Umur Talu
utalu@sabah.com.tr
Yazının kaynağına gitmek için tıklayınız...
Kanlı mayın ormanında...
"Yeni vatandaş" Nâzım Hikmet'in ruhu ile "Karlı kayın ormanında" yı besteyle, sesle canlı tutan Zülfü Livaneli kusura bakmazsa...
Durum budur:
"Kanlı mayın ormanında
Oyluyoruz geceleyin
Sinirliyim, sinirliyim
Elini kaldır, nerde elin"
***
Başbakan muradına erdi.
Birazcık "demokratik tavır" koyan, Başbakan ve Yargıtay'a göre AK Parti, kısaltma adabına göre AKP, hadi uzlaşalım AveKP "milletin vekilleri"; mayına basmaktansa ellerini kaldırarak mayna olup kendilerini kadere ve lidere teslim ettiler.
Hayırlı olsun bu acele.
Elli yıldır kendi topraklarını mayınla dolduran Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birikmiş tüm günahı elbette AveKP'nin boynuna değil...
Ama bundan sonra cennet ile cehennem onların önünde.
***
Ya kendi bağrını mayınla doldurarak yıllarca cehenneme yatırım yapmış bu cennet vatana yeni cehennem kapıları açacaklar...
Yani toprağı halktan, bilgiyi milletten, ihaleyi ahlak ve adaletten kaçıracaklar...
Ya da hiçbir peşkeş, yataklık, katakulli, toprak sömürüsü, yandaşa kıyak, İsrail'e kaymak demeden, orayı cennete çevirecekler!
***
Ama Başbakan'ın üslubu, açıkçası, müjdeler olsun yurduma değil.
Kırk yılda bir hayırlı iş yapabilen, darbeci avukatlığından zoraki sıyrılıp tezkerede, mayında kamuoyu sesi dinleyen CHP'nin, Meclis'te biraz "agresif" de olsa, demokratik tavrını "Meclis tarihinin en vahim olayı" saymak için...
O Meclis'te, milletvekili linç edilmesi, cinayet, milletvekillerinin yaka paça götürülmesi, Meclis'in askeri darbelerle feshi, Meclis'in siyasi idam kararları onaylaması da dahil, ne vahametler yaşandığını ya bilmemek ya da mayına basmayayım derken aceleden unutmak lazım.
İkincisi parti adı kısaltmadaki "Türk örf ve adetleri" uyarınca da, "muasır medeniyet seviyesindeki ülkeler"deki modern adabı siyaset bakımından da, benim gibi AKP diye yazanları "edepsiz" diye damgalamak da edep sınırlarını aşar!
Üçüncüsü; herkes mecbur mu, "Kanlı mayın ormanı"ndan ve kara bir tarihten çıkış umudu da olabilecek veya yeni karanlık kuyular kazabilecek bir "mayın hukuku"nda, iktidar gibi düşünmeye.
Her iktidar her muktedir olduğu anda her şeyi doğru düşünseydi, sıra Erdoğan'a da gelmezdi.
Her iktidar, öncelikle ötekilerin yanlışlarından doğar!
***
Şimdi bu işin en ışıl ışıl ufku şu olabilir:
Parasıyla puluyla, silaha şuna buna ayrılan milyarlarca dolarlık kaynakların bir kısmıyla bu mayınları (sonra diğerlerini de) temizletmek...
Ve bunu, bölge halkının kaderini değiştirebilecek, esir ve ecir durumundaki insanlara umut yolu açabilecek şekilde, geleneksel ve modern yerli ve yabancı ağalara kaptırmamak!
Toprak ağaları ve köy sahibi korucu şefleriyle yapılan siyaset ile kapalı kapılar ardında diplomasi bu konuda ne kadar az umut verse de.
Kendi topraklarında mayın berisinde bir nevi tutsaklığa, sakatlıklara, ölüme ve feodal zincirlere layık görülebilmiş insanlardan tarihi bir özrün vesilesi de saymak.
***
Bu konu bitmez ama bugün iki notla bitireyim:
Mayın konusunda Başbakan'ı kendi mahallesinden yürekli bir şekilde eleştiren Hakan Albayrak'ın Yeni Şafak yazısını, gazetenin internet sayfasında sansürleme çabası ne kadar ayıpsa... Bu ayıpta ısrar edil(e)meyip yazının tekrar konması da özgür eleştiri adına umuttur! Yapamayanlara ya da hep tek taraflı yapanlara da bir ders olsun!
Bu ameliye üstüne başka taraflardan mal bulmuş gibi atlayanlar da titreyip kendine gelmeli, büyük gazetenin eski, kıdemli yazarının sırf yazılarının sansürlenmesi hikâyesi üstüne üç adet kitap çıkardığını, bir de mahkeme kazandığını...
Ayrıca, önceki koalisyon zamanında, Tantan'ın azledilişini eleştiren "çok büyük isimler" in yazılarının nasıl konmadığını unutmamalı!
Unutmazsan, bir umut var demektir!
İkinci not da "askeriye"ye dair:
Hakikaten, Genelkurmay'ın da dediği üzre, Silahlı Kuvvetler mayın temizleme kabiliyetinden uzak kalmış ise; savunma, silahlanma, ordunun özellikleri, bütçeler, orduda profesyonellik, kaynakların ve personelin etkin, verimli kullanımı üstüne bin defa ve acele düşünmek gerekir!
***
Şöyle de der şiir:
"Geceleyin karlı kayın ormanında yürüyorum... Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum."
utalu@sabah.com.tr
Yazının kaynağına gitmek için tıklayınız...
Kanlı mayın ormanında...
"Yeni vatandaş" Nâzım Hikmet'in ruhu ile "Karlı kayın ormanında" yı besteyle, sesle canlı tutan Zülfü Livaneli kusura bakmazsa...
Durum budur:
"Kanlı mayın ormanında
Oyluyoruz geceleyin
Sinirliyim, sinirliyim
Elini kaldır, nerde elin"
***
Başbakan muradına erdi.
Birazcık "demokratik tavır" koyan, Başbakan ve Yargıtay'a göre AK Parti, kısaltma adabına göre AKP, hadi uzlaşalım AveKP "milletin vekilleri"; mayına basmaktansa ellerini kaldırarak mayna olup kendilerini kadere ve lidere teslim ettiler.
Hayırlı olsun bu acele.
Elli yıldır kendi topraklarını mayınla dolduran Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birikmiş tüm günahı elbette AveKP'nin boynuna değil...
Ama bundan sonra cennet ile cehennem onların önünde.
***
Ya kendi bağrını mayınla doldurarak yıllarca cehenneme yatırım yapmış bu cennet vatana yeni cehennem kapıları açacaklar...
Yani toprağı halktan, bilgiyi milletten, ihaleyi ahlak ve adaletten kaçıracaklar...
Ya da hiçbir peşkeş, yataklık, katakulli, toprak sömürüsü, yandaşa kıyak, İsrail'e kaymak demeden, orayı cennete çevirecekler!
***
Ama Başbakan'ın üslubu, açıkçası, müjdeler olsun yurduma değil.
Kırk yılda bir hayırlı iş yapabilen, darbeci avukatlığından zoraki sıyrılıp tezkerede, mayında kamuoyu sesi dinleyen CHP'nin, Meclis'te biraz "agresif" de olsa, demokratik tavrını "Meclis tarihinin en vahim olayı" saymak için...
O Meclis'te, milletvekili linç edilmesi, cinayet, milletvekillerinin yaka paça götürülmesi, Meclis'in askeri darbelerle feshi, Meclis'in siyasi idam kararları onaylaması da dahil, ne vahametler yaşandığını ya bilmemek ya da mayına basmayayım derken aceleden unutmak lazım.
İkincisi parti adı kısaltmadaki "Türk örf ve adetleri" uyarınca da, "muasır medeniyet seviyesindeki ülkeler"deki modern adabı siyaset bakımından da, benim gibi AKP diye yazanları "edepsiz" diye damgalamak da edep sınırlarını aşar!
Üçüncüsü; herkes mecbur mu, "Kanlı mayın ormanı"ndan ve kara bir tarihten çıkış umudu da olabilecek veya yeni karanlık kuyular kazabilecek bir "mayın hukuku"nda, iktidar gibi düşünmeye.
Her iktidar her muktedir olduğu anda her şeyi doğru düşünseydi, sıra Erdoğan'a da gelmezdi.
Her iktidar, öncelikle ötekilerin yanlışlarından doğar!
***
Şimdi bu işin en ışıl ışıl ufku şu olabilir:
Parasıyla puluyla, silaha şuna buna ayrılan milyarlarca dolarlık kaynakların bir kısmıyla bu mayınları (sonra diğerlerini de) temizletmek...
Ve bunu, bölge halkının kaderini değiştirebilecek, esir ve ecir durumundaki insanlara umut yolu açabilecek şekilde, geleneksel ve modern yerli ve yabancı ağalara kaptırmamak!
Toprak ağaları ve köy sahibi korucu şefleriyle yapılan siyaset ile kapalı kapılar ardında diplomasi bu konuda ne kadar az umut verse de.
Kendi topraklarında mayın berisinde bir nevi tutsaklığa, sakatlıklara, ölüme ve feodal zincirlere layık görülebilmiş insanlardan tarihi bir özrün vesilesi de saymak.
***
Bu konu bitmez ama bugün iki notla bitireyim:
Mayın konusunda Başbakan'ı kendi mahallesinden yürekli bir şekilde eleştiren Hakan Albayrak'ın Yeni Şafak yazısını, gazetenin internet sayfasında sansürleme çabası ne kadar ayıpsa... Bu ayıpta ısrar edil(e)meyip yazının tekrar konması da özgür eleştiri adına umuttur! Yapamayanlara ya da hep tek taraflı yapanlara da bir ders olsun!
Bu ameliye üstüne başka taraflardan mal bulmuş gibi atlayanlar da titreyip kendine gelmeli, büyük gazetenin eski, kıdemli yazarının sırf yazılarının sansürlenmesi hikâyesi üstüne üç adet kitap çıkardığını, bir de mahkeme kazandığını...
Ayrıca, önceki koalisyon zamanında, Tantan'ın azledilişini eleştiren "çok büyük isimler" in yazılarının nasıl konmadığını unutmamalı!
Unutmazsan, bir umut var demektir!
İkinci not da "askeriye"ye dair:
Hakikaten, Genelkurmay'ın da dediği üzre, Silahlı Kuvvetler mayın temizleme kabiliyetinden uzak kalmış ise; savunma, silahlanma, ordunun özellikleri, bütçeler, orduda profesyonellik, kaynakların ve personelin etkin, verimli kullanımı üstüne bin defa ve acele düşünmek gerekir!
***
Şöyle de der şiir:
"Geceleyin karlı kayın ormanında yürüyorum... Karanlıkta etrafımı gündüz gibi görüyorum."