Bundan bir süre önce Türk-Rus “işbirliğinin” Avrupa Birliği’ne “alternatif” olabileceğini sizlerle paylaşmış ve “yükselen-yükselecek petrol fiyatı ile birlikte” özellikle ekonomik olarak böyle bir işbirliğinin Türkiye açısından önemini detaylandırmıştım. Konu hakkında “özellikle Türkiye’deki akademik” çevrelerden çok “olumlu” tepkiler geldi.
Tepkiler ile birlikte bana gönderilen “verileri de” incelerken, dün Rusya’dan, Putin’den önemli bir açıklama geldi, açıklama sonrası bazı ajansların geçtiği haliyle haberi sizlere aktarmak istiyorum; “...Rusya’nın ulaşım altyapı çalışmaları için yedi yıllık gelişim programına 570 milyar dolar ayrıldı. Planlamaya göre 17 bin km’lik otoban, 3 bin km’lik demiryolu, 100 havalimanı inşa edilecek. Yıllık liman kapasitesi de 400 milyon ton kargoya ulaşacak... Putin, yaptığı açıklamada 13.5 trilyon ruble (570 milyar dolar) değerindeki yatırımların üçte birinin doğrudan hükümet bütçesinden karşılanacağını, diğer kısmının ise bütçe dışı gelirler ve Rusya’nın en büyük KİT’leri arasında yer alan Devlet Demiryolları tarafından karşılanacağını ifade etti... Putin, “Ulaşım, sağlık, eğitim ve tarımın teşvik edilmesi, bilimsel çalışmalar ve savunmanın payının artırılması ile ilgili önemli projeleri uygulama zamanı geldi. Bunlar önceliklerimiz” değerlendirmesi yaptı... Putin, “Kaynakların işletilmesi iyi yolların inşası ile ilgili. Ülke Avrupa ve Asya arasında geçiş köprüsü olacak potansiyele sahip. Bunu iyi değerlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı...”
Evet, bizim basın “olaya pek ilgi göstermese de” haber aynen böyle. Şimdi bu haberde geçen önemli birkaç detaya değinmek ve önceki yazımdan bazı hatırlatmalar ile yeniden “sentezi” yazmak istiyorum. Yeni ve önemli detaylar neler?
- 570 milyar dolarlık 7 yıllık bir yatırım, alt sektörlere girecek para da dikkate alınırsa, yıllık 100 milyar dolardan fazla bir “net harcama” anlamına geliyor.
- Bu yatırımda “rol alma” açısından en şanslı ülke Türkiye. Türk inşaat firmalarının “kısıtlı” bütçeler ile bugüne kadar Rusya’da yaptıkları düşünülürse, kesenin ağzını açmış bir Rusya’da neler yapılabilir!
- Putin’in “vurguladığı” alanlardan biri de “tarım”. Türkiye, akıllanabilir ve Avrupa Birliği’nin “tarımını” öldürmesine “dur” deyip, özellikle bu alandaki bilgi birikimini hayata geçirebilirse, yine Rusya’daki “işler” açısından en şanslı ülke.
- Açıklamada bir cümle var ki; o da çok anlamlı ve önemli; “Avrupa-Asya arasında geçiş olmak”. Bu “geçişi” olmak isteyen Rusya için “geçiş yolları” üzerindeki en kilit “partner” hatta zorunlu tercih yine Türkiye.
