Krizin Formülü Başbakan'dan Geldi
24 Aralık 2008 14:27
Başbakan Erdoğan: "Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye olarak, bu kriz döneminde de hedeflere yürüme başarısını göstermeye devam edeceklerinden hiç şüpheleri olmadığını belirterek, ''Çünkü Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var'' dedi.
Erdoğan, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun ODTÜ'de yapılan toplantısının açılışında konuştu.
''Küresel ekonomide bir daralma yaşandığı, talebin düştüğü, gıda ve emtia fiyatlarının arttığı, birçok ülkede enflasyonun yükselişe geçtiği bu ortamda küresel ekonomiye entegre olmuş Türkiye'de acaba bunu başarabilecek mi? Veya hep birlikte bunu başarabilecek miyiz?'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu soruya büyük bir inanç ve kararlılıkla katılmayanlar olabilir. O ayrı mesele ama biz 60. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak 'evet' diyoruz. Çünkü son 6 yılda eski o sağlıksız yapıyı, 10 yıllar boyunca çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetlerini bir daha geri dönmemek üzere geride bıraktık. Hiç şüphemiz yok ki Türkiye olarak bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz. Çünkü Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var. Bir defa bizim öncelikle bunu ret etmemiz lazım bu psikolojik havayı hep birlikte yıkmamız lazım. İmkan var mı? var. Finans varı mı? Var. Ama finansın düne kadar açıldığı özellikte reel sektöre şimdi kapılarını kapatılması olayı var.''
Reel sektörle bağlarını koparan bir anlayışın bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Mesele bu bağı koparmamak ve burada dürüst davranmak ve düne kadar kendisini ayakta tutan reel sektörden kopmamaktır'' dedi.
Eylül 2004 tarihinden bu yana, son dört buçuk yıl içinde kurulun 9 toplantı gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, kurulun, faaliyete başladığı 1983'ten 2004 yılına kadar geçen 21 yılda sadece 9 kere toplanabildiği göz önüne alındığında bu toplantının anlamının daha da iyi anlaşılacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkabilmemizin yolu, ülkemizi bilimle teknolojiyle eğitimle donatabilmekten geçiyor.
Milli güç dediğimiz olgu, sahip olunan bilgi, bilginin derinliği ve bilgiyi kullanma kabiliyetiyle doğru orantılı.
59. Hükümet döneminde başlattığımız ve bugün de sürdürdüğümüz Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) Programı kapsamında, araştırma ve geliştirmeye büyük kaynaklar ayırmamızın sebebi budur.
Bilginin, bireyler için de milletler için de yaşam kaynağı olduğuna, devletlerin bekası için vazgeçilmez unsurların başında geldiğine inanıyoruz. Bilim ve teknoloji konusundaki kararlığımızın gerisinde işte bu inanç var.
Türkiye olarak, dünyada ve bölgemizde daha güçlü bir devlet olmak amacındayız. Bunun için de dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almak istiyoruz. Türkiye'nin bu hedefe, bilim, teknoloji ve yenilik eksenli bir ekonomik yapıyla ulaşacağına inanıyoruz.
Bu iddiamızı sürdürmek için, uluslararası finans piyasalarında patlak veren büyük çaptaki dalgalanmayı ve bu tarihi krizi de fırsata dönüştürmek zorundayız. Küresel ekonomide bir daralma yaşandığı, talebin düştüğü, gıda ve emtia fiyatlarının arttığı, birçok ülkede enflasyonun yükselişe geçtiği bu ortamda, küresel ekonomiye entegre olmuş Türkiye'de bunu başarabilecek veya hep birlikte bunu başarabilecek miyiz? Bu soruya, büyük bir inanç ve kararlılıkla, katılmayanlar olabilir, o ayrı mesele. Biz 60. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak 'Evet' diyoruz. Çünkü, son 6 yılda, eski sağlıksız ekonomik yapıyı, on yıllar boyunca çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetleri bir daha geri dönmemek üzere geride bıraktık. Hiç şüphemiz yok ki Türkiye olarak, bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz.
Sahip olduğumuz inanç ve güvenin gerisinde, ülkemizin kronikleşmiş bir çok sorununu büyük bir kararlılık, cesaret ve samimiyetle çözüme kavuşturmuş olmaktan aldığımız cesaret var.
