Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • ASIM MAVZER
    Member
    • 14-05-2007
    • 1601

    Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

    Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim'


    Kimine göre şımarık ve yapmacık, kimine göre doğal ve sahici, kimine göre tarz sahibi bir şarkıcı Nil Karaibrahimgil.





    H. SALİH ZENGİN'in röportajı

    Son çıkardığı 'Nil'in Kıyısında' isimli albümle şarkılarını biraz daha ağırlaştıran ve 'iç acıları'ndan bahseden Nil ile hayatının kıyısından köşesinden samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Eylül ayında Kırık adlı şarkısının klibinin yayına gireceğini söyleyen Nil, modern hayatın hızına tahammül edemediğini ve kendini yavaşlatmaya çalıştığını söylüyor.
    -Neden albümün ismi 'Nil'in Kıyısında'? İnsanlara kendinizi açmaktansa niye kendi kıyınıza çağırıyorsunuz?
    Kıyıyı sizin dediğiniz anlamda kullanırsak öyle, ama benim demek istediğim anlamda, suyun seviyesine, daha romantik daha duygulu olan kısmına inme. Biz bir dünyaysak, kıyı bana daha romantik geliyor. Benim adım sonuçta bir nehir adı; Nil... Paulo Coelho'nun 'Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım' diye bir romanı vardı ya, aklıma o geldi ve bu ismi koydum.
    Oturup ağladınız mı peki Nil'in kıyısında?
    Oturup ağlamışlığım vardır tabii. Şarkılar kan-ter ve gözyaşıyla yazılıyor sonuçta.
    Nil Nehri'ne hiç gittiniz mi?
    Hiç gitmedim ama gitmeyi istiyorum. İsmin de insanları etkilediğini düşünüyorum aslında. Sizin kim ya da ne olduğunuzla ilgili bir sestir sonuçta. Ses de bir frekans. Çok küçüklükten beri bir şekilde çağrılıyorsunuz. Medyumluğa filan inanmam ama bir keresinde bir medyum bana geçmiş yaşamımda Nil Nehri'nin kenarında 8 çocuklu bir anne olduğumu söylemişti. Adımdan dolayı sallamış da olabilir, ama olabilir de. (Gülüşmeler)
    Bir kıyısı ölümü, bir kıyısı hayatı temsil ediyor Nil'in. Siz hangi kıyısındasınız?
    Hayatın kıyısında görüyorum kendimi ama bunlar birbirinden tamamen ayrışan şeyler de değil.
    Şarkılarınızda kendi günlük hayatınızda yaşadığınız olaylardan izler var. Fakat bunlar daha çok görünmesini istemediğiniz karanlık yönleri gizleme üzerine kurulu gibi. Çok mudur karanlık noktalarınız?
    Kesinlikle var; dünya gibi, yarısı karanlık yarısı aydınlık. Bana sorsanız nereden yayın yapmak istediğimi, güneşli tarafımı tercih ederim. İnsanların ve benim buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Bu albümü karanlık bulan çok insan oldu. Demek ki gölgede kalan tarafları açmışım. Şarkı samimiyet gerektiren bir şey. 'Çok canım acıyor.' şarkısı var ve bugüne kadar söylemediğim bir laftır. Bugüne kadar, hep her şey yolunda şarkılar yapıyordum. Yeni dinleyici kitlesi çekmiş olmalı bu tarz. Acı, insanlar üzerinde daha fazla etki yapıyor. Komedi filmleri hiç Oscar almıyor, ciddiye alınmıyor. (Gülüyor)
    Hakikaten ya, kadınlara laf atıp dururken şimdi nedir bu acı filan... Yaşınızın getirdiği duygular mı bunlar?
    Yaşın etkisi var. Ben günlük hayatta kullandığımız şeyleri kullandım. Pırlanta yüzük, çocuk da yaparım kariyer de sözünü bir şarkıya koyacak kadar önemli görmüyorduk. Turp var, kek var, pilav var. Bir ara mutfağa mı taktım diye düşündüm. Her şeyi biraz daha anladığım, kabulün daha fazla olduğu bir platoya gelmiş gibi hissediyorum. 20'li yaşlarda biraz tırmalıyoruz, tırnağı çok fazla geçiriyorsun her şeye. Her şey sana çarpıyormuş gibi geliyor. Şimdi insana ait duygular daha tepeye çıktı.