Sevgili dostlar, bu noktada bir önceki yazıma dönmek ve o yazıdan da bazı noktaları tekrar hatırlatmak istiyorum. Nelerin altını çizmiştik;
Rusya’da neler olduğuna dikkat ediyor musunuz? 1999-2008 arasında petrolün 100 dolar sınırı aştığı dönemde değişen “Rus makro ekonomik” göstergelerini izliyor musunuz? İran’a saldırı potansiyeli ile 200 dolar sınırına dayanacak bir petrol fiyatı ile Rusya’da “neler olabileceğini” tahmin ediyor musunuz? Putin’in attığı imza ile “Rusya’yı küresel kan emicilere” kapatmasına ve dün yeni devlet başkanının “Rusya, İsviçre olacak” tezine dikkat ediyor musunuz? Peki Avrupa Birliği denilen yapının ekonomik çöküşün arifesinde olduğunu “görebiliyor musunuz”.. Yazdıklarımın “hepsine” sonuna kadar inanıyorum ve 1945-1989-2001 gibi, dünyanın yeni bir “eksen kaymasının” hemen öncesinde olduğunu düşünüyorum. Peki ne oluyor? Gayet basit ve net; yeni bir dünya düzeni ve yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. 2001’deki terör saldırısı sonrası değişen tez-antitez-sentez döngüsünde yani “diyalektik” içinde senteze doğru kayıyoruz ve “Amerika-
Ortadoğu kaynaklı İslami terör” kurulumu yerini Amerika karşısında Rusya merkezli Rusya-Hindistan-Çin-İran döngüsüne bırakıyor... Bu yapıya doğru kayarken son basamak ABD’nin İran saldırısı. Daha açık ifadesiyle; 1945 sonrası ortaya çıkan Amerika-Rusya diyalektiği, 1989 ile yerini ilk etapta “tek başına süper güç Amerika” tezine bıraktıktan ve sonra Amerika-Ortadoğu diyalektiğine döndükten sonra başlangıç noktasına doğru yeniden evrim geçiriyor ve ortaya yeni bir süper güçler “kapışması” çıkıyor. En ilginç nokta da bu kapışmada Avrupa Birliği diye bir aktör yok ve asla olmayacak...”
Sentez: Yüksek petrol fiyatının etkenlerden sadece biri olduğu bir dinamik içinde tam yanı başımızda “devler” doğuyor. Türkiye, yıllık “milyarlarca dolar” cari açık verdiği gümrük birliği saçmalığından ve en önemlisi “kendisini uyutan Avrupa Birliği” ilacından kurtulup, önüne bakabilirse; “büyük değişimde” yer alabilir hatta öncü olabilir. Lütfen açalım gözümüzü! Dünya’nın özü değişiyor ve biz yine “ıskalıyoruz”!
Yiğit BULUT
Tepkiler ile birlikte bana gönderilen “verileri de” incelerken, dün Rusya’dan, Putin’den önemli bir açıklama geldi, açıklama sonrası bazı ajansların geçtiği haliyle haberi sizlere aktarmak istiyorum; “...Rusya’nın ulaşım altyapı çalışmaları için yedi yıllık gelişim programına 570 milyar dolar ayrıldı. Planlamaya göre 17 bin km’lik otoban, 3 bin km’lik demiryolu, 100 havalimanı inşa edilecek. Yıllık liman kapasitesi de 400 milyon ton kargoya ulaşacak... Putin, yaptığı açıklamada 13.5 trilyon ruble (570 milyar dolar) değerindeki yatırımların üçte birinin doğrudan hükümet bütçesinden karşılanacağını, diğer kısmının ise bütçe dışı gelirler ve Rusya’nın en büyük KİT’leri arasında yer alan Devlet Demiryolları tarafından karşılanacağını ifade etti... Putin, “Ulaşım, sağlık, eğitim ve tarımın teşvik edilmesi, bilimsel çalışmalar ve savunmanın payının artırılması ile ilgili önemli projeleri uygulama zamanı geldi. Bunlar önceliklerimiz” değerlendirmesi yaptı... Putin, “Kaynakların işletilmesi iyi yolların inşası ile ilgili. Ülke Avrupa ve Asya arasında geçiş köprüsü olacak potansiyele sahip. Bunu iyi değerlendirmeliyiz” ifadelerini kullandı...”
Evet, bizim basın “olaya pek ilgi göstermese de” haber aynen böyle. Şimdi bu haberde geçen önemli birkaç detaya değinmek ve önceki yazımdan bazı hatırlatmalar ile yeniden “sentezi” yazmak istiyorum. Yeni ve önemli detaylar neler?