Bu çerçevede, etkileri daha uzun vadede ortaya çıkan, semereleri zaman içinde elde edilebilen bilim, teknoloji ve yenilik yatırımlarımızı bundan sonra da kararlılıkla ve asla yavaşlatmadan sürdüreceğiz.''
-AR-GE'YE VERİLEN ÖNEM-
Türkiye'nin, son yıllarda bilim teknoloji ve yenilik çalışmalarında büyük bir atılım içinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hükümet olarak, 2005 yılından itibaren Ar-Ge'ye ciddi miktarlar ayırdıklarını ifade etti.
Tüm dünyaya bakıldığında, Türkiye'nin 2002-2007 arasında gayri safi yurt içi hasılası içinde Ar-Ge harcamalarını en hızlı artıran ikinci ülke olduğunu kaydeden Erdoğan, buna rağmen gayri safi yurt içi hasıladan Ar-Ge'ye ayrılan payda istenilen noktaya gelindiğini söyleyemeyeceklerini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, önümüzdeki dönemde bu konuda çok daha ileri bir noktaya gelineceğinden kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Çünkü tohum, verimli toprağa atılır. Bilgiden, teknolojiden daha verimli bir alan bulamayız.
Araştırmaya ve araştırmacılara yapılan yatırımı, her zaman en iyi hasadı veren yatırım olarak gördük. Bu alanı, yatırım yapmak için riskli olarak görenler olabilir. Elbette, yaptığınız her yatırımdan her zaman istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Ancak bilim ve teknoloji alanındaki yatırımlarınızın birinden öyle bir sonuç alırsınız ki bu sonuç yapılan tüm yatırımı kat be kat geri kazandırır. Dolayısıyla bunu asla bir risk olarak görmüyoruz.
Bilim, teknoloji ve yenilikle ilgili çalışmalar bir çok sektörü ve alanı doğrudan etkilemekte, milletimizin göğsünü kabartacak atılımlara sebep olmaktadır.
Özellikle savunma sanayii alanında elde ettiğimiz başarılar, bilim ve teknoloji alanına verilen öneme paralel olarak artmakta, ülkemizin gurur duyacağı bir tablo ortaya çıkarmaktadır.
En çok memnuniyet duyduğumuz gelişmelerden biri de araştırma personeli sayısındaki artıştır.
Ülkemiz, 2002-2007 yılları arasında dünyada araştırmacı sayısını en hızlı artıran ikinci ülke olmuştur. Artış oranı yine iki kattan fazladır.
Özel sektörde istihdam edilen Ar-Ge personeli sayısı 2002 yılında sadece 6 bin civarında iken, bu sayı 2007 yılında, 4 kat artarak 25 bine yaklaştı. Hem nitelik hem de nicelik olarak yetişmiş insan gücü ülkemizin rekabet gücünün artırılmasında en değerli hazinemiz.
Yeterli bilim insanımız olmadan Ar-Ge çalışmalarını sürdürebilmemiz mümkün değil. Bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığımız, 2006 yılından itibaren, yurt dışına lisansüstü öğrenim yapmak üzere 5 yıl içinde 5000 öğrenci göndermeyi kararlaştırdı. Bu kapsamda 2007 yılında 397 öğrenci yurt dışındaki öğrenimine başladı. 2008 yılının ilk yarısında 1000 öğrencinin yurt dışına gönderilmesi için çağrı yapıldı. Yaklaşık 900 öğrencinin yurt dışına çıkış hazırlıkları sürüyor.
TÜBİTAK da Ar-Ge insan gücü yetiştirilmesine, çeşitli destek programlarıyla çok önemli katkılarda bulunuyor.
2003 yılında TÜBİTAK tarafında desteklenen bilim adamı sayısı sadece bin 500 civarında iken bu sayı 2008 yılı sonu itibarıyla 16 bine yaklaştı.
Araştırmacı sayısını arttırma çabamız, ülkemizin, ulusal ve uluslararası bilim insanları için cazibe merkezi haline getirilmesini de kapsıyor.''
" http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=198770 "
24 Aralık 2008 14:27
Başbakan Erdoğan: "Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye olarak, bu kriz döneminde de hedeflere yürüme başarısını göstermeye devam edeceklerinden hiç şüpheleri olmadığını belirterek, ''Çünkü Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var'' dedi.