    Genç yaşınızda peşine düşüp de cevabını bulduğunuz en önemli soru ne oldu?
    Kendimin ya da etrafımdakilerin değişip değişemeyeceğini merak ediyordum. Şu an durduğum yerden görüyorum ki, her şeyi olduğu gibi kabul etmek, olması gereken ve zor olan. Bir insanı değiştirmeye çalışmak bize çok zaman kaybettiriyor. Farkına varmam gereken şeyin ne olduğunu biliyorum. Benim için bu bir yolculuk, varılacak bir yer değil.
    30 yaşına gelmiş biri olarak kendinizi nasıl görüyorsunuz? Yapmacık mı, şımarıkmı, asi mi? 'Nilföy hamuru' gibi şekilden şekle giriyorsunuz? (Gülüşmeler)
    Çok fazla şekilden şekle giriyorum, değişik kişilikler sergileyebiliyorum. Bu, bilinçli yaptığım bir şey değil. İçimde çok fazla kadın var. Bunları bazen fazlasıyla açıyorum ve bu kafa karışıklığına neden oluyor. Çok hafif, basit diyenler de var, ağır ve felsefi diyenler de. Keşke herkes beni sevseydi, ama bunun mümkün olmadığını bir noktadan sonra anlıyorsun. Kimseyi herkes sevemez ki!
    Normal hayatta nasılsınız?
    Düşünmekten kafası çok büyük ve ağır, çok hızlı hareket etmeyen, her şeyi çok fazla tartan ama içinde renk ve neşe olan, aynı zamanda etrafındaki insanları mutlu etmek isteyen biriyim. Kendini sürekli geliştirme açlığı ve ifade etme konusunda takıntısı olan bir kadın görüyorum. Çok konuşuyor gibi görünsem de gitgide daha az konuşuyorum.
    Multimedia bir kişiliksiniz ama! Sinema, reklam, şarkı, köşe yazarlığı... Niye her yerde görünmek istiyorsunuz?
    Bu, bana kendimi maksimum derecede ifade olanağı sağlıyor. İnsanın kendini çerçevelemesini doğru bulmuyorum. Ben bir anlatıcı olarak görüyorum kendimi. Oyunculuğu düşünmüyorum. Cem Yılmaz'ın filmi gibi enteresan bir şey olursa oynayabilirim belki. Senaryo yazmak isterim ama.
    Bir şeye ulaşma noktasında beyninizin içinde bir sürü kısa yol tuşu var gibi...
    Bu, insanların doğal yazılımında olan bir şey. Hiçbir hayvan bir avına uzun yoldan gitmeye çalışmaz. Bizim refleksimiz de o. Benim kısa yollar atlasım yok. Ama mümkün olduğunca değer verdiğim insanlara, internete, kitaplara saldırarak, üzerinde düşünerek, hiçbir şeyin katılaşmamasına dikkat ederek yaşamak, alçılaşmamak bana önemli geliyor.
    Buharlaşmayı mı önemsiyorsunuz yani?
    Hayır, bu katı ya da gaz gibi değil, jel gibi... Şekil alıyor ama aldığı şekilde donmuyor. Bir düşüncenin ve insanın bu serbestisi olması gerektiğini düşünüyorum. Her şeyi değiştirebileceğine dair bir kabullenme, kolay bir şey değil. Çoğu insan hazır bir paketi alır.
    Ruh dinginliğinizi nasıl sağlıyorsunuz, meditasyon yaparak mı?
    Ruh dinginliğimi sağlamam çok zor, meditasyon yapmayı çok isterdim. Çabam da oldu. Kendimi durdurmayı öğrenmem lazım. Hiperaktifim. Ama zamanla yavaşlıyormuşum gibi geliyor.
    Hintli düşünür Rajness, 'Sadece aptallar meditasyona para öder.' demişti.
    Doğru. Parayla yapılacak iş değil. Parayla olsa herkes dingin olurdu değil mi?
    Duyguyla yazdığınız şarkıları insanların eğlenerek dinlemesine ne diyorsunuz?
    Hayır, ben onlara ironiyle, o acıdan çıkabilecekleri bir kapı gösteriyorum. İnsanlar 'Canım acıyor.' diye göbek atıyorsa benim için bu harika bir şey. (Gülüşmeler)
    Magazin basını sinirinizi bozuyor mu?
    Magazin basınının içinde yer almak istemiyorum. Bizim Eskişehir konserimiz yağmurdan dolayı iptal oldu ve ben çok üzüldüm. Bu haber olmaz. 'Nil sarhoş olduğu için sahneye çıkamadı.' yazıyorlar. Ben içki sevmem, sarhoş hiç olmadım. Otelde çay içiyordum o sırada. Bu benim canımı sıkıyor. Düpedüz yalan!
    Nelere tahammülünüz yok hayatta?
    Toleranssızlığa, gürültüye, şehrin ve modern hayatın hızına tahammül edemiyorum. Şimdi biz konuşuyoruz ya, ikimizde bir hızlı trendeymişiz de birbirimize bakıyormuşuz gibi geliyor. Bir sonraki yapacağın şeyi düşünüyorsun. Etrafımızda sürekli bir sürü 'baksana baksana' diyen parmak var. Kimse gerçek bir konuşma yapmıyor, o sırada orda durmuyor. Bu hız bizi yoruyor, yıpratıyor ve gerçek şeylerin kurulmasına engel oluyor. Cep telefonu ve bilgisayarı hayatımdan biraz uzaklaştırarak çözüm bulmaya çalışıyorum.
    Başka?
    Başkasının giydiği giysiye tahammülüm yok. Bizim giydiğimiz bir şeyin fotoğrafı çekildiği ve basıldığı anda bir daha giyemiyoruz. Sanıldığının aksine kıyafete para harcamayan birisiyim. Son on konserde üç kıyafeti sürekli değiştirerek giyiyorum. Asıl huzur ve mutluluğun basitlik ve sadelikte olduğunu öğrendim. İnsanın çok az şeyle hayatını sürdürebileceğini ve diğerinin müsriflik olduğunu gördüm. Alışverişe çıkmamaya başladım.
    Şarkıda "Üç kuruşluk dünyanın dibini gördük / Gerçek mi rüya mı merakımızdan öldük" diyorsunuz. Dünya rüya mı sizin için?
    Olabilir. Bunu bilmiyorum. Hayatla ilgili mistik şeylerden biri de bu benim için. Nereden gelip nereye gittiğimize dair bir şey bilmiyoruz. Labirentin içindeki fareden çok az farkımız var. Bilgisayar, cep telefonu, gökdelenler bize demiyor ki? Bunun cevabını bulabileceğimi düşünmüyorum ama aramayacağım anlamına gelmez. Burada misafiriz ve sağa sola bakıp anlamaya çalışıyoruz. Hayatım, sorulara cevap aramakla geçiyor.
    Yol ayrımına geldiğinizde ne yapıyorsunuz?
    Yol ayrımları kâbusum. Oralarda kaybolup, kara deliğe giren birisiyim. Seçim yapmayı sevmiyorum, çok yavaş seçiyorum. O kadar ince eleyip sık dokuyarak kayboluyorum ki, karar verene kadar yol kalmıyor ortalıkta. Böyle birisi olmasam daha hafif olurdum.
    En kararsız olduğunuz konu hangisi?
    Evlenip çocuk yapmalı mıyım, yapmamalı mıyım? (Gülüşmeler) Kariyer konusunda gideceğim çok yol var da, çocuğun da saati var. Ailem tabii ki torun istiyordur. İnşallah yakın zamanda olur. Bu konuda kaderciyim.
    Son soru şarkınızdan: Niye kırık bu kadar?
    Ben de onu soruyorum, niye kırık bu kadar diye? (Gülüşmeler)
    Paulo Coelho, 'Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım' diye yazmış. Ben ise Nil'in Kıyısı'nda oturup ***ifli sohbetle bol bol güldüm.
    'Neşet Ertaş'ı tanımıyorum.' demişsiniz. Doğru mu bu?
    Hayır! Tanıyorum tabii ki. Radyo programında türkü ve sanat müziği dinliyor musun?' dediler ben de 'Dinlemiyorum.' dedim. Niye yalan söyleyeyim? Neşet Ertaş'ı sordular, 'Ben de türkülerini bilmem.' dedim. Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda olduğumu da düşünmüyorum.
    İyi ki konservatuar eğitimi almamışım diyor musunuz?
    Ben çok çiğ ve hayvansal bir içgüdüyle şarkı yazıyorum. Yazdığım şarkıların notalarını bilmiyorum. Müzik doktora yapmış arkadaşlarım birşey öğretmek istemiyor. 'Biz biliyoruz ama senin kadar basit şeyler yazamıyoruz.' diyorlar. Çok iyi piyano, çello çalsaydım, çok iyi dans etseydim, çok iyi şarkı söyleme tekniğini bilseydim diye düşündüm ama Boğaziçi Üniversitesi'nde okumanın şu anki halime daha çok etkisi olmuştur belki, bilemiyorum.


    ZAMAN
  • black belt
    Senior Member
    • 08-06-2004
    • 6523

    #2
    Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

    biz de sizi tanımıyoruz!!! kızcağız

    tanımak zorunda da değiliz... pint

    zaten "hayvansal içgüdüyle şarkı yazdığını söyleyenleri" tanımamamız doğal...

    çünkü biz insanız...

    ______________________________________


    Originally posted by ASIM MAVZER
    'Neşet Ertaş'ı tanımıyorum.' demişsiniz. Doğru mu bu?
    Hayır! Tanıyorum tabii ki. Radyo programında türkü ve sanat müziği dinliyor musun?' dediler ben de 'Dinlemiyorum.' dedim. Niye yalan söyleyeyim? Neşet Ertaş'ı sordular, 'Ben de türkülerini bilmem.' dedim. Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda olduğumu da düşünmüyorum.
    İyi ki konservatuar eğitimi almamışım diyor musunuz?
    Ben çok çiğ ve hayvansal bir içgüdüyle şarkı yazıyorum. Yazdığım şarkıların notalarını bilmiyorum. Müzik doktora yapmış arkadaşlarım birşey öğretmek istemiyor. 'Biz biliyoruz ama senin kadar basit şeyler yazamıyoruz.' diyorlar. Çok iyi piyano, çello çalsaydım, çok iyi dans etseydim, çok iyi şarkı söyleme tekniğini bilseydim diye düşündüm ama Boğaziçi Üniversitesi'nde okumanın şu anki halime daha çok etkisi olmuştur belki, bilemiyorum.
    ZAMAN
    Son düzenleme black belt; 27-06-2009, 22:08.

    Yorum

    • eren511
      Member
      • 29-07-2006
      • 2805

      #3
      Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

      tanımak istemiyorsa tanımasın, kendi dediği gibi tanımak zorunda da değil, kimseyide zorla tanı demiyorlar..çokta tındı tanımaması

      Yorum

      • alfonzo21
        Member
        • 17-10-2005
        • 1850

        #4
        Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

        fare dağa küstü misali

        Yorum

        • ASIM MAVZER
          Member
          • 14-05-2007
          • 1601

          #5
          Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

          sanatçı olmuş kendi çapında ama adam olamamış...

          Yorum

          • aaron_1212
            Senior Member
            • 03-11-2006
            • 4376

            #6
            Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

            Originally posted by alfonzo21
            fare dağa küstü misali
            Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali
            Kızcağız yapay sırıtmalarla, iğnelemelerle gündemde duracağını hesaplamış
            Umarım gündemde kalmayı başarırsın geçmişini bilmeyen kız

            Art niyet taşıdığını ima etmek istiyor galiba
            Kim dürttüde seni bunları söylemeye itti sevimli kız.
            Amacının büyüklerine saygısızlık olduğunu ima etmeye mi çalışıyorsun berk tokayın 2000-2002 yılları arası konularında bir telefon kontürü reklamlarında canlandırdığı kız.
            Son düzenleme aaron_1212; 28-06-2009, 13:05.

            Yorum

            • ssevers
              Junior Member
              • 21-01-2008
              • 329

              #7
              Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

              Originally posted by ASIM MAVZER
              sanatçı olmuş kendi çapında ama adam olamamış...
              adam olamaması normal çünkü o bir kız

              Yorum

              • ASIM MAVZER
                Member
                • 14-05-2007
                • 1601

                #8
                Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

                Originally posted by ssevers
                adam olamaması normal çünkü o bir kız
                kızlar adam sınıfına girmiyor sanırım

                Yorum

                • okancanim
                  Junior Member
                  • 14-06-2008
                  • 193

                  #9
                  Konu: Neşet Ertaş'ı tanımak zorunda değilim

                  Reklam kokan harelet bu yaptigi kesin yakında vyeni albümü cıkacaktır

                  Yorum

                  İşlem Yapılıyor