Pişkinliğin egemen olduğu ortamda dürüstlük, temizlik, eşitlik, demokrasi, ahlak, adalet, hak bilirlik, insan hakkı, hayvan hakkı, doğa hakkı, çocuk hakkı, kadın hakkı, kul hakkı, Allah hakkı siner, geriler, yenilir.
Hepsi yeniliyor.
Son haftaya bakın!
3 feci örnek var, görün.
1- Zahid Akman pişkinliği.
2- Silahların sahibi pişkinliği.
3- Mayın temizleme pişkinliği.
Birincisinden başlayalım:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç (hukuk eğitimi almıştır), “Ona yakışan istifa etmesidir” diyor. Meclis Başkanı Köksal Toptan, (hukuk eğitimi almıştır), “istifa etmesi gerekir” diye öneri yükseltiyor. Fakat RTÜK, üzerine Almanya’da iyi yürekli insanlardan toplanan yardım paralarını istismar ettiği şüphesi düşen Zahid Akman’ın görevde kalmasına karar veriyor. Bu kurul, halka “bağımsız-tarafsız-yansız bir kurul” taklidi yapıyor.
Tamamen pişkin bir yalan.
***
Kurul’un üyelerini Meclis’e girmiş partilerin genel başkanları işaret ediyor, isim veriyor, milletvekilleri ise seçiyor. Bu gerçeğe rağmen; “Bizi ne ilgilendirir, Kurul Meclis’in seçtiği bağımsız kişilerden oluşur” demek, diyebilmek, TV’ye çıkıp bir kez daha altını çizmek pişkinlik değilse nedir? Kaldı ki, Zahid Akman ve onunla birlikte şüpheli durumunda olan Zekeriya Karaman, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan ile birlikte Kanal 7’yi kuran üçlüdür.
Pişkinlik bulaşır.
Yayılır, çoğalır.
Yayılıyor.
Dalan’ın arsası olarak söylenen arazide bulunan silah ve mühimmat için Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Bunlar envanterimizde yoktur, TSK’ya ait değildir” açıklamasını yapmıştı. Bu tip silah ve muhimmatı üreten kurum, MKE’ye ait olduğu ileri sürülen bir raporda ise lav silahları ile el bombalarından bazılarının kendilerince üretilip TSK’ya verildiği yazıldı.
Kim doğru söylüyor.
Orgeneral mi?
MKE’nin raporu mu?
Bu noktanın üzerine gitmemek de “pişkinlik peşkiri ile gerçeği örtmeye çalışmak” değilse nedir?
***
Gelelim üçüncü pişkinliğe!
Mayınları Türk ordusu temizleyebilirdi, Türk ordusu temizlemek istemiyorsa da taşeron şirketlere yaptırılabilirdi. Buna rağmen, daha başından, önce Bakanlar Kurulu kararı ile “verelim toprağı, temizlesinler mayını girişimi” yaptılar.
Yüksek mahkeme bozdu.
Bu kez Meclis’e getirip, “ver toprağı, temizlesinler mayını yasası” çıkarttılar. Bu topraklar temizlenecekse hukuken eski sahiplerine, kamulaştırma bedeli faiziyle birlikte alınarak, geri verilmeli, 100 bin kişinin çalıştığı Tarım Bakanlığı, “Organik Tarım Çiftlikleri Modeli” geliştirmeli. Öncü olmalı. Mayından zenginlik, eşitlik, kardeşlik, hukuk, adalet çıkartmak Türkiye’nin başarısı olmalı.
Bu gerçeği karartıyorlar.
Yasada “İsrail adı geçmiyor ki” diye pişkinliğe sarılıyorlar. Türkiye’nin parası yok ki, mayınları temizletsin demeye getiriyorlar. Biliyor musunuz; 25 yıldan beri dünyada ve Türkiye’de üretilmiş yeni makinelerin satıcısı ile alıcısını buluşturan TÜYAP’ın Başkanı Bülent Ünal, “en modern mayın temizleyici zırhlı araçların bir tekinin 50 bin dolara satıldığını” Referans Gazetesi’nde (9 Haziran 2009) yazdı.
Hesaplayın.
Başbakan yeni uçak aldı.
61 milyon dolar ödendi.
61 milyon dolara 1200 adet en modern mayın temizleyici zırhlı araç alınıyor. Başbakanı’na üçüncü uçağı alan ülkenin, mayın temizlemeye parası yok denmesi, kimse kusura kalmasın, edepsiz bir pişkinlik oluyor.
Pişkinlik egemen oluyor.
Önünü kesmeliyiz.
Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
Hepsi yeniliyor.
Son haftaya bakın!
3 feci örnek var, görün.
1- Zahid Akman pişkinliği.
2- Silahların sahibi pişkinliği.
3- Mayın temizleme pişkinliği.
Birincisinden başlayalım:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç (hukuk eğitimi almıştır), “Ona yakışan istifa etmesidir” diyor. Meclis Başkanı Köksal Toptan, (hukuk eğitimi almıştır), “istifa etmesi gerekir” diye öneri yükseltiyor. Fakat RTÜK, üzerine Almanya’da iyi yürekli insanlardan toplanan yardım paralarını istismar ettiği şüphesi düşen Zahid Akman’ın görevde kalmasına karar veriyor. Bu kurul, halka “bağımsız-tarafsız-yansız bir kurul” taklidi yapıyor.
Tamamen pişkin bir yalan.
***
Kurul’un üyelerini Meclis’e girmiş partilerin genel başkanları işaret ediyor, isim veriyor, milletvekilleri ise seçiyor. Bu gerçeğe rağmen; “Bizi ne ilgilendirir, Kurul Meclis’in seçtiği bağımsız kişilerden oluşur” demek, diyebilmek, TV’ye çıkıp bir kez daha altını çizmek pişkinlik değilse nedir? Kaldı ki, Zahid Akman ve onunla birlikte şüpheli durumunda olan Zekeriya Karaman, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan ile birlikte Kanal 7’yi kuran üçlüdür.
Pişkinlik bulaşır.
Yayılır, çoğalır.
Yayılıyor.
Dalan’ın arsası olarak söylenen arazide bulunan silah ve mühimmat için Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Bunlar envanterimizde yoktur, TSK’ya ait değildir” açıklamasını yapmıştı. Bu tip silah ve muhimmatı üreten kurum, MKE’ye ait olduğu ileri sürülen bir raporda ise lav silahları ile el bombalarından bazılarının kendilerince üretilip TSK’ya verildiği yazıldı.
Kim doğru söylüyor.
Orgeneral mi?
MKE’nin raporu mu?
Bu noktanın üzerine gitmemek de “pişkinlik peşkiri ile gerçeği örtmeye çalışmak” değilse nedir?
***
Gelelim üçüncü pişkinliğe!
Mayınları Türk ordusu temizleyebilirdi, Türk ordusu temizlemek istemiyorsa da taşeron şirketlere yaptırılabilirdi. Buna rağmen, daha başından, önce Bakanlar Kurulu kararı ile “verelim toprağı, temizlesinler mayını girişimi” yaptılar.
Yüksek mahkeme bozdu.
Bu kez Meclis’e getirip, “ver toprağı, temizlesinler mayını yasası” çıkarttılar. Bu topraklar temizlenecekse hukuken eski sahiplerine, kamulaştırma bedeli faiziyle birlikte alınarak, geri verilmeli, 100 bin kişinin çalıştığı Tarım Bakanlığı, “Organik Tarım Çiftlikleri Modeli” geliştirmeli. Öncü olmalı. Mayından zenginlik, eşitlik, kardeşlik, hukuk, adalet çıkartmak Türkiye’nin başarısı olmalı.
Bu gerçeği karartıyorlar.
Yasada “İsrail adı geçmiyor ki” diye pişkinliğe sarılıyorlar. Türkiye’nin parası yok ki, mayınları temizletsin demeye getiriyorlar. Biliyor musunuz; 25 yıldan beri dünyada ve Türkiye’de üretilmiş yeni makinelerin satıcısı ile alıcısını buluşturan TÜYAP’ın Başkanı Bülent Ünal, “en modern mayın temizleyici zırhlı araçların bir tekinin 50 bin dolara satıldığını” Referans Gazetesi’nde (9 Haziran 2009) yazdı.
Hesaplayın.
Başbakan yeni uçak aldı.
61 milyon dolar ödendi.
61 milyon dolara 1200 adet en modern mayın temizleyici zırhlı araç alınıyor. Başbakanı’na üçüncü uçağı alan ülkenin, mayın temizlemeye parası yok denmesi, kimse kusura kalmasın, edepsiz bir pişkinlik oluyor.
Pişkinlik egemen oluyor.
Önünü kesmeliyiz.
Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
Yorum