Tweet
Zahide Uçar - internetajans Yazarı
Dünya her anlamda değişiyor. Ekonomik daralma kriz olarak patladı.
Bir anlamda kapitalizm ve küreselleşme de iflas etti. Milli ekonominin önemi ortaya çıktı.
Her şeyi satmak demek ki o kadar da sağlıklı değilmiş.
Ziraat Bankası, Halk Banksı ve Vakıflar Bankası da yabancıya satılsa idi, bu kriz döneminde ülkenin hali acaba ne olurdu?
Bu kısa girişten sonra asıl konuya girelim;
Avrupa ve Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları… Avrupa insanı kendi çıkarı söz konusu olduğu zaman, medeniyet ve insan hakları gömleğini çıkartır, acımasız soykırımcı gömleğini giyer.
Avrupa ülkelerinde başlayan işsizlik ve ekonomik daralma, genlerinde bulunan ırkçılık duygularını yeniden hortlatabilir.
Ekonomik daralmalarda milliyetçilik duyguları artar, yabancı düşmanlığı başlar. Yabancılar işsizlikten sorumlu tutulur. Yabancıların ülkelerinden gönderilmesi istenir, ırkçı saldırılar başlar.
Gelecekte böyle bir durum ortaya çıkarsa, saldırıya hedef olacak yabancılardan ilki Türk Vatandaşları olacaktır.
Irkçı zihniyet işsiz kaldığında çalışan her Türk işçisini kendi ekmeğini elinden alan bir yabancı olarak görecektir.
Bütün dünyayı kendi vatandaşını rahat yaşatma uğruna sömüren, kan ve gözyaşına boğan Avrupalı beyaz ırk ve Avrupa Kökenli ABD’dir.
Türkiye Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları ile ilgili “gelecekte olabilecek olumsuz olaylar ve saldırılar için” önlemini şimdiden almalıdır.
Önlem almak için bu olasılığı görmek lazım. ”Bir gören var mı” bilmiyorum(!)
AKP Hangi Osmanlı’nın Hayranı(!)?
AKP’nin icraatlarını görünce, iyi bir Osmanlı hayranı olduğunu ve Osmanlı’nın yolunda tozu dumana katarak ilerlediğini görüyorum(!)
... Osmanlı dedikse, tabii ki yükselme döneminden bahsetmiyoruz. AKP Osmanlı’nın Abdülhamit’ten sonraki döneminin mirasçısı gibi…
Mutlak itaat ve Türkiye’nin zenginliklerini yabancılara peşkeş çeken uygulamalar...
Türkiye’yi eyaletlere bölme planı ve AB’nin Diyarbakır’da yaptırdığı istinat mahkemesi...
Ha dünün İngiliz tertibi ile Malta’ya sürgüne gönderilen vatansever aydınlar, ha bu gün “ABD’de kararı alındığı söylenen” Ümraniye tutuklamaları… Türk vatandaşı vatansever ise her an Boğazlıyan Kaymakamı’nın akıbetine maruz kalabilir.
Nasıl olsa bir Ümraniye çukuru bulundu, doldur doldurabildiğin kadar.
Hükümet Damat Ferit dönemini adeta yeniden sahneye koydu.
Parlatılan aydın ve medya maymunlarına bir bakın! Ne kadar AB-D, MOSSAD beslemesi varsa, en makbul kişiler haline geldi.
2. Sınıf adamlar muteber adam oldu.
Osmanlı’nın son döneminde bilim adamları nasıl değersizleştirildi ise, şu anda da bilim adamlarının bir değeri yok.
Makbul insan olabilmeniz için paralı olmak zorundasınız. Üstelik o paranın nasıl kazanıldığının da hiçbir önemi yok.
Ahlak, vatan, bayrak, millet dediğiniz zaman bir kesim size uzaylı gibi bakıyor. Nerede ise “o da ne, yenilir- içilir mi, bir marka mı” diye soracaklar.
İşte pek bir dindar olan hükümetin insanımızı getirdiği nokta bu(!) Ali Kemallerin köşklerde ağırlandığı süreç…
O yıllarda saray Galata Tefecileri’nin elinde oyuncak idi, bugüne gelindiğinde de durum farklı değil.