- 570 milyar dolarlık 7 yıllık bir yatırım, alt sektörlere girecek para da dikkate alınırsa, yıllık 100 milyar dolardan fazla bir “net harcama” anlamına geliyor.
- Bu yatırımda “rol alma” açısından en şanslı ülke Türkiye. Türk inşaat firmalarının “kısıtlı” bütçeler ile bugüne kadar Rusya’da yaptıkları düşünülürse, kesenin ağzını açmış bir Rusya’da neler yapılabilir!
- Putin’in “vurguladığı” alanlardan biri de “tarım”. Türkiye, akıllanabilir ve Avrupa Birliği’nin “tarımını” öldürmesine “dur” deyip, özellikle bu alandaki bilgi birikimini hayata geçirebilirse, yine Rusya’daki “işler” açısından en şanslı ülke.
- Açıklamada bir cümle var ki; o da çok anlamlı ve önemli; “Avrupa-Asya arasında geçiş olmak”. Bu “geçişi” olmak isteyen Rusya için “geçiş yolları” üzerindeki en kilit “partner” hatta zorunlu tercih yine Türkiye.
Sevgili dostlar, bu noktada bir önceki yazıma dönmek ve o yazıdan da bazı noktaları tekrar hatırlatmak istiyorum. Nelerin altını çizmiştik;
Rusya’da neler olduğuna dikkat ediyor musunuz? 1999-2008 arasında petrolün 100 dolar sınırı aştığı dönemde değişen “Rus makro ekonomik” göstergelerini izliyor musunuz? İran’a saldırı potansiyeli ile 200 dolar sınırına dayanacak bir petrol fiyatı ile Rusya’da “neler olabileceğini” tahmin ediyor musunuz? Putin’in attığı imza ile “Rusya’yı küresel kan emicilere” kapatmasına ve dün yeni devlet başkanının “Rusya, İsviçre olacak” tezine dikkat ediyor musunuz? Peki Avrupa Birliği denilen yapının ekonomik çöküşün arifesinde olduğunu “görebiliyor musunuz”.. Yazdıklarımın “hepsine” sonuna kadar inanıyorum ve 1945-1989-2001 gibi, dünyanın yeni bir “eksen kaymasının” hemen öncesinde olduğunu düşünüyorum. Peki ne oluyor? Gayet basit ve net; yeni bir dünya düzeni ve yeni güç merkezleri ortaya çıkıyor. 2001’deki terör saldırısı sonrası değişen tez-antitez-sentez döngüsünde yani “diyalektik” içinde senteze doğru kayıyoruz ve “Amerika-
Ortadoğu kaynaklı İslami terör” kurulumu yerini Amerika karşısında Rusya merkezli Rusya-Hindistan-Çin-İran döngüsüne bırakıyor... Bu yapıya doğru kayarken son basamak ABD’nin İran saldırısı. Daha açık ifadesiyle; 1945 sonrası ortaya çıkan Amerika-Rusya diyalektiği, 1989 ile yerini ilk etapta “tek başına süper güç Amerika” tezine bıraktıktan ve sonra Amerika-Ortadoğu diyalektiğine döndükten sonra başlangıç noktasına doğru yeniden evrim geçiriyor ve ortaya yeni bir süper güçler “kapışması” çıkıyor. En ilginç nokta da bu kapışmada Avrupa Birliği diye bir aktör yok ve asla olmayacak...”
Sentez: Yüksek petrol fiyatının etkenlerden sadece biri olduğu bir dinamik içinde tam yanı başımızda “devler” doğuyor. Türkiye, yıllık “milyarlarca dolar” cari açık verdiği gümrük birliği saçmalığından ve en önemlisi “kendisini uyutan Avrupa Birliği” ilacından kurtulup, önüne bakabilirse; “büyük değişimde” yer alabilir hatta öncü olabilir. Lütfen açalım gözümüzü! Dünya’nın özü değişiyor ve biz yine “ıskalıyoruz”!
Yiğit BULUT
Yorum