Erdoğan, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun ODTÜ'de yapılan toplantısının açılışında konuştu.
''Küresel ekonomide bir daralma yaşandığı, talebin düştüğü, gıda ve emtia fiyatlarının arttığı, birçok ülkede enflasyonun yükselişe geçtiği bu ortamda küresel ekonomiye entegre olmuş Türkiye'de acaba bunu başarabilecek mi? Veya hep birlikte bunu başarabilecek miyiz?'' diyen Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu soruya büyük bir inanç ve kararlılıkla katılmayanlar olabilir. O ayrı mesele ama biz 60. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak 'evet' diyoruz. Çünkü son 6 yılda eski o sağlıksız yapıyı, 10 yıllar boyunca çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetlerini bir daha geri dönmemek üzere geride bıraktık. Hiç şüphemiz yok ki Türkiye olarak bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz. Çünkü Türkiye'deki olay psikolojiktir ve Türkiye'de kasıtlı olarak psikolojik olarak, bu krizi körükleme gayreti içerisinde olanlar var. Bir defa bizim öncelikle bunu ret etmemiz lazım bu psikolojik havayı hep birlikte yıkmamız lazım. İmkan var mı? var. Finans varı mı? Var. Ama finansın düne kadar açıldığı özellikte reel sektöre şimdi kapılarını kapatılması olayı var.''
Reel sektörle bağlarını koparan bir anlayışın bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Mesele bu bağı koparmamak ve burada dürüst davranmak ve düne kadar kendisini ayakta tutan reel sektörden kopmamaktır'' dedi.
Eylül 2004 tarihinden bu yana, son dört buçuk yıl içinde kurulun 9 toplantı gerçekleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, kurulun, faaliyete başladığı 1983'ten 2004 yılına kadar geçen 21 yılda sadece 9 kere toplanabildiği göz önüne alındığında bu toplantının anlamının daha da iyi anlaşılacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkabilmemizin yolu, ülkemizi bilimle teknolojiyle eğitimle donatabilmekten geçiyor.
Milli güç dediğimiz olgu, sahip olunan bilgi, bilginin derinliği ve bilgiyi kullanma kabiliyetiyle doğru orantılı.
59. Hükümet döneminde başlattığımız ve bugün de sürdürdüğümüz Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) Programı kapsamında, araştırma ve geliştirmeye büyük kaynaklar ayırmamızın sebebi budur.
Bilginin, bireyler için de milletler için de yaşam kaynağı olduğuna, devletlerin bekası için vazgeçilmez unsurların başında geldiğine inanıyoruz. Bilim ve teknoloji konusundaki kararlığımızın gerisinde işte bu inanç var.
Türkiye olarak, dünyada ve bölgemizde daha güçlü bir devlet olmak amacındayız. Bunun için de dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almak istiyoruz. Türkiye'nin bu hedefe, bilim, teknoloji ve yenilik eksenli bir ekonomik yapıyla ulaşacağına inanıyoruz.
Bu iddiamızı sürdürmek için, uluslararası finans piyasalarında patlak veren büyük çaptaki dalgalanmayı ve bu tarihi krizi de fırsata dönüştürmek zorundayız. Küresel ekonomide bir daralma yaşandığı, talebin düştüğü, gıda ve emtia fiyatlarının arttığı, birçok ülkede enflasyonun yükselişe geçtiği bu ortamda, küresel ekonomiye entegre olmuş Türkiye'de bunu başarabilecek veya hep birlikte bunu başarabilecek miyiz? Bu soruya, büyük bir inanç ve kararlılıkla, katılmayanlar olabilir, o ayrı mesele. Biz 60. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak 'Evet' diyoruz. Çünkü, son 6 yılda, eski sağlıksız ekonomik yapıyı, on yıllar boyunca çözüm yerine sürekli sorun üreten köhne zihniyetleri bir daha geri dönmemek üzere geride bıraktık. Hiç şüphemiz yok ki Türkiye olarak, bu kriz döneminde de hedeflerimize yürüme başarısını göstermeye devam edeceğiz.