Fakir edebiyatı yaparak iktidar olanlar, Galata tefecileri gibi davranan TÜSİAD’cıların kolunda program yapıyor.
O yıllarda başımıza Ermeni azınlığı musallat edildi, şimdi de aynı oyun Kürt vatandaşlarımız üzerinden oynanıyor.
Üstelik Kürtler azınlık değil, bu ülkenin vatandaşı ve dindaşı. Hükümet ise bu oyunu bozmak yerine oyuna payanda oluyor.
Dün Boğazlıyan Kaymakamını feda edenler, bugün vatanseverleri feda ediyor.
AKP Osmanlıcı idi. Meğer örnek aldığı Osmanlı’nın yükselme ve genişleme dönemi değil, gerileme ve parçalanma dönemi imiş…
ÜMRANİYE ÇUKURU…
Bu çukuru kim açtı? Hangi devletin kepçeleri çalıştı?
Bu çukura doldurulanlar neden hep Ermeni, AB-D tezgahlı Kürt oyunu ve AB-D emperyalizmine baş kaldıran insanlar?
Yandaş medya aylarca büyük bir şehvetle tam tam dansları yaptı ve kurulan kazanın altını sürekli ateşledi.
Yıllarca sürecek süreç diye yayınlar yaparak aba altından sopa gösterdi.
Dünün süklüm-püklüm 2.sınıf gazeteci bozuntuları, küfrettikleri ve “beyaz adam dedikleri” liboşlarla kol kola şehvet ile linç naraları attı.
Ortaçağ zihniyetinin cadı avcıları gibi muhalif avcılığı yapıldı.
Çukura henüz atılmayan isimleri de yazarak, “onu da al, onu da” tamtamcılığına soyundular.
Hukuk, adalet, insanlık katlediliyormuş, kimin umurunda?
Hukuksuzluğun bir gün kendilerini de vurabileceğini görmekten acizler.
Derslerini iyi ezberlemişler ama, Silivri komedyasını ve cadı avı sanıklarının savcıları nasıl rezil ettiklerini yazmaya “dolma kalemler”inin mürekkebi yetmiyor.
Günümüze gelindiğinde, bir kısım kendini bilmezin Ermeniler’den özür dileme imza kampanyası başlatmalarını görünce, çukura doldurulan isimlerin ne kadar isabetli seçildiği ve bir yabancı istihbarat oyunu olduğunu da görebiliyoruz.
Bu günlerde Ümraniye sanıklarının bazıları dışarıda olsaydı kıyamet kopardı ve Başbakan da kıyameti koparanlara “SOYTARILIK” diye tepki gösterirdi(!)…
Ne garip, PKK ve Ermeni Soykırım yalanı ile kim mücadele etti ise şimdi Ümraniye çukurunda. Gazi Güder kendine gelen bir elektronik postayı rahmetli Kuddisi Okkır’a gönderdi diye 14 ay içeride yatmış. Yaşasın AKP adaleti, vicdanı ve yitirilen insanlık(!)… Yaşasın son Osmanlı medyası ve Jöntürkler(!)…
Ümraniye Kapanı…
Ümraniye kapanı yabancı istihbaratların açtığı öyle bir çukur ki, sadece senaryoda bulunan isimler bu çukura dolduruldu sananlar hiçbir şey bilmiyor demektir.
Bir taş ile çok kuş vurma operasyonu.
1-PKK ve sözde Ermeni soykırımı projelerine kim taş koydu ise şimdi hesap veriyor.
Böylece deniyor ki:”Bizim oyunumuzu kim bozmaya kalkar ise sonu bu olur.” Bu mesajı aldığınız zaman da o ülkenin bağışıklık sistemi çöker, mücadele ruhu kalmaz.
Devletine güvenip de elini taşın altına koyacak insan bulamazsınız.
2-Bir ül***i çökertmenin en iyi yolu, hukuk sistemini çökertmektir. Adalete olan güven sarsılırsa, herkes kendi işini kendi görmeye kalkar ve bu da sonun başlangıcı olur.
Bir ülken hukuk sistemine olan inanç çökerse sistem çöker. Ümraniye Çukuru hukuk sistemine olan güveni sarsmıştır.
