilirler.

            Çok eşlilikten mümkün olduğunca kaçınmak, iyi tanınmayan kişilerle ilişkide prezervatif kullanmak bu nedenle son derece önemlidir.

            İdeal kiloyu korumak

            Kadınların yumurtlama işlevleri bedenin yağ oranıyla yakından ilgilidir.

            İdeal kilonun üzerinde olan kadınlar başta olmakla birlikte aşırı düşük kilosu olan kadınlarda da yumurtlama işlevleri olumsuz etkilenebilir ve bazı durumlarda ciddi bir gebe kalamama nedeni oluşturabilir.

            Gebeliğe ideal kilo ile başlamak gebelik döneminde yaşanması muhtemel bazı normaldışı durumların riskini azaltır.

            İdeal kiloyu korumak bu nedenle son derece önemlidir.

            İdeal yaşlarda gebe kalmak

            Bir kadın için ideal gebelik yaşları 18-29 yaşlar arasıdır.

            Gelişen tıp bilimi sayesinde ileri yaşlardaki gebeliklerde yaşanan sorunlar da çeşitli tanı ve tedavi yöntemleriyle azaltılabilmektedir. Ancak yaş ilerledikçe yumurta hücreleri "yaşlanmakta" ve yumurtlama devam etse bile salınan yumurta hücresinin döllenebilme kabiliyeti artan yaşla birlikte azalmaktadır. Dahası anne adayının yaşı ilerledikçe embriyoda kromozom kusuru riski artmakta, bu da düşük riskinin artmasına neden olmaktadır.

            Her ne kadar çoğu kadın için kariyer önemli olsa da kadın gebe kalacağı yaş için plan yapmalıdır.

            Kürtajdan kaçınmak

            Uygun gebelik haftalarında bu konuda deneyimli bir doktor tarafından usulüne uygun olarak yapılmış bir veya iki adet kürtajın ileriki gebelikleri olumsuz etkileme olasılığı oldukça düşüktür.

            Ancak kürtaj sayısı arttıkça sonraki gebeliklerde geçirilmiş kürtajlara bağlı sorun çıkma olasılığı artmaya başlar. Bunun yanında usulüne uygun olmayan şartlarda, uygun olmayan bir yöntemle yapılan bir kürtaj bile sonraki gebelikleri olumsuz etkileyebilir.

            Etkili korunma yöntemleri kullanmak ve kürtaj gerektiğinde bu konuda deneyimli bir doktora başvurmak çok önemlidir.

            Düzenli doktor kontrollerine devam etmek

            Jinekolojik bir sorunu olan kadınlar zaman kaybetmeden doktora başvurmalıdırlar.

            Genital sistem enfeksiyonları erken tanı konduğunda başarılı bir şekilde tedavi edilebilirken, tanının gecikmesi Fallop tüplerinin tıkanmasına neden olabilir.

            Kadınlar genital açıdan hiçbir şikayetleri olmasa bile yıllık olarak jinekolojik kontrolden geçmelidirler. Bu, özellikle geç belirti veren hastalıkların erken tanı ve tedavisi açısından son derece önemlidir.

            Sigara kullanmamak

            Sigara yumurtlama işlevlerini ve gebe kalındığında erken embriyo gelişimini olumsuz yönde etkiler.

            Sigara içen kadınlarda gebe kalamama, düşük, erken doğum, gelişme geriliği gibi sorunlarla nispeten sık karşılaşılır ve günlük sigara sayısı arttıkça bu gibi sorunların ortaya çıkma olasılığı artar.

            Sigarayı bırakmak veya en azından günlük sayıyı kısıtlamak önemlidir.

            Erkekler için söylenebilecekler

            * Penis boyu ile erkeğin fertilitesi arasında bir ilişki olduğu görüşü yanlıştır.

            * Erişkinlik döneminde kabakulak geçirilmesi bilinenin aksine ender durumlarda üreyememe nedeni olur.

            * Aşırı sigara ve alkol kullanan erkeklerin üreyememe sorunuyla karşılaşacakları görüşü tümüyle doğru değildir. Bunun karşıtında olan çok sayıda çalışma vardır.

            * Boxer şeklinde iç çamaşırı kullanan erkeklerin üreyememe sorunuyla karşılaşacakları yönünde bilimsel bir veri yoktur, ancak bu kişilerde varikosel adı verilen damar genişlemeleri nispeten daha sıktır.

            * Erkeğin boşalmasının normal olması, ejakulasyon sıvısının renginin ve miktarının normal olması erkeğin büyük olasılıkla fertil olduğunu göstermekle birlikte bunu garanti etmez. Zira ejakulasyon sıvısının rengini ve miktarını belirleyen temel etken spermlerin kendisi değil, prostat ve diğer salgı bezlerinin ürettiği sıvılardır.

            * Varikosel olan erkeklerin infertil oldukları görüşü yanlıştır. Varikosel gerçekten de sperm parametrelerini etkileyebilmesine karşın, varikosel olan erkeklerin az bir kısmında üreyememe sorunu ortaya çıkar. Sol taraftaki damarlar özellikle ayaktayken sağa göre daha belirgin olabilir ve kişi tarafından varikosel sanılabilir. Gerçekte bu durum çoğunlukla yapısaldır. Yine sol testisin diğerine göre biraz daha aşağıda olması da çoğunlukla yapısal bir olaydır.

            Yorum

            • delphin
              Senior Member
              • 27-12-2005
              • 15279

              #81
              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

              Bir korunma yöntemi olmayan "korunma yöntemi": Gün hesaplama ("Takvim yöntemi")

              Takvim yöntemi ile korunmak, yani "en tehlikeli" günleri hesaplayarak gebelikten korunmaya çalışmak, bilinen en eski korunma yöntemlerinden biridir ve çoğu çift tarafından da uygulanmakta olan bir yöntemdir. Kadın fizyolojisinin daha tam olarak açıklığa kavuşturulmadığı dönemlerde bile kadınlar vajinal salgılarının niteliklerindeki değişikliklere bakarak gebe kalmaya elverişli günlerini doğru bir şekilde anlamışlar ve bu şekilde gebe kalmaktan korunmaya çalışmışlardır.

              Takvim yöntemi en basit ve en ucuz korunma yöntemi olmakla birlikte gebelikten koruyuculuğu elbette doğum kontrol hapları, doğum kontrol iğneleri, spiral gibi yöntemlere göre çok daha düşüktür. Örnek olarak vermek gerekirse doğum kontrol hapı kullanan 1000 (bin) kadından bir sene içinde yanlızca birinde gebelik oluşurken, takvim yöntemiyle korunan 100 (yüz) kadından bir sene içinde ortalama 25'inde gebelik oluşmaktadır!

              İstenmeyen gebelik oluşması evli olmayan çiftler için ciddi bir ruhsal gerginlik oluşturur ve bu çiftlerin bu yöntemle korunmak yerine doktorlarına danışarak daha etkili bir yöntem kullanmaları önerilir. Takvim yöntemini günümüzde bir korunma yöntemi olarak önermiyoruz...

              Yazıda bu yöntemi neden önermediğimizi anlatmaya çalıştım.