Sahip olduğumuz inanç ve güvenin gerisinde, ülkemizin kronikleşmiş bir çok sorununu büyük bir kararlılık, cesaret ve samimiyetle çözüme kavuşturmuş olmaktan aldığımız cesaret var.
Bu çerçevede, etkileri daha uzun vadede ortaya çıkan, semereleri zaman içinde elde edilebilen bilim, teknoloji ve yenilik yatırımlarımızı bundan sonra da kararlılıkla ve asla yavaşlatmadan sürdüreceğiz.''
-AR-GE'YE VERİLEN ÖNEM-
Türkiye'nin, son yıllarda bilim teknoloji ve yenilik çalışmalarında büyük bir atılım içinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hükümet olarak, 2005 yılından itibaren Ar-Ge'ye ciddi miktarlar ayırdıklarını ifade etti.
Tüm dünyaya bakıldığında, Türkiye'nin 2002-2007 arasında gayri safi yurt içi hasılası içinde Ar-Ge harcamalarını en hızlı artıran ikinci ülke olduğunu kaydeden Erdoğan, buna rağmen gayri safi yurt içi hasıladan Ar-Ge'ye ayrılan payda istenilen noktaya gelindiğini söyleyemeyeceklerini dile getirdi. Başbakan Erdoğan, önümüzdeki dönemde bu konuda çok daha ileri bir noktaya gelineceğinden kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Çünkü tohum, verimli toprağa atılır. Bilgiden, teknolojiden daha verimli bir alan bulamayız.
Araştırmaya ve araştırmacılara yapılan yatırımı, her zaman en iyi hasadı veren yatırım olarak gördük. Bu alanı, yatırım yapmak için riskli olarak görenler olabilir. Elbette, yaptığınız her yatırımdan her zaman istediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Ancak bilim ve teknoloji alanındaki yatırımlarınızın birinden öyle bir sonuç alırsınız ki bu sonuç yapılan tüm yatırımı kat be kat geri kazandırır. Dolayısıyla bunu asla bir risk olarak görmüyoruz.
Bilim, teknoloji ve yenilikle ilgili çalışmalar bir çok sektörü ve alanı doğrudan etkilemekte, milletimizin göğsünü kabartacak atılımlara sebep olmaktadır.
Özellikle savunma sanayii alanında elde ettiğimiz başarılar, bilim ve teknoloji alanına verilen öneme paralel olarak artmakta, ülkemizin gurur duyacağı bir tablo ortaya çıkarmaktadır.
En çok memnuniyet duyduğumuz gelişmelerden biri de araştırma personeli sayısındaki artıştır.
Ülkemiz, 2002-2007 yılları arasında dünyada araştırmacı sayısını en hızlı artıran ikinci ülke olmuştur. Artış oranı yine iki kattan fazladır.
Özel sektörde istihdam edilen Ar-Ge personeli sayısı 2002 yılında sadece 6 bin civarında iken, bu sayı 2007 yılında, 4 kat artarak 25 bine yaklaştı. Hem nitelik hem de nicelik olarak yetişmiş insan gücü ülkemizin rekabet gücünün artırılmasında en değerli hazinemiz.
Yeterli bilim insanımız olmadan Ar-Ge çalışmalarını sürdürebilmemiz mümkün değil. Bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığımız, 2006 yılından itibaren, yurt dışına lisansüstü öğrenim yapmak üzere 5 yıl içinde 5000 öğrenci göndermeyi kararlaştırdı. Bu kapsamda 2007 yılında 397 öğrenci yurt dışındaki öğrenimine başladı. 2008 yılının ilk yarısında 1000 öğrencinin yurt dışına gönderilmesi için çağrı yapıldı. Yaklaşık 900 öğrencinin yurt dışına çıkış hazırlıkları sürüyor.
TÜBİTAK da Ar-Ge insan gücü yetiştirilmesine, çeşitli destek programlarıyla çok önemli katkılarda bulunuyor.
2003 yılında TÜBİTAK tarafında desteklenen bilim adamı sayısı sadece bin 500 civarında iken bu sayı 2008 yılı sonu itibarıyla 16 bine yaklaştı.
Araştırmacı sayısını arttırma çabamız, ülkemizin, ulusal ve uluslararası bilim insanları için cazibe merkezi haline getirilmesini de kapsıyor.''
" http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=198770 "