3-Ümraniye çukuru aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ı da içine çekmektedir ama Başbakan’ın eleştiriye olan tahammülsüzlüğü kendine dönen bumerangı görmesini engelliyor.
4-Fetullah cemaatinin bütün dinlemelerden sorumlu görünmesi…
Ordu üzerindeki oyunlarda baş rol oynayarak aslında kendilerine de bir operasyon yapmış oldular.
Yıllarca kendilerini laik, Atatürkçü, milli ve açtığı okullar ile bilime değer veren masum-mutedeyyin bir cemaat gibi göstermişti.
Şimdi yabancı istihbaratların elinde oyuncak durumuna geldikleri inancı yaygınlaşıyor. Fetullah grubu artık “biz dininde, kendi halinde bir cemaatiz” diyemeyecektir.
Bu gün yaptıkları yarın kendilerine yapılacak operasyonların delili olacaktır. Kimse verilen sözlere kanmasın.
Saddam, Şah Rıza Pehlevi vb’leri de zamanında verilen sözlere kanmıştı.
Saddam’ı ipe işbirliği yaptığı güç geçirdi. Aynı güç Humeyni’yi besleyip Şah’ın ineceği bir havaalanı bile bırakmadı.
Onca para bir ül***e inmesine ve kabul edilmesine yetmedi. Uçağı ile havada gezip durdu. Kullanılıp atılanların akıbeti bellidir.
Kendi ülke ve vatandaşını pazarlayanlar er ya da geç ihanetinin bedelini öder.
Burası Ümraniye çukuru…
Burası birilerini yutarken, suni kahramanlarını da yarınların siyasetine hazırlayacaktır.
O kazanda çok yemekler pişiyor. Olan ise bu ülkenin sevdalısı vatanseverlere oluyor.
Şimdilik “taşlar bağlandı, itler sokağa salındı”.
Sahi, Rauf ORBAY’da İngiliz baskısı ile Malta’ya sürgüne gönderilmişti değil mi?
Sonra ne oldu?
Atatürk ile beraber olup Kurtuluş savaşının önemli bir aktörü oldu.
O İngilizler’i de geldikleri gibi geri yolladılar.
alıntıdır SAYGILAR
Dünya her anlamda değişiyor. Ekonomik daralma kriz olarak patladı.
Bir anlamda kapitalizm ve küreselleşme de iflas etti. Milli ekonominin önemi ortaya çıktı.
Her şeyi satmak demek ki o kadar da sağlıklı değilmiş.
Ziraat Bankası, Halk Banksı ve Vakıflar Bankası da yabancıya satılsa idi, bu kriz döneminde ülkenin hali acaba ne olurdu?
Bu kısa girişten sonra asıl konuya girelim;
Avrupa ve Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları… Avrupa insanı kendi çıkarı söz konusu olduğu zaman, medeniyet ve insan hakları gömleğini çıkartır, acımasız soykırımcı gömleğini giyer.
Avrupa ülkelerinde başlayan işsizlik ve ekonomik daralma, genlerinde bulunan ırkçılık duygularını yeniden hortlatabilir.
Ekonomik daralmalarda milliyetçilik duyguları artar, yabancı düşmanlığı başlar. Yabancılar işsizlikten sorumlu tutulur. Yabancıların ülkelerinden gönderilmesi istenir, ırkçı saldırılar başlar.
Gelecekte böyle bir durum ortaya çıkarsa, saldırıya hedef olacak yabancılardan ilki Türk Vatandaşları olacaktır.
Irkçı zihniyet işsiz kaldığında çalışan her Türk işçisini kendi ekmeğini elinden alan bir yabancı olarak görecektir.
Bütün dünyayı kendi vatandaşını rahat yaşatma uğruna sömüren, kan ve gözyaşına boğan Avrupalı beyaz ırk ve Avrupa Kökenli ABD’dir.
Türkiye Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşları ile ilgili “gelecekte olabilecek olumsuz olaylar ve saldırılar için” önlemini şimdiden almalıdır.
Önlem almak için bu olasılığı görmek lazım. ”Bir gören var mı” bilmiyorum(!)
AKP Hangi Osmanlı’nın Hayranı(!)?
AKP’nin icraatlarını görünce, iyi bir Osmanlı hayranı olduğunu ve Osmanlı’nın yolunda tozu dumana katarak ilerlediğini görüyorum(!)
... Osmanlı dedikse, tabii ki yükselme döneminden bahsetmiyoruz. AKP Osmanlı’nın Abdülhamit’ten sonraki döneminin mirasçısı gibi…
Mutlak itaat ve Türkiye’nin zenginliklerini yabancılara peşkeş çeken uygulamalar...
Türkiye’yi eyaletlere bölme planı ve AB’nin Diyarbakır’da yaptırdığı istinat mahkemesi...
Ha dünün İngiliz tertibi ile Malta’ya sürgüne gönderilen vatansever aydınlar, ha bu gün “ABD’de kararı alındığı söylenen” Ümraniye tutuklamaları… Türk vatandaşı vatansever ise her an Boğazlıyan Kaymakamı’nın akıbetine maruz kalabilir.
Nasıl olsa bir Ümraniye çukuru bulundu, doldur doldurabildiğin kadar.
Hükümet Damat Ferit dönemini adeta yeniden sahneye koydu.
Parlatılan aydın ve medya maymunlarına bir bakın! Ne kadar AB-D, MOSSAD beslemesi varsa, en makbul kişiler haline geldi.
2. Sınıf adamlar muteber adam oldu.
Osmanlı’nın son döneminde bilim adamları nasıl değersizleştirildi ise, şu anda da bilim adamlarının bir değeri yok.
Makbul insan olabilmeniz için paralı olmak zorundasınız. Üstelik o paranın nasıl kazanıldığının da hiçbir önemi yok.
Ahlak, vatan, bayrak, millet dediğiniz zaman bir kesim size uzaylı gibi bakıyor. Nerede ise “o da ne, yenilir- içilir mi, bir marka mı” diye soracaklar.
İşte pek bir dindar olan hükümetin insanımızı getirdiği nokta bu(!) Ali Kemallerin köşklerde ağırlandığı süreç…
O yıllarda saray Galata Tefecileri’nin elinde oyuncak idi, bugüne gelindiğinde de durum farklı değil.
Fakir edebiyatı yaparak iktidar olanlar, Galata tefecileri gibi davranan TÜSİAD’cıların kolunda program yapıyor.
O yıllarda başımıza Ermeni azınlığı musallat edildi, şimdi de aynı oyun Kürt vatandaşlarımız üzerinden oynanıyor.
Üstelik Kürtler azınlık değil, bu ülkenin vatandaşı ve dindaşı. Hükümet ise bu oyunu bozmak yerine oyuna payanda oluyor.
Dün Boğazlıyan Kaymakamını feda edenler, bugün vatanseverleri feda ediyor.
AKP Osmanlıcı idi. Meğer örnek aldığı Osmanlı’nın yükselme ve genişleme dönemi değil, gerileme ve parçalanma dönemi imiş…
ÜMRANİYE ÇUKURU…
Bu çukuru kim açtı? Hangi devletin kepçeleri çalıştı?
Bu çukura doldurulanlar neden hep Ermeni, AB-D tezgahlı Kürt oyunu ve AB-D emperyalizmine baş kaldıran insanlar?
Yandaş medya aylarca büyük bir şehvetle tam tam dansları yaptı ve kurulan kazanın altını sürekli ateşledi.
Yıllarca sürecek süreç diye yayınlar yaparak aba altından sopa gösterdi.
Dünün süklüm-püklüm 2.sınıf gazeteci bozuntuları, küfrettikleri ve “beyaz adam dedikleri” liboşlarla kol kola şehvet ile linç naraları attı.
Ortaçağ zihniyetinin cadı avcıları gibi muhalif avcılığı yapıldı.
Çukura henüz atılmayan isimleri de yazarak, “onu da al, onu da” tamtamcılığına soyundular.
Hukuk, adalet, insanlık katlediliyormuş, kimin umurunda?
Hukuksuzluğun bir gün kendilerini de vurabileceğini görmekten acizler.
Derslerini iyi ezberlemişler ama, Silivri komedyasını ve cadı avı sanıklarının savcıları nasıl rezil ettiklerini yazmaya “dolma kalemler”inin mürekkebi yetmiyor.
Günümüze gelindiğinde, bir kısım kendini bilmezin Ermeniler’den özür dileme imza kampanyası başlatmalarını görünce, çukura doldurulan isimlerin ne kadar isabetli seçildiği ve bir yabancı istihbarat oyunu olduğunu da görebiliyoruz.
Bu günlerde Ümraniye sanıklarının bazıları dışarıda olsaydı kıyamet kopardı ve Başbakan da kıyameti koparanlara “SOYTARILIK” diye tepki gösterirdi(!)…
Ne garip, PKK ve Ermeni Soykırım yalanı ile kim mücadele etti ise şimdi Ümraniye çukurunda. Gazi Güder kendine gelen bir elektronik postayı rahmetli Kuddisi Okkır’a gönderdi diye 14 ay içeride yatmış. Yaşasın AKP adaleti, vicdanı ve yitirilen insanlık(!)… Yaşasın son Osmanlı medyası ve Jöntürkler(!)…
Ümraniye Kapanı…
Ümraniye kapanı yabancı istihbaratların açtığı öyle bir çukur ki, sadece senaryoda bulunan isimler bu çukura dolduruldu sananlar hiçbir şey bilmiyor demektir.
Bir taş ile çok kuş vurma operasyonu.
1-PKK ve sözde Ermeni soykırımı projelerine kim taş koydu ise şimdi hesap veriyor.
Böylece deniyor ki:”Bizim oyunumuzu kim bozmaya kalkar ise sonu bu olur.” Bu mesajı aldığınız zaman da o ülkenin bağışıklık sistemi çöker, mücadele ruhu kalmaz.
Devletine güvenip de elini taşın altına koyacak insan bulamazsınız.
2-Bir ül***i çökertmenin en iyi yolu, hukuk sistemini çökertmektir. Adalete olan güven sarsılırsa, herkes kendi işini kendi görmeye kalkar ve bu da sonun başlangıcı olur.
Bir ülken hukuk sistemine olan inanç çökerse sistem çöker. Ümraniye Çukuru hukuk sistemine olan güveni sarsmıştır.
3-Ümraniye çukuru aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ı da içine çekmektedir ama Başbakan’ın eleştiriye olan tahammülsüzlüğü kendine dönen bumerangı görmesini engelliyor.
4-Fetullah cemaatinin bütün dinlemelerden sorumlu görünmesi…
Ordu üzerindeki oyunlarda baş rol oynayarak aslında kendilerine de bir operasyon yapmış oldular.
Yıllarca kendilerini laik, Atatürkçü, milli ve açtığı okullar ile bilime değer veren masum-mutedeyyin bir cemaat gibi göstermişti.
Şimdi yabancı istihbaratların elinde oyuncak durumuna geldikleri inancı yaygınlaşıyor. Fetullah grubu artık “biz dininde, kendi halinde bir cemaatiz” diyemeyecektir.
Bu gün yaptıkları yarın kendilerine yapılacak operasyonların delili olacaktır. Kimse verilen sözlere kanmasın.
Saddam, Şah Rıza Pehlevi vb’leri de zamanında verilen sözlere kanmıştı.
Saddam’ı ipe işbirliği yaptığı güç geçirdi. Aynı güç Humeyni’yi besleyip Şah’ın ineceği bir havaalanı bile bırakmadı.
Onca para bir ül***e inmesine ve kabul edilmesine yetmedi. Uçağı ile havada gezip durdu. Kullanılıp atılanların akıbeti bellidir.
Kendi ülke ve vatandaşını pazarlayanlar er ya da geç ihanetinin bedelini öder.
Burası Ümraniye çukuru…
Burası birilerini yutarken, suni kahramanlarını da yarınların siyasetine hazırlayacaktır.
O kazanda çok yemekler pişiyor. Olan ise bu ülkenin sevdalısı vatanseverlere oluyor.
Şimdilik “taşlar bağlandı, itler sokağa salındı”.
Sahi, Rauf ORBAY’da İngiliz baskısı ile Malta’ya sürgüne gönderilmişti değil mi?
Sonra ne oldu?
Atatürk ile beraber olup Kurtuluş savaşının önemli bir aktörü oldu.
O İngilizler’i de geldikleri gibi geri yolladılar.
alıntıdır SAYGILAR