              Yöntemin çalışma prensibi

              Kadının en fertil (gebeliğe en elverişli) günleri yumurtlamanın olduğu gün ve bundan önceki üç gündür. Spermler üç gün boyunca (hatta 5 güne kadar) genital kanalda bekleyebilir ve yumurtlama sonrası ilk 12-24 saatte döllenmesi gereken yumurta hücresine ulaşıp onu dölleyerek gebeliği başlatabilirler.

              Kadında yumurtlamanın olacağı günü hesaplamak için aşağıdaki yöntem kullanılır:

              Bir adetin ilk günü ile sonraki adetin ilk günü arasındaki süre kadının adet döngüsüdür (çoğu kadında bu süre 28 gündür). Bu süre hesaplandıktan sonra bulunan rakamdan 14 gün çıkarılır ve bu şekilde ortaya çıkan rakam bize adetin birinci gününden itibaren hesaplanmak koşuluyla yumurtlamanın olacağı tarihi verir. Örnek olarak adet döngüsü 31 gün olan bir kadında 31-14=17 bulunduğunda, kadının yumurtlama günü adetin ilk gününden başlanarak saymak üzere 17. gündür. Bu tarihten 5 gün öncesi ve 2 gün sonrası kadının gebe kalmaya en elverişli olduğu günler olarak kabul edilir. Bu günler içinde ya ilişkiden kaçınmak ya da tam koruyucu olmasa da prerzervatif gibi gebeliği önleyecek bir yöntem kullanmak gerekir.

              Takvim yöntemi neden etkili değildir?

              1- Takvim yöntemi, kadının adetlerinin her zaman düzenli olduğunu ve belirlenen riskli dönemler dışında yumurta hücresi ile spermlerin karşılaşma olasılıklarının oldukça düşük olduğunu varsayar. Halbuki kadın fizyolojisi oldukça karmaşıktır ve normalde adet döngüsünün 17. günü yumurtlama olan bir kadında herhangi bir zamanda bu tarih birkaç gün geriye ve birkaç gün ileriye kayabilir. İşte takvim yönteminin tam olarak başarılı olamamasının en önemli nedenlerinden biri budur. Adetleri tümüyle düzenli olsa da bir kadında yumurtlamanın her ay aynı güne denk geleceğinin garantisi yoktur.

              2- Takvim yöntemi teorisi spermlerin genital kanalda 3-5 gün yaşadığını varsayar. Ancak spermlerin 7 güne kadar yaşayabileceği bilinmektedir. Bu durumda örnek olarak adet dönemindeyken bile girilen bir ilişkide genital kanala giren spermler, siklusları kısa olan (yani yumurtlaması siklusun 14. gününden önce olan ve böylece siklusları 28 günden kısa süren) bir kadında veya siklusları düzenli olan ama yanlızca o aya özgü olarak tesadüfen yumurtlaması daha erken gerçekleşmiş bir kadında yumurta hücresini bulup gebeliği başlatabilirler. Takvim yönteminin nispeten başarısız bir yöntem olmasının ikinci nedeni de budur.

              Özet:

              Kadın teorik olarak adet döngüsünün her gününde gebe kalabilir. Adet görülen günlerde ve adetten hemen birkaç gün öncesindeki günlerde gebe kalma olasılığı oldukça düşük olmakla beraber bu olasılık hiçbir zaman sıfır değildir. Takvim yöntemi kullanılacaksa bu gerçek gözönünde bulundurulmalı ve adet gecikmesi olduğunda gebelik olasılığı araştırılmalıdır.

              Gebelikten korunmada çok etkili bir yöntem arayan çiftlerin takvim yöntemi yerine doktora başvurup öneri almaları daha uygun bir yoldur.

              Yorum

              • delphin
                Senior Member
                • 27-12-2005
                • 15279

                #82
                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                Cinsel yolla gelen hastalık tehditler

                Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), özellikle nüfusu kalabalık olan şehirlerde daha önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok çeşitli şehirlerden ve hatta ülkelerden, çeşitli kültürlerden gelen insanların fazlaca yaşadığı yerlerde elbette kaçınılmaz olarak bu tür hastalıklar daha fazla görülür.

                Korunma yollarına girmeden önce bu hastalıkların çok kısa bir özetini yapmalıyız:

                CYBH başlığı altında toplanan hastalıklar hayatı tehdit eden hastalıklar olabileceği gibi (AIDS ve Hepatit B gibi); hayati tehlikesi olmayan ancak kalıcı hasarlar bırakabilen hastalıklar (erkekte ve kadında kısırlığa neden olan enfeksiyonlar, özellikle kadında kalıcı ağrılar ve diğer jinekolojik belirtilere yolaçan enfeksiyonlar) şeklinde; ya da enfeksiyon süresince çok çeşitli belirtilere yol açan, kişiyi rahatsız eden ve daha sonra giderek hafifleyen seyir izleyecek şekilde olabilir (kadında vajinit ve bazı sistit türleri gibi).

                CYBH'ler kadının anatomik özellikleri nedeniyle erkekten kadına daha kolay bulaşırlar. Hayatı tehdid eden enfeksiyonlar hariç, diğerleri genellikle kadınlarda daha kolay kalıcı hasar bırakırlar ve daha şiddetli belirtilere neden olurlar. CYBH'lerin bir kısmı kronik seyirlidir, yani bir kez bulaştıktan sonra hiçbir belirti vermese de vücutta enfeksiyon etmeni yaşamaya devam eder. CYBH'ler arasında virüslere bağlı oluşanlar için henüz kesin etkili bir tedavi şekli geliştirilememiştir.

                Tüm bu özellikleri nedeniyle CYBH'ler önemli bir sağlık sorunudur ve bu konuda bilgisi olmayanları daha kolay "vurur".
                Korunma

                Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bireysel düzeyde korunmanın en etkili yolu hastalık riski taşıyan şüpheli kişilerle (hayat kadınları, hayat kadınlarıyla birlikte olduğu bilinen kişiler, çok sayıda partneri olan ya da olmuş kişiler) ilişkiye girmekten kaçınmaktır.

                Ancak unutulmamalıdır ki bariz olarak şüpheli olmayan biriyle beraber olunduğunda da hastalık bulaşabilir. O yüzden ikinci basamak, hakkında bilgi sahibi olunmayan bir kişiyle, ne kadar "temiz" görünürse görünsün, ilişkide prezervatif kullanmaktır.

                Prezervatifler arasında lateks yapılı olan ve spermisit içerenler tercih edilmelidir (spermisitlerin aynı zamanda mikroorganizmaları etkisiz hale getirebilme özellikleri de bulunmaktadır). Prezervatif bir kez kullanılmalı ve ilişki sonrası çıkartıldıktan sonra poşete koyularak atılmalı ve eller sabunlu suyla yıkanmalıdır.

                Prezervatif kullanımı yıllar boyu erkeklerin tekelinde ve inisiyatifinde kalmıştır. Son yıllarda ise kadınların kullanımına uygun olarak geliştirilen prezervatifler Amerika'da ve bazı Avrupa ülkelerinde (iki yıldır ülkemizde de) kullanılmaya başlanmıştır.

