Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • ASIM MAVZER
    Member
    • 14-05-2007
    • 1601

    Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

    Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti



    ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, hayatını kaybetti. Yapılan açıklama üzerine basın mensupları ve sevenleri Saylan'ın vefat ettiği Çapa TIP Faküytesi hastanesine akın etti.




    18 Mayıs 2009 06:47
    Prof. Saylan, tedavi görmekte olduğu İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nde sabah saatlerinde hayatını kaybetti.
    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden yapılan açıklamada Prof, Dr. türkan Saylan'ın saat 04.30'da vefat ettiği ibaresi yer aldı.
    Saylan'ın ölümü üzerine bir açıklamada bulunan ÇYDD Genel Merkez üyesi Nihal Kızıl, "Gece geç saatlerde rahatsızlığı arttı. Yönetim kurulu üyeleri ile oğulları son anına kadar yanındaydı. Son nefesine kadar hep yeni projelerden söz etti" dedi.
    TÜRKAN SAYLAN KİMDİ
    Saylan, 13 Aralık 1935 İstanbul'da dünyaya geldi. Cumhuriyet döneminin ilk mütahhitlerinden Fasih Galip Bey ile evlendikten sonra müslüman olup Leyla adını alan İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür. 1968 yılında İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı’nda Başasistanlığa başlamıştır. 1971’de İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de ileri eğitim görmüş, 1974 de Fransa’da 1976’da yine İngiltere’de kısa süreli çalışmalar yapmış, 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. 1982 � 1987 yılları arasında, İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı, 1981 � 2001 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürütmüştür. 1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996’ya kadar Müdür Yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yapmıştır. Dermatoloji kliniğinin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli olmuştur.
    Saylan'ın biri grafiker, diğeri hekim olmak üzere iki oğlu ve iki torunu bulunuyor.

    1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurmuştur. 1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilmiştir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır.

    Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve Başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesiydi. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer almıştı. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yapmıştı.

    1989’da, bir grup Atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) kurucularındandı ve son nefesine kadar Genel Başkanlığını yürütmekteydi.

    14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan Cumhuriyet mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur.

    1990’da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”nin kurucusudur ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır.

    1995’de mezun olduğu lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı'nın (KANKEV) üyesidir.

    1995’de kurulan Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı (TÜRKÇAÐ)’nın kurucusu ve başkanıdır. Birçok mesleki ve sosyal derneğin üyesidir.

    Gönüllü kuruluş olarak; ÇYDD’nin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAÐ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığı’nı, sürdürmekteydi.

    9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmişti
    Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2 Şubat 2001’de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş ve bu görev Şubat 2007’de bitmiştir.

    2003 � 2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.

    Ödülleri

    -1996’da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir.

    -İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve "Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği" (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür.

    - “Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996),

    - “Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990),

    - “Melvin Jones Ödülü” (1991),

    - “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996),

    - “Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997),

    - “Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997),

    - “Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998),

    - “75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998),

    - “Uğur Mumcu � Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999),

    - “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” ödülü (2000),

    - İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001),

    -Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”,

    - “Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001),

    - “Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002),

    - “Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003),

    - “Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004),

    - Eğitim yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji,

    - “Kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü,

    - “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004),

    - “Türkiye’nin En İyi Eğitimcisi” Ödülü - Tempo Dergisi (2004),

    -Kültür Üniversitesi’nin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004) ,

    -“Puduhepa Ödülü” - Adana Kütür Sanat Derneği (2005),

    - “Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005),

    - “Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo,

    - “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” -

    - SODEV Sosyal Demokrasi Vakfı (2005),

    - “İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006),

    - “Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006),

    - “ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006).

    (Haber 7)
  • cemal344
    Senior Member
    • 03-11-2005
    • 3977

    #2
    Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

    kendisini saygıyla anıyorum.

    Yorum

    • sak55
      Banned
      • 30-05-2008
      • 2059

      #3
      Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

      ALLAH rahmet eylesin mekanı cennet olsun

      Yorum

      • anterior
        Senior Member
        • 06-11-2006
        • 6453

        #4
        Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

        Türkiye'nin başı sağolsun. Allah rahmet eylesin.

        Yorum

        • plutojohn
          Junior Member
          • 18-05-2005
          • 258

          #5
          Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

          Nur içinde yatsın..
          Üzüntülerinizi paylaşıyor, Sayın hocamızın yakınlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
          ALLAH (cc) Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Nur içinde yatsın..
          Ülkemiz için yaptıklarınıza tşkler

          John

          Yorum

          • hikmet24
            Member
            • 28-11-2005
            • 1724

            #6
            Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

            Allah ramet eylesin
            saygılar

            Yorum

            • CDD
              Senior Member
              • 06-07-2005
              • 5289

              #7
              Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

              Allah rahmet eylesin.

              Yorum

              • black belt
                Senior Member
                • 08-06-2004
                • 6523

                #8
                Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                ALLAH Rahmet Eyleye.
                Mekanı Cennet olsun.
                Türkiye'nin başı sağolsun

                Yorum

                • BEÞÝKTAÞLI
                  Junior Member
                  • 03-01-2006
                  • 183

                  #9
                  Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                  allah rahmet eylesin türkiyenin en çağdaş,en yardımsever kadınına.O üzerine sürülen hiç bir şaibeyi haketmiyordu,düşünsünler ona bu hareketleri reva görenler.Ruhu şaad olsun

                  Yorum

                  • ati456
                    Member
                    • 07-12-2007
                    • 1154

                    #10
                    Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                    ALLAH rahmet eylesin
                    mekanı cennet olsun..

                    Yorum

                    • Bluesman
                      Super Moderator

                      • 25-03-2004
                      • 20410

                      #11
                      Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                      ALLAH rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.Tüm sevenlerine sabırlar dilerim.

                      Yorum

                      • eren511
                        Member
                        • 29-07-2006
                        • 2805

                        #12
                        Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                        Allah (c.c.) rahmet eylesin..

                        Yorum

                        • armonil
                          Member
                          • 05-06-2007
                          • 758

                          #13
                          Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti



                          Alternatif bile olsa biyografiye “doğum tarihi” ile başlamak esastır! Ancak bu seferki istisnai bir durum… Zira Türkan Saylan’ın hayatına etki eden olaylar zinciri “doğum” ile başlamıyor.
                          Annesinin hamile olduğunu anlamasıyla başlıyor! Saylan hayatını anlattığı “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında annesinin Müslüman oluşunun ani öyküsünü şöyle anlatıyor: “Annem bana hamile kalınca Müslüman oluyor. İngilizcesinden Kur’an’ı okuyor. İyi bir Türk gelini olabilmenin tüm koşullarını yaratmaya çalışıyor. Örneğin oruç tutardı. Biz hiçbirimiz evde oruç tutmazken o tutardı.”
                          Anlaşılıyor ki Saylan’ın annesi gayr-ı müslim. Bu bir şey demek değil. Ancak kendisi ne henüz belli değil.
                          Zaten resmi bilgiler de bu “tenakuzu” yansıtıyor. Saylan’ın doğum tarihi 1935 İstanbul. Ve fakat annenin Müslüman ismi aldığı “kesin” tarih 1936. Yani Saylan’ın hayatına ilişkin anlattıklarını “kılpayı” teyit ediyor.
                          Muhtemelen valide hanım, hamile kaldığını anlıyor, ama “doğurana kadar bekleyeyim” diyor ve sanırız Soyadı Kanunu’na da denk düştüğünden isim o zaman değişiyor. Yine de bu tarihlerde gariplik olduğunu not düşmek lazım. Düşününce anlarsınız!
                          Ama 1936 yılının kesin olduğunu tekraren söylemek lazım. Zira kaynak sadece Nüfus İdaresi değil! Milli İstihbarat Teşkilatı da aynı kanaatte. Bilmeyenler “ne alaka” diyebilir, geleceğiz.
                          Bir kişinin etnik veya din kimliğinin önemi var mı derseniz… Bir kişinin yok. Ama bu kişinin var. Ona da geleceğiz.
                          Efendim tam kayıt şu… Profesör Türkan Saylan’ın annesi hanımefendinin künyesi, Raber Ragman ve Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan “Lili Mina Raiman” olduğunu gösteriyor. Ancak kendi beyanlarına göre annesi Lilly “İsviçreli”. Burada kesin bir bilgi yok.
                          Dediğimiz gibi 1936 yılında ismini Leyla olarak değiştiriyor. Prof. Saylan'ın mesleği -malum- hekimlik. Hevesine erken başlıyor. 12 yaşında.
                          Daha ortaokuldayken köy hekimi olmaya karar veriyor. Yıllar boyunca Türkiye'yi karış karış gezerek cüzam hastalığını yok etmeye çalışırken hayatı öğreniyor ve gördüğü gerçeklere asla sırtını çeviremeyeceğini de anlıyor.
                          Beş çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak büyüyen ve kardeşlerine hem annelik hem de ablalık yapan Saylan'ın sorumluluk bilinci belli ki yıllardan yadigâr. İki evlilik yapıyor… Kişiliğine ilişkin ilk karinelere buradan ulaşmak mümkün… “İlkinde dokuz yıl evli kaldım. Eşim belli bir düzeyde kalmak isteyen biriydi, öyle kaldı. Benimse kendimi geliştirme hırsım vardı. Onun beklentisi ev hanımı olmamdı. Anne de oldum, iş kadını da, ev kadını da. Bir tek o tablonun içinde eş bulunduramadım. İkinci eşimden de boşandım. Bir erkeğin her dakika yanımda olup beni sevmesini seçmedim. Bu bir tercih meselesiydi...” Tabii kocaları da dinlemek lazım ama bu alternatif biyografi Saylan’a ait!
                          Doktorluk vesilesiyle Türkiye’yi karış karış gezerken, bir sivil toplum hareketi başlatması gerektiğini fark ediyor. Biz burada bir satır yazıp geçiyoruz ama bu içsel evrim öyle kolay olmuyor. Binbir eziyet var öyküde.
                          Kendi dilinden anlatmak en iyisi; “Tıp fakültesi öğrencisiyken evlendim, 23 yaşında ilk çocuğumu doğurdum, tüberküloz geçirdim, ameliyatlar oldum, çocuklarımı büyüttüm. İki yıl çelik korse takarak okula gittim. Yani tıp fakültesini girdiğimden 10 sene sonra bitirdim. Uzmanlığımı kimsenin sevmediği deri ve zührevi hastalıklar konusunda yaptım. Bu konuda ihtisas yapan Türkiye'nin yedinci kadınıydım. İşçi Sigortaları Nişantaşı Hastanesi'nde çalıştım. Orada hiç tanımadığım işçi kesimiyle tanıştım. Aslında orada bir üniversite daha bitirdim diyebilirim. Bir günde 100 hasta bakardık.”
                          Anlaşılıyor ki sadece ruhi bir olgunluk serüveni değil, bir sınıf bilince edinerek de büyüyor Türkan Saylan. Esasen anlı şanlı akademik kariyeri “Prof” unvanını taşımasına rağmen akademik hayattan pek haz etmiyor.
                          “Akademik kariyeri hiç sevmiyorum. Hâlâ bir cübbem yoktur. Oradaki o küçük çatışmalar hoşuma gitmiyor.”
                          Saylan küçük çatışmaları sevmiyor. Büyükleri sevip sevmediğini ilerleyen zaman gösterecek. Fakat daha önce Saylan’ın mesleki hayatında çektiği sıkıntılara değinmek gerekiyor.
                          Saylan çok çalışıyor, erinmiyor, iğrenmiyor, hastanenin tozundan kirine, hastanın yatağından yarasına kadar hepsini kontrol ediyor. Yara sarmayı çok seviyor. Hastalarına iğnelerini bile kendisi yapıyor.
                          Fakat bu sıralarda kafasını cüzama takıyor. Bir yurtdışı burs buluyor ve “ana” vatanı İngiltere'ye gidiyor… 1976'da dönüyor. Ve cüzam işini üstlenmek istiyor.
                          İstanbul Lepra Hastanesi'ni kuruluyor. O zaman Türkiye'de kayıtlı 10 bin cüzamlı kişi var. Ve hastalıkla mücadelesine başlıyor. Dünyadan ve Türkiye'den cüzamı silme konusunda büyük başarı sağlıyor ve Gandhi Ödülü'nü kazanıyor. Böylece hekimlik akıp geçiyor. Nihayet 21 yıllık başhekimlik hizmetinden sonra 2002 yılında emekli oluyor “Türkan hoca”.
                          O şimdi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı. Arnavutköy'de 25 yıldır oturduğu iki katlı ahşap evde yaşamını sürdürüyor.
                          Tabii bu yaşama hallice rahatsızlıklar da eşlik ediyor. Göğüs kanserinden kurtulduktan sonra karaciğerindeki rahatsızlık nedeniyle de tedavi görüyor. En son gündeme gelme vesilesi ise 14 Nisan’da Ankara’da yapılan Cumhuriyet Mitingi’nin benzerini 29 Nisan’da İstanbul’da düzenleyecek olması. Yani ulusalcı bir çizginin toplumsal önderliği yapacak.
                          Madalyon döner…
                          Buraya kadar bir “Cumhuriyet Kadını”nın “no-profile” biyografisini okudunuz… Karşınızda hayatını hastalara adamış başarılı bir hekim, sosyal konulara duyarlı bir insan, hayatı çetin dalgalarla yoğrulmuş, evliliklerinde bile huzuru bulamamış, keskin hastalıklarla yiğitçe mücadele etmiş bir dava kadını…
                          “Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılâplarını kalkan olarak kullanıp, birçok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapılmıştır.”
                          Bu sert ithamlarla dolu satırlar Milli İstihbarat Teşkilatı, İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlığa gönderilen iki sayfalık yazıdan alınmıştır… Yani devletin istihbarat kurumunun resmi belgesidir.
                          Profesör Türkan Saylan’ın bu metin hakkındaki görüşü de -o zamanlar- şudur; “Bahsedilen olay adaletin önünde bir konu. Bir görüş vermiyorum. İleride kitaplarımda bu konuyu anlatacağım”.
                          29 Nisan 2001 tarihli yorumsuz bir gazete metni daha… “Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) yöneticileri hakkında bölücülük yaptıkları gerekçesiyle dava açıldı. İl Emniyet Müdürlüğü, Defterdarlık ve Vergi Dairesi yetkilileri, İstanbul Valisi Erol Çakır'ın izni ile bir soruşturma yaptı. Soruşturma sonucunda 18 ayrı nedenden dolayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu, yöneticilerle ilgili dava açıldı. Beyoğlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, ÇYDD yöneticilerine yönelik en büyük suçlama ise 'bölücülük' suçlaması. Bölücülük dışında ÇYDD hakkında, eksik mal bildirimi, depremden toplanan paraları borsaya ve repoya yatırmak, yurtdışından izinsiz para transferi ve gayrimenkul bildiriminde usulsüzlük suçlamaları var.”
                          İlginç değil mi? Aslında bu iddiaların doğru olup olmadığı çok önemli değil. Bunlar devletle Saylan arasındaki konular. Aklanmış ya da bu iddialarla yaşamak zorunda kalmış olması bu metnin konusu kesinlikle değil.
                          Önemli olan Saylan’da bir gariplik olduğu… Şöyle ki.
                          İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Yerleşkesi'nde 'Türkiye'mizin çağdaşlaşma sürecinde laiklik' konulu toplantıda konuşan Saylan’ın entelektüel kalitesine ilişkin notlar, konuşmayı haberleştiren metinden izlenebiliyor.
                          "Biz Türkler hep akın etmişiz; yakıp yıkmışız, başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Şimdi kendi yaptıklarımızı yıkıyoruz. Nedir bu alışkanlık. Biz yakıp yıkmak için var değiliz. Biz yaratmak, geliştirmek ve çağın üstüne geçmek için varız."
                          "Türkiye'nin bölünmesine, ırkçılığa yönelmesine, binlerce yıl öncesinin Arap ve İran âdetlerinin gelmesine karşıyız. Çocuklarımızın sıra üstünde namaz kılmasını değil bale yapmasını istiyoruz. "
                          Konuşmasında Gençlik Korosu'nu yöneten müzisyenin isminin Muhammed olmasından yakınan Saylan, "Gençlik Orkestrası'nı yaratan ve yöneten arkadaşımızın ismi Muhammed. Düşünebiliyor musunuz buradaki ironiyi?" yorumunu yaptı.
                          Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler nedeniyle Türkiye'yi zor günlerin beklediğini savunan Saylan, seçime katılacak partilerin sembolleri ile dalga geçti. Saylan şunları söyledi: "İnsanlar okuma yazma bilmesin ki parmak bassınlar. Seçim kâğıtları at, eşek, arı ve kuşlarla dolu. Bilinir ki okuma yazma bilmeyen çoğunluktadır ve onlar ancak parmak basarak oy verirler. Onların ağaları, tarikat reisleri çağırır ve biz ata, eşeğe, arıya ya da kuşa oy vereceğiz derler. Böyle bir topluluk nasıl kalkınır? Böyle bir topluluk cahil bırakılmıştır. Bizi yönlendirmek isteyenlere, bizi koyun sananlara karşı dikkatli olalım. Bu ülkedeki insanları siyah-beyaz diye ayırmak, vatansever veya vatan sevmeyen hain diye ayırmak kimin haddine'"
                          Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta metnin içeriği değil. Üslubu. Saylan açık bir nefretle konuşuyor. Oysa Türkiye’de sözü dinlenir onlarca aydın aynı düşünceleri, sadece ülkedeki farklılıkları lezzet saymak, farklılıklardan nefret üretmemek adına çok daha medeni bil dille savunuyor.
                          Aslında sadece bu “dil” insanları siyah-beyaz olarak ikiye ayırıyor!
                          Ancak ikiye ayrılan sadece bu değil. Kamuoyu Saylan’ı “iki yüzüyle” tanıyor. Birincisi ilk başka anlattığı Saylan ikincisi ise bu iddia ve üslubun sahibi Saylan. Peki ama gerçek Saylan kim veya hangisi?
                          O zaman Saylan’ın yaptığı “işe” bakalım… Ayinesi iştir kişinin cümlesinden hareketle.
                          Saylan’ın başkanı olduğu ÇYDD, bütün faaliyetlerini Türkiye’nin hallice firmalarının bağışlarıyla yürütür. Bunda bir beis yok. Esasen dernekler böyle çalışır.
                          Peki bu firmalar hangileri? Danone, Metro Grosmarket, Turkcell, TNT Ekspres, Ericsson, Finansbank, İş Bankası, Mercedes-Benz vs… Fark etmiş olmalısınız. Çoğu yabancı sermayeli.
                          Ve yine hepsi biliyor olmalı ki Türkan Saylan ve dernek, “Atatürkçü gençler yetiştirme” misyonu taşıyor. Boynumuzun borcudur… Soru şu… Bu yabancı şirketler, kendilerine en çok karşı çıkan kesimlerin sözcülüğünü yapan bir derneğe niçin yardım yapar?
                          Veya tersten bakarsak… Yabancı sermayeyi “işgal güçlerinin sermaye ordusu” olarak gören bir ÇYDD, bunlardan nasıl destek ister? Bu da ayrı bir konu…
                          Patoloji…
                          Saylan hakkında daha birçok yazılmış ama dillendirilmemiş hakikaten inanılmaz iddia manzumeleri mevcut. Bunların hiçbirini yansıtmıyoruz.
                          Dediğimiz gibi bizi Saylan’ın alternatif biyografisi, yani aynaya baktığında kendi yüzünü nasıl gördüğü daha çok ilgilendiriyor.
                          Saylan, bu ülke insanlarının ezelden beri önem atfettiği manevi değerleri, kutsal saydıkları sözkonusu olduğunda saldırganlaşıyor. Zerafetten yoksunlaşıyor. Kibirli bir nefrete dönüşüyor. Bilim adamına ve bir bayana yakışmayacak şekilde kabalaşıyor.
                          “'Din'i, 'dogma' olarak kodlayan ve bilimsel bulmadığı için reddeden Saylan, Muhammet isminden rahatsızlık duyduğunu uluorta söyleyebiliyor.” Bu benzeşmenin bilim insanının ağzından çıkmasını garipsemiyor.
                          'Bu ülkede başörtüsü sorunu yoktur' diyerek, (dikkat; ‘başörtüsüne karşıyım’ değil!) gayet despot bir bakış açısıyla bir fikri değil, yaşayan kanlı canlı insanları yok sayıyor.
                          Bale ile namazı karşılaştırıyor ve bundan bale lehine bir çağdaşlık ölçütü çıkarıyor! (Dikkat ‘namaza karşıyım’ değil!) Bilim, biri sanat biri ibadet konusu iki eylemi kıyaslayabilir mi?
                          O halde apriori bir benzeşme de biz yapalım… Biri Ankara’da biri İstanbul’da “garaip” iki kadın, Serter ve Saylan, yalın biçimde “Cumhuriyet ilkelerine bağlı biz”lerin dili olabilir mi?
                          Biri ruh çağırma ritüellerinde kendin geçip üç peygamberden birinden uhrevi mesajlar alarak geldiği makamdan mitinglere davet ediyor bizleri, biri de, bilim ve ilimsel bakış terazisini çoktan şaşırmış, misyonerlik iddiaları, yabancı firmaların büyük paralarla desteklediği kimliğini ayakta tutmaya çalışarak, “bizden” olup olmadığı bile meçhul bir aidiyetle “namaz yerine bale” diyor…

                          KAYNAK:

                          Yorum

                          • RARELY
                            Senior Member
                            • 04-11-2004
                            • 6810

                            #14
                            Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                            Bu İnsan için bile Terörist diyenler, teröristlerin çocuklarına kendilerine burs adı altında para veriyor diyenler de oldu ya ben ona yanıyorum...

                            Bu haberi yapanlar da burada bu haberi okuyanlardan bazıları da bunu destekledi ya ben ona yanıyorum...

                            Bu nasıl bir anlayıştır ki eğitime önem veren bu kadar taktir edilen bir zat hakkında bu kadar acımasızca eleştiriler yapabildiler... Bir özür bile dilemeden, pardon demeden ölüne kadar kendini insanlara adamış bir kişiyi göz göre göre erittiler...

                            Bana kalırsa Türkan Saylan Sevdiklerininin bakışları arasında ama yaptıkları bir takım çevrelerce anlaşılmadığı için içi buruk ve hüzünle veda etti...

                            Allah Rahmet Eylesin...

                            Saygılarımla...

                            Yorum

                            • suleymansarac
                              Junior Member
                              • 26-06-2008
                              • 192

                              #15
                              Konu: Prof. Türkan Saylan hayatını kaybetti

                              tüm türkiyenin başı sağ olsun

                              Yorum

                              İşlem Yapılıyor