Etrafınıza bir sorun bakalım.
Son zamanlarda maaşını zamanında alan, ödemelerini hiç aksatmadan yapan, kredi kartına borcu olmayan bir arkadaşınız var mı?
Esnafsanız eğer, komşularınıza bir sorun bakalım...
Çekleri dönmeyen, senetleri protesto olmayan, çalışanlarına maaşlarını zamanında ödeyen kaç dükkan, kaç işletme var?
Bunu da tabii sizin işlerinizin yolunda olduğunu varsayarak soruyorum.
Hal böyleyken, yani memleket bildiğiniz yangın yeri durumundayken, nasıl oluyor da ekonomik kriz havası olmuyor memlekette.
Birinci gündem maddesi olması gereken, önce çözülmesi gereken sorun ekonomi olduğu halde, niye gazetelerin manşetlerinde her gün farklı bir krizi okuyoruz.
Birgün Bülent Arınç'ın açıklaması, bir gün Tayyip Erdoğan- Deniz Baykal polemiği, ertesi gün Devlet Bahçeli'nin itirazları (sanki iktidar olduğu günden beri AKP'ye kritik zamanlarda son dakika desteğini veren hep MHP değilmiş gibi), devrisi gün açılım, öteki gün kapanım, sonra adalet sisteminin çanına ot tıkamak için adalet reformu...
Böyle sürüp gidiyor işte...
Hiç boş kalmıyoruz arkadaşlar sayesinde...
Tam 2 aydır alamadığın maaşı konuşacaksın, hop başka bir kriz patlıyor.
Al ver ekonomiye can ver diye dalga geçer gibi kampanyalar düzenliyorlar...
Neyle alıp neyle verelim diye tam soracak oluyorsun, hemen arkasından Başbakan 'gençlerimiz yoldan çıktı. Kuru sulu her şey var' deyiveriyor.
Şimdi TOBB bir kampanya daha başlatmış.
Kriz varsa çare de var diye çok başarılı bir kampanya düzenleyip çareyi bulmuşlardı ya...
Yeni kampanya 'Tadilata başlayın'
Evini, işyerini boş oturmak yerine yıkıp yeniden düzenleyeceksin.
Bunun için de Halkbank sana uzun vadeli, düşük faizli kredi verecek.
Diyor ki TOBB 'Elindeki 10 bin lirayı kullanma. Kredi al, yavaş yavaş ödersin.'
Birkaç soru var bu durumda TOBB'un ve Ali Babacan'ın ve diğer tüm saçma sapan kampanyalar düzenleyen, halktan uzak, gerçekleri görmeyen beylerin yanıtlaması gereken;
Hangi 10 bin lira arkadaş?
Nerede 10 bin lira?
Ne ara biriktirdik biz o parayı?
Kim kaybetti biz bulduk?
Siz bu kampanyaları düzenlemeden önce kimden fikir alıyorsunuz?
O basın toplantılarını düzenlemeden önce ne içiyorsunuz?
Kuru mu sulu mu?
Son zamanlarda maaşını zamanında alan, ödemelerini hiç aksatmadan yapan, kredi kartına borcu olmayan bir arkadaşınız var mı?
Esnafsanız eğer, komşularınıza bir sorun bakalım...
Çekleri dönmeyen, senetleri protesto olmayan, çalışanlarına maaşlarını zamanında ödeyen kaç dükkan, kaç işletme var?
Bunu da tabii sizin işlerinizin yolunda olduğunu varsayarak soruyorum.
Hal böyleyken, yani memleket bildiğiniz yangın yeri durumundayken, nasıl oluyor da ekonomik kriz havası olmuyor memlekette.
Birinci gündem maddesi olması gereken, önce çözülmesi gereken sorun ekonomi olduğu halde, niye gazetelerin manşetlerinde her gün farklı bir krizi okuyoruz.
Birgün Bülent Arınç'ın açıklaması, bir gün Tayyip Erdoğan- Deniz Baykal polemiği, ertesi gün Devlet Bahçeli'nin itirazları (sanki iktidar olduğu günden beri AKP'ye kritik zamanlarda son dakika desteğini veren hep MHP değilmiş gibi), devrisi gün açılım, öteki gün kapanım, sonra adalet sisteminin çanına ot tıkamak için adalet reformu...
Böyle sürüp gidiyor işte...
Hiç boş kalmıyoruz arkadaşlar sayesinde...
Tam 2 aydır alamadığın maaşı konuşacaksın, hop başka bir kriz patlıyor.
Al ver ekonomiye can ver diye dalga geçer gibi kampanyalar düzenliyorlar...
Neyle alıp neyle verelim diye tam soracak oluyorsun, hemen arkasından Başbakan 'gençlerimiz yoldan çıktı. Kuru sulu her şey var' deyiveriyor.
Şimdi TOBB bir kampanya daha başlatmış.
Kriz varsa çare de var diye çok başarılı bir kampanya düzenleyip çareyi bulmuşlardı ya...
Yeni kampanya 'Tadilata başlayın'
Evini, işyerini boş oturmak yerine yıkıp yeniden düzenleyeceksin.
Bunun için de Halkbank sana uzun vadeli, düşük faizli kredi verecek.
Diyor ki TOBB 'Elindeki 10 bin lirayı kullanma. Kredi al, yavaş yavaş ödersin.'
Birkaç soru var bu durumda TOBB'un ve Ali Babacan'ın ve diğer tüm saçma sapan kampanyalar düzenleyen, halktan uzak, gerçekleri görmeyen beylerin yanıtlaması gereken;
Hangi 10 bin lira arkadaş?
Nerede 10 bin lira?
Ne ara biriktirdik biz o parayı?
Kim kaybetti biz bulduk?
Siz bu kampanyaları düzenlemeden önce kimden fikir alıyorsunuz?
O basın toplantılarını düzenlemeden önce ne içiyorsunuz?
Kuru mu sulu mu?
Yorum