                Ne kadar etkili korunma olursa olsun cinsel yolla bulaşan hastalıklar açısından herkes risk altındadır. Bu hastalıkların çoğunda erken tanı ve tedavi hem kişinin sağlığının tekrar oluşturulması, hem de hastalığın daha çok bulaşmasının engellenmesi açısından önemlidir. Her bireyin CYBH grubunda yeralan hastalıkların genel belirtilerini bilmesi ve aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlası olduğunda çekinmeden doktora başvurması önemlidir.

                Aşağıdaki belirtilerde CYBH olasılığı söz konusu olabilir ve kısa zamanda doktora başvurulmalıdır:

                Erkekler için

                - Penis ucundan akıntı
                - Genital bölgede siğil, ülser tipi lezyonlar
                - İdrar yaparken yanma
                - Şüpheli biriyle ilişkiye girmiş olmak
                - Genital bölgeye özgü olmayan diğer CYBH belirtileri

                Kadınlar için

                - Kasık ağrısı ve beraberinde akıntı
                - Tek başına akıntı
                - İdrar yaparken yanma
                - Genital bölgede siğil, ülser tipi lezyonlar
                - Şüpheli biriyle ilişkiye girmiş olmak
                - Genital bölgeye özgü olmayan diğer CYBH belirtileri

                Yorum

                • delphin
                  Senior Member
                  • 27-12-2005
                  • 15279

                  #83
                  Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                  Cinsel ilişki kurbanları

                  Eski Türk filmlerinden bildiğimiz sahneler vardır: Yeni tanıştığı birinin evine davet edilen genç kız, içtiği bir bardak meyve suyu sonrasında derin bir uykuya dalar ve sabah kalktığında ya erkeğin kendisine itirafı sonucu olayı öğrenir veya geceden sabaha hiçbir şey hatırlamadığının farkında olduğundan kendi isteği dışında gerçekleşen bazı olayların kurbanı olduğundan şüphelenmektedir.

                  Bahsettiğimiz, şu sıralarda gündemde olan "içkisine ilaç katılma ve kendi isteği dışında cinsel ilişkiye maruz kalma" olayı.

                  Filmlere konu olan bu olaylar dikkat edilmediğinde gerçek olabilir. Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de maalesef bu tür olaylar gerçekleşmekte, ancak çoğu durumda kayıtlara geçmemektedir.

                  Bu yazı, konu hakkındaki gerçekler hakkında bilgi sahibi olmanız amacıyla hazırlanmıştır.

                  Kadının içtiği su, meyve suyu veya alkollü içeceğine katılması durumunda onun bilinçli durumdan bilinçsiz hale geçmesini sağlayan ve çoğu durumda uyandığında geçen olayları hatırlamasını engelleyecek kadar güçlü olan kimyasal maddeler mevcuttur. Bahsettiklerimiz halk arasında sık bilinen “ecstacy”, esrar, marihuana gibi maddeler değil, çok daha farklı yapı ve etkilere sahip güçlü maddelerdir.

                  Bunların en sık kullanılanları gamahidroksibütirik asit, rohypnol ve ketamindir. Bu maddeler aslında tıpta uyku bozukluğu, anestezi, ağrı giderme ve daha birçok nedenle kullanılan maddeler olmakla birlikte kötüye kullanıldıklarında kadının bilinç durumunu yok ederek onu istemsiz bir cinsel ilişkinin objesi haline getirmek amacıyla da kullanılabilmektedir. Bu ilaçlar içeceklere katılabildiği gibi sigara tütününün içine eklenerek de etki gösterebilmektedir.

                  Sevindirici olanı bu kimyasal maddelerin ülkemizde tıbbi kullanım için dahi bulunmaması veya illegal amaçlarla kullanılmak istense bile ulaşımının zor olmasıdır.

                  ABD’de “date rape” adıyla anılan ve, çoğu durumda “tanıdığı ve hatta beraber olduğu kişi tarafından tecavüze uğrama” anlamına gelen ve bu ülkenin gündeminde her zaman yerini koruyan bir olgu vardır. Burada “normal yollarla” amacına ulaşamayan erkek, kız arkadaşının içkisine onun bilinç durumunu devre dışı bırakan yukarıdaki kimyasal maddelerden birini katmakta ve çoğu durumda amacına ulaşmaktadır. Erkeğin bilmediği ise bu maddelerin ölümcül sonuçlar bile doğurabileceğidir.

                  ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde böyle bir durumun kurbanlarının şüphelendikleri durumlarda arayabilecekleri telefonlar bile mevcutken ülkemizde bu tür olgular çok yüksek ihtimalle sıklıkla var olmasına rağmen bir çok olgu kayıt dışı kalmaktadır.

                  Genç kadınlarımızın böyle bir durumun kurbanı olmamaları için yapmaları gerekenler şu şekilde özetlenebilir:

                  - Yeni tanışılan bir erkeğin evine asla yalnız başına gidilmemelidir.

                  - Ne kadar iyi tanınsa ve genç kadına ne kadar iyi davransa bile bir erkeğin cinsel çıkarları olabileceği unutulmamalıdır. “Date rape” olgusu daha çok kadın tarafından iyi tanınan erkekler tarafından uygulanan istenmedik cinsel ilişkiyi tarif etmektedir.

                  - Parti ve diğer alkol tüketilen ortamlarda asla bilinç bulanıklığına yol açacak düzeyde içki tüketilmemelidir.

                  - Grup halinde bulunulan ortamlarda bir kişi “ayık” olup olayları denetlemekle görevlendirilmelidir.

                  - Alkol tüketilen ortamlarda mümkün olan her durumda su da dahil kapalı şişelerde satılan markalı ürünler tercih edilmelidir.

                  - İçeceğin tadının “normal” olmasına asla güvenilmemelidir. Yukarıda anılan kimyasal maddelerin çoğu içeceğin tadını değiştirmez.

                  - Yeni tanışılan bir erkeğin aşırı ilgisinden şüphelenilmelidir.

                  - Akşam veya gece gidilen yeri yakın arkadaşlardan biri mutlaka bilmelidir.

                  - Şüphelenilen durumlarda mutlaka polise haber verilmelidir (bu malesef en son çaredir, zira genç bir kadın böyle bir durumun kurbanı olduğunda bunun başka birisi tarafından bilinmesini istemez ve olayın gizli kalmasını tercih eder ve acısını yaşamayı tercih eder).

                  - Her türlü önleme rağmen böyle bir olayla karşılaşan kadın istenmeyen gebelik ihtimaline karşı kısa zamanda doktora başvurarak gerekli önlemlerin alınmasını sağlamalıdır.

                  Kadınlarımızın bilinçli olmalarını ve kendilerine asla böyle çirkin bir hareketin yapılmasına izin vermemelerini dileriz.

                  Yorum

                  • delphin
                    Senior Member
                    • 27-12-2005
                    • 15279

                    #84
                    Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                    Ertesi gün hapları

                    Ülkemizde birkaç yıldan beri var olan ertesi gün hapları konusunda toplumda oldukça fazla sayıda yanlış bilgi söz konusu olduğundan bu yazıyı okumanız doğruları öğrenmeniz açısından önemlidir

                    Ertesi gün hapları ülkemizde iki ayrı marka halinde bulunmaktadır. Birinin içinde iki tablet, diğerinin içinde dört tablet bulunmaktadır. İki tablet içeren marka sadece progesteron hormonu, dört tablet içeren ise hem progesteron hem de östrojen hormonu içermektedir.

                    Hangisini tercih edeceksiniz?

                    Genç ve herhangi bir sorunu olmayan kadınlarda her iki marka da uygundur. Östrojen hormonu alması sakıncalı olan kadınların (ileri yaş, kalp-damar sorunu, karaciğer yetmezliği gibi) iki tablet içeren östrojensiz markayı tercih etmeleri uygundur.

                    Nasıl etki gösterirler?

                    Bu haplar rahim iç tabakasını implantasyon yani yerleşmeye elverişsiz hale getirerek etki gösterirler.

                    Nasıl kullanılırlar?

                    Korunmasız ilişkiden sonraki ilk 72 saat içerisinde, mümkünse ilk 12 saat içerisinde kullanıma başlanır. İlk doz alındıktan 12 saat sonra (iki tabletlik markada tek tablet, dört tabletlik markada iki tablet birden ilk dozdur) ikinci doz alınır.

                    İstenmeyen gebelikten koruma olasılığı son derece yüksek ilaçlardır.

                    Sürekli doğum kontrol yöntemi olarak kullanılırlar mı?

                    Hayır. Bu ilaçlar nispeten yüksek doz hormon içerdiklerinden düzenli kullanımları sakıncalıdır (östrojen içeren markanın dört tableti alındığında toplam doz düşük doz doğum kontrol haplarının 8-10 tanesine tekabül eder, yani 24 saatte toplam 10 adet doğum kontrol hapı yutulmuş olur!). Sadece elde olmayan nedenlerle gebelikten korunulamayan durumlarda (prezervatif yırtılması, doğum kontrol hapının unutulması gibi) kullanımları uygundur.

                    Yanlış bilinenlerin doğruları

                    - Bu haplar adet söktürücü özellik göstermezler, hap içildikten sonra kanama olmaması hapın etkili olmadığını göstermez.

                    - Adet gecikmesine neden olmaları pek olağan değildir.

                    - Kadın adet döngüsünün her döneminde gebe kalabilir. Bu nedenle kadının adet kanaması yaklaşmış bile olsa ve hatta adet kanamasının olduğu günlerde dahi kullanılmalıdır.

                    - Başlamış bir gebeliği “düşürücü” etkileri, kanamayı “söktürücü” etkileri kesinlikle yoktur.

                    - Mutlaka doktor önerisine göre kullanılmalıdırlar

                    Yorum

                    • delphin
                      Senior Member
                      • 27-12-2005
                      • 15279

                      #85
                      Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                      İlk gece

                      Konunun anlaşılabilirliği açısından gerdek gecesini çağrıştıran "İlk Gece" deyimi yerine "İlk Cinsel İlişki" deyimini kullanmak daha doğru olacaktır. Zira, bu konuda elimizde gerçekçi istatistikler bulunmamasına karşın, kadınlarımızın belli bir yüzdesi, evlenmeden önceki bir dönemde ilk cinsel deneyimlerini yaşamaktadırlar.

                      İlk deneyimin önemi

                      Bir kadın için ilk cinsel ilişki deneyimi oldukça önemlidir. Cinsel ilişkiyle ilgili problemler yaşayan çiftlerin tıbbi değerlendirilmelerinde, özellikle kadının uyarılamama, çok geç uyarılma, orgazm olamama, veya çok geç orgazm olma gibi sorunlar yaşadığı durumlarda özgeçmişte sıklıkla travmatik (sorunlu) bir ilk cinsel ilişki deneyimi bulunmaktadır. Bu beklenen bir sonuçtur, zira kadın tarafından bakıldığında ilk deneyim, anatomik bir bariyer olan kızlık zarının aşılma zorunluluğu nedeniyle kanama ve beraberinde çoğu durumda az da olsa ağrının yaşandığı bir durumdur. Netice itibarıyla hazırlıksız, uygun olmayan koşullarda ve özellikle de bu konudaki sorumluluğunu ihmal eden bir erkek ile beraber yaşanan ilk deneyimin kalıcı psikolojik etkiler yaratması imkan dahilindedir.

                      İlk ilişki mutlaka ağrılı mıdır?

                      Kızlık zarı kadınların %90'ından fazlasında nispeten ince ve esnek bir mukoza parçası yapısındadır. Kadının kendini tümüyle hazır hissettiği durumlarda, "ön sevişmeyle" bölgede yeterli kayganlık sağlandığında, erkeğin de yumuşak davranması ve zorlayıcı hareketlerden kaçınması durumunda, kadın kızlık zarının yırtılması esnasında ağrı hissetmez, veya az bir ağrı hisseder. Cinsel ilişkiden alınan hazzın ön planda olduğu bir durumda bu kadar düşük şiddette bir ağrı uyaranının beynin üst merkezlerinde bilinçli olarak algılanma ve sonradan "hoş olmayan bir anı" olarak hatırlanma olasılığı düşüktür.

                      İlk ilişkide mutlaka kanama olur mu?

                      İlk cinsel ilişkide kanamanın olmaması, kültürümüzde ve diğer bazı kültürlerde kadının bakire olmadığının bir kanıtı olarak kabul edilmektedir. Bu çok büyük bir yanılgıdır. Her kadının anatomik yapısı birbirinden farklıdır ve kızlık zarı bazı kadınlarda o kadar esnektir ki, penis içeriye girdiğinde, ve özellikle de vajina giriş bölgesi yeterince kayganlaşmışsa kızlık zarı yırtılmadan kalır. Bu duruma her 100 genç kızdan birinde ve belki daha fazlasında rastlanabilir. Bazı kadınlarda da kızlık zarının üzerinde yer alan damar yapıları çok az olduğundan, zar yırtılmasına rağmen gözle görülebilen bir kanama gerçekleşmeyebilir.

                      Kızlık zarının çok kalın olması nedeniyle ilişkinin gerçekleşememesi mümkün olabilir mi?

                      Bazı durumlarda ilk cinsel birleşme birinci denemede ve sonraki birkaç denemede gerçekleştirilemeyebilir. Bunun en sık görülen nedeni sanıldığı gibi kızlık zarının kalın olması değildir. En sık görülen neden, genç kadının kendini cinsel ilişkiye hazır hissetmemesidir. Bu durumda kadın kendini gevşetemeyecek, vajinanın girişinde yer alan güçlü kaslar kasılı kalacak ve vajina giriş bölgesinde yeterince kayganlık sağlanamayacağından penisin vajinanın girişinde yer alan kas ve kızlık zarı engelini aşması zor olacaktır. Erkek böyle bir durumda genç kadının canının yandığını hissettiğinde belli bir süre sonra girişimden vazgeçecektir.

                      Ender görülen bir neden de kızlık zarının gerçekten kalın olmasıdır. Jinekoloji kliniğine "ilk ilişkiyi başaramama" nedeniyle başvuran kadınların bir kısmının özgeçmişinde arka arkaya yapılan ilişki girişimleri sonuçsuz kalmıştır ve muayenesinde de gerçekten kızlık zarı kalındır. Bu durumlarda bazen ufak bir cerrahi müdahale ile kızlık zarının doktor tarafından açılması gerekebilir.

                      Kızlık zarı yırtılmasına bağlı oluşan kanama ne kadar sürer?

                      Kızlık zarının yırtılması esnasında bazen yırtık kızlık zarından vajinaya doğru genişleyebilir. "Deflorasyon kanaması" (deflorasyon kızlık zarının yırtılması anlamına gelen bir kelimedir) olarak adlandırılan bu durum hemen her zaman ön sevişmenin yetersiz olduğu, kadının kendini yeterince hazır hissetmediği bir zamanda, erkeğin "sert hareketlerle" cinsel ilişki denemesinde bulunmasından kaynaklanır. Çoğu durumda erkek kadının ağrı duymasına duyarsız bir şekilde girişimi sürdürmüş ve "yırtık" olması gerekenden daha büyük olmuştur.

                      Normalde kızlık zarı bozulduğunda kanama en geç yarım saatte durur. Geniş bir yırtık oluştuğunda ise ya hemen başlayan şiddetli bir kanama, veya ilişki bitmesine rağmen uzun bir süre devam eden bir kanama söz konusudur. Yapılan jinekolojik muayenede yırtığın yeri tespit edildikten sonra lokal anestezi, veya geniş yırtıklarda genel anesteziyle yırtık onarılarak kanama durdurulur.

                      Görüldüğü gibi tamamen doğal bir olay olması gereken "İlk Gece" bazı durumlarda aynı gece veya takip eden günlerde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanına başvurulmasını gerektirebilmektedir.

                      Yapılması gerekenler

                      Kalın kızlık zarı gibi çiftlerin elinde olmayan nedenlere bağlı normaldışı durumlar için erkeğin ve kadının yapabileceği bir şey elbette yoktur.

                      Başarılı bir "İlk Gece" için kadının yapması gereken, eşine hazır olduğu veya henüz hazır olmadığı mesajını net olarak verebilmesi, ön sevişme aşamasının kontrolünü kendi eline almasıdır. Erkek ise kadının kendisinden farklı olan doğasını kabul etmeli, bir kadının cinsel ilişkiye hazır olmasının erkekten daha uzun sürdüğü gerçeğini göz önünde bulundurmalıdır. Daha sonraki ilişkilerin aynası olabilecek bu ilk ilişkide erkek, kadının gevşemesi ve rahatlaması için elinden geleni yapmalı, sabırlı olmalıdır.

                      İlk ilişkide erkek aşırı zorlayıcı hareketlerden kaçınmalıdır.

                      Yorum

                      • delphin
                        Senior Member
                        • 27-12-2005
                        • 15279

                        #86
                        Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                        Adet döngüsü - kadının 28 günü

                        Üreme çağında olan bir kadında ortalama 28 günde bir tekrar eden sürece adet döngüsü adı verilir

                        Adet kanamasını tarif etmek için dilimizde halk arasında farklı ifadeler kullanılmaktadır. Bunlar arasında en sık rastlanılanları "aybaşı olmak", "adet olmak", "adet görmek", "regl olmak", "menstruasyon kanaması görmek" (menstruasyon İngilizce'de adet kanamasının tam karşılığı olan menstruation kelimesinden dilimize aktarılmıştır), "mens olmak", "kanama görmek", "peryod" ve "hastalanmak" ifadeleridir. Daha ender rastlanan ve olayın tam karşılığı olmaktan uzak olanlar ise "kirlenmek" ve "renkli olmak" şeklinde olanlardır.

                        Adet döngüsü son adet tarihinin ilk gününden bir sonraki adet tarihinin ilk gününe kadar geçen zamanı ve bu zaman içinde kadın vücudunda gerçekleşen olayları ifade eder.

                        Bir adet döngüsü kadında genellikle 28 gün sürmekle birlikte 21 ile 35 gün arası normalin alt ve üst sınırlarıdır. Adet kanaması ortalama 4 gün devam eder ve 1 ile 7 gün arası normalin alt ve üst sınırları olarak kabul edilir. Adet kanaması esnasında 20 ile 80 mililitre arasında miktarda kan kaybedilir.

                        Adet döngüsü ergenlik döneminden, yumurtalıklarda olgunlaşabilecek yumurta hücrelerinin tümüyle tükendiği menopoz dönemine kadar devam eder. Bu zaman dilimi içerisinde gebelik döneminde ve emzirmenin devam ettiği sürenin büyük kısmında geçici olarak duraklar.

                        Adet kanamasının ay ile ilgisi var mı?

                        Kadınların bir kısmı adet kanamasını "aybaşı" olarak tarif ederler. Bu, insanoğlunun ay ile kadının adet döngüsünü çok önceden beri ilişkilendirdiğini gösteren önemli bir bulgudur. Aynı ilişkilendirme yabancı dillerde de yaygındır.

                        "Menses" Latince'de "adet kanaması" anlamına gelmekle beraber yine bu dilde aynı zamanda "ay" anlamına gelen "mensis" kelimesinin çoğuludur yani "aylar" anlamına da gelmektedir. Bu kelime Latince'ye muhtemelen Yunanca'da "ay" anlamına gelen "mene" kelimesinin aktarılmasıyla türetilmiştir.

                        Ay ile adet döngüsü ve kanaması arasındaki en önemli benzerlik dünyanın uydusu olan Ay'ın da aynen adet döngüsü gibi kendine özgü bir döngüsü olmasıdır. Bu döngünün başından sonuna doğru ay dünyamızda farklı şekillerde görünür. Ay'ın bir döngüsü 29.5 gün sürer ve bu döngüde bir şaşma olmaz.

                        Bazı kültürlerde tüm kadınların aynı zamanda adet gördüklerine ve kadınların hepsinin Ay ile birlikte çeşitli ruhsal ve bedensel evrelerden geçtiklerine inanılmaktadır. Bilimsel olarak kanıtlanmamış, ancak Amerikan halkının kullandığı bir yönteme göre adet düzensizliği olan kadınlar odalarında ay ışığını temsil eden hafif bir ışığı açık bırakarak uyumakta ve iddialarına göre adetleri düzene girmektedir. Yine eski bir Amerikan geleneğine göre adet sorunları olan kadınlar ayla konuşmaktadırlar.

                        İlk "adet kanaması"

                        Çocukluk çağından ergenlik çağına geçiş döneminde, ortalama olarak 12.5 yaşında kız çocuğu ilk adet kanamasını görür. Bu "ilk kanama" henüz yumurtlama süreci devreye girmediğinden, gerçek ve düzenli aralıklarla oluşan bir adet kanaması olmaktan uzaktır. Kız çocuğunun hormon salgı mekanizmaları ve genital organları olgunlaştığında yumurtlama süreci de başlar ve oluşan adet kanamaları, adet döngüsünün bir parçası olarak düzenli hale gelir.

                        Adet kanamasının işlevi nedir?

                        İki adet kanamasının ilk günleri arasında kalan ve döngünün amacı rahimi gebeliğe hazırlamaktır. Bu döngünün düzenli olarak işlemesine hem fizyolojik hem de ruhsal süreçler katkıda bulunur: Her adet kanamasının ilk gününde beyinde bulunan hipofiz adlı salgı bezinden salgılanan bir hormonun etkisiyle yumurtalıklardan birinin içinde bir yumurta hücresi olgunlaşmaya ve östrojen hormonu üretmeye başlar. Bu hormon rahim iç tabakasının kalınlaşmasından ve gebelik için ön hazırlıkların tamamlanmasından sorumludur. 14 gün süren bu kalınlaşma döneminde yumurta hücresi etrafında sıvı birikimi olur ve yumurtalık yüzeyinde yaklaşık 18-20 mm. çapında içi sıvı dolu olan ve folikül adı verilen sıvı kesesi ortaya çıkar. Bu olaylar esnasında hipofizden salgılanan diğer bir hormonun kanda seviyesi belli bir aşamaya yükseldiğinde bu gelişen folikül çatlar ve içindeki olgunlaşmış yumurta hücresi serbest kalır. Bu hücre Fallop tüpü içine girerek burada ilerlemeye başlar. Fallop tüpü içinde yumurta hücresi bir sperm hücresiyle karşılaşır ve döllenme gerçekleşirse gebelik başlar.

                        Yumurtlama gerçekleştikten hemen sonra kanda östrojen hormonuna ek olarak progesteron hormonu da yükselmeye başlar. Bu hormon rahim iç tabakasını döllenen yumurtanın yerleşmesi ve gebeliğin devam etmesi için uygun hale getirir ve bir anlamda östrojen hormonunun burada yaptığı ön hazırlıkları tamamlar. Gebelik oluşmazsa kanda hormon seviyelerinin düşmesiyle belli bir süre sonra rahim iç tabakası dökülmeye başlar. Bu dökülme kanamayla birlikte olur. Adet kanaması adı verilen bu kanamayla birlikte rahim iç tabakası yeni adet döngüsündeki muhtemel bir gebelik için tekrar hazırlanmaya başlar ve yukarıdaki olaylar yeniden başlar.

                        Adet kanamasının amacı her adet döngüsünde oluşabilecek muhtemel bir gebeliğin yerleşebilmesi ve uygun şartlarda gelişebilmesi için rahim iç tabakasının "tazelenmesi" olarak değerlendirilebilir.

                        Tüm hormonal mekanizma beyin üst merkezlerinin denetimindedir ve psikolojik etkenler hormonal salgılamayı etkileyerek adet kanaması düzeninde değişikliklere neden olabilirler.

                        Yorum

                        • delphin
                          Senior Member
                          • 27-12-2005
                          • 15279

                          #87
                          Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                          Genital hijyeni korumanın 10 altın kuralı

                          Kadın genital sistemi cinsel ilişkiyle içeri giren bakterilerle sürekli "savaş" halindedir. Bunun yanında genital organların kalın bağırsakla yakın komşulukta olması buradaki bakterilere de vajinadan direkt bir giriş kapısı oluşturur.

                          Genital sistemin idrar yolu ile yakın komşuluğu bölgede uretra (idrar borusu) yoluyla mesaneye direkt bir geçiş sağlar.

                          Normal şartlarda vajinanın mükemmel savunma mekanizması ve uretradan mesaneye geçişi zorlaştıran kapak mekanizması sayesinde bakterilerin genital bölgede ve idrar yollarında enfeksiyon yapması engellenir.

                          Her ay gerçekleşen adet kanaması içerdiği proteinler nedeniyle bakterilerin çoğalması için çok uygun bir ortam oluşturur ve bu nedenle kadınlarda enfeksiyonlar en sık adet döneminde ortaya çıkar.

                          Genital hijyen kuralları hakkında bilgi sahibi olmanız hem genital sistem hem de idrar yolu enfeksiyonlarından korunmanız açısından son derece önemlidir.

                          Vajinanın dostu: Laktobasiller

                          Vajinanın diğer organlara göre en önemli farklılıklarından biri bölgenin zararlı bakterilere karşı savunmasında bizzat bakterilerin görev almasıdır. Laktobasil adı verilen ve asit ortamda üreme özelliği olan bakteriler vajinanın içinde enfeksiyon yapabilecek diğer bakterilerin çoğalmasına engel olurlar. Bu amaca yönelik olarak vajina duvarında yer alan hücreler içerisinde östrojen hormonu sayesinde depolanan glikojen (glikojen glikoz adlı şekerin depo şeklidir) önce şekere sonra laktik asit adı verilen bir asit maddeye dönüşür. Bu asit madde vajinanın asit ortamının devamını ve laktobasillerin çoğalmasını sağlar.
                          Herhangi bir nedenle laktobasiller azaldığında (enfeksiyon yapıcı bakterilerin vajinayı işgal etmesi ve laktobasillere üstün gelmesi) vajinanın asit ortamı bozulur ve vajinada enfeksiyon kolaylaşır.

                          Herhangi bir nedenle vajinanın asit ortamı azaldığında (vajinaya uygun olmayan kimyasal maddelerin girmesi, östrojen üretiminin azalması nedeniyle glikojen depolarının azalması) laktobasiller azalır ve vajinada enfeksiyon kolaylaşır.

                          Genital hijyeni korumaya yönelik önerilerin bir çoğu vajinada laktobasil-asit ortam ikilisinin korunmasına yöneliktir. Genital hijyen kurallarını ezberlemek yerine bu ikiliyi aklınıza getirirseniz genital hijyen olgusunu çözmeniz kolaylaşacaktır.

                          Genital hijyeni korumanın 10 altın kuralı

                          Kural 1: Doktorunuz aksini önermedikçe vajinanın içini yıkamaya yönelik üretilen hijyen ürünlerini kullanmamalısınız.

                          Vajina kendini sürekli yenileyen bir organdır. Bu nedenle vajinanın içine bu maddelerin sokularak "temizlik" yapılmaya çalışılması anlamsızdır ve vajinanın laktobasil/asit ortamının zarar görmesine neden olabilir. Bu ürünlerle dış genital bölgenizi temizlemenizde bir sakınca yoktur.

                          Genital bölgenin gereğinden fazla yıkanarak hijyen sağlanmaya çalışılması vajinanın laktobasil/asit ortamının zarar görmesine katkıda bulunabilir.

                          Kural 2: Tuvalet sonrası temizlikte temizliğin önden arkaya (vajinadan anüse doğru yapılması) çok önemlidir.

                          Temizliği anüsten vajinaya doğru yaptığınızda dışkıdaki kalınbağırsak bakterileri vajinaya ve buradan da idrar borusu yoluyla mesaneye bulaşabilir.

                          Kural 3: Genital bölgenin kuru kalması önemlidir.

                          Mantar ve diğer bakterilerin nemli ve sıcak ortamlarda daha kolay üremesi nedeniyle genital bölgenin kuru kalması önemlidir. İç çamaşırınızı günlük değiştirmek, naylon yerine pamuklu iç çamaşırları tercih etmek, dar pantolon, çorap ve iç çamaşırı kullanmamakla bunu sağlayabilirsiniz.

                          Kural 4: İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya çıktığında ertelenmemelidir.

                          İdrar ihtiyacı ertelendiğinde mesanedeki bakteriler enfeksiyon yapmak için "zaman" bulurlar. Halbuki idrar yapılması bakterilerin idrarla birlikte vücuttan atılmasını sağlar.

                          Kural 5: Tam hazır olunmadan (yeterli kayganlık oluşmadan) ilişkiye başlanmamalıdır.

                          Bu önlem mekanik tahrişe meydan vermemek açısından çok önemlidir. Gerekirse doktor önerisine göre kayganlaştırıcı ilaçlar kullanabilirsiniz.

                          Kural 6: Adet kanaması döneminde bunlara dikkat edilmelidir:

                          Adet kanaması döneminde olan kadına iş yaşamında, sosyal aktivitelerinde hareket serbestliği sağlaması, denize girebilme imkanı vermesi için üretilen vajinal tamponların kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tamponun sık aralıklarla yenisiyle değiştirilmesinin ihmal edilmemesidir. Vajinal tamponu yerleştirdiğiniz andan itibaren kanla temas sonrasında bakteriler hızla çoğalmaya başlar.

                          Vajinal tamponlar uygun kullanıldıklarında vajinanın doğal ortamını bozmazlar. Ancak uzun süre vajina içinde kaldığında bu tamponlar vajinit sorununun gelişimi bir yana, hayatı tehdit eden enfeksiyonlara bile neden olabilirler.

                          Adet kanaması döneminde cinsel ilişkiyi yasaklamak için yeterli tıbbi neden olmamakla beraber, kendinizi bu dönemde yeterince rahat hissetmiyorsanız eşinize bu durumu iletmeli ve kanamalı dönemlerde ilişkiyi ertelemelisiniz.
                          Üst genital sistemi enfeksiyonlarının en sık adet kanaması döneminde gerçekleştiği düşünüldüğünden bu açıdan risk altında olan kadınlar (daha önceden geçirilmiş enfeksiyon, çok eşli yaşam veya eşin çok eşli yaşam sürmesi gibi) bu dönemde ilişkide bulunmaktan kaçınmalıdırlar.

                          Kural 7: Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) açısından risk altında olan biriyle cinsel ilişkiye girdiğinizde eşinizin prezervatif kullanmasını istemek sizin en doğal hakkınızdır.

                          Bunu sağlayamayacağınızı düşündüğünüzde kadın prezervatifinden faydalanabilirsiniz
                          Unutmayın: Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) erkekten kadına daha kolay bulaşırlar.

                          Kural 8: Genital temizlikte aşağıdaki hususa dikkat etmelisiniz:

                          Ağda ve jilet genital kılların giderilmesinde oldukça etkilidir. Lakin bu iki yöntem kıl köklerinin enfeksiyonunu kolaylaştırır ve genital bölgenin daha kolay tahriş olmasına neden olur. Genital bölge için geliştirilmiş aletlerden faydalanmak veya makas kullanmak özellikle genital bölgeleri enfeksiyona ve tahrişe duyarlı kadınlarda daha iyi bir seçenek olabilir.

                          Kural 9: Tuvalette almanız gereken önlemler:

                          Klozet kapağının üzerine serilen tek kullanımlık kağıtlar ülkemizde de giderek yaygınlaşmakta ve hatta büyük marketlerde bu kağıtlar herkesin cebinde taşıması için uygun bir şekilde paketlenmiş olarak satılmaktadır. Bu kağıtları mutlaka kullanmalısınız.

                          Tuvaletlerde diğer bir sorun da tuvaletin içindeki kirli suyun sıçrayarak genital bölgeye değmesidir. Bunu önlemek için kirli suyun üzerini tuvalet kağıdıyla kaplayabilirsiniz. Bunu yapmak mümkün olmadığında dezenfektan madde içeren "mavi su verici tabletlerden" faydalanabilirsiniz.

                          Kural 10: Her kadın düzenli olarak jinekolojik muayeneden geçmeli ve belirti ve bulgulara duyarlı olmalıdır.

                          Kadınlar hiçbir sorunları olmasa dahi yıllık jinekolojik muayene için başvurmalıdırlar. Bu, belirti vermeyen veya geç belirti veren hastalıkların tanı ve tedavisi açısından çok önemlidir.

                          Yorum

                          • delphin
                            Senior Member
                            • 27-12-2005
                            • 15279

                            #88
                            Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                            Yaz döneminde anne adayları için öneriler

                            Yaz dönemi insanların yaz tatili planları yaptığı bir dönemdir ve çoğu anne adayı stresli iş yaşamlarından uzaklaşmak için bu tatili bir fırsat olarak görür.

                            Tatil yapmak her anne adayının hakkıdır ve bebeğin doğmasına az bir sürenin kaldığı dönemlerde enerji toplamak için çok iyi bir fırsattır.

                            İşte anne adaylarına yaz ayları ve tatil için öneriler:

                            - Gebelik muayenenizi tatile çıkmadan kısa süre öncesine alın. Bebeğinizin ve kendinizin iyi olduğu onaylandığında doktorunuzun da görüşünü alarak tatile çıkabilirsiniz.

                            - Tatil yapacağınız yerin tıbbi olanaklarını araştırın (en yakın hastanenin yeri gibi) ve gerekli tıbbi belgelerinizi yanınıza alın.

                            - Tatile otobüsle gidecekseniz molaları otobüsten dışarı çıkarak yürüme ve dolaşım sisteminizi rahatlatma fırsatı olarak kullanın ve bunu her molada mutlaka yapın.

                            - Kendi arabanızla yola çıkacaksanız 2 saatte bir vereceğiniz molalarda onar dakikalık yürüyüşler yapın. Yolculuk esnasında emniyet kemerinizi mutlaka kullanın.

                            - Uçak yolculuklarında genellikle 7. aydan itibaren uçağa kabul için doktor onayı istenecektir. Doktorunuzdan bu belgeyi mutlaka alın.

                            - 7. aydan sonra 4 saatten daha uzun süren uçak yolculukları damarsal sorunlara neden olabileceği için önerilmez. Mutlaka gerekli ise uzun uçak yolculuklarında doktorunuzun önerisiyle varis çorabı kullanın ve uçak içinde 2 saatte bir ayağa kalkarak 10 dakika dolaşın.
                            Güneş anne adaylarının kemik sağlığı için son derece önemlidir ancak güneşe uzun süre maruz kalma cildinizde kalıcı lekelenmelere neden olabilir. Bu nedenle güneşe maruz kalan bölgelerinize koruyuculuğu çok yüksek (bebekler için kullanılan) güneşten koruyucu krem tatbik edin.

                            - Güneşlenme için en iyi saatler sabah saatleri ve öğleden sonradır. Gölgede güneşlenmek ise en idealidir.

                            - Yaz sıcağı vücudu susuz bırakır. Bu nedenle sıvı alımınıza dikkat edin. Vücudunuzun susuz kalması bebeğinize zarar vermez, ancak sizi aşırı halsiz bırakabilir.

                            - Bakteriyolojik tetkikleri yapılmış olması koşuluyla hem havuzdan hem de denizden rahatlıkla faydalanabilirsiniz.

                            - Sudan çıktıktan sonra ıslak mayoyla dolaşmak idrar yolu enfeksiyonu ve mantar enfeksiyonu riskini artırır. Buna dikkat etmelisiniz.

                            - Sıcakta gıdaların hızla bozulması yazın ishal ortaya çıkma riskini önemli derecede artırır. Kural olarak 24 saatten daha uzun süren ishaller ve süresine bakılmaksızın her türlü bulantı ve kusma tıbbi değerlendirme gerektirir. Gıda alımı konusunda son derece hassas olmalısınız.

                            Yorum

                            • delphin
                              Senior Member
                              • 27-12-2005
                              • 15279

                              #89
                              Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                              cinsel terimler

                              Acil Kontrasepsiyon: Doğum kontrol yöntemi uygulamadan ilişkiye girilmesi sonucu ya da uygulanan doğum kontrol yöntemlerine rağmen dikkatsizlik sebebiyle hamile kalınma tehlikesine karşı uygulanan acil müdahale.

                              Anal ****: Cinsel organının diğer eşin anüsüne temas etmesiyle yaşanılan cinsel ilişki.

                              A****üel: Cinsel ilişkiye girmeye ihtiyaç duymayan ve zevk almayan kişi.

                              Bakir: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan erkek.

                              Bakire: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan kadın.

                              Bekâret: Cinsel deneyimi olmama durumu.

                              Bi****üel: Her iki cinsle de ilişkiye giren ve her iki cinse de ilgi duyan.

                              Cinsel taciz: İstek dışı cinsel ilişkide bulunmak ya da ilişkide bulunmaya zorlamak.

                              Dildo: Suni penis.

                              Diyafram: Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.

                              Doğum kontrol hapı: Yüksek dozda östrojen ve progesteron hormonu içerek, kadındaki yumurtlama (ovulasyon) sürecini geçici bir süre durdurmaya yarayan haplar.

                              Ensest: Kanuni ya da kan yoluyla yakın olan kişilerin cinsel ilişkide bulunması.

                              Ereksiyon: Penis ya da klitorisin cinsel ilişki sırasında kan ile dolarak sertleşip şişmesi.

                              Erken boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha erken boşalmak.

                              Gebelikten koruyucu iğneler: Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.

                              Geç boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.

                              Gerantofili: Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.

                              Geri Çekme: Cinsel temas sırasında, erkeğin boşalma anında penisini dışarı çekmesi ve spermini dışarı boşaltarak gebeliğin önlenmesi.

                              Hetero****üel: Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.

                              Homo****üel: Kendi cinsine ilgi duyan kişi.

                              İktidarsızlık: Daha çok ereksiyona geçememesinden dolayı erkeğin cinsel ilişkide bulunamaması.

                              Kısırlık: Kadının hamile kalamaması, erkeğin ise hamile bırakamaması.

                              Klitoris: Kadının cinsel organındaki en duyarlı nokta. Klitoris üzerine baskı uygulamak ya da klitorisi elle, penisle, dille veya herhangi bir objeyle uyarmak kadının cinsel ilişki sırasında çok büyük haz almasını sağlar.

                              Lezbiyen: Kendi cinsine ilgi duyan ve kendi cinsiyle ilişkiye giren kadın.

                              Mastürbasyon: Kişinin kendi kendini elle uyararak cinsel yönden tatmin etmesi.

                              Mazoşizm: Cinsel ilişki sırasında acı çekerek zevk almak.

                              Nekrofili: Cesetlerle cinsel ilişkiye girme eylemi (Ölüsevicilik).

                              Oral ****: Ağız yoluyla gerçekleştirilen cinsel ilişki. İlişki sırasında partnerlerden biri diğerinin cinsel organına ağzıyla öpme, emme, yalama gibi temaslarda bulunur.

                              Orgazm: Cinsel ilişki anında en yüksek doyuma ve hazza ulaşılması.

                              Östrojen: Kadınlık hormonu.

                              Pedofili: Küçük çocuklarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Sübyancılık).

                              Penetrasyon: Erkeğin cinsel organın partnerinin cinsel organına ya da anüsüne girmesi.

                              Penis: Erkeğin cinsel organı.

                              Prezervatif: Cinsel ilişki öncesinde erkeğin cinsel organına takılarak, boşalma sırasında spermin kadının genital sistemine ulaşmasını engelleyen koruma aracı.

                              Sadizm: Cinsel ilişki sırasında acı vererek zevk almak.

                              Sperm: Erkeğin cinsel organından çıkıp üremeyi başlatan hücre.

                              Spiral: Rahim içine yerleştirilen, kıvrıntılı, ince ufak plastikten yapılmış ve rahim içini tahriş etmeden gebeliği önleyen araç.

                              Takvim tutma: Kadının adet kanamaları ve yumurtlama günleri esas alınarak, riskli günlerde cinsel ilişkiye girmeyerek uyguladığı doğum kontrol yöntemi.
                              Testosteron: Erkeklik hormonu.

                              Tran****üel: Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi.

                              Travesti: Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi.

                              Tüplerin bağlanması: Yumurtlama döneminde, yumurta hücresine sperm taşıyan "fallop" adı verilen kanalcıkların tahrip edilerek, sperm iletemez duruma getirilmesi.

                              Vajina: Kadının cinsel organı.

                              Vazektomi: Erkekte spermatik yolunun cerrahi müdahale ile bağlanıp, cinsel temasta spermin kadına geçmemesinin sağlandığı bir operasyon.

                              Vibratör: Titreşimli suni penis.

                              Zoofili: Hayvanlarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Hayvansevicilik).

                              Yorum

                              • delphin
                                Senior Member
                                • 27-12-2005
                                • 15279

                                #90
                                Konu: Sağlık ile ilgili her konu

                                Cinsel ilişkinin gizli takvimi

                                Kadınların en doğurgan oldukları dönemde, diğer zamanlara göre daha fazla cinsel ilişkiye girdiği belirlendi. Amerikan Çevre Sağlığı Bilimleri Enstitüsünün araştırmasında kadınların doğurgan oldukları dönemde, yüzde 24 oranında daha fazla ilişki kurduğu görüldü.

                                Araştırmayı yürüten Prof. Allen Wilcox ve ekibi 68 kadını üç ay boyunca izledi. Human Reproduction adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırmada, spiralle hamile kalmaktan korunan kadınlar üzerinde yoğunlaşıldı.

                                Yumurtlama dönemi

                                Çocuk yapma isteği içinde olmadıkları açık olan bu kadınların bile, en doğurgan oldukları altı günde daha fazla cinsel birleşme yaşadığı ortaya çıktı. Profesör Wilcox, 'Normalde bir kadın hangi gün hamilelik şansının en yüksek olduğunu tam bilemez.

                                Ama araştırmamız, kadınların en çok bugünlerde cinsel ilişkiye meyilli olduğunu gösterdi. Ama bunun ardındaki biyolojik nedenler hakkında az şey biliyoruz' dedi.

                                İstek artıyor

                                Birinci ihtimal yumurtlama öncesindeki beş gün ve yumurtlamanın gerçekleştiği gün boyunca kadınların libidosunun da yükselmesi. Diğer ihtimal, kadınların bu hassas dönemde daha fazla karşı tarafta cinsel istek yaratan özel kokular üretmesi ya da tüm bu tahminlerin aksine, daha sık cinsel ilişkiye girmenin yumurtlama sürecini de hızlandırması.

                                Araştırmadan çıkan bir başka sonuç da, kadınların ortalama iki haftada iki kez, yani günde 0.29 kez cinsel ilişki kurması. En doğurgan altı gün boyunca ise bu oran günde 0.34'e yükseliyor